CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ YILDIRIM KAYA: BİZ İSTERSEK TÜRKİYE DEĞİŞİR

CHP PM Üyesi Yıldırım Kaya, iki yıllık parti meclisi çalışmalarının bir kısmını "Karanlıktan Aydınlığa / Biz istersek Türkiye değişir" ismiyle kitaplaştırdı.

SİYASET 30.01.2018, 13:03 30.01.2018, 13:03
CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ YILDIRIM KAYA: BİZ İSTERSEK TÜRKİYE DEĞİŞİR

 

Eğitim Sen Sendikası Kurucu Genel Başkanı ve CHP Parti Meclisi Üyesi Yıldırım Kaya, Türkiye’deki temel sorunlara ilişkin yaptığı basın açıklamalarını, il ve ilçelerde yaptığı toplantıları, parti meclisi konuşmalarını ve önerilerini "hesap verme anlayışı ile" kitaplaştırdığını vurguladı. Kaya'nın kitabının sunumu şöyle:

 

Sevgili Yol Arkadaşlarım, Yoldaşlarım, Dostlarım;

18 Ocak 2016 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi 35. Olağan Kurultayı’nda sizlerden aldığım destekle, Parti Meclisi üyeliğine seçilerek onurlu bir görevi üstlendim.  

Kapitalizmin en vahşi yüzünü gösterdiği, emperyalistlerin paylaşım savaşını harladığı, Ortadoğu halklarını ölüme boğduğu bir dönemden geçiyoruz. AKP hükümetinin tutarsız politikaları yüzünden Türkiye’nin de bu karanlığa hızla sürüklendiğini görüyoruz. İşsizlik, yoksulluk, yolsuzluk had safhada. Can güvenliğimiz yok!  

Mustafa Kemal Atatürk, “'Yurtta barış, dünyada barış” diyerek; hem bize, hem de dünya halklarına karanlıktan aydınlığa gidiş yolunu göstermiştir. Bize düşen görev de barışa giden yolu aydınlatmaktır.

Bu gidişata dur demek için solun yeni bir programa, örgütlenme modeline, mücadele anlayışına ve çalışma tarzına ihtiyacı var. Bunu ancak ve ancak Türkiye’deki demokrasi güçleri yapabilir. Biz yapabiliriz!

O dönem, “1 Mayıs ruhu ile 19 Mayıs ruhunu birleştirerek” sol bir yükseliş için aday olduğumu açıklamıştım. Aldığım sorumluluğu da bu bilinçle yürüttüm.

Çalışmalarımı; halkın çıkarları için emeğin yanında, savaş kışkırtıcılarına karşı barıştan yana, halkların kardeşliğini savunarak yürüttüm. Mücadelenin her anında, Türkiye’nin geleceği için partimizi iktidara taşımanın heyecanını/telaşını ve sorumluluğunu yaşadım.

Emeklinin, işsizin, öğrencinin, taşeron işçinin, asgari ücretlinin, öldürülen/şiddet gören kadınların, ihraç edilen/açığa alınan KHK mağdurlarının, cezaevindeki gazetecilerin/milletvekillerinin/belediye başkanlarının, şehitlerin/ailelerinin, terör mağdurlarının… Dertleri benim de derdim oldu, onlarla üzüldüm, onlarla ağladım… Ama hep mücadele etim, çözüm üretme gayreti içinde oldum!

İki yıllık çalışma süresi içinde öncelikle örgütlenme alanında Türkiye’nin dört bir yanını; il il, ilçe ilçe, köy köy dolaştım… İl ve ilçe örgütlerimizde seçim çalışmaları, propaganda, panel, gösteri, basın açıklaması radyo ve TV programlarına katıldım.

Sendikal alandan gelen birikimimi, emek bürosuna ve sendikal faaliyetlere destek vererek, çalışmalara katılarak ve tecrübelerimi paylaşarak değerlendirdim.

Eğitimci kimliğimi ve birikimimi; siyasal eğitim, sandık çevresi eğitimi, yöneticilerinin eğitimi konusunda çalışma yürüten Parti Okulu’nda, “Parti İçi Eğitim Birimi”nde görev alarak paylaştım.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası, 20 Temmuz sivil darbesinin yaşandığı süreçte, partimiz tarafından oluşturulan OHAL Komisyonu’nda görev aldım. Parti Genel Merkezine gelen yaklaşık 20.000 kişiyle yüz yüze görüştüm. 70.000 kişinin sorununu bizzat dosyalarından inceledim. 12 Eylül 1980 faşist darbesinde bizim yaşadıklarımızı aratmayacak derecede, belki de fazlasını AKP iktidarının darbeyle ilişkisi olmayan mağdurlara yaşattığına tanıklık ettim.

Bugüne kadar dokunamadıklarımıza dokunmanın, sorunlarına sahip çıkmanın, sihirli gücüne inandım hep… Bunun en çarpıcı örneğini 16 Nisan referandumunda yaşadım.  Köy köy dolaştığımızda “oradan bize oy çıkmaz” denilen Hatay Yayladağı  Sebenova köyüne giderek halkla kucaklaştık. Kahvehanede çay içip, sohbet ettik. Referandum sonuçları açıklandığında hiç oy çıkmaz dediğimiz köyümüzden 27 “koca”  oy aldığımızı gördük.  Daha önce 4 oy aldığımız, Ankara Çubuk Yukarı Çavundur köyümüzden de 37 oy alarak, halka dokunmanın ne denli etkili olduğunu bir kez daha “halktan” öğrendik.

Gitmediklerimiz, görmediklerimiz bize gelmez… Yüreğine dokunmadıklarımız, yarasını sarmadıklarımız yüreğini bize açmaz! 

Halk ozanımız Neşet Ertaş’ın dediği gibi;

Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez

Gönülden gönüle gider

Yol gizli gizli

Halkın gönül yolları sonuna kadar bize açık, yeter ki o yollardan halka ulaşma çabası içine girelim.

Hafızalarımızdan “oradan bize oy çıkmaz”ı silip, halka dokunacağız. Projelerimizi, planlarımızı anlatacağız; tutmadığımız el, dokunmadığımız gönül kalmayacak. Projelerimizin ayakları yere basacak, boşa hamaset yapmayacağız.  Yazıp, çizip, anlatacağız; ama en çok da sahada olacağız. 2019’a hazırlanırken bizim manifestomuz bu olacak!

AKP’nin Kürt sorununu siyasi manevraları için kullandığının anlaşılmasından sonra, halkın CHP’den beklentisi artmıştır.  CHP Kürt sorunu çözebilecek tek “birleştirici güç” olarak ortada durmaktadır. Kürt sorunu Türkiye’nin sorunudur. Toplumsal mutabakatla, tüm siyasi partilerin katılımı sağlanarak TBMM’de çözülmelidir. Halkın benimsemediği hiçbir çözüm kalıcı barışı sağlayamaz.

AKP iktidarı, Kürdü, Türkü, Alevi’yi, Sünni’yi birbirinden ayıran bir politika izlenmektedir. Biz özgür ve demokratik bir Türkiye’de yaşamak için eşit koşullarda, bir arada yaşamayı savunmak zorundayız.

Türkiye’yi OHAL ile yöneten, KHK’larla toplumu bölen, iç çatışmayı körükleyen anlayışa karşı, artık fiili ve meşru mücadeleyi önümüze koymak zorundayız. Bu da hem mecliste hem de sokakta yürüteceğimiz örgütlü mücadele ile mümkün olacaktır.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı 25 gün süren Ankara’dan İstanbul’a “Adalet Yürüyüşü”müzde, hak, hukuk, adalet diyerek toplumun çok farklı kesimlerinin bir araya geldiğini gördük.  

Çanakkale’de düzenlediğimiz Adalet Kurultayı’nda da farklı düşüncelerin “Adalet” çatısı altında nasıl bir araya geldiğine tanıklık ettik.

Önümüzdeki süreç üç seçimi birlikte yaşayacağımız bir dönem olacaktır. Mevcut örgütlü yapımız ve parlamentoda yürüteceğimiz mücadele, güçlendirilmiş “demokratik parlamenter sistem”i kurmamız için yeterli olmayacaktır.

Bu nedenle toplumun tüm kesimleri ile buluşarak bu mücadeleyi birlikte yürütmek zorundayız. Demokrasi güçlerini yan yana getirmeden bu karanlık süreçten çıkmamız mümkün değildir.

Elinizdeki kitapta, iki yıllık çalışmalarımdan bir kısmını bulacaksınız. Türkiye’deki temel sorunlara ilişkin yaptığım basın açıklamalarını, il ve ilçelerde yaptığım toplantıları, parti meclisi konuşmalarımı ve önerilerimi sizlere hesap verme anlayışı ile eleştiri ve katkılarınıza sunmaktan büyük bir onur duyuyorum.

Birlikte çalışmaktan onur duyduğum Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na, MYK, PM, YDK üyelerine, kurultay delegelerimize; tüm il, ilçe, belde başkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, yolumuza yoldaş olan üyelerimize ve halkımıza teşekkür ederim.

Bizim yürüyüşümüz bitmedi! O gün, adalet için Genel Başkanımızın yanında yürüdük, yoluna yoldaş olduk.  Bugün de birlikte yürüyeceğiz…

Önümüzdeki dönemde de yolunuza yoldaş olacağım…  

Türkiye bu karanlık gidişe mahkum değildir!

Biz istersek Türkiye değişir!

Saygı ve sevgilerimle..."

 

 

Yorumlar (0)