CHP Sözcüsü: Türk milli eğitim sistemi, bilimin ışığında laik, çağdaş eğitimden hızla uzaklaştırılıyor

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “Türkiye Yüzyılı Maarif Bilmem nesi adıyla yapılmaya çalışılan Müfredat değişikliğiyle Türk milli eğitim sistemi, bilimin ışığında laik, çağdaş eğitimden hızla uzaklaştırılıyor.“ dedi.

SİYASET 06.05.2024, 18:08 06.05.2024, 18:21
CHP Sözcüsü: Türk milli eğitim sistemi, bilimin ışığında laik, çağdaş eğitimden hızla uzaklaştırılıyor

CHP Sözcüsü Deniz Yücel MYK sonrası bir basın açıklaması yaptı.

İşte Deniz Yücel'in o açıklamaları:

3 Fidan anması

Onlar, kısacık ömürlerini “Tam bağımsız Türkiye” idealine adayan 3 fidan…

Onlar kimsenin ezilmediği, herkesin insan onuruna yaraşır bir hayat sürdüğü bir Türkiye hayaliyle,

Emperyalizme karşı Tam Bağımsız bir Türkiye kurmak için mücadele ettiler… 

6. Filoya karşı, birileri secdeye dururken, onlar dimdik durdular ve bu milletin onurunu korudular. 

Ve Deniz “Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal yürüyüşüne” önderlik etti.

En uzun koşuysa elbet Türkiye'de devrim… 

Deniz Gezmiş onun en güzel 100 metresini koştu.

Atila İlhan'ın dediği gibi onlar, “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı.” 

3 fidanın kalemini kıranlar tarih sahnesinden silindi ama; Deniz, Yusuf ve Hüseyin ölümsüzleştiler. 

Onlar gibi vatan yolunda can veren gençler; halkın kalbinde hep farklı bir yer tuttu. 

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ı aramızdan ayrılışlarının 52. Yıldönümünde saygıyla ve özlemle anıyorum.

Hayalet Öğrenciler...

AKP, iktidarda kalmalarının tek yolunun eğitim seviyesinin düşmesine bağlı olduğunu biliyor. 

İşte bu sebeple; eğitim sistemine bilinçli ve sistematik bir şekilde zarar veriyorlar.

Bu amaç uğruna bakanlar değişiyor, ucube projeler uyduruluyor, eğitimle alakası olmayan vakıf adı altındaki oluşumlarla protokoller imzalanıyor. 

“Türkiye Yüzyılı Maarif Bilmem nesi” adıyla yapılmaya çalışılan Müfredat değişikliğiyle Türk milli eğitim sistemi, bilimin ışığında laik, çağdaş eğitimden hızla uzaklaştırılıyor.

Şimdi de bu bozuk düzene sessiz kalamadığı için istifa eden onurlu bir öğretmenimiz sayesinde “Hayalet öğrenci” gerçeğiyle tanıştık.

Okulda kayıtlı olan ama derse gelmeyen hayalet öğrenciler…

12. sınıflar sınav kaygısı nedeniyle okula gelmek istemiyor. 

Bir nebze haklılık payları da var.

Çünkü okulun uyguladığı müfredatla sınavda sorulan sorular uyuşmuyor. 

Okulda öğretilenler sınavda sorulmuyor.

Sınav odaklı son sınıf öğrencilerine başka çare bırakmayan, eğitim sistemindeki bozulmuşluğun ve çürümüşlüğün, bu bozuk düzenin mimarı AKP iktidarına sesleniyoruz;

Katlettiğiniz eğitim sistemiyle, geleceği kararan evlatlarımızın vebali sizin boynunuzda!

Hayalet öğrenciler dediğimiz, pratikte okula gelmeyen evlatlarımızın vebali sizin boynunuzda!

Sınav sistemiyle bağdaşmayan müfredat nedeniyle okula gelmeyen öğrencilerin yanı sıra bir de ilkokul düzeyindeki hayalet öğrencilerimiz var. 

Yusuf Tekin'in başında bulunduğu Milli Eğitim Bakanlığı o kadar yozlaştı, yobazlaştı ve laçkalaştı ki, 

İlkokul çağındaki bir kız çocuğunun okulda kayıtlı olduğu halde okula gelmeyişini, sadece sınav zamanlarında sakallı cübbeli adamlarca okula getirilip özel odalarda sınavlara sokulduğu iddia ediliyor! 

Milli Eğitim Sistemimizi, küçücük yavrularımızın körpe zihinlerini ve geleceklerini, AKP'nin ve Yusuf Tekin'in “Tarikatları STK olarak gören zihniyetine” ve ideolojik sapkınlıklarına, kurban etmeyeceğiz!

Onlar bu ülkenin umudu! 

Onlar Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği, Cumhuriyeti koruyacak, kollayacak ve yüceltecek olanlardır. 

Onları sizin karanlık, yobaz, cemaat ve tarikatlara esir olmuş zihniyetinize, asla ve asla kurban etmeyeceğiz!

Hayalet öğrenci nedir, neden okula gelmiyorlar, sayıları ne kadar? 

Bunların hepsini tek tek ortaya çıkaracağız ve sen o koltukta daha fazla oturamayacaksın Yusuf Tekin!

“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adı altındaki garabet, senin laik Cumhuriyete ve Eğitim Sistemine karşı yaptığın bir darbe girişimidir! 

Biz senin marif modelini çok iyi biliyoruz. 

Senin marif modelin sarıklılar, cübbeliler ve tarikat liderleri!

AKP iktidarları döneminin bitmek bilmeyen kâbusu enflasyon canavarı…

Güzel ülkemizin doğal güzellikleri, bereketli toprakları, tarım imkanları, 

Her ne kadar AKP hükümetleri sata sata bitiremese de; 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kurdurduğu genç Cumhuriyeti kalkındıran sanayisi, birçok alanda iyi yetişmiş insan kaynağı, bu topraklarda yaşayan 85 milyona ekonomik refah sağlayabilecek tarihi ve kültürel birikimi ve zenginliği var.

Üç tarafı denizlerle çevrili...

Buna rağmen Türkiye, varlık içinde yokluk çeken bir ülke konumunda.

İktidar, elinde topladığı gücü ülkenin gelişimine, yoksulluğa ve hayat pahalılığına son verip ekonomik refahın tesis edilmesine değil, bir avuç insanın daha da zenginleşmesine ve ne pahasına olursa olsun kendi iktidarlarını sürdürmek için kullanıyor. 

AKP iktidarları döneminin bitmek bilmeyen kâbusu enflasyon canavarı…

Ne bakanlar eskitti, ne merkez bankası başkanları görevden aldırdı.

Yine de enflasyonu kimse bitiremedi.

Sadece tek bir şey enflasyonu düşürüyor bu ülkede!

O da memur ve işçi zamları…

Zamların belirlenmesinden bir ay önce ve belirlendiği aylarda, bu düşmek bilmeyen enflasyon; hükümetin talimatıyla, bilinçli bir şekilde düşürülüyor. 

Olan yine vatandaşın kuşa dönen maaşlarına oluyor.

Artık geçinmek bir yaşam savaşına dönüştü.

Artık geçinmek insanca yaşamak değil hayatta kalma mücadelesine dönüştü.

Hiç kimse emeklilik hayali kuramıyor, yazın yapılacak tatilin hayalini kurmak artık lüks…

Yatırım yapmak, kira ödemek, faturalar ve gıda dışında harcamak yapmak imkânsız.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Nisan ayı gıda fiyatları endeksinin geçen yıla göre yüzde 7,4 gerilediğini açıklıyor,

Geçmişte kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi olan Türkiye'de gıda enflasyonu OECD ortalamasının 10 katına fırlamış durumda…

Yanlış tarım politikaları, üreticiyi, çiftçiyi ve tüketiciyi mağdur etti…

Üretim planlaması yok…

Arz-talep dengesi gözetilmiyor…

Hangi ürünün, nerede ve ne kadar ekileceği planlanmıyor.

Ürünlerin ne kadarı iç tüketime; ne kadarı ihracata gidiyor?

Cevabı olmayan sorular; tarım politikamızın başarısızlığını gözler önüne seriyor. 

AKP'nin liyakatsiz kadrolarıyla bundan daha iyisi zaten mümkün değil. 

Toplumun, demokrasimizin önemli sorunlarını görüştük

Geçen hafta, tüm basının yakından takip ettiği bir ziyaret vardı.

Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etti.

Emekli maaşlarından, asgari ücrete, Gezi tutuklularından, tutuklu generallere, atanmayan öğretmenlere, ülkemizin, toplumun, demokrasimizin önemli sorunları olarak gördüğümüz gündem maddeleriyle ilgili görüşlerini paylaştı. 

Örneğin her siyasi partinin, birbirinden farklı bir beka sorunu tanımı vardır. Bizce Deprem gerçeği bu ülkenin bir beka sorunudur.

Uzmanlarca beklenen “Büyük İstanbul Depremi” şayet hükümet ve yerel yönetimler bir arada bir önlem alınmadan gerçekleştiği takdirde, milyonların öleceği, ekonominin çökeceği, sanayinin duracağı, tedarik zincirinin kopacağı büyük bir afete dönüşebilir.  

Bu konuda ivedi bir şekilde “Afetle ve Depremle Mücadele Bakanlığı” kurulması Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel tarafından Sayın Cumhurbaşkanına önerilmiştir. Bakanlığın ismi önemli değil. 

Biz Depreme Dirençli Kentler diyoruz. İsmi o mu olur, Depremle Mücadele Bakanlığı mı olur, Afetle Mücadele Bakanlığı mı, bir şekilde belirlenir.   

Böyle bir bakanlıkta Mecliste grubu bulunan her siyasi partiden bir bakan yardımcısı atanmasını ve bu önemli meseleye, hep birlikte, siyasi çekişmeden uzak bir şekilde eğilinmesini önemsiyoruz.  

Genel Başkanımızın yaptığı bu ziyaret, hiç şüphesiz ülkemiz demokrasisinde önemli bir kilometre taşıdır.

Diyalog kurulmayan, karşıt fikirlerin medeni bir şekilde konuşulup, tartışılmadığı siyaset anlayışı, hiçbir zaman olumlu bir sonuç vermemiştir. 

Bu diyalogsuzluğun ağır sonuçlarını ve bedellerini de; her zaman halkımız ve ülkemiz ödemiştir. 

İşte çok uzun yıllar sonra, siyasetteki diyalog zeminini oluşturan,

Bu olumlu zeminde de, halkın gerçek gündemini dile getiren Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel olmuştur.

Kamplaştıran, kutuplaştıran, zehirli bir dil kullanarak ötekileştiren, rakibine ağır eleştiriler yöneltmekten başka hiçbir şey yapmayan siyaset kurumu, sorunlara çözüm üretme noktasında halka hiçbir fayda sağlamaz.

Elbette eleştiri olacaktır. Ağır eleştiri de olacaktır. 

Ancak toplumun sorunlarının çözülmesi noktasında iletişim, diyalog, istişare ve müzakere de demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. 

Bu konuda Genel başkanımız Sayın Özgür Özel, kendi adına, partimiz adına ve muhalefet adına üzerine düşen adımı atmıştır. 

Hatırlayacaksınız, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 31 Mart Yerel Seçimleri sürecinde de, halkın gündemi olmayan ve suni gündemler yaratacak hiçbir sanal tartışmanın içinde olmadık.

Ve partimizde yaşanan “Değişim” süreci, zaman içinde, daha iyi anlaşılacak ve bu değişim Türkiye'ye iyi gelecek demiştik.

İşte bugün Türkiye'de siyasette diyalog zemininin oluşmasının da, siyasetteki paradigma değişikliğinin öncüsünün de; Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu görülmüştür. 

Çünkü hepimiz biliyoruz ki, aynı yöntemleri uygulayarak farklı bir sonuca ulaşılamaz. 

Türkiye'nin normalleşmeye, demokratikleşmeye, enflasyon, hayat pahalılığı, emekli maaşları gibi toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren sorunları ivedi bir şekilde çözmeye ihtiyacı var. 

Ve bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi üzerine düşen her şeyi yapacaktır. 

Biz gücümüzü sandıktan aldık, sandıktan aldığımız güç, sandığın asıl kahramanı olan halkımıza hizmet olarak yansıyacaktır.

Yorumlar (0)