CHP’Lİ SEYİT TORUN; “Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, Edremit Belediyesi tarafından düzenlenen 3. Edremit Kitap Fuarı’nın açılış törenine katıldı.

YEREL 18.08.2019, 19:45
CHP’Lİ SEYİT TORUN; “Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir”

3. Edremit Kitap Fuarı’nın açılışında bir konuşma yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Torun şöyle konuştu; 

Ülkemizin en önemli yazarlarını, şairlerini, sanatçılarını, ressamlarını, gazetecilerini, fikir insanlarını bir araya getirerek bu fuarı düzenleyen başta belediye başkanımız Selman Hasan Arslan olmak üzere tüm arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bütün sanatçılarımıza ve görevli arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Burada hep birlikte çok güzel bir hafta geçireceğimizden eminim.  

Kitabın, düşüncenin, kültür ve sanatın suç sayıldığı bir dönemde bu tür etkinlikler sadece düşün insanlarının değil tüm ülkemizin nefes almasını sağlıyor. Kültür ve sanatın, yazmanın ve sanatsal üretimin ne kadar önemli olduğunu her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Aslında iktidar da bunu iyi anlıyor ama gelecekleri açısından halkın aydınlanmasından korkuyor.  

CHP olarak biz de ülkemizin kurucu değerlerinden olan sanat ve aydınlanmayı savunmak için bıkmadan, usanmadan karanlığın üzerine gideceğiz ve bu karanlık dönemin sonunu mutlaka getireceğiz. 

Arkadaşlar AKP iktidarı bir güneş tutulması dönemiydi. Biz tekrar Edremit’teki gibi bu güzel güneşli günleri en kısa zamanda tüm ülkemizin üzerinde göreceğimizi buradan müjdeliyorum. 

Edremit halkı ve burada bulunan değerli konuklar bu mücadelede her zaman üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. Ben halkımıza ve sizlere de katkılarınızdan dolayı teşekkür ediyorum. 

*** 

“Bir ülkede edebiyat ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa, o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir” diyen filozof ne kadar haklı. Biz artık edebiyat, sinema, resim, heykel, tiyatro konuşmak istiyoruz. Özgürlük düşmanı uygulamalardan, sansürlerden, yazar ve gazetecilerin hapsedilmesinden hepimiz bıktık. Bu tür uygulamaların çoktan ortaçağın karanlığına gömülmesi gerekirdi. Ama maalesef biz hala siyaset konuşuyoruz, ülkeyi yönetenlerin uyguladıkları yanlış siyasete isyan ediyoruz. Roman veya şiir okumak, sinema veya tiyatro izlemek bir sanat eseriyle karşı karşıya gelmek bizleri özgürleştirir. Bu ülkenin gençleri, kadınları, emekçileri, aydınlık yüzleri daha iyi ülkede daha özgürce yaşamaya büyük bir özlem duymaktadır. Ülkemizin değerli genç beyinleri AKP’nin kısıtlayıcı siyaseti ve yanlış ekonomi politikaları yüzünden maalesef ülkemizi terk etmektedir. Biz AKP siyasetinin kısıtlayıcı ve boğucu atmosferine teslim olmayacağız. Bizler buradaki sanatın ve edebiyatın özgürleştirici atmosferini tüm ülkeye yaymak zorundayız.  Bizler özgür bir kültürel iklimin ekonomiyi de toplumsal hayatı da değiştireceğine inanıyoruz. 

*** 

Kitap fuarımızın bu yılki iki konusu yani Edremit ve Midilli üzerinden “iki yaka buluşması” ve “Kaz Dağları’nın üstü altından önemlidir” vurgusu bizim için hayati öneme sahiptir. 

“Yurtta barış dünyada barış” sözü Atatürk’ün bize en önemli emanetlerinden biridir. Tüm komşularıyla yıllarca barış içinde yaşayan Türkiye bir anda tüm komşularıyla sorunlu hale gelmiştir. Aramızda Midilli’den gelmiş arkadaşlarımızın da olduğunu biliyorum. Şimdi iki yakanın insanının birbiriyle hiçbir sorunu veya husumeti yok. Belki de kız alıp vermişiz, belki de ticari, ekonomik, kültürel ilişkilerimiz var. Ancak AKP siyaseti bu ilişkilerin daha da ileriye götürülmesi yerine daha da geriye gitmesini sağladı. Barış politikaları hem dostluğu, hem kültürlerin yakınlaşmasını hem de ticaretimizigeliştirecektir. Ben bu konuda inisiyatif alan her iki tarafın temsilcilerini de tebrik ediyor, onlara teşekkürlerimi sunuyorum. 

***

Burada dile getirilen ikinci konu ise son derecede hassas ve aciliyet içeren bir mesele.  “Kaz Dağları’nın üstü altından önemlidir” diyen arkadaşlarım günlerdir burada ve bu bölgenin tümünde doğayı katledenlere karşı direnmektedir. 

Bir yanda insanlar huzur içinde doğayla iç içe yaşasın diye etkinlik düzenleyen sizler, diğer yanda ise, ülkemizi şirketlere peşkeş çekenler var. Onlar suyumuzu, toprağımızı yani hayatımızı zehirlemek üzereler.    

Hükümet çocuklarımızın geleceği olan doğal kaynakları sorumsuzca ranta peşkeş çekiyor. AKPgeleceğimizi altın şirketlerine satmaktadır. Hükümet halka ve doğaya karşı maden şirketlerini korumaktadır. 

Arkadaşlar, doğamız ve geleceğimiz sadece burada tehlikeye atılmadı. Ülke baştanbaşa tehlike altındadır. Ordu’dan Munzur Dağlarına, Antalya’dan Artvin’e kadar ülkemizin tüm dağları, dereleri, nehirleri, içme suları hatta soluduğumuz hava büyük bir tehlike altındadır.  AKP İstanbul Kuzey Ormanları’nı, Artvin Cerattepe’yi, Kaz Dağları’nı, Çanakkale’yi, Antalya Alakır Vadisini, Ordu ve Munzur Dağları’nı gözü gibi koruması gerekirken rant uğruna şirketlere teslim etmektedir. Birileri kâr edecek diye Kaz Dağları’nı yok edemezsiniz, Munzur’da dünyanın en temiz suyu madene kurban edilemez. İktidara yakın şirketlere, vakıflara kamu arazileri ve ormanları tahsis edemezsiniz. Buna izin vermeyeceğiz. Arkadaşlar, biliyorum, buna izin vermeyeceksiniz!  

Arkadaşlar, bundan yıllar yıllar önce büyük şairimiz Nazım Hikmet, bugün tartıştığımız ve uğruna mücadele verdiğimiz tüm bu meseleleri dile getirmiştir. 

Aramızdaki şair ve yazar arkadaşların izniyle ben sözlerimi büyük şairimiz Nazım’ın bu dizeleriyle bitirmek istiyorum: 

“Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim, 
akar suyun, 
meyve çağında ağacın, 
serpilip gelişen hayatın düşmanı. 
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına: 
- çürüyen diş, dökülen et -, 
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler. 
Ve elbette ki, sevgilim, elbet, 
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, 
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla 
bu güzelim memlekette hürriyet…”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yorumlar (0)