Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen cuma hutbesinde, yılbaşı kutlamalarının dinimize aykırı olduğunu ifade ederek, bu özel günle ilgili ağır eleştirilerde bulundu. Hutbede, milli ve manevi değerlere bağlı kalmamız gerektiği vurgulanırken, “Bize ait olmayan sembol ve değerlerin benimsenmesinin toplumları ayakta tutamayacağı” ifade edildi. Ayrıca, yılbaşı kutlamalarında hediyeleşmek gibi davranışların İslam inancına aykırı olduğu belirtildi. Bunun yanı sıra alkol tüketimi, eğlence ve benzeri faaliyetlerin “helal ve meşru olmadığı” iddiası dile getirildi.

 

Bu açıklamalar, sadece bireylerin yaşam tarzlarına müdahale olarak kalmayıp, toplumsal hayatımıza ve seküler yaşam biçimimize açıkça bir tehdit olarak değerlendirilebilir. Anayasaya,Cumhuriyetimizin temel ilkelerine, özellikle de laiklik ilkesine aykırı olan bu tür ifadeler, ülkemizin çağdaş yapısını zedelemektedir.

Yılbaşı, insanlık tarihinin büyük bir kesiminde dini, ırksal, sosyal statü veya inanç fark etmeksizin kutlanan evrensel bir gün olarak kabul edilmektedir. Dünya üzerinde milyarlarca insanın bir araya gelip yeni umutlarla karşıladığı bu özel gün, insanlık ailesinin ortak bir paylaşım alanıdır. Ancak, Ali Erbaş’ın hutbesi, bu ortak paydayı reddetmekle kalmayıp, insanları ayrıştırmayı ve toplumsal huzuru bozmayı amaçlayan bir yaklaşımı temsil etmektedir.

 

Hutbede yılbaşı, Hristiyan inancına ve İsa’nın doğumuna bağlanarak eleştirilmiş, ancak bu bağlamda yapılan değerlendirmeler son derece yanlıştır. Hristiyan dünyasında Noel, farklı tarihlerde kutlanırken, yılbaşı kutlamaları dini bir etkinlik olmaktan çok, kültürel ve evrensel bir paylaşım anıdır. Bu nedenle, bu tür açıklamalar, hem tarihsel hem de toplumsal bağlamdan yoksundur.

 

Cumhuriyet ve Laiklik ile Hesaplaşma

 

Ali Erbaş’ın hutbesi, sadece yılbaşı kutlamalarına değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in temel değerleriyle de bir hesaplaşmanın tezahürü olarak görülebilir. Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, bireylerin yaşam tarzlarını, inançlarını ve tercihlerini özgürce yaşayabildiği bir sistem üzerine inşa edilmiştir. Bu tür açıklamalar, laiklik ilkesine ve birey haklarına açık bir saldırı niteliği taşımaktadır.

 

Bu anlayış, toplumu din temelli bir yaşam biçimine zorlamaya çalışan, bireylerin giyim kuşamından eğlence anlayışına kadar birçok alanda müdahaleyi meşru görmektedir. Oysa bu yaklaşım, hem anayasal düzenimize hem de çağdaş Türkiye idealine aykırıdır.

 

Hutbede kullanılan dil ve içerik, selefi bir bakış açısını yansıtarak toplumda huzursuzluk yaratmakta ve kutuplaşmayı körüklemektedir. Öyle ki, hutbe, yılbaşı kutlayan bireyleri hedef göstermeye varan bir tutumu içermektedir. Bu tür yaklaşımlar, farklı inanç ve yaşam biçimlerine sahip bireylerin güvenliğini tehlikeye atma riski taşımaktadır. İnsanların yılbaşı kutlamalarını bir tehdit olarak görmek, toplumsal barışa ve hoşgörüye zarar veren bir anlayıştır.

 

Yeni Yıl, Umut ve Birlik Sembolüdür

 

Toplumun büyük bir kesimi, her türlü sıkıntıya rağmen yeni yılı bir umut, dayanışma ve mutluluk sembolü olarak kutlamaktadır. İnsanlar, dindar ya da seküler fark etmeksizin bu evrensel günü coşkuyla karşılamaktadır. Bu kutlamalar, sadece bireysel bir tercihi değil, aynı zamanda bir arada yaşama kültürünü de temsil etmektedir.

 

Bu nedenle, selefi düşüncelere dayalı bu karanlık anlayış, toplumsal dinamikler tarafından reddedilecektir. Türkiye, Atatürk’ün bize emanet ettiği laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti yolunda ilerlemeye devam edecektir. Bugün ele geçirilen kurumlar ve dayatılan ideolojiler, aydınlık Türkiye idealine inananların çabalarıyla er ya da geç yerini özgürlükçü bir yönetime bırakacaktır.

 

Yeni yıl, dini ya da ideolojik bir mesele değil, insani bir paylaşım günüdür. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşları, yaşam tarzlarına yapılan bu müdahaleleri reddederek barış ve hoşgörü anlayışına sahip çıkacaktır.

 Yaşasın laiklik, yaşasın demokrasi!

 

Hüseyin Saygılı

CHP 34. Dönem PM üyesi

21/12/2024

İzmir