Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlallerini ve Gündemi Değerlendirdi!

Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlallerini ve Gündemi TBMM’de düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.

Vekil Haberleri 10.09.2022, 09:56 10.09.2022, 09:59
Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlallerini ve Gündemi Değerlendirdi!

İşte Gergerlioğlu'nun o açıklamaları:

Güngör Arslan öldürüldü! Gözler, Av. Ersin Kurt’un bağlantılarına, ihaleyi veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne çevrildi!

6 Eylül günü Kocaeli’deydim. Kocaeli Kandıra Cezaevi Duruşma Salonlarında 19 Şubat’ta öldürülen gazeteci Güngör Arslan cinayeti duruşmasındaydım. Tutuklu 14 sanık yargılandı. İlk duruşmaydı, iddianame Av. Ersin Kurt’un tetikçi Ramazan Özkan’ı bazı kişileri kullanarak cinayeti azmettirdiği yönündeydi ve gördüğümüz Ramazan Özkan ve arkadaşlarının Ersin Kurt isimli azmettirici olarak suçlanan avukat hakkında hiçbir ifade vermeye yanaşmadan, onu bu cinayete iliştirmemeye çalışarak verdikleri ifadeler dikkat çekti! Eski Ülkü Ocakları Başkanı Av. Ersin Kurt; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden birçok ihale almıştı ve Ses Kocaeli Gazetesi Sahibi Güngör Arslan bu ihaleleri yoğun bir şekilde eleştirmişti ve daha sonra aralarında bir tartışma çıktığını öğreniyoruz, ardından Güngör Arslan öldürüldü. Gözler bu ihaleye ve Av. Ersin Kurt’un bağlantılarına, ihaleyi veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne çevrildi ancak tetikçi ve arkadaşları Av. Ersin Kurt’u bu cinayetten uzak tutmaya çalışan ifadeler verdiler!

Güngör Arslan cinayeti davasını duruşmaya giderek yakından takip ettim!

Av. Cahit Çiftçi sanık Ersin Kurt’un banka hesaplarının araştırılmasını istemesine rağmen bu konuda bir araştırma hakim tarafından yapılmadı! Olayın derin bağlantıları olabilir! Cinayet sonrası Kocaeli Ticaret Odası Başkanı ile görüşen Ersin Kurt, neler yapmaya çalışıyordu bunun ayrıntılı bir şekilde anlaşılması için banka hareketlerinin incelenmesi gerekiyordu! Av. Cahit Çiftçi banka hareketlerinin incelenmesi konusunda istekte olmasına rağmen hakim bu konuda bir adım atmadı! Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Necmi Bulut’un cinayet sonrası takipsizlik alan bir tehdit dosyası vardı bununla ilgili bir araştırmayı kabul etti, 4 sanık tahliye edildi ve diğerlerinin tutukluluk halleri devam etti! Biz tabii ki masumiyet karinesini ön planda ele alıyoruz ama bu cinayetin arkasında çok önemli siyasi birtakım kirli ilişkilerin olduğu yönünde iddianameye de yansıyan birtakım iddialar olduğunu da görüyoruz! Bunların ortaya çıkarılması son derece önemli. Kocaeli siyasetini sarsan son derece önemli bir cinayetti ve ardından bu duruşma da son derece önemliydi. Biz de duruşmadaydık, yakından takip ettik. Gün boyu bu duruşma devam etti ve 10 Ekim’ e ikinci duruşma ertelendi.

AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın çıkar planları var!

Gazeteci Güngör Arslan cinayetinin arkasından AK Parti-MHP Kirli Cumhur Zulüm İttifakı’nın birtakım hesaplarının çıkabileceği ihtimali var! Bunların ciddi bir şekilde araştırılması gerekiyor, yargı üzerinde bir baskı ile bu kirli ilişkilerin daha sonra cinayete dönmesi hadisesinin örtbas edilmesini kesinlikle kabul etmedik etmeyeceğiz! Olayı yakından takip edeceğiz. Duruşmaları yakından takip edeceğiz, dosyayı yakından takip edeceğiz! TBMM’den söylüyorum; hiç kimse bu iddianameye yansıyan birtakım kirli ilişkilerin bir gazetecinin bu kirli ilişkileri haber yapması sonrası ortaya çıkan bu cinayetin altındaki gerçekleri hiç kimse örtbas etmeye çalışmasın! Buradan bunu söylüyoruz. Biz meseleyi ahbap çavuş ilişkileri içinde bırakmayacağız ve siyasetin yargıya çok müdahalelerin olduğu bu dönem içinde konuyu yakından takip edeceğimizi de net bir şekilde vurgulayalım. Birileri rahatsız olabilir biz bu Kocaeli siyasetinde dönen kirli ilişkiler, AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın çıkar planları üzerinde çalışıyoruz ve birçok söz söyledik ve ardından bu cinayet gerçekleşti!

Hiç kimse AK Parti MHP Kocaeli kirli ilişkiler ağının örtbas edilmesini sağlamaya çalışmasın!

Eski MHP İl Başkanı Aydın Ünlü aylardır, yıllardır biz Aydın Ünlü’nün kendi parti imtiyazı ile nasıl olupta İzmit’in merkezinde çok merkezi ve para kazandırabilecek bir yerdeki cafeyi; Tramvay Kafe’yi nasıl olupta aldığını, hangi planlar ilişkiler içinde aldığını sorduk! Neden sözleşmeye uyulmadığını defalarca sorduk ve sözleşmedeki hususlara riayet edilmediğini de defalarca ispatladık. Ahbap çavuş ilişkileri içinde Aydın Ünlü’ye verilen bu ihalenin akabinde bu eski Ülkü Ocakları Başkanı Ersin Kurt’un azmettirici olarak iddia edildiği bu cinayetin çıkması, bu tür kirli ilişkilerin bir şekilde tablosunun ortaya çıkması son derece dikkat çekicidir! Biz bütün bu ilişkilerin arkasındaki gerçekliği merak ediyoruz! Hiç kimse AK Parti MHP Kocaeli kirli ilişkiler ağının örtbas edilmesini sağlamaya çalışmasın! Biz bunları mutlak surette ortaya çıkaracağız! Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde hangi ihaleler hangi usullerle kimlere gidiyor! Kafadan hangi ihalelerin kimlere gittiğinin sorgulanması ve araştırması içindeyiz.  Birtakım anlaşmalarla şu anda bile her gün basına yansıyan bir şekilde MHP ve Ülkü Ocaklarında çalışan kişilerin nasıl olupta çeşitli görevlere getirilip oradan kadrolu memur olduklarının haberlerini her gün okumaktayız. Bütün bu ilişkiler ağı içinde en sonunda verilen bir ihale sonrasında birtakım tehditler ve ortaya çıkan bu cinayet görüntüsü gerçekten bir temiz eller operasyonunu gerektirmektedir! Böyle olay bir tetikçinin üstüne yıkılarak geçiştirilmeye çalışılmamalıdır ve biz mahkemede tetikçi ve arkadaşlarının özellikle azmettirici olarak yargılanan Ersin Kurt’u çok dikkatli bir şekilde, çok kuvvetli bir şekilde korunduğunu hissettik, gördük! Ona hiçbir şeyin iliştirilmemeye çalışıldığını net bir şekilde gördük! Biz özetle bu meseleyi yakinen takip edeceğiz!

Levent Göktaş nasıl kaçtı bize bunun hesabını verecek bir Allah’ın kulu yok mu?

Bir başka ulusal mesele de; Necip Hablemitoğlu cinayeti çerçevesinde dönen olaylar! Necip Hablemitoğlu yıllar önce öldürüldü ve inanılmaz bir şekilde ölümünden sonra katil bulunamadı, çok profesyonelce işlenmiş bir cinayetti, çeşitli spekülasyonlar döndü! En sonunda Levent Göktaş isimli eski bir askeri personel suçlandı ve birtakım kirli ilişkiler sonrasında bu cinayeti planlayan kişi olduğu iddia edildi ama işin ilginç tarafı bundan sonra başladı! Bu kişi Türkiye’de olduğu halde, bu kişi ortalıkta olduğu halde nerelerde olduğu bilindiği halde yakalanmadı! Bizce bilerek yakalanmadı ve kaçtı! Bizce göz yumuldu ve kaçtı! Olacak şey değil! Bakın bu kadar önemli bir cinayet ile ilgili çorap söküğü gibi gelen bir izden sonra birisine ulaşılıyor, Levent Göktaş ismi yoğun bir şekilde anılıyor, tüm işaretler onu gösterirken bir anda bulunduğu yerde belli olduğu halde, polisin ve istihbaratın onun bulunduğu yeri bilmesine rağmen bir anda ortadan kaybolduğunu görüyoruz! Ne oluyor kardeşim? Nasıl gidebiliyor? En nitelikli bir şekilde kaçan insanları buluyorsunuz da bu böyle ortalıkta olduğu belli olan ve çok önemli bir cinayet ile ilgili suçlanan bir kişi nasıl olur da yeri yurdu bilindiği halde bir anda kuş gibi uçup kaçıp gidiyor? Nasıl oluyor? İstanbul Emniyeti, bize bir açıklama yapmayacak mısın? İçişleri Bakanlığı bize bir açıklama yapmayacak mısın? Birtakım gizli ittifaklar İçişleri Bakanlığı içindeki bize bir açıklama yapmayacak mısınız? Ne dolaplar çevriliyor? Levent Göktaş nasıl kaçtı bize bunun hesabını verecek bir Allah’ın kulu yok mu? Bulgaristan’a kaçtığını en sonunda anladık. Elini kolunu sallayarak bir kişi kaçmaya çalışsın anında bulurlar, bu kişi elini kolunu sallayarak bir şekilde sınırdan belli ki rahat bir şekilde geçerek Bulgaristan’a gitmiş, Bulgaristan’da ne tesadüf ki düşünün Türkiye’de bulunamayan bu şahıs Bulgaristan’da bulundu. Şu an Bulgaristan’da gözaltı kararı verildi. Türkiye’ye gelip ifadeler verecek mi yoksa birileri işin üstünü örtecek mi bilinmiyor! Bu cinayetin arkasında çok karanlık ilişkiler var. Derin devlet ağı var ve ne olduğu belli değil! Karar kesinleşmeden kesin bir şey söyleyemeyiz ama hakkında çok önemli iddialar olan bir kişinin göz göre göre kaçtığı veyahut da kaçmasına göz yumulduğu iddiaları basit iddialar değildir! Bu konunun üstünde durulmalıdır, biz durmaya devam edeceğiz bu konuyu çok önemsiyoruz!

Makbule Özer gibi binlerce yaşlı hasta mahpus, zalim AK Parti MHP İktidarı döneminde cezaevlerinde inim inim inledi!

Önümüzde çok önemli hak ihlalleri var! Onların arasında biz ilk önce olumsuz haberleri vermeden önce güzel bir haber verelim, Makbule Özer teyzemiz burada aylardır bu 83 yaşındaki hasta, yaşlı teyzemizin zalimce, vicdansızca cezaevinde tutulmasını eleştiriyorduk! Dün adli tıp kurumu nihayet karar verdi, bastonla zor yürüyen teyzemiz cezaevinden çıktı, hürriyetine kavuştu 1 yıl ceza infaz erteleme aldı! El insaf! Zalim AK Parti MHP İktidarı döneminde binlerce yaşlı hasta mahpus cezaevlerinde inim inim inledi, onlardan birisi işte Makbule Özer teyzemizdi. Yaşlı kadının cezaevinde ne işi var? Yürümekte bile zorlanan, bastonla zor ayakta duran bu kadını cezaevine atarak başınız göğe mi erecek?

Bekir Bozdağ’ın istediği kararı veren hakim Adalet Bakan Yardımcısı oluyor; istemediği kararı veren hakim sürülüyor!

Bu nasıl bir skandaldır? Aylardır bu kadın içeride işkence çekti! Adli Tıp Kurumu’na gitti Türkçe bilmediği için Van’dan İstanbul’a arabayla çok kötü şartlarda gidip orada Kürtçe tercüman olmadığı için ifade veremeyip geri döndü evraklar gitti geldi en sonunda infaz erteleme aldı! Hiç girmemesi gerekiyordu cezaevine! Bu nedir? Bunlar utanç tablolarıdır Adalet Bakanlığı’nın. Sn. Bekir Bozdağ bunlar nasıl tablolardır? Bu hakimler nasıl hakimlerdir? Hiç mi yüzleri kızarmıyor nineleri yaşındaki kadınları infaz erteleme alması gereken bu kadınları çok rahat bir şekilde cezaevine koymakta niye bu kadar rahatlar? Arkalarını Adalet Bakanlığı’na yaslıyorlar. “Sen tutukla biz arkandayız. “deniliyor. Biz bunları bilmiyor değiliz bakıyorsunuz iktidarın istediği kararları alan hakimler bir müddet sonra Adalet Bakan Yardımcısı oluyor, bu işin yolu bu! İstemediği kararı alan kendisini Şemdinli’de, Yüksekova’da sürgünde buluyor. Hakimlerin kararı o zaman nasıl olur? Biliyorsunuz nasıl olabileceğini!

Kocaeli Kandıra F 1 Cezaevi’ni ziyaret ettik!

Geçtiğimiz gün Kocaeli Kandıra F 1 Cezaevi’ni ziyaret ettik! Müdür ve diğer müdürler, yetkililer ile görüştük. Birçok mahpusun durumu hakkında görüştük. Görüntülü görüşme, kapalı ve açık görüşme sürelerinin mahiyeti vb. birçok hususta görüştük. Kapalı ve açık görüş 1.5 saat olmasına rağmen cezaevi yetkilileri bize 1 saat 10 dakika uygulandığını, teknik personel açısından eksik olduğunu söylediler. Ey Adalet Bakanlığı niye bu mazerete sığınıyor bu cezaevi personelleri. Sağlayın yetkiyi insanların 1 dakika bile görüş hakkını kısmak kadar bir zulüm olabilir mi? Niye bu teknik imkanı sunmuyorsunuz? Bu mazerete sığınıyor cezaevi yetkilileri. Bu yasaları biz çıkarıyoruz, 1.5 saate kadar kapalı açık görüş hakkı var mahpusların niye 1 saat 10 dakikada tutuyorsunuz. Bazı cezaevleri onu bile vermiyor 45 dakika tutuyor böyle şey mi olur?

Ey Adalet Bakanlığı sen Adalet Bakanlığı mısın Zulümat Bakanlığı mısın?

Biz Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi yetkilileri ile bize Adalet Bakanlığı’nın yaklaşık 10 aydır cevap vermediği Garibe Gezer isimli mahpusun ölümü hakkında konuştuk. Buradan Bekir Bozdağ’a sesleniyorum bize 10 aydır cevap vermiyorsun Sn. Bozdağ! Ben bu cevapsızlığın nedenini acaba cezaevi bakanlığa cevap vermedi o yüzden aksadı diye merak ettim! Duy bunu Sn. Bakan cezaevi yetkilileri: “Biz bakanlığa tüm bilgileri ilettik, bakanlık bilgiyi size iletmiyor.” Diyor. Sn. Bozdağ sana cezaevi yetkilileri bilgiyi iletmiş, bakanlık müfettişleri gidip orada ciddi bir araştırma yapmış. Peki benim soru önergeme niye cevap vermiyorsun? Garibe Gezer’in intihar öncesi de sorduğum soru önergelerime cevap vermedin, intihar sonrası da verdiğim soru önergelerine cevap vermedin! Garibe Gezer infaz koruma memurları tarafından darp edildi, süngerli odaya atıldı ve kendisi kadın infaz koruma memurları tarafından cinsel tacize uğradığını iddia etti, bunlar iddiadır ama belli ki ben bir hekim olarak görüyorum ki; Garibe Gezer’in gittikçe psikolojisi bozulmuş, bu noktada kendisine yardım edilmemiş, gereken tedavileri alamamış, öyle veya böyle bilemiyoruz neler yaşadı, biz bunları tam net olarak bilmek için Garibe Gezer dosyasını görmek istiyoruz, sorularımıza cevap istiyoruz cevap verilmiyor! Gidip cezaevi yetkililerine soruyoruz, bir şeyler söylüyorlar! Bize doğru dürüst bir cevap verin! Ben bu halkın milletvekiliyim ve milletvekili olarak bir mahpusun ölümü hakkında size soru soruyorum! Tüm bilgi belgeler ortadayken niye dönüp bana cevap vermiyorsun neyi saklamaya çalışıyorsun Sn. Bekir Bozdağ, selefin olan Sn. Abdulhamit Gül ile biz Meclis’e geldiğinde Garibe Gezer cinayeti hakkında açıklama yap dedi, “Tamam yapacağım.” Dedi, bakın söz verdi! Aradan 9-10 ay geçti, hala önergelerimize cevap yok! Sizin her vaka da mı işiniz bu! Ne biçim bir Adalet Bakanlığısınız! 2 yılı geçti Mustafa Kabakçıoğlu beyaz plastik sandalyede hayatını kaybeden Gümüşhane Cezaevi’ndeki bir mahpus, şüpheli bir ölüm ne oldu nasıl öldü? Biz bu konuda bilgi istiyoruz halen önergelerimize cevap verilmiyor! Soruşturmalar kapatılıyor ve dosya Anayasa Mahkemesi’nde. Hiçbir şüpheli ölümün cevabını vermek istemiyorsun Ey Adalet Bakanlığı sen Adalet Bakanlığı mısın Zulümat Bakanlığı mısın Allah aşkına bunu bir cevapla bu ne haldir! Bakın siz cezaevlerini derebeylere mi devrettiniz Sn. Bakan Bekir Bozdağ? Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi yetkilileri ile görüştük, cezaevi yetkililerine de teşekkür ederim, 3 saat boyunca verimli, olumlu bir görüşme yaptık, ben onlara hem Garibe Gezer’in ölümü ile ilgili kendi izlenimlerimi ve beklentilerimi anlattım hem de Alzheimer hastası Aysel Tuğluk ile ilgili bilgiler aldım, görüşlerimi ve beklentilerimi söyledim, Aycan Çiçek, Mahsum Ömer ve diğer bazı mahpuslar ile ilgili bilgiler sorduk, sağ olsunlar bilgiler verdiler ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk,

Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürünü cezaevi müdürü olarak mı yoksa yoksa derebeyi olarak mı atadınız Bekir Bozdağ?

Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi yetkililerine teşekkür ederim ama sonrasında randevu aldığımız halde Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi yetkilileri pazartesi günü saat 13.30’daki randevularını yediler! Bakın randevu veriyor, gidiyorsunuz cezaevine müdür yalan atarak olumsuz cevap veriyor, görüşmek istemiyor! Bu ne hadsizliktir! Sen bir kamu görevlisisin senin karşında milletin vekili var! 84 milyonun vekili var sen kimsin ki milletin vekili ile “Görüşmek istemiyorum.” Yalanlar atıyorsun, şu toplantıda diye. Bilmiyor muyuz senin yalan attığını, hiç utanmıyor musun? Ey Adalet Bakanı sen hangi derebeylerine devrettin cezaevlerini? Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürü’nden hesap sormayacak mısın? Hangi mantıkla, akılla, utanmazlıkla bir milletvekili ile randevu verdiği halde görüşmemeyi tercih ediyor!  Hani sen demiyor muydun Sn. Bakan “Milletvekilinin telefonuna çıkmayan cezaevi müdürünü görevden alırım.” İşte bak bırak milletvekilinin telefonuna çıkmamayı milletvekiline randevu verdiği halde görüşmeden kaçan bir müdür! Kandıra F 2 No’lu Cezaevi müdürü al ne yapıyorsan yap! Görevden mi alıyorsun, tutup bir yere mi sürgün ediyorsun ne yapacaksan yap ama biz bunu da takip edeceğiz, bu saygısızlığı kabul etmeyeceğiz! Senin yüzüne de vuracağız! Bütçede de yüzüne de söyleyeceğim! Bu konuda adım atmazsan Sn. Bekir Bozdağ Kandıra F 2 No’lu Cezaevi Müdüründen hesap sormazsan bil ki biz sana bunu bütçe görüşmelerinde yüzüne de soracağız, peşini de bırakmayacağız! Bu mahcubiyeti sana yaşatacağız Sn. Bakan Bekir Bozdağ bunu da bil! Biz bu konunun peşini bırakmayacağız. Bana yapılan saygısızlık temsilcisi olduğum milletime yapılmıştır bundan haberin yok mu? Demokrasilerde milletvekilinin görevi nedir? 90 bin oyla ben seçildim ve 84 milyonun milletvekiliyim. Bu saygısızlık kabul edilebilir mi? Bunu biz millet adına kabul etmeyeceğiz ve peşinde olacağız! Bunu hiç unutma Sn. Bekir Bozdağ.

Hak ihlalleri devam ediyor! O müdürünün bizimle neden görüşmek istemediğinin işaretleri bakın şu hak ihlallerinde! Burada hak ihlalleri var. şu hak ihlalleri neden aslında müdürlerin bizim telefonlarımızdan kaçtığını görüşmelerden kaçtığını birtakım iddiaları gündeme getirdiğimizde böyle gerim gerim gerildiklerinin açıklaması çünkü hak ihlali yapıyorlar ya hak ihlali yapıyorlar. Tamam kesinleşmemiş bize gelmiş çünkü vatandaş bize iddiasını nasıl duyursun? Bir şekilde bir iddia ile duyuruyor, bizde bunu bakanlığa soruyoruz. Cevap vermezsen demek ki bir şeyi gizlemeye çalışıyorsun intibası oluşur biz de. çoğuna cevap vermemeye çalışıyorsunuz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ne dolaplar dönüyor bu cezaevlerinde? Bakın biz size bu iddiaları söyleyeceğiz bugün. Birisi mesela diyor ki: “Silivri 4 No’lu L Tipi’nde babam kalmakta.” Tüm mahpus ve yakınları aynı muameleye uğramakta. “Masanın karşısında oturacaksın. Yan yana oturmayacaksın.” Yan yana oturduğun zaman “Yerine geç kardeşim.” anonsları yapılıyor. Açık görüşe gitmiş, insan babasının yanına oturmak ister ne oluyor yani? Üstünü başını aramışsın. Allah aşkına bu nasıl bir zulümdür ya? Nasıl vicdansızlıktır? İnsanların zaten üstünü başını aramış, mahpusun da mahpus yakının da üstünü başını aramışsın görüşe koymuşsun. “Yan yana oturmayacaksın, uzaktan birbirine bakacaksın.” bunu anlamak mümkün değil. Bu bir insafsızlıktır yani. Kendinizi bunun yerine koyun, kendi yakınız, babanız, anneniz bu şekilde cezaevine girsin gittiğinizde “yanına oturmayacaksın.” deyip durulsun. “Karşıdan bakacaksın aranızda masa olacak eliniz birbirine değmesin.” nedir bunlar ya? İlkel tavırlar bunlar ya başka bir şey değil. Girerken arama yapmıyor musun?

Bu bir mahpus eşi bize başvurmuş. Diyor ki: “Eşim Duygu Cışar İzmir Ödemiş' T Tipi Cezaevi'nde iki buçuk yaşındaki oğlundan ayrıldı. Anne ve çocuk perişan çocuklu kadınlar için denetimli serbestliğin 4 yıla çıkması olsa bu yönde bir yasal değişiklik olsa olmaz mı?” diye bir istekte bulunuyor ve çocuklu anneler için bir pozitif ayrımcılık olması gerektiğinin altını çiziyor. Biz de bunu burada gündem ediyoruz. Bu konuda bir yasal değişiklik içinde uğraşacağımızı tekrar tüm mağdur ailelerine duyurmuş olalım.

Davut Demir ve Mehmet Erdal Daş gözaltına alınıyorlar. Beykoz İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülüyorlar ve orada kendi ifadelerine göre işkenceye uğruyorlar, “Darp, makata cop sokmaya çalışma, cinsel organların sıkılması, deri çekme, gibi insanlık dışı işkencelere maruz kaldık.” demiş biz görmedik ama burada ciddi iddialar var ve polis merkezlerinde, gözaltına alınan kişilerden gelen böyle çok yoğun iddialar karşısında biz bunları sürekli gündeme etmek durumundayız bir milletvekili olarak, milletin temsilcisi olarak bunları yürütmeden sormak zorundayız. Bize cevap verin İçişleri Bakanlığı. Kulağınızın üstüne yatmayın vatandaş diyor ki: “Polis merkezlerine gittiğimizde biz işkenceye uğruyoruz.” Böyle bir rezalet olabilir mi ya? Sen ne insan hakları eylem planı hazırlayıp duruyorsunuz! Bu ülkede vatandaşlar gözaltı merkezlerine gittiğinde işkenceye uğradıklarını söylüyorlar. Artık bu ayıbı kaldırın! Bu utancı kaldırın! Her gözaltına alınan kişi bunu söylüyor. Adli olsun, siyasi olsun bu muameleler nedir ya Allah aşkına! Bakın sonrasında da hep aynı hikaye! Adli muayeneye gidiliyor darp izleri yazılmıyor çünkü doktorun yanında polis var! Bakıyorsunuz yazılmıyor iddiaları var!

Funda Aysun Bozkurt bir şekilde adli bir sabıkası olmuş ve hemşire arkadaşımız hiçbir yerde iş bulamıyormuş. “Ben kötü yola mı düşeyim?” demiş. Bunu da yetkililere buradan hatırlatıyoruz böylesine mağdur olan bir kişinin, işsiz güçsüz kalması, eşinden boşanan bir kişinin böyle ortalıkta kalması kabul edilemez! Bakanlık yetkililerine de buradan duyuruyoruz. Bir hemşire başvurduğu sağlık kuruluşlarından önceden adli bir sabıkası olduğu için kabul alamıyor, çalışmak istiyor dürüstçe, namusuyla çalışmak istemesine rağmen böyle ortada kalmış durumda. Bunu da ilgili bakanlıklara duyuruyorum Funda Aysun Bozkurt bizde bilgileri var. 1995 hemşirelik mezunu 20 yıllık deneyimi var. “ Yeniden suç mu işleyim, kötü yola mı düşeyim? Lütfen yardım edin, umutlarım kırıldı hayata tutunmam gerek, hayata yeniden başlamak için tüm kamuoyunun desteğine ihtiyacım var.” diye kamuoyuna sesleniyor, milletin bir ferdi olarak ben de bir milletvekili olarak buradan bakanlıklara bu kadına sahip çıkın, bu emeği ile namusuyla çalışmak isteyen bu kadına sahip çıkın diye bir çağrıda bulunuyorum.

Fırat Zeper bize başvurmuş diyor ki: “Osmangazi Köprüsündeki geçişlerde herhangi bir tebliğ yapılmadan cezai işlemler ve yüzde 200 katlamalı faizler uygulanıyor.” Geçtiniz cezalı bir geçiş, orası para kazanma merkezine dönmüş! Osmangazi Köprüsünü İşletmecisi kimdir? Bu işletmeyi ona veren yetkili bakanlık kimdir? Hesap vermiyorlar mı? Burada cezalı geçen kişi üzerinden süper para kazanma yeri mi burası? Yüzde 200 diyor ya! “Hukuk dışı faizcilik, fazile tefecilik ve sömürgecilik yapılıyor.” Diyor. Zaten zarar eden bir yer Osmangazi Köprüsü bir de bu tür cezalı geçişlerde “Bastır faizi %200” “Tebligat gelmeden 4 kat ceza geliyor. 500 TL ödemem gerekirken 2000 TL ceza geldi 45 gün içerisinde.” Bu kadar faiz oranı var mı? Buna soru önergesi de vereceğiz! Bu konuda açıklama yapın! Böyle yüksek faiz oranları olabilir mi? Kim kime bir imtiyaz tanıyor? Kim kiminle ortaklık ilişkileri içinde? Ne dolap dönüyor buralarda?

“Abim Muhammed Faruk Aras İzmir Buca 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi'nde ağır baskılar karşısında açlık grevine başladı.” bana yazmışlar duyurmamı istemişler. Cezaevine yeni müdür gelmiş yeni müdür tarafından sözlü taciz uygulanıyormuş. “Abim 1 ay telefonla aramadı. Neden aramadı deyince disiplin cezası var deniliyor.” Bahanelerle mahpuslar üzerinde bu kadar ağır baskı kurmayın ey cezaevi müdürleri! Ben Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürlerine de bunu anlattım! Allah aşkına bu mahpuslar niye cezaevlerine konuluyor? Islah olsunlar, topluma kazandırılsınlar diye değil mi? Siz o cezaevlerindeki mahpusları orada intihar etsinler diye mi tutuyorsunuz? Türkiye şu anda cezaevinde intihar eden mahpuslar arasında dünya birincisi! Böyle bir rezalet olabilir mi? 1 Aralık 2021’den bugüne kadar cezaevlerinde en az sağlık hakkı ihlalleri veyahut intihar olarak açıklanan şüpheli ölümler sonucu ölümler 60’ı buldu! Bunun bir açıklaması yok mu? İnsanları böyle çıkmaz sokağa itip çaresiz bırakırsan sonuçta intihar eder! 4 duvar demir parmaklıklar arasında zaten insani olmayan bir ortamda siz o insanın üstüne baskı üstüne baskı, baskı, baskı ve sonra intihar etti! Resmi açıklama; “İntihar etmiş. Ne yapalım takdir ilahi yapacak bir şey yoktur. Allah rahmet eylesin.” senin ölüme sürükleme ile ilgili bir suçun yok mu ey cezaevi müdürleri? Hepinize sesleniyorum! 384 cezaevi müdürüne sesleniyorum! Elinizi vicdanınıza koyun. Yaptığınız baskılar sonucu bir mahpus intihar ettiği zaman hiç gece uykunuz kaçmıyor mu? Başınızı yastığa nasıl koyuyorsunuz? vallahi merak ediyorum! Mustafa Kabakçıoğlu, ölümü ile ilgili, Nesrin Gençosman'ın ölümü ile ilgili, Garibe Gezer’in ölümü ile ilgili o cezaevi yetkilileri vicdanen kalpleri ne diyor? Ne hissediyor? Kalpleri vicdanları ne diyor? Resmi evrakları bırakın, kalbin ne diyor kardeşim? Vicdanın ne diyor? Bana ondan haber ver! Bütün onlar yazılır, çizilir, işin üstü kapatılabilir resmi evraklarda ama senin kalbin ne diyor? Bana bundan haber ver! Kalbin eğer ki bir suçluluk duygusu taşıyorsa o zaman dön bu işin muhasebesini yap! Dön ey Adalet Bakanlığı hasta mahpuslar, psikolojik ve fiziksel sıkıntılar çekenler hakkında doğru dürüst bir yasa çıkar! Senin çıkarmadığın yasa yüzünden onlarca kişi hayatını kaybediyor! Hesap vermiyorsun alavere dalavere o dosyaları kapatıyorsun biz bilmiyor muyuz bunları!

Af talepleri çok var toplum genel af taleplerini arşa yükseltiyor! Adil olmayan yargılamalar sonucunda cezaevine giren on binlerce kişi ve oraya girmeyi bekleyen Yargıtay kararlarının onanması sonrası oraya girebilecek ve çoluk çocuk sahibi çok mağdur durumda madden manen çok büyük sıkıntılar yaşayan gece uykuları kaçan on binlerce insan bir genel af bekliyor ve biz de bir genel af olması gerektiğini düşünüyoruz. Hakikaten bu noktada her hafta bir gündem oluşturmaya çalışıyorum! Genel af çığlıklarına kulak kabartıyorum, onları duyuyorum tüm genel af isteyenler duysun ki biz Meclis’te bunu gündem ediyoruz. Medyaya da bunu bildiriyoruz ve sizlerin yanınızdayız. Adil olmayan yargılamalar sonucunda verilen çok ağır cezalar var. İnsanları yıllarca cezaevinde tutmanın çok bir anlamı yok. Bu insanları topluma kazandırmak, toplumu kalkındırmak, geliştirmek bu insanların yakınlarını mağdur etmemek en büyük görevimiz. Adalet Bakanlığı yetkililerine sesleniyorum bir genel af çalışması yapın çünkü büyük bir felaket halinde cezaevlerindeki sayı artıyor. Bu devletin iktidarın işi gücü cezaevi yapmak bu böyle gitmez. Bir an evvel bu çağrıya kulak asın diyorum.

Hükümlü Mehmet Şirin Arat Tarsus 3 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ayakta sayım dayatması yapılıyormuş, müdürle görüşmelerde “Ayakta bekle kardeşim.” deniliyormuş. Nedir bu? Mahpus köle mi? Ayakta sayım ne demek? Ben de cezaevinde kaldım, sayım ne demektir? infaz koruma memuru koğuşa geldiği zaman bu kişi yaşıyor mu, koğuşta mı diye bakar! İlla “Ayağa kalk hazır ola geç.” Nedir bu? Sayımın amacı budur! Bu kişi koğuşta mı değil mi? Bunu anladıktan sonra “Hazır ola geç, ayakta bekle, müdürün karşısına geçtiğinde ayakta bekle.” Bunlar nedir ya! Birilerine zorla boyun eğdirmeye mi çalışıyorsunuz? “Benim istediğimi yapacaksın, siyasi olarak bana başkaldırdın, seni istediğim kıvama getireceğim, boyun eğdireceğim.” Nedir bu tavırlar? On binlerce kişiye bunu yapıyorsunuz! İnsanlar bu sefer daralıyorlar, fizyolojik ve psikolojik sıkıntılar hastalıklar ortaya çıkıyor ey Adalet Bakanlığı görmüyor musun bunları? Cezaevindeki ölümlerin sebepleri konusunda araştırma yapmıyor musun? O cezaevlerine “Sıkıntılar nerede? Mahpuslar psikolojik sıkıntılar yaşayıp psikiyatri ilaçlarını kullanacak duruma geldiğinde devlet hastaneleri neden yetersiz kalıyor? Neden mahkum koğuşları yetersiz. Neden psikiyatri hastası olmuş insanlar hastaneye yatmıyor da cezaevinde kalmak zorunda kalıyor ne yapmalıyız?” diye niye sormuyorsun Adalet Bakanlığı. Biz cezaevi müdürleri ile konuştuğumuzda onlar da bizi haklı buluyorlar, insanlar gerçekten sıkıntıda! Niye bu konularda çözüm bulmuyorsunuz?

“Özel Eğitim Bölümü ayrılan1250 kontenjandan tercih yapılamayacak 321 kontenjanı yine 1250 kontenjan içerisinde yer alıp mülakat baraj puanı sebebiyle tercih yapamayacak olan Özel Eğitim Bölümü alan mezunu öğretmenlerin tercih yapmalarını sağlayın.” diyor bu bölümdeki kardeşlerimiz bize başvurmuşlar. 1 Eylül 2022 tarihinde yapılması planlanan öğretmen atamasında böyle bir problem olmuş. Bu 321 kontenjanın da bu çalışma içine katın denilerek oradan en azından 321 kontenjandan da istifade edilmesi yönünde talepleri var arkadaşlarımızın. Biz de burada gündem ediyoruz.

Erzincan Kapalı Cezaevi’nin yakınında bir fabrika var. Bacasız lastik fabrikası! Yani hem cezaevinde kalıyor mahpuslar hem de oranın ağır kokusunu çekip duruyorlar. Buna bir çare bulacak bir yetkili yok mu? Erzincan Kapalı Cezaevi'ndeki sadece mahpuslar için söylemiyorum, oradaki yöneticiler de belli ki lojmanda kalan aileler de bundan mağdurdur! Biz bakın mahpuslarla ilgili ihlalleri söylediğimiz zaman hemen bize önyargıyla yaklaşılıyor. Bakın Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi yetkilileri ile görüştük. “Niye bu elektrik paraları sanayi statüsünden faturalanıyor?” diye sorduk onlarda işte “Burası işyeri statüsünde görünüyor. Burası iş yeri gibi oluyor. Biz de bundan mağduruz. Lojmanlarda da aynı şekilde biz de yüksek elektrik paraları ödüyoruz.” diyoruz Evet niye ödesinler? Orası da mesken olmalı! Cezaevindeki koğuştaki adam niye sanayi statüsünden elektrik parası ödesin ya meskenden ödemeli! Lojmandaki kişiler; onlarda meskenden ödemeli.

Yine bakın Adli Tıp Kurumu'ndaki bu kadar yokuşa sürmeler karşısında biz yasa teklifi verdik. Eğitim Araştırma hastanelerinin raporları yeterli olsun dedik halen bu konuda adım atılmıyor. Biz yasa teklifi de verdik, Adalet Bakanlığı hasta mahpuslarla ilgili yasal değişiklik yapacakmış. İşte kardeşim biz 3 yıldır bu yasa teklifini verdik, bakmıyorsunuz ki! 3 yıl geçmiş “Vay efendim yasa değişikliği yapacağız, aksamalar var.” ya o dediğin akaamalar sonucunda yüzlerce insan öldü Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Zamanında 3 yıl önce bizim sözümüzü dinleseydin bu insanlar ölmezdi. Bu insanları çıkmaz sokaklara dar boğazlara soktunuz insanlar öldü. Şimdi “Mecliste Ekim'de açılsın bir yasa çıkarırız, bakarız.” o zamana kadar bile insanlar ölüyor çünkü sen yıllardır söz dinlemiyorsun, burnunun dikine gidiyorsun! Her muhalefet vekilinin sözlerini kabul edilemez teklif olarak kabul ediyorsun! Kulak as bizi bir dinle ya Sayın Bakan! Her lafımız karşısında kulaklarını kapatıyorsun. Üç maymunu oynuyorsun! Dosyaları örtbas ediyorsun bilmiyor muyuz bunları! Müdürlerin de aynı şekilde takip etmiyor muyuz? Hepsini sizi mahcup edecek bir şekilde belgelerle önünüze koyacağız, bunlara hazırlanın ve cevaplarınızı da hazırlamaya çalışın!

Rojhat Bat 18 ay önce Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nden Kahramanmaraş Türkoğlu 2 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’ne gönderilmiş. Koşullu salıverilmesi geldiği halde halen çıkartılmıyor, birtakım gerekçeler, sürmeler bahane edilerek çıkarılmıyor, böyle binlerce mahpus var! Allah aşkına zaten cezaevleri ağzına kadar dolu birtakım bahaneler bularak daha insanları denetimli serbestlik, koşullu salıverilme vermeden cezaevinde tutmaya çalışıyorsunuz bu nasıl mantıktır? Böyle yokuşa sürmeler nedir ya?

Malatya Akçadağ T Tipi Kapalı Cezaevi'nden bir sürü ihlal başvurusu gelmiş! Maddeler halinde sayayım. Görüntülü görüşme teknik altyapısı her koğuşa konulduğu halde siyasi mahpuslara verilmiyor! Bakın biz görüntülü görüşmenin siyasi mahpusa verilebileceğini biliyoruz peki tek bir görüntülü görüşme yapan siyasi mahpus var mı Türkiye cezaevlerinde? Tek bir tanesi bile yok! Ya arkadaş siz kimi kandırmaya çalışıyorsunuz Sayın Adalet Bakanı? Avrupa'yı mı aldatmaya çalışıyorsun? Bizi mi aldatmaya çalışıyorsun? Yönetmeliğe görüntülü görüşme hakkı koyuyorsun siyasi mahpusa da şartlar uygunsa verilebilir şu bu diyorsun bir tanesinin bile mi şartı uygun değil Allah aşkına ya? Kimi kandırmaya çalışıyorsunuz? Yönetmelikte olan şeyi uygulamıyorsunuz? Adli mahpusa 30 dakika görüntülü görüşme siyasi mahpusu sıfır! Mevzuatta var verilebilir diyor, araştırılıp uygunsa verilebilir ama öyle bilerek vermiyorsunuz! Biz bunları bilmiyor muyuz? Biz bunları bilipte sizi dünyaya şikayet etmiyor muyuz etmeyecek miyiz öyle sanıyorsunuz Sayın Bakan?

Malatya Akçadağ T Tipi Kapalı Cezaevi'nden yemeklerle ilgili şikayet var. Kış aylarında özellikle yemeklerin az ve belli çeşitli sınırlarda kalması az diyorlar. Yine kitap alma hakkı uygulamasının iki ayda bir olarak uygulamaya geçilmesi. Okuma hakları engelleniyor! Bakın bu cezaevinden cezaevine değişiyor Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nin hakkını yemeyelim. Kitap hakkı noktasında “50 kitap veriyoruz vekilim.” Dediler. Tamam Bravo Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi 50 tane kitap veriyorsa diğer cezaevleri niye vermiyor ya Allah aşkına! Bakın mahpus cezaevinde ne yapsın oturup kitap okuyacak! Başka ne yapsın ama siz onu vermemek için kırk takla atıyorsunuz! “Yok 3 tane 5 tane” Edirne Cezaevi’nde daha ağır bir şekilde. Demek Kandıra 1 No’Lu F Cezaevi’nde verilebiliyorsa Türkoğlu’nda, Edirne’de niye doğru düzgün verilmiyor? Niye kısıyorsunuz? Kitabın ne zararı var? Zaten senin izninle o kitap o mahpusun eline gidiyor. “Şu kadar olmaz!” ne olacak ne zararı var?

Diş çekimi noktasında şikayetler var gecikmeler var! Denetimli serbestlikler verilmiyor 70 puan alana bile denetimli serbestlik hakkı verilmiyor. Zaten 80 puan alabilen de yok maşallah! 1/10 infaz indirim hakkını da alan tek kişi yok! Çok net söylüyorum; ne 1/10 indirim alabiliyor mahpuslar ne de görüntülü görüşme! Tek bir siyasi mahpus bunu alamıyor! Ver hesabını Sn. Bakan! Veremezsin çünkü biz biliyoruz!

Malatya Akçadağ T Tipi Kapalı Cezaevi'nde kantin alışverişleri bazen 15 günde bir yaptırılması. “Buzdolabı kısıtlamasının olduğu koğuşlarda 15 gün yiyecek içecek maddelerinin yaz sıcaklarında saklanması zordur.” Denilmiş.

Mektupların okunma sonucunda kelimelerin cımbızla seçilerek eleştirilere bile hücre cezası verilmesi.

Kapalı görüşlerde kadınların aşırı şekilde aranması. İç dış kantin yetersizliği. Koğuşlarda ranzaların sabitlenmesi pencere açılır kanatlarının açılmaması denilmiş.

“Ablam Melis Teksan Ereğli/ Konya T Tipi Kapalı Cezaevi’nde.” Diyor, kendisi tek kalıyormuş. Mardin’den buraya gönderilmiş. Tek kalıyormuş, görüntülü görüşme hakkı da malum verilmiyor. “Ben İzmir’de annem ise Gaziantep’te oturmakta. Ablam Konya’da. İkimiz de çok uzak olduğumuz için sık sık görüşe gidip gelemiyoruz. Ne ablamı çoklu koğuşa alıyorlar ne de görüntülü konuşma hakkı veriyorlar.” Bakın yani anne bir ilde abla bir ilde ikisi de gidemiyor, mahpus ikisini de göremiyor! “Görüntülü görüşme verin gelemezlerse de en azından görüntülü görüşeyim yakınlarımla.” Diyor onu da vermiyorlar! Sonra diyorlar ki; “Mahpuslar niye intihar ediyor?” kardeşim adamı köşeye sıkıştırmışsın, çıkmaz sokağa itmişsin, yakını ile bile görüşemiyor, her türlü haksızlık, hukuksuzluğa maruz bırakıyorsun sonra da intihar ediyor! “Niye intihar etti acaba?”

“Abim Bayram Aydın Samsun Bafra Kapalı Cezaevi’nde. Yargılamada çok önemli sıkıntılar var. Tutuklandı fakat Ankara'da Sincan'da yapılan son duruşmada hakim karşısında onu suçlayanlar abimden özür dilediler. “Bizim tarif ettiğimiz kişi Bayram Aydın değil.” dediler buna rağmen o isimleri dosyadan çıkarmadılar. Hala abimin dosyasında tutuyorlar o isimleri.” demiş ve adil olmayan bir yargılamadan dolayı büyük mağduriyet yaşadığını ilave etmiş.

“Ben Hikmet Dırmık Hollanda Rotterdam doğumlu olmamıza rağmen Türkiye'deki Hollanda konsolosluğu hiçbir şekilde vatandaşlık haklarımız konusunda yıllarca hiçbir muhatap ya da yeterli bilgiyi bulamadık konsolosluktan.” Diyerek vatandaşlık hakları konusunda mağduriyetlerini gündeme getiriyorlar! “Vatandaşlık hakkımı kazanmak istiyorum. Maddi olarak ve ekonomik koşullarımız ile tamamen bağımsız Rotterdam’da doğduk. Türkiye’deki Hollanda konsolosluğu vatandaşlık haklarımız konusunda bir şey yapmıyor sadece özgürlük inanış yaşayış ve tamamen manevi olarak doğduğumuz ülke, bütün bir aile özlemi ile alakalıdır. Muhatap bulamıyorum.” Diyor, bunu da Dışişleri Bakanlığı’na iletiyoruz, Hikmet Dırmık bakın bu konu ile ilgilenin biz zaten önerge ile soruyoruz ama lütfen not alın Sn. Dışişleri Bakanlığı!

Gazetecilere yönelik darplar çok yoğun bir şekilde yapılıyor! Basın açıklamalarında vatandaşa darp yapıldığı gibi bir de basın mensuplarına darplar yapılıyor neden? “Medya özgürlüğünü kısıtlayalım ki demokrasiyi baskı altına alalım.” düşüncesinden dolayı İçişleri Bakanlığı’nın düşüncesi bu! Bize Etkin Haber Ajansı muhabiriyken gözaltına alınan Elif Bayburt için başvuru yapılmış. Diyor ki: “Tutsak yakınlarının Kartal Meydanı'nda gerçekleştirdiği eyleme katılıp bir gazetecilik yapmaya çalıştı fakat ters kelepçe, işkence ile gözaltına alındı ve güya “Muhabir polise saldırdı.” denilerek yapılan işkenceler meşrulaştırılmaya çalışıldı. 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Kadıköy'de yapılan eylemde bir kadın gazeteci arkadaşımız polisin cinsel taciz saldırısına uğradığı yine “Mecidiyeköy Meydanı’nda yaptığı eylemde ise yine bir gazeteci arkadaşa polis omzuyla vuruyor ve ardından gazetecinin ona vurduğunu iddia ediyor. Eylemlerde görüntü almamızı, haber yapmamızı engellemeye çalışan polis, şimdi de bu tür yöntemlerle sosyalist, özgür basın emekçilerini hedefleştirmeye çalışıyor.” ETHA muhabiri Elif Bayburt’tan bahsediyor başvurucu. “ESP’nin Taksim Cezayir Toplantı Salonundaki basın toplantısını izlemek için gittiğinde hakkında yakalama kararı olduğu söylenerek gözaltına alınmış, ifadesi alınarak serbest bırakılması gerektiği halde 24 saatten fazla gözaltında tutulmuş.” Gözaltına aldın ifadesini al bırak, tutuklanmayacaksa! “Yok 24 saat tutayım.” Belli ki habercilik yaptırmamaya çalışıyorlar gazeteciye! Ters kelepçe ile polis aracında tutmuşlar kim yaptırıyor? İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ayhan Karaduman’ın talimatıyla yapılıyor bu! Ayhan Karaduman yine aynı Ayhan Karaduman; 1 Eylül eyleminde de HDP Kadıköy İlçe Eşbaşkanı Koray Türkay’a işkence yaparak kaburgalarını kırmıştı. Biz bu görüntüleri de gördük, utanç verici görüntüler, resmen kötü muamele ile HDP Kadıköy İlçe Eş Başkanımızı Koray Türkay’ın kaburgaları kırıldı! Görüntülere de yansıyor! Bütün bunlara rağmen buna devam ediyorlar! Ters kelepçeler, işkenceler ile gazeteciler gözaltına alınıyor! Bunlar ile ilgili gazeteciler suç duyurusunda bulundular! Biz de bunun takipçisi olacağız.  

Sercan Zorba geçtiğimiz hafta da gündeme getirmiştik!  Çorum L Tipi’nden Samsun Bafra T Tipi’ne gönderildi orada da infaz koruma memurları ona baskı yapmışlar. “Leyla Güven de gelse seni kurtaramaz.” Leyla Güven’in açlık grevine destek vermek için ağzını dikmişti bir ara, böyle bir eylem yapmıştı. Onun üzerinden kendisine hakaretler ve darplar yapılmış! Yakınları Diyor ki: “Leyla Güven için açlık grevine girip dudaklarını dikti diye Bafra Cezaevi’nde onu terörist ilan ediyorlar. Bizim sesimiz oldunuz bu konu gündeme geldi. Ricam konuyla ilgilenmeniz cezaevinde ceza çektirip psikolojik baskı yapıyorlar. Allah rızası için bize yardım edin. Rabbim yardımcınız olsun inşallah.” demiş mahpus yakınları. Biz de konuyu gündeme getirip Adalet Bakanlığı'na bunu yazılı olarak soruyoruz! O cezaevlerinde “Nasıl olsa benden kimse hesap soramaz.” diyenler bilsinler biz herkes için hesap sorarız. O cezaevinde Emir Karakum’unda ağır bir şekilde ihlallere uğradığı yönünde yoğun bir şekilde bize bilgi geliyor. Emir Karakum’un darp edilerek infaz koruma memurları tarafından dövülerek götürüldüğü bilgisi bize ulaştı reddedildi! Daha sonra ne oldu? O görüntüler ortaya çıktı. Emir Karakum darp edilerek götürülüyor! Bütün bunlardan sonra halen işin üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil!

Birçok KHK’lı idare mahkemelerinde bekliyor! Onlardan birisi Yüksel Gürsu 672 KHK ile ihraç edilmiş bir sınıf öğretmeni. OHAL Komisyonu reddetmiş ve beraat etmiş. İade edin bu kişiyi! “Hani diyordunuz ki biz araştıracağız ilk önce ihraç edip daha sonra araştıracağız. Efendim suçsuzsa iade ederiz.” işte suçsuzluğu çıkmış ortaya! Beraat etmiş daha niye iade etmiyorsun? Bu ne zulümdür ey iktidar! Bu ne zulümdür Ey Ak Parti! On binlerce böyle insan var! Ret veriyorsun kafadan OHAL Komisyonu olarak mahkemede beraat, takipsizlik! Peki daha hala nedir bu retler? 2.5 senedir İdare Mahkemesi'nde OHAL Komisyonu’na karşı açtığı davanın sonucunu bekliyor! Şu zulme bakın ya insanları mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründüren bir iktidarla karşı karşıyayız! KHK’lı yüz binlerce kişiye de bunu yapıyorlar.

“Emrah Eryılmaz adil olmayan yargılama mağduru olduğunu söylemiş ve ayrıntılı bir şekilde savcıların görevini kötüye kullandığı yönünde iddialarla bize başvurmuş, “Mersin Adliyesi'nde bulunan savcı hakim ve katiplerin görevlerini kötüye kullanarak ailem hakkında tutuklama ve hüküm düzenlediklerini öğrendim.” diye bir iddiası var. “Savcı, hakim ve katiplerin benim ve ailem hakkında verdikleri hükmü bağlayıcı cezaların hukuka uygun olmadığı kanaatindeyim. Bu konu hakkında itirazlarım dikkate alınmıyor. Savcı: “Elinden geleni ardına koyma, nereye şikâyet etmek istiyorsan et.”” Vatandaşta bize gelmiş, biz de buradan kamuoyuna duyuruyoruz! Adil olmayan yargılamalar binlerce! Tatminkar olmayan yargılamalar binlerce! Vatandaşlar bir emniyet oluşturdu, emniyet oluşturması gereken emniyet müdürlüklerinde işkenceler yoğun bir şekilde yaşanıyor, adalet dağıtması gereken adliyelerde adaletsizlikler had safhada! Böyle bir ülke olabilir mi?

“Eşim Suzan Dolanbay adil olmayan yargılamalar sonucunda ceza aldı ve çok büyük bir strese girdi psikolojik sıkıntılar yaşadığı geceleri uykusu kaçtı ve bunun sonucunda yurt dışına gitmek zorunda kaldı Meriç’ten” ve  yurt dışına gidince orada Yunan Polisi onları yakılıyor ve bir çeteye teslim ediyor, çete bunların tüm elbiselerini soyuyor, üstlerindeki tüm paraları alıyor orada insanlık dışı muamelelere maruz bırakıp suya bırakıp perişan bir şekilde Türkiye tarafına dönüyorlar, orada da tutuklanıyorlar. Suzan Dolanbay’ın 3 tane çocuğu var, eşi diyor ki: “Perişan durumdayız en azından Edirne Cezaevi’nden Malatya Cezaevi’ne nakledilsin, çoluk çocuk bir baba olarak ben burada perişan durumdayım. En azından Malatya Cezaevi’ndeki ziyaretlerimiz kolaylaşsın.” Diye talepleri var! İnsanları bunlara artık itiyorsunuz ve insanlar akın akın ülkeden kaçıyorlar! Bir insan durup dururken ülkeden kaçar mı? Adil olmayan yargılamalar, cezalar, cezalar insanlar ülkeden çıkmak zorunda kalıyor en sonunda böyle aile dramları yaşanıyor! Bunların baştan yaşanmaması gerekiyordu, bu yargılamaların adil bir şekilde olması gerekiyordu!

Yusuf Köksal’ın yatarı dolduğu halde hala cezaevinde olduğu yönünde şikayet var. denetimli serbestliği verilmemiş, koşullu salıverilmesi verilmemiş halen yatıyor, eşi çırpınıyor! Öyle bir zalimlik var ki; insanları sonuna kadar yatırma isteği var! Ne denetimli serbestlik ne koşullu salıverilme veriliyor! Mahpusun yakınları dışarıda perişan mı değil mi umurunda değil! Artık bir imkan varsa bırak gitsin mahpus, niye bu kadar yokuşa sürüyorsun! Binlerce böyle başvuru alıyoruz Sn. Adalet Bakanı bu nedir ya? Her türlü mazeretle insanları cezaevinde tutmaya çalışıyorsunuz!

Orhan Öze4 Balıkesir Burhaniye Cezaevi’nde; bu da Yargıtay mağduru! Denetimli serbestlik süresi geldiği halde Yargıtay hala karar vermiyor! Yargıtay’ın keyfi gelecekte Orhan Özer hakkında karar verecek! Karar ver artık kardeşim, olumlu mu olumsuz mu neyse kararınızı verin! İnsanlar sizin mağdurunuz oldu! Devlet kurumlarının mağduru olmuş duurmda!

Muzaffer İnkaya Aydın E Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Cezaevi yetkilileri ile de görüştük hekimi ile de görüştük. Bir kalp hastası, üç kez kalp krizi geçirmiş, iki stent takılmış. Bununla birlikte Kalp damarlarında 7 stent var toplamda. Behçet hastalığı var, görme kaybı var, bir sürü hastalığı olan bir mahpus! Bu mahpus bir ilaç grubundan fayda görmüş, katkı maddeleri olan mineraller grubu olan bir ilaçtan vitamin, mineraller, omega takviye grubundan fayda görmüş ve onunla sağlıklı bir yaşam sürerken cezaevine giriyor ve bu katkı maddesi içeren ilaçlar alınmıyor. Cezaevi yetkilileri ile de görüştük bu ilaçlar ısrarla inatla alınmıyor. Bu ilaçlar eczanelerde satılmıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı onayı var. Daha niye yokuşa sürüyorsunuz? Bu kişinin başına gelecek hadiselerden mesul olacağınızı bilmiyor musunuz Sn. Cezaevi Müdürü? Eşi şikayetlerini arttığını parkinsonvari titremelerinin olduğunu söylüyor! Biz buradan bakanlığa tekrar duyuruyoruz! Biz gayret ettik cezaevi yetkilileriyle de görüştük bu ilaç niye alınmaz? Niye? Batandaş ilacını kullanacak ilacı almıyor içeri! Niye almıyorsun? “Almıyorum işte!” Sayın Bakan bu konuya bir müdahale et! Biz bu kafaları aşamadık!

Çocuk gelişimi mezunu bir kardeşimiz bize müracaat etmiş. “4 yıl örgün eğitim okudum zorluklar çektim, iki kuruş için işletme sahiplerinden azar yedim ve birçok kişi formasyon alıyor ben alamıyorum.” Okuyup işe girmek isteyenlerin böyle önemli mağduriyetleri var.

Ahmet Dizlek uzun süredir takip ediyoruz Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi'nde, çok ağır sağlık hakkı ihlallerine uğradı, iki yıl boyunca ameliyat edilemedi. İki yıl sonunda biz devreye girdik ameliyat ettirebildik. Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi yetkilileri acaba bunun için mi bizimle görüşmek istemedi merak ediyorum çünkü çok büyük ihmaller silsilesi sonrasında bir kişinin hastalığı ilerledi. Bu konuda biz soru önergeleri de verdik ciddi cevaplar alamıyoruz ve konuyu takip ediyoruz. En sonunda gayretlerimiz ile Ahmet Dizlek Kandıra Cezaevi'nde hastaneye gitti ameliyatı yapıldı. İstanbul ATK’ya başvurusu yapıldı o bekleniyor. İstanbul'a ATK’nın cevabı İstanbul ATK’ya sesleniyoruz artık bu mahpusun yaşadığı ihlaller, dramlar bitsin! Ey İstanbul ATK kararını ver artık ya! Ver artık da şu mahpusta artık cezaevinden çıksın! İleri derecede kanser hastası, ameliyat olmuş içerde her gün zayıflayan yani tabutta cenazesi mi çıksın? Ölüm döşeğinde mi çıksın? Allah aşkına bu kadar ısrarla tutmanın ne anlamı var?

Gündeme getirdiğimiz önemli olaylar var! Az evvel Makbule Özer teyzemizi söylemiştik. Bir başka güzel haber verelim burada haftalardır gündeme getirdiğimiz; “Bu mahpus cezaevinde tutulmaz.” Dediğimiz Ehettin Kaynar da sonunda tahliye edildi. İleri derecede kanser adam, zaten teşhisinde cezaevinin büyük ihmalleri var, Bakanlığın büyük ihmalleri var. Geç teşhis sonucu son evreye gelmiş ve artık yatalak halde yatağında, zaten gecikmeniz var, suçunuz var. Bir an evvel infaz erteleme verin dedik aylardır burada. Buradaki medya mensupları da biliyor, aylardır bu mahpusları gündeme getiriyorum ve hepsinde de haklı çıkıyorum arkadaşlar! Niye bu insanları böyle zorbalıkla, vicdansızca bu cezaevlerinde tutuyorsunuz? Sonunda infaz erteleme aldı. Bu kadar çile çekti ama. Makbule Özer teyzemiz bakın cezaevi çıkışı teyzemizin hali bu! Makbule Özer teyzemiz bir tarafta bastonlu bir teyze. Bu teyzeyi cezaevinde tutarak başınız göğe mi erecek? Ehettin Kaynar’ın bu sağlıklı haldeki fotoğrafı, kanserden bitmiş bir insan! Anlamak mümkün değil gerçekten bunları!

Çok güzel bir haber daha verelim. Uzun süre gündem ettiğimiz Hakan Dağdeviren'in annesi Sabriye Dağdeviren sonunda cezaevinden çıkmış. Gerçekten Allah'a şükür çok güzel bir haber çünkü Hakan Dağdeviren maalesef ki habis bir hastalık, kan hastalığı yaşıyordu ve biz uzun süredir konuyu takip ettik. Anne baba mahpustu ve çocuk perişandı sonunda kanser oldu çocuk. En sonunda artık çocuk kanser oldu bir sürü ağır tedaviler gördü ve en sonunda anne cezaevinden çıkmış ama çocuğun başına gelenler ortada! Dedenin, ninenin çektikleri ortada! Bunlar anlatılamaz, gerçekten bu dramlar anlatılamaz ancak yaşayanlar bilir!

Biraz evvel bahsetmiştik Ahmet Dizlek’in oğlu diyor ki: “Babam üç yıldır mide kanseri hastalığı ile mücadele ediyor ve 6 yıldır bizden uzak ben okula giderken baba acısı çekiyorum. Babamla gitmek istiyorum. Lütfen babamı tahliye edin.” Diyor. Az evvel bahsettiğimiz ağır hak ihlallerine uğramış ve çok geç ameliyat edilmiş hasta mahpusun oğlu da bunu haykırıyor! Yani bunları insanlara yaşatmayın!

Emel Hacıoğlu işte bakın daha deminden beri bahsediyorum! Yine bir genç ölümü. Astım hastalığı varmış, adli tutuklu Emel Hacıoğlu şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş.

IŞİD'in Adana ve Mersin'deki saldırılarının iddianamesi 2662 gündür hazırlanamadı! Bakın Türkiye'deki adaletin hali bu! Dünya duysun. Şu hale bakın! 2662 gündür savcı olay hakkında iddianame hazırlamamış! Maşallah yani! Nasıl beceriyorsunuz bu örtbasları? Nasıl bu işleri unutturmaya çalışıyorsunuz? Biz bunları kabul etmiyoruz ve unutturmayacağız, unutmayacağız!

Sezen Ataş bakın ne diyor? Eşi bir üsteğmendi ve hayatını kaybetmişti diyor ki elinde çocuğunun kemiklerini taşıyan baba görüntüsü üzerine Sezen Ataş şunları söylüyor: “Kendi adıma konuşsam evlat senin değil diyen olacaktır, bu yüzden Şehit Murat'ın anne babası adına söylüyorum (düşünüyorum); desem ki bu Murat' ı şehit eden kişi, öldürülmüş. İkisi de oturur babasına bu şekilde teslim edilişine ağlar, gram sevinmezler. Vicdana, insanlığa sığmaz bu. Bu kadar rahat bunu ifade etmemin sebebi aile ortamında buna benzer bir konunun geçmesidir. Bize intikam vari bir tavır değil insanlık, vicdan lazım.” Diyor! İşte bu ülkeyi kurtaracak anlayışlar bunlardır arkadaşlar! Bakın eşinin acısı üzerinden intikam, kin, nefret saçan bir anlayış değil, vicdanını ortaya çıkaran ve vicdanını konuşturan bir anlayış, ise bizim hasret olduğumuz anlayış budur!

Kadıköy İlçe Eş Başkanımız Koray Türkay az evvelde bahsettik. Bakın bir basın açıklaması yapmak istiyor polisin çok kötü muamelesi ve kaburgaları kırılıyor! Kaburgalarının kırılmasının acısı fotoğrafa yansımış! Ne demiş? Kötü bir şey mi istemiş? 1 Eylül'de Barış istemiş ya! Türkiye'de barış istemenin bedeli bu fotoğraf işte arkadaşlar! Buna uğratılıyorsunuz! “Barış istiyorum, bu dayatmaları kabul etmiyorum dediğiniz anda yaşatılan bu size.”

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, biz ona İnsan Haklarını İhlal Komisyonu diyoruz! İnsan Hakları İhlallerini Örtme Komisyonu diyoruz. Neden? Çünkü ya hangi başvuruyu yapsak işin üstünü örtüyor! Tek bir suç duyurusu yok bu ihlaller hakkında insan hakları komisyonunun aslında böyle bir yetkisi var ama bakın 4 yıldır tek bir suç duyurusu yok bu komisyonda! Mustafa Enis Durak’ın maruz kaldığı hak ihlallerinin incelenmesi için bu komisyona başvurduk, konuyu incelemeden ve gerekli araştırmaları yapmadan “Yargıya gidin.” Diyor. Biz ihlallere vurgu yapıyoruz!

İş cinayetleri bitmiyor ve biz bunları çok önemsiyoruz. İşte onlardan birisi; bakın olacak iş mi bunlar? Bu çocuk 15 yaşında Adı; Ali Koç İstanbul Silivri'de 28 Ağustos Sabah saat 08.00'da inşaatın altıncı katından düşerek öldü! 15 yaşında, 15 yaşındaki bir çocuğu inşaatta niye çalıştırırsın? Yasak değil mi? Yasak! Peki kontrol eden var mı? Yok. Bu ölüm sonrası hesap verecek birisi var mı? Muhtemelen yok! Burası Türkiye ama biz olayın peşini bırakmayacağız soru önergelerimiz ile bu konuyu takip edeceğiz. Gerekli güvenlik önlemleri alınmadan, bu çocukların ölümünü kesinlikle bir iş cinayeti olarak niteliyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde bir toplantı yapılacaktı. 6 ay boyunca kaçırılıp işkence edilen Ayten Öztürk, mahkemede de kendisine birtakım kolluk görevlilerinin işkence ettiğini anlatmıştı. Bu konuda Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde konuşacaktı ve biz de Türkiye'deki zorla kaçırılma kaybedilme ve işkenceler hakkında konuşacaktık İstanbul Valiliği tarafından toplantı iptal edildi. Niye? Bir milletvekili olarak orada biz bu ihlalleri anlatacaktık ve birileri rahatsız oldu! Niye rahatsız oluyorsunuz? İhlal yapmayın, bu tür yasaklamalara da başvurmaktan kurtulursunuz ama ihlaller yapıyorsunuz ki demek ki bunların konuşulmasından bile rahatsız oluyorsun! Niye konuşulmasından rahatsız oluyorsun? Bu işlerde parmağın mı var? Soruyoruz Valiliğe, Emniyet Müdürlüğü’ne, niye bu önemli iddiaların konuşulmasını istemiyorsunuz? Hadi bakalım hesap vereyin biz bunların da peşini bırakmayacağız!

Halen milletvekili, Semra Güzel bu mecliste görev yaptı ve şu anda cezaevinde. Birtakım ithamlarla suçlandı ve milletvekili olduğu halde saçı çekildi, boynu başı eğilme çalışıldı her türlü zorbalığı uğradı, biz bir de bunun övülerek servis edildiğini gördük. Kesinlikle kabul etmiyoruz kötü muamele ile hiçbir şey, çözemezsiniz, en başta da Kürt meselesini çözemezsiniz! Ateşin üzerine benzin dökmüş olursunuz. Ortalığa alev saçmış olursunuz. Bu da sizin suçunuzdur! Biz diyoruz ki; bu meseleleri oturup anayasal çerçevede konuşarak çözelim diyoruz ama bu çözümsüzlük ortamında buna benzer binlerce olay yaşıyoruz maalesef. Biz kavga ile ilgili, çatışma ile ilgili meseleler hakkında tartışmak yerine meselenin kökenine, nedenine gitmek ve orayı aydınlatmak istiyoruz ve konunun barışla, çözümle ve adaletle bitmesini istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz?

Bakın Mardin Valiliği klasik bir açıklama yapmış! Ne oldu? Mardin Midyat'ta bir genç vuruldu ve öldü. Mardin Valiliği sonunda bir açıklama yaptı, polisin onu vurması ile ilgili. “Polisin ayağı takıldı yere düşerken silah ateş aldı o yüzden vuruldu.” Allah aşkına böyle mantık dışı açıklamalar yapmayın! Ali El Hemdani vurulduğunda da Adana’da aynı açıklamayı yaptılar, daha sonra görüntüler ortaya çıktı polis silahını doğrultuyor ve yakın mesafeden Ali El Hemdani’yi vuruyor. Valilik açıklamasında; “Ayağı takıldı, o gün oruçluydu.” Gibi açıklamalar yaptı! Her şey ortaya çıktı ve katil ağır bir ceza aldı ama başta İçişleri Bakanlığı yetkilileri bu konuyu örtbas etmeye çalıştığı apaçık ortada! Bunu kim söyledi? Konuyu inceleyen İçişleri Bakanlığı müfettişi söyledi; o dosyayı çok ayrıntılı bir şekilde araştırdım ve Meclis Genel Kurul’da da gündem ettim! Böyle rezalet olur mu? El birliği ile meseleyi örtbas etmeye çalışmışlar başka müfettiş değil İçişleri Bakanlığı müfettişi geliyor konuyu inceliyor, çok ağır bir şekilde rapor yazıyor. “Burada bariz bir şekilde cinayetin üstü örtülmeye çalışılıyor.” Diyor! Bir benzeri de burada! “ Ateş ederken polisin ayağı takıldı yere düştü o sırada ateş aldı.” Allah aşkına bırakın böyel yalanları! Mardin Valiliği kendine gel! Adana Valiliği bunu yaptı başaramadı! Aynı taktiği yine siz de başvuruyorsunuz! Bu ne iştir? Bu dosyaların hepsi sonunda açığa çıkacak! Bu beyanlarınız yönünden hukuk önünde hesap vereceksiniz! Böyle şey mi olur? Ali El Hemdani ölümü sonrasında o konuyu örtbas etmeye çalışanlar hakkında suç duyuruları yapıldı. Başınıza bunların geleceğini bilmiyor musunuz? Yasal yollarla hesap vereceğini bilmiyor musun Mardin Valiliği? Yine böyle bu tür açıklamaları başvuruyorsunuz ayıptır, yazıktır, günahtır!

Helin Hasret Şen Sur içindeki çatışmalar sırasında bir polis kurşunuyla vurulup öldürülen bir kız çocuğu. Yıllardır mahkemesi devam ediyor, katil bir türlü doğru dürüst cezalandırılmıyor aile inanılmaz derecede ağır psikolojik sorunlar yaşıyor, perişan durumda. Diyarbakır’a gittim duruşmaya katıldım perişan bir aile gördüm ve adalet sağlanmıyor! Yargı mensupları eliyle adaletin sağlanması yokuşa sürülüyor resmen manzara bu! Adalet tecelli etmiyor anne baba perişan, çocuklar perişan ve Helin Hasret Şen hayatını kaybetmiş ve bunun hesabını sormak isteyen aile, mahkeme kapılarında sürünüyor işin özeti bu!

Önemli bir haber gözden kaçtı ama bizim gözümüzden kaçmadı! Bakın 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası kafadan iktidar yetkilileri yargı mensuplarını ihraç etti! Sonra da yerine gelen yargı mensupları aracılığıyla on binlerce kişiye ceza yağdırıldı, ceza yağdırmak için yargı mensuplarını ihraç eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Peki sonra ne oldu? Bakın AİHM’den itiraz yolu kapalı karar verilmiş! 230 ihraç edilen yargı mensupları özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edildi. AİHM 15 Temmuz'dan sonra 230 yargı mensubunun daha özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine hükmederek her bir başvurucuya 5000 Euro ödenmesine itiraz yolu kapalı kesin şekilde karar verdi! Peki Sayın Adalet Bakanlığı yetkilileri, Peki Sayın İktidar Yetkilileri yüzünüzde bir kızarma var mı? Bakın bu işlerin sonunun AİHM’de böyle cezalarla biteceğini biz size söylemedik mi? İşte bakın geçtiğimiz aylarda Sanırım 400'den fazla yargı mensubu da yine aynı şekilde hak elde etmişti. Şimdi de 230 yargı mensubunun haksızlığa uğradığını AİHM kabul ediyor ve Türkiye'yi tazminata çarptırıyor! “Olsun öderiz paraları hazineden nasıl olsa biz kafadan ihraçlara devam ederiz.” mi diyorsunuz? Hem kendinizi mahcup ediyorsunuz hem de bu ülkeyi zarara uğratıyorsunuz! El insaf diyoruz!

Dün ve evvelsi gün Türkiye tarihinin utanç günleriydi! 6-7 Eylül 1955'te inanılmaz linçler yaşatıldı azınlıklara. Bu bir özel harp taktiğiydi; Mustafa Kemal Atatürk'ün Selanik'te evinin bombalandığı iddiası ki böyle bir iddia var ama bu bombalamayı yapan kişi daha sonra gelmiş çeşitli illerde Valilik yapmış ve o dönem konuşan yetkililer bunun bir özel harp organizasyonu olduğunu, bu kişinin görevlendirildiğini ve sonrasında da işte böyle bir tezgah için bu olayın planlandığını anlatıyor Sabri Yirmibeşoğlu’nun açık beyanları var! Ne oluyor? Bir şaiya “Atatürk'ün evi bombalandı Yunanlılar bunu yaptı. O zaman bütün azınlıkların dükkanlarını evlerini yağmalayalım.” Diyen bir lümpen grup yağmalama yapıyor, utanç verici bir şekilde kadınlara tecavüz ediliyor yağmalar yapılıyor ve en sonunda 6-7 Eylül 1955 olayları oluyor. Bu utanç verici hadiseyi maalesef yine yıldönümünde andık, yaşadık. Bütün bunlardan hesap sorulması gerekiyor, azınlıkların bu ülkeden kovalanma isteğine karşı direneceğiz ve bu ülkede adil ve eşit vatandaşlığın herkes için olması gerektiğini söylemeye devam edeceğiz.

Bu görüntüler dün geldi bize. Bingöl Yedisu ilçesi Elmalı köyünde Alzheimer hastası Hosi Adıbelli teyzenin evini yıkıma geliyor görevliler! Ailenin yakınları diyor ki: “2 gün bekleyin eşyalarımızı doğru düzgün çıkaralım, düzen yapalım. “Yok beklemeyiz.”” Yıkmışlar başlarına. Bu ne utanç verici bir haldir? Bir devlet görevlisi 2 gün bekleyemez mi? İnsanlar mazeretlerini belirtiyor Alzheimer hastası ne olduğunu bilmeyen bir kadıncağızın evini başına yıkıyorsun! Ne utanç verici işler yapıyorsunuz Bingöl Valiliği Yedisu Kaymakamlığı bunun hesabını vermeyecek misiniz? Size bunu sorduk açıklama bekliyoruz! Suç duyuruları da yapıldı! Bu utanç verici hadiseye niye izin verdiniz? Ayıp değil mi? Devlet olarak Alzheimer hastası kadının başına evini yıkıyorsunuz! Utanç verici işlere imza atmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz! Teyzenin hali ortada. Bu teyzenin evi yıkılıyor görüyorsunuz! Ayıptır! Yazıktır! Günahtır! İki gün bekleyemez miydiniz? Ölür müydünüz? Devlet olmak zavallı bir Alzheimer hastası kadının evi yıkmak mı?

KHK zulmü devam ediyor! Her gün her gün KHK’lılar intihar ediyor çünkü çaresizliğe, çıkmaz sokağa itiliyorlar. Sivil ölüme, medeni ölüme uğratılıyorlar, soykırıma uğratılıyorlar son çare maalesef ki intihara başvuruyorlar. Onlardan birisi Çorum Alaca ilçesinde ihraç bir polis. İhraç edildikten sonra psikolojisi bozulmuş eşinden ayrılmış. Eşi, iki çocuğunu alıp gitmiş yalnız başına evinde kalmış. Belli ki kurmuş, kurmuş kurmuş kafasında ve sonunda evinin bahçesindeki ağaca kendini asarak intihar etmiş. Peki bunun faili kimdir? Kendisi mi? Bence hayır! Ona bunu yaşatanlardır! Bu iktidar saikleridir! Ona ve benzeri yüzlerce intiharın sebebi olan bu iktidardır çünkü bu zalimce politikaları uygulayan, insanları köşeye sıkıştıran bu iktidardır ve bilerek bunu yapmakta, “Ağaç kabuğu yesinler.” demektedirler ve sonuçta da bu insanlar intihar etmektedir. Biz bunları affetmeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız! Bu zalimlikleri kesinlikle kabul etmeyeceğiz, unutmayacağız, unutturmayacağız, vallahi de billahi de!

KHK’ların iptali noktasında çok önemli gündemler oluşuyor. Hukukçular bu konuda artık konuşmaya başladı, partiler konuşmaya başladı fakat biz şunu söylüyoruz takipsizlik ve beraat alanlar diye bir ayrımı kabul etmiyoruz! KHK’lar iptal edilmelidir! Başka bir yolu yoktur, başka bir çözüm yolu yoktur! Yargısız infazla insanları ihraç etmişsin! Adil olmayan yargılamalarla cezalar yağdırmışsın ondan sonra bunu kabul et diyorsun hayır kabul etmiyoruz! KHK’lar iptal edilmelidir! Zalimliktir, vicdansızlıktır. Önce as sonra yargıla! İstiklal Mahkemeleri’nin usulüdür, iktidar yetkileri dünkü İstiklal Mahkemeleri usüllerinden yeri geldiğinde şikayet ediyor aynısını siz yapıyorsunuz bugün, hiç utanmıyor musunuz? Yargısız infaz et, insanları ihraç et, beraat alsınlar iade etme, abuk sabuk yargılamalarla ağır cezalar ver insanlar intihar etsin patır patır umurunda olmasın! Artık öyle bir yere gelmişiz ki; KHK’ların iptal edilip tekrar bütün bu değerlendirmelerin yapılması gereken zamana geldik! Bir kamu görevlisi suçu varsa yargılanmasın demiyoruz, ceza almasın demiyoruz olabilir. 657 sayılı yasada var bu, uyarı kınama, ihraç bunlar yasal mevzuatı uygula buna bir şey demiyoruz ama yargısız infazla insanları ihraç et, abuk sabuk yargılamalarla bunu kabul etmiyoruz.

Bunu İzzet Özgenç Hoca da söylüyor! Bakın o da artık bu işin çığrından çıktığını söylüyor! Tweetler atıyor, “Anayasa Mahkemesi'nin OHAL KHK’larında yer alan ve bilahare kanunlaşan bazı hükümleri iptal etmesinin ve bu iptal kararlarının yürürlüğünün Resmi Gazete'de yayınlanmasından itibaren belli bir süre sonraya bırakmasının TBMM tarafından dikkate alınmaması, önemsenmemesi düşündürücüdür.” Diyor! Peki bunu düşünmesi gereken kim? Meclis Başkanı Mustafa Şentop! Peki düşünüyor mu? Hayır umurunda değil! O ne yapıyor? Yürütmenin emirlerini uygulamakla meşgul! Ne yapıyor? Bir Parti Genel Başkanı bir istekte bulunuyor bakıyorsunuz bir vekili meclisten attırıyor! Bir Parti Genel Başkanı bir istekte bulunuyor, bir başka zulme imza atıyor! İşi gücü bu! Bak bir hukukçu İzzet Özgenç sana hatırlatma yapıyor, diyor ki: “Anayasa Mahkemesi'ne iptalinden sonra mesele görüşülmesi lazım.” Bunu niye gündeme almıyorsun? Sana tekrar hatırlatıyorum buradan ama işte iktidar hangi paralelde ise birileri o paralelde ilerliyor!

Kendi durumumla ilgili de bilgi vereyim; bakın Türkiye tamamen bir absürtlükler ülkesi oldu. Ben KHK ile ihraç edildikten sonra hakkımda ceza davası açılıp ceza verilen bir kişiyim ve bundan dolayı milletvekilliyim sırasında vekilliğim düşürüldü cezaevine girdim. Anayasa Mahkemesi'nin tüm bu süreçlerinin bir hak ihlali olduğu yönündeki kararla bu ceza askıya alındı, hak ihlali olduğu kararı verildi, cezaevinden çıktım tekrar Meclis’e geldim karşınızdayım. Daha 1 yıl önce bu sıralarda cezaevindeydim, haksız, hukuksuz, zulmen! Peki vekilliğe döndüm ihraç edildiğim kamu doktorluğuma dönebiliyor muyum? Hayır! Şu saçmalığa bakın hakkımda Anayasa Mahkemesi'nin benim hakkımda verilen tüm hukuk kararlarının hukuk dışı, anayasa dışı olduğuna dair bir kararı var vekilliğe geri dönüyorum Peki beni o zaman ihraç ettiğiniz görevime de iade edin çünkü bir suçum, günahım yok! Her şeyden temize çıkmışım yok! “Vekilliğe döndün ama seni hekimliğe döndürmeyiz.” Türkiye'nin saçmalığı bu! İdare Mahkemesi’nde bir buçuk yıldır idari davam sürüyor. Anayasa Mahkemesi'nin bu kararına bakıp da adil bir karar vermesi gereken idare mahkemesi halen dosyayı bekletiyor! Biliyorum o hakimlerin halini de! “Ne yapsak acaba. Gergerlioğlu lehine karar versek başımıza iş açılır bir yerlere sürülürüz.” bilmiyor muyuz biz sizin halinizi! Şu ülkenin haline bak! Koca Anayasa Mahkemesi benim hakkımda 15’e 0 ihlal karar vermiş. 15 tane hakimin 15’i de bu kişi “İhlale uğramıştır.” diyor sonra kalkıp İdare Mahkemesi bir ukalalık yapıyor hala 1.5 yıldır bekletiyor kararı! Süleyman Soylu bize hakaret etti, hakkında dava açtık, açık hakaretler iki yıla yaklaşıyor hakim ceza veremiyor! Çok açık hakaret var! Bakın dünyanın neresinde olsa o hakaretlere ceza verilir. Hakim ceza veremiyor arkadaşlar! Olacak iş mi? Gülsek mi ağlasak mı? Ey hakim madem karar veremiyorsun senin yerini değiştirelim, reddi hakim istiyoruz yerine başka bir hakim gelsin dedik. O da kabul edilmedi! Kardeşim karar ver! Bu hakarete beraat kararı verecek halin yok! Doğru kararı ver! Vermem! Sen git oradan! Gitmem! Allah aşkına bu kadar trajikomik bir ülke olabilir mi? Bu kadar trajikomik bir yargı olabilir mi?

Bakın Babala TV programına katıldığımda bir kişi bana bir soru sormuştu. Mahpus kursiyer teğmen babası Fuat Zengin bir video çekerek buna cevap verdi. Bu babanın bana övgüde bulunarak, elimi öpmeye kalkması karşısında, bu kişiyi polisin oradan uzaklaştırması hakkında “Polise niye karşı geldiniz?” gibi bir soru sordu. Meseleyi de genç arkadaşımız doğru dürüst bilmeden sordu, baba da cevabı verdi ve dedi ki: “Biz haksızlığa uğradık. Vekilimiz haksızlığa uğradı. Bütün bunlara rağmen vekilimiz ‘terörist’ diye cezaevine konuldu! Ben bir ironi yaparak ona aslında övgü yapmak istedim ama bir ironi ile bir vurgu yaptım ve oğlumun da haksız hukuksuz yere zindanda olduğunu kamuoyuna duyurmak istiyorum. Babala TV’ye de katılmak istiyorum.” dedi yoğun bir şekilde böyle bir isteği var. Sayın Oğuzhan Uğur’a da bunu duyurduk umarım bu babanın sesini duyar ve ısrarla bu programa katılıp yaşadığı büyük mağduriyeti duyurmak isteyen Fuat Zengin’e kulak verir!

Ana dil konusu çok önemli. Biz bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz! Tüm dünyada anadilinde eğitim konusunda formüller bulunuyor! İsrail bile adeta soykırıma uğrattığı Araplar için ana dilinde eğitim veriyor! Dünyanın dört bir tarafında veriliyor! Türkiye'de ana dilinde eğitim hiçbir etnisiteye verilmiyor! Ya bırakın bunun bir formülü bulunsun, devlet bunu sağlayabilir, zor bir şey değil ama yok “Veremeyiz ülkemiz bölünür parçalanır.” Ne bölünecek parçalanacak! Vatandaşlar mutlu, huzurlu, sevinçli olur niye bu kadar yokuşa sürüyorsunuz anlamak mümkün değil! Biz tüm usullerini de anlattık, zor olmadığını teknik olarakta zor olmadığını anlattık ama birileri anlamak istemiyor bunun için Eğitim-Sen MYK üyesi Sinan Muşlu hocamız ile program yaptık. Orada sağ olsun bize anlattı, biz de bunu gündem ettik, etmeye de devam edeceğiz arkadaşlar!

Geçtiğimiz günlerde İstanbul KHK Platformu ile birlikteydik. KHK’lılar platformlarına sahip çıkmalı, çalışmalarını ciddiyetle, sabırla, sebatla, azimle devam ettirmeliler. Aralarında çıkan ihtilaflar konusunda ise sabırlı olmalılar. Anlayışlı, uzlaşmacı, el uzatan olmalılar. Tüm KHK Platformlarına da bunu duyuruyorum!  Aralarınızda ihtilaflar olabilir, sorunlar olabilir tartışmalar olabilir. Bunları konuşarak anlayışla yani tek tipleştirmeye çalışmadan çözmemiz lazım. Her birimiz farklı kimliklerden gelebiliriz ama bir zulme karşı mücadele ediyoruz. KHK zulmüne karşı farklı kimlikler ortak paydasında mücadele edeceğiz. Bunu da unutmayın hiç kimse bir kimlik kargaşasına ve tartışmasına yol açmasın lütfen!

Bakın biz basın toplantımızın başında AK Parti-MHP kirli Cumhur Zulüm İttifakı’nın çıkar ortaklıklarına vurgu yapmıştık. İşte onlardan birisi; nedir bu? Kişi Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan ve memur kadrosuna geçtiği için MHP Kocaeli İl Başkan Yardımcılığı görevinden istifa eden Ertuğrul Öztürk partiyle gezmeye devam ediyor! Nasıl işler oluyor bunlar! Zaten MHP kontenjanından belli ki gitmiş bir yere gitmiş, orada bir de kadro bulmuş memur olmuş. Peki sen bir memur olarak parti çalışmalarında nasıl yer alırsın? İşte fotoğraf Tuğrul Öztürk bir MHP çalışmasında yer almış bir memur olarak! Biz boşuna mı söylüyoruz bu kirli ittifakın işlerinin sonucunda Aydın Ünlü Tramvay Kafe’ler alıyor ve ortaya birtakım  cinayetler; Güngör Arslan cinayetleri ortaya çıkıyor! Bunun peşini de bırakmayacağım! Bu kadar rahat bir şekilde bunları yapıyorsunuz, bütün ihaleler ahbap çavuş ilişkileri içinde dağıtılıyor bilmiyor muyuz bunları? Ondan sonra da birileri bir yerde buna çomak sokunca da bakıyorsunuz çeşitli olaylar çıkıyor! Biz bunların peşini bırakmayacağız herkes bunu çok iyi bilsin!

Kocaeli'de çevre sorunları çok yoğun bir şekilde var! Kartepe'de ağır koku o fabrikada mı diye soruyoruz? Kartepe Arsslanbey Suadiye ve Sarımeşe’nin ortasında bulunan Arslanbey OSB’den kokular yayılıp duruyor, her gün bunlar Kocaeli Valiliği ne yapıyorsun sen? Buraları doğru düzgün denetim yok mu? Vatandaşlar bu pis kokuları çekmek zorunda mı?

Bir başka olay, bir kaza! Biz bu servis kazaları, tur şirketi kazalarıyla artık uğraşmaktan gerçekten illallah ettik! Yani defalarca aynı şeyleri söylemekten haya ediyoruz ama yetkililer bu kontrolleri yapmamakta ısrar ediyorlar! Kocaeli'den Çanakkale’ye bir turistik gezi yapılmış, bir tur firması, tur otobüsü kalkmış belli ki şoför uyumuş. Durup dururken şerit değiştirmiş! Bir araba durup dururken şerit değiştirir mi arkadaşlar? Belli ki şöför uyumuş, belli ki uykusuz şöför var, burada bir denetim yok, birtakım hatalar var ve bir sürü yaralı ve kaza var ve bir ölü de var! Uğur Seçil Çetinkaya hayatını kaybetmiş, 54 kişi de yaralanmış! Peki bu neden? Belli ki bir kontrolsüzlükten!

Biz her hafta yaptığımız gibi standart bazı çok önemli konular konusunda vurgularımızı yaparak basın toplantımızı bitiriyoruz.

Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan Konsolosluğu’na girdi ve daha sonra çıkamadı diri olarak ölüsü çıktı bir şekilde bilemiyoruz ne oldu ne bitti. Bununla ilgili dosya buharlaştırıldı, daha doğrusu Suudi Arabistan’a verilmek suretiyle buharlaştırıldı! Bunun üzerinden birtakım pazarlıklar yapıldı daha sonra Suudi Arabistan Kralı ülkeye geldi, Sayın Erdoğan Suudi Arabistan'a gitti geldi ama dosya ortadan kalktı. Türkiye makamları bu dosyayı incelemiyor artık! İşte ülkenin utanç verici hali ve bu yüzden de her hafta bunları hatırlatıyorum, bu utanç verici görüntüleri.

Osman Kavala zulmen tutuklu cezaevinde hala maalesef bu zulüm devam ediyor. Her hafta söylemeye de devam edeceğiz devam ettikçe.

Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım açlık grevindeydi. Gökhan Yıldırım önceki gün adli tıp kurumu kararıyla infaz erteleme aldı ve çıktı. Adil olmayan yargılamalar ve cezaevi ihlallerine karşı mücadele veriyordu ve bunun için canı pahasına bir direnişe girmişti Gökhan Yıldırım ve en sonunda çıktı, Sibel Balaç ise halen ölüm orucunda umarım o da hayatına, canına bir şey gelmeden talep ettiği adalete ulaşır ve açlık grevini bitirir.

İleri Kızılaltun yine bütün bu ihlallerden dolayı açlık grevinde olduğunu söyleyen bir mahpus protestocu. Onu da biz çığlığını duyuyoruz yoksa açlık grevlerini ben tasvip etmiyorum bir insan hakları savunucusu olarak ama bir insan büyük bir sıkıntıyla canından vazgeçecek bir noktaya gelmişse o çığlığa da kulak kabartırım.

Şerif Mesutoğlu Anayasa Mahkemesi tarafından dahi kararı onandı ama burada büyük adaletsizlik var her hafta söylüyoruz kabul etmiyoruz. Maktul tarafın yakınları da bu dosya kararına kesinlikle inanmıyor ve çok yoğun bir şekilde itiraz ediyor nee maktul yakınları ne de katil diye ilan edilenin yakınları burada bir adalet olduğunu düşünüyor! Büyük bir zulüm var ve o yüzden her hafta bu kararı hatırlatıyoruz.

Selçuk Kozağaçlı dün arkadaşları Barkın Timtik ve Oya Arslan tutuklular ve diğer arkadaşlarıyla yargılamaları yapıldı. Biz adil bir karar bekliyoruz bu yargılamalar hakkında.

Emine Şenyaşar

Yorumlar (0)