KAYYUM TARTIŞMASINDA ‘SUÇUN ŞAHSİLİĞİ’ ÇIKIŞI!

Belediyelere kayyum atanması gerekçeleri arasında “terör örgütü üyeleri yakınlarını işe alma” suçlamasının yer almasını değerlendiren CHP’li Tanal, FETÖ’nün kilit isimlerinin akrabaları üst düzey görevlere getirilirken bunun çifte standart olduğunu kaydetti.

Vekil Haberleri 23.08.2019, 16:18
KAYYUM TARTIŞMASINDA ‘SUÇUN ŞAHSİLİĞİ’ ÇIKIŞI!

Tanal, Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesini hatırlattı. 
 

Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarının İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınıp yerlerine o illerin valilerinin kayyum olarak atanmasının gerekçeleri tartışılmaya devam ediyor. 

Twitter’da yaptığı paylaşımda, üç belediyeye kayyum atanma gerekçeleri arasında “Terör örgütü PKK üyelerinin yakınlarına iş imkanı sağlamanın da yer aldığını” hatırlatan CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal, FETÖ’nün önemli isimlerinin birinci dereceden yakınları devlette üst düzeyde görevlere getirilirken bu gerekçenin öne sürülmesinin çifte standart olduğuna dikkat çekti. 

 

‘CEZA SORUMLULUĞUNUN ŞAHSİLİĞİ’ İLKESİNİ HATIRLATTI

15 Temmuz darbe girişiminin kilit ismi eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dönüşüm Dairesi Başkanı Tümgeneral Mehmet Dişli’nin kardeşi AKP’li Şaban Dişli’nin Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi olarak atandığını ve FETÖ tutuklusu eski rektör Mehmet Pakdemirli’nin kardeşi Bekir Pakdemirli’nin Tarım ve Orman Bakanlığı koltuğuna getirildiğini anımsatan CHP’li Tanal,  Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine vurgu yaparak, şöyle yazdı: “Belediyelere kayyum atanmasının gerekçesi; ‘terör örgütü üyelerinin yakınlarını işe almak.’ Öyleyse FETÖ’cü Mehmet Dişli'nin kardeşi Şaban Dişli'yi neden büyükelçi; FETÖ tutuklusu eski rektör Mehmet Pakdemirli’nin kardeşi Bekir Pakdemirli’yi neden Tarım ve Orman Bakanı yaptınız? Çifte standart.”
 

BU MADDELERİ OKUSUNLAR 
Av. Mahmut Tanal, kayyum kararını savunup FETÖ mensuplarının yakınlarının farklı bir muameleye tabi tutulmasını görmezden gelenlere Anayasanın 10'uncu maddesinin ilk fıkrasında yer alan “herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmü ile Türk Ceza Kanunu’nun 3. maddesinin 2. fıkrasını “Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz” okumalarını tavsiye ettiğini ifade etti. 


TERÖR ÖRGÜTLERİNİN HEPSİ DEMOKRASİ DÜŞMANIDIR  
Başka bir açıdan bakıldığında ise terör örgütleri arasında ayrımcılık yapmanın son derece yanlış olduğunu belirten Tanal, “Terör örgütlerin hepsi demokrasi, hukuk devleti, insan hakları düşmanıdır. Terör örgütleri arasında ayırımcılık yapılması, lehine işlem yapılan örgütü cesaretlendirir. Bu açıdan bu konuda terör örgütleri arasında ayrımsız, amasız ve fakatsız mücadele edilmeli” değerlendirmesinde bulundu.
 

Yorumlar (0)