Dr. Gergerlioğlu TBMM’de basın toplantısında gündemdeki olayları değerlendirdi!

HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, basın toplantısına sosyal medyada kendine hakaret edenlere 3 hâkim ve 21 savcının takipsizlik vermesini eleştirerek başladı. Gergerlioğlu şunları söyledi:

Vekil Haberleri 23.10.2021, 15:01
Dr. Gergerlioğlu TBMM’de basın toplantısında gündemdeki olayları değerlendirdi!

 Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu hak ihlalleri ve önemli gündem maddeleri ile ilgili TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Gergerlioğlu, basın toplantısına sosyal medyada kendine hakaret edenlere 3 hâkim ve 21 savcının takipsizlik vermesini eleştirerek başladı. Gergerlioğlu şunları söyledi:

 

21 savcı 3 hâkim hakkında HSK’ya şikâyet dilekçesi verip haklarında suç duyurusu yaptık.

Siyaset yapma hakkımız savcılar eliyle gasp edilmeye çalışılıyor. “Nasıl olur?” diyorsunuz. Ağır bir haksızlığa uğrayarak vekilliğim düşürülüp cezaevine atılan bir milletvekili olarak hala yargısal mağduriyetlere uğramaya devam ediyorum. Bana yapılan haksızlıklar, hakaretler, küfürler, tehditler karşısında savcılar silme takipsizlik veriyor. Birtakım anlamsız gerekçelere sığınarak foto ve videolarımın olduğu paylaşımların altındaki bana yönelik hakaret, küfür ve tehditler ile ilgili paylaşımlara savcılara “Kimi kastettiği anlaşılamadı, hangi vekil olduğu anlaşılamadı.” Gibi saçma kararlarla takipsizlik veriyor veyahut da biz hakaret eden kişinin tüm kimlik bilgilerini avukatımız fotoğraf ve T.C. Kimlik Numarası ile bu kişilerin kimlik bilgilerini savcıya takdim ettiği halde ‘Facebook ve Twitter’a sormamız gerek.” Diyerek göz ardı ediyorlar. “Üzerinden 6 ay geçti, tarihi geçti.” diyerek takipsizlik veriyorlar, aslında bize yapılan hakareti biz gördüğümüz andan itibaren işleme koyuyoruz, böyle bir tarih hukuken mevzu bahis olmaması gerekiyor. Çok üzücü, gerçekten bir siyasetçi olarak milletin sorunlarını dile getiren bir insan olarak bize yönelik siyaset yapmamıza, ifademize yönelik bu ağır saldırılar karşısında savcıların sessiz kalmasını biz bugün protesto ettik Ankara Sıhhiye Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptım, medyanın da katıldığı ve 21 savcı 3 hâkim hakkında HSK’ya şikâyet ettiğimiz ve haklarında suç duyurusu yaptığımız bir açıklama yaptık. Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili ile de önümüzdeki günlerde görüşeceğiz ve bunları kesinlikle kabul etmeyeceğiz. Biz milletin hakkını, hukukunu savunuyoruz ama bana yapılan haksızlıklara da milletimle mücadele etmeye devam edeceğiz çünkü biz ifademizi kullanırken millet adına konuşuyoruz. Bizim lafımızı kesmeye, bize hakaret etmeye çalışanlar millete hakaret etmeye ve ifadelerini kesmeye çalışıyorlar, bunu da net bir şekilde söyleyelim.

Kobani eylemleri ifade özgürlüğüdür, herhangi bir cinayete teşvik, azmettirme değildir.

Türkiye’de hukuksuzluklar büyük bir hızla devam ediyor. Dün Kobani davası dolayısıyla Sincan Adliyesi’ndeydik. Belgelerin arasında bir bağlantı olmalı çok net! O kadar hukuksuz, o kadar akıl, mantık, hukuk dışı bir dava ki akıl almayacak bir şekilde saatlerce sanıklar onun hakkında açıklama yaptı ve HDP hesabından yayınlanan bir tweetin kesinlikle bu olaylara neden olamayacağını söyledi. Zaten bu konuda hakkında HDP’nin MYK’sının aldığı karar sonucu atılan tweet hakkında AİHM: “İfade özgürlüğüdür, herhangi bir cinayete teşvik, azmettirme değildir.” Kararı olmasına rağmen böyle bir dava açıldı. Bu davanın hiç açılmaması lazımdı çünkü bu tweet hakkında AİHM böyle bir karar aldı ve şu anda sanıklar 12,5 aydır mağdur ediliyorlar. Ben de Sincan Cezaevi’nde kaldım, cezaevi koğuşlarında gördüğüm mektuplaştığım arkadaşlarımdı. Ben çıktım adalet yerini buldu ama arkadaşlarımız için adalet yerini bulmadı, onlar hala oradalar. Biz dün büyük bir üzüntüyle bu duruşmayı izledik, çok ağır bir hukuksuzluğun, zalimliğin, vicdansızlığın olduğu bir yargılamaydı. Kabul edilecek bir durum değildi. Arkadaşlarımızın yanındayız, onlar sadece ve sadece suçsuz oldukları halde cezaevinde tutuluyorlar, AİHM’in ifade özgürlüğü dediği bir tweet güya bir ‘Katliam çağrısı’ yaptığı ve bunu yapanlar da bu kişiler denilerek cezaevinde tutuluyorlar, çok ağır mağduriyetler yaşıyorlar, hak gaspları yaşıyorlar, arkadaş görüşleri engelleniyor daha başka ağır hak gaspları yaşıyorlar, kimi zaman mektupları gönderilmiyor ve en önemlisi özgürlükleri gasp ediliyor. Ben bu arkadaşlarımızın durumunu yakinen biliyorum, kaldıkları yerleri yakinen biliyorum oldukça ağır ve zorlu koşullarda yaşıyorlar, oralarda yaşadım biliyorum o koğuşların ne kadar gayri hukuki olduğunu, insan sağlığına her açıdan aykırı olduğunu çok net bir şekilde biliyorum boş yere bu insanlar özgürlüklerinden haklarından, hukuklarından, ailelerinden uzak bir şekilde orada tutuluyorlar.

Kırıkkale Cezaevinden bir anda mahpuslara haber verilmeden, aniden nakilleri yapıldı.

Bugünlerde uğraştığımız çok önemli bir konu var. Yine Sincan Cezaevi! Nedir Sincan Cezaevi’ndeki konular? Kırıkkale Cezaevi’nden bir anda mahpuslara haber verilmeden, aniden nakilleri yapıldı. Koğuşlarına gelen görevliler 10 dakika içinde hazırlanın ve hemen buradan gidiyorsunuz dendi ve maalesef ki bu hal onların apar topar gönderilmeleri ile devam etti. Bu kabul edilecek bir durum değildi. Apar topar insanlar her türlü malzemelerini alamadan 10 dakika içinde nakil araçları ile Kırıkkale’den Sincan’a nakledildi ve orada oldukça ağır koşullarda yaşıyorlar. Neler oluyor? Telefon hakları gasp ediliyor, eski cezaevindeki telefon numaralarının Sincan’da da geçerli olması ile ilgili işlemlerde çok ağır sıkıntılar var görüşemiyorlar yakınlarıyla, eski cezaevindeki paralarının buraya nakil olmasında sorun var ve bu yüzden paralarını kullanamayıp, ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar çok büyük sıkıntı yaşanıyor. 1 saat ve tek başlarına havalandırmaya çıkabiliyorlar, oldukça ağır koşullarda yaşıyorlar. Kaşe eksik nedenleriyle aileleri ile görüşmeleri engelleniyor. Kırıkkale Hapishanesi’nde 50 TL’ye aldıkları plastik sandalyeler Kırıkkale Hapishanesi’nden 59 TL’ye kargo ile kendilerine gönderiliyor. Maddi, manevi sıkıntılar yaşıyorlar. Malzemelerini kargoyla gönderileceği söyleniyor, bütün bu kargoların içinde kendilerinden ücret talep ediliyor, 1000 TL’yi aşan kargo bedeli var ve bu kişiler darp edildiklerini, hakarete uğradıklarını söylüyorlar. Her türlü insani ihtiyaç noktasında büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Biz bunları soru önergesi ile de Adalet Bakanlığı’na sorduk, buradan da basın toplantısında gündem ediyorum. Kırıkkale Hapishanesinden Sincan Hapishanesine nakledilen mahpuslarla ilgili oldukça önemli sıkıntılar devam ediyor. Biz bu durumu protesto ediyoruz hem de bu tür nakilleri kabul etmediğimizi söylüyoruz. İnsanların ailelerini zor durumda, perişan durumda bırakan işler olacak işler değil çünkü aileleri cezalandırmış oluyorsunuz, aileler çok daha uzak cezaevlerine gitmek zorunda kalıyor, haberleri olmuyor ve böyle birtakım maddi, manevi nakil sırasında sorunlar her yerde yaşanıyor. Bunları kabul etmediğimizi Sincan Cezaevi’nin mahpuslara insani koşullarda davranması gerektiğini hatırlatıyorum. Ben de cezaevinde kaldım ve oradaki ihlalleri yakinen gördüm o yüzden bu ihlalleri kabul etmediğimizi mektup, kitap, koğuştaki başka insanlarla sohbet hakkının gasp edilmesi, ziyaretlerde açık görüş hakkının gasp edilmesinden, kapalı görüşlerde ziyaret süresinin 1.5 saate yasal olarak çıkarılmasına rağmen halen 45 dakikaya kadar uygulanmasından dolayı çok önemli ihlaller oluşturuluyor. ‘Pandemi’ denilerek aile yakınlarının iki kişiden fazla görüşmesi engelleniyor. Engellenecek bir durum yok, cam var kapalı görüşte temas mümkün değil ama yeter ki zulüm olsun ve bu insanların görüşmeleri kısıtlanmaya çalışılıyor.

Ayşe Özdoğan’ın da tahliye edilmesi gerektiğini söylüyoruz

Değerli arkadaşlar öncesinde gündem ettiğimiz gündem ettiğimiz ağır hasta mahpus Bekir Güven tahliye edildi. Biz Ayşe Özdoğan’ın da tahliye edilmesi gerektiğini söylüyoruz, 20 günden fazladır zulüm yaşayan bir insan. Halen cezaevinde olacak iş değil. Sol tarafında maksiller sinüs kanseri olan ve her gün hastanelere götürülen ve işkence çeken insan hala hapishanede tutuluyor, halen heyet raporu çıkarılmamış durumda. Bu kişinin hiç cezaevine girmemesi gerekiyordu gerek ailevi gerek sosyal olarak çok büyük sıkıntılar yaşarken, bir de sağlık sorunu yaşayıp cezaevine atılan bu insan için annesi ve Harbiyeli öğrenci annesi Melek Çetinkaya eylem yaptı Antalya Adliyesi önünde ve onları gözaltına alarak bu eylemlerini engellemeye çalıştılar. Aslında bu kişiler haklıydı çünkü Ayşe Özdoğan büyük bir mağduriyet yaşıyor insan olan birilerinin buna karşı çıkması gerekiyordu. Melek Çetinkaya sağ olsun bu zulmü durdurmak için kalktı Antalya’ya gitti, Ayşe Özdoğan’ın annesi ile beraber adliye önünde bir açıklama yaptı ama açıklaması maalesef ki bitirildi ve gözaltına alındılar, daha sonra serbest bırakıldılar ama bu konudaki önemli mağduriyeti biz tekrar hatırlatmış olalım.

Biz gayret ediyoruz önceki haftalarda da söylemiştim. Burada söylediğim mağduriyetleri söyleyip bir yere varamadığımızı kimse düşünmesin. Doğan Kılıç isimli bir mahpusu gündeme getirmiştik Silivri 5 No’lu cezaevinde denetimli serbestlik verilmiyordu ama yoğun bir şekilde gündem ettik, soru önergesi verdik ve bu kişinin denetimli serbestlik aldığını sevinçle öğrendik. Umarım ki bu karar tüm mahpuslar için de geçerli olur, darısı onların da başına olur diye temenni ediyoruz.

Konya Katliamı Davanın savcısının Adalet Bakanlığı’na soru sorduğunu sorduk. Bunlar skandal belgeler.

Konya katliamı ile ilgili elimizde çok önemli belgeler var. Geçtiğimiz gün Konya’da 7 Kürt vatandaşımızın katledildiği davanın takibi için Konya’ya gittim ve Avukat Abdurrahman Karabulut ile beraber bir basın toplantısı düzenledik. Orada çok skandal belgelere ulaştık, dava daha yeni açıldı, ben oradayken açılmamıştım bugünlerde açıldı ve biz dava açılana kadar birçok belgenin avukata verilmediğini, 55 gün kadar bu belgelerin verilmediğini gördük ve daha sonra bu belgeleri avukata verilip verilmeyeceğine dair bu davanın savcısının Adalet Bakanlığı’na soru sorduğunu sorduk. Bunlar skandal belgeler. Yargı ve yürütme ayrıdır ama yargı mensubu: “Efendim bu belgeleri avukata verelim mi? Etnik bir meseleye dönüştürmek istiyorlar. Verelim mi ne dersiniz?” diye bakanlığa soruyor. Bakanlık verme diyemez, bakanlıkta: “Ne varsa verin.” Diyor ama burada sıkıntı olan az evvel bahsettiğimiz savcıların tamamen kendilerini yürütmeye bağlı hissetmesi ve olması gereken hukuki işlemleri bile bakanlığa sorması. Bu belgeler elimizde, skandal belgeler bunlar. Bu belgeleri aldık, dosyadan çıktı ve ayrıca biz bu belgelerde 4 Temmuz ve 18 Temmuz öncesinde saldırıya uğrayan ve öldürülme korkusu yaşayan Kürt vatandaşların İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik İnstagram’da özel mesajlarda mesaj göndermişler. “Biz Kürdüz bizi bundan dolayı öldürecekler.” Diye mesaj gönderdiklerini fakat cevap alamadıklarını, 4-5-6-7-8-18 Temmuz tarihine kadar bu mesajların devam ettiği bu belgelerde var ve sonunda hiçbir cevap alamadıkları için bu mesajların kesildiğini ve sonrasında 30 Temmuz’da bu kişilerin katledildiğini görüyoruz. Göz göre göre gelen bir cinayetle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Konya katliamı davasını takip edeceğiz burada ben Konya’ya giderek bu davadaki usulsüzlük ve hukuksuzlukları yakından gördüm bunların da altını çizmek istiyorum.

Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden çok şikayetler geliyor. “1 aydır gardiyanların kendilerine şiddet ve hücrelere alıp işkence uyguladığını kapıları açıp direk tekme tokat giriştiklerini tehdit edildiklerini.” Söylüyor mahpuslar. Yakını diyor ki: “Kardeşimle birlikte yaklaşık 30 kişi bu işkencelere karşılamaktadır. Gardiyanlar “Burada istediğimizi yaparız ölümünüz bizim ellerimizde olur kimse bize karışamaz.” Diye tehditlerde bulunuyormuş. Diyor ki: “Kardeşimin son sözü ise: “Burada başıma bir sey gelirse bilin ki gardiyanlar sorumludur.” Dedi.” Türkiye’de cezaevlerinin hali bu.

“Babam Murat ışık Çanakkale Cezaevi’nde denetimliye çıkarılmıyor.” Diye başvurmuş, çok kişinin böyle şikayetleri var.

SAS holding mağdurları var, 13 bin 105 kişi para yatırmışlar ve orada kar payı % 9 olarak ödenmiş ve şirket sahibi Sibel koçan şirket önünde gasp edip öldürümüş ve eşi de intihar etti sonrasında paralarını alamayan insanların mağduriyetleri var ve halen bu konuda bir çalışma yok. Bu insanlar çok büyük mağduriyetler yaşıyorlar.

“Eşim tam 2 yıldır Silivri Cezaevinde. 20 aydır açık görüş yapılmadığı için babasına sarılmaya hasret kalan 2 çocuğum şimdi de sesine hasret kaldılar. Eşimin telefon arama saatinde çocuklar okulda oluyor ve konuşamıyorlar. Cezaevine okul giriş çıkış saatlerini götürdüm bu konuyu dile getirdim fakat hala bir düzene sokulmadı. Gerçekten çok zor bir süreç çocuklar için. Açık görüş haktır. Artık mahkumların açık görüşlerinin de yapılmasını istiyorum. Çocuklar için çok büyük bir travma.” denmiş. Değerli arkadaşlar biz bu arada bütün bu cezaevi sorunları için aslında genel af olayının mevzu bahis olması gerektiğini söylüyoruz, cezaevleri ağzına kadar dolmuş durumda ve adil olmayan yargılamalarla yüzbinlerce kişi cezaevlerinde bu meseleye daha önce de söylediğimiz gibi genel af yaklaşımı çare olabilir, bu konuyu mutlaka yetkililerin değerlendirmesi gerekir.

Okullardan şikayet geliyor. İlkokul öğretmenleri çocukları gruplara bölerek ücretli özel ders veriyormuş. Kimisi velilerin kendisini yemek ısmarlamasını istiyormuş. Okullardan çok şikayet alıyoruz, okullar rant kapısına dönüştürülmeye çalışılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’na buradan söylüyoruz.

Süleyman Nergiz’in de adil olmayan bir yargılama ile ilgili şikayetleri var. “Ailecek yaşamış olduğumuz mağduriyetlerin başkanlığınız tarafından incelenmesi.” Diye. Yargıtay hala karar vermiyor. İnsanlar aslında çıkabilecekken hapishaneden Yargıtay’ın boşvermişliğinden, ağır kanlılığından dolayı aylardır hapishanede bekliyor. Süleyman Nergiz ve diğer binlerce insan bu mağduriyetleri yaşıyorlar.

“Kardeşim Durdu Bağrıaçık Mersin Adliyesi’nde katip memur olarak çalışırken, 1 Ağustos 2016’da tutuklandı, eşinden ayrıldı.” İnsanlar hep sıkıntıları yaşıyor, aileleri tesir oluyor OHAL uygulamaları. “ Oğlu Cuma Uğur' u hiç göremedi. Mahkeme kararına rağmen eski eşi çocuğunu göstermedi. Babam polisle birlikte çocuğu aldı ve kardeşimin görüşüne götürebildi. Bir süre görüşlere bu şekilde yeğenimi götürebildik. 6 aydan beri kardeşim oğluyla telefonda bile görüşemiyor psikolojisi çok bozuldu.” Diyor.

Aydın Nazilli’de boş yere tarım ilaçları ile sabah ve ikindi saatlerinde uçakların kimyasal gaz püskürtmek suretiyle ilaçlama yaptığını söylüyor. Bunun halk sağlığına yönelik çok önemli bir tehdit olduğuna yönelik bir ihbar var, Aydın Nazilli’de boş yere yapılan ilaçlamalar ile ilgili şikayet almış durumdayız.

Bir KHK’lının bize başvurusu var fakat devlet kurumlarında nasıl bir ilgisizlikle karşılaştığını ve beraat ettiği halde öğretmenlik yaptırılmadığını söylüyor. Kamu Denetçiliği Kurumu ve TİHEK’e başvuru yapmış fakat maalesef bu kişi öğretmenlik yapamıyor. KHK ile ihraç edilen doktorlar özel hastanelerde çalışabilirken neden ihraç edilen öğretmenler özel okullarda çalışamıyor? Neden böyle perişan edilmeye çalışılıyor? Çok ağır ve apaçık bir ihlalle karşı karşıyayız.

Mehmet Talyurt bir başka KHK’lı. Kendisi emekli olduktan sonra emekli ikramiyesi verilmemiş, bunun için müracaat etmiş bu sefer emekli aylığı da askıya alınmış. Bir hakkı alayım derken diğer hakkı elinden alınmış ve bu insan büyük mağduriyet ile bekliyor. Bunlar OHAL döneminin zalimlikleri, Mehmet Talyurt’un bir an evvel mağduriyetinin giderilmesi gerekiyor.

Cezaevlerinden çok şikâyet alıyoruz. Çıplak aramalar, görüş sonrası sayım yapılmak isteniyor, ayağa kalkmayınca darp ediliyor, dilekçe vermiş sonrasında gardiyanlar tarafından darp edilmiş sonrasında gardiyanlar tekrardan darp etmişler. Düşünün darp ediliyorsunuz, dilekçe veriyorsunuz sonra gardiyan diyor ki: “Benim için niye dilekçe verdin?” sonrasında tekrar darp ediliyor. Cezaevlerinin hali bu. Abdulhamit Gül kafasına göre çok süper, cennet gibi cezaevleri tarif ediyor ama biz ona “Sen hangi ülkede yaşıyorsun?” yaşamadığın ülke Türkiye başka ülkelerde yaşıyorsun herhalde ama Türkiye’de öyle bir şey olmadığını çok iyi biliyoruz. Binlerce ihlal başvurusu alıyoruz ve denetimli serbestlik ve koşullu salıverilmelerinin verilmediğini görüyoruz.

Umut Ahmet Gündüz adalet bekliyor

Aile bize başvurdu. “15 Temmuz 2020 tarihinde lisanslı bisiklet sporcusu oğlum Umut Ahmet Gündüz Ankara/Yenimahalle Hipodrom mevkiinden antrenman dönüşü yüksek hız, aşırı alkollü, kural ihlali yapan bir araç tarafından kazaya uğramış, çarpmış. Çok ağır bir kaza ve sonucunda iddianame hazırlanmadan, mahkemesi görülmeden 4 ay sonunda uzun tutukluluktan serbest bırakılmış. 9. ayın sonunda hazırlanan iddianamede oğlumun ölümüne sebep olan sürücü bilinçli taksirle dava açılmış ilk mahkeme olayın olduğu tarihten 11 ay sonunda 24 Haziran 2021 Tarihinde görülmüş. Kasten adam öldürme, Tutuklu ve Ağır ceza mahkemesinde yargılanma talebimiz reddedilmiş ve Mahkeme 7 Aralık 2021 tarihine ertelenmiş.” Önümüzdeki aylarda. Bu çok üzücü bir durum, çocuğunuz bisikletle gidiyor, bisiklet sporcusu, alkollü aşırı hız yapan bir gelip vuruyor, öldürüyor ve az bir süre tutuklu kalıp kurtuluyor, resmen bir cinayet var. Bu tür suçların cezası da son derece hafif ve kasten adam öldürmeye de girmemiş. Yaşam alanları ve kent merkezlerinde 285 bisikletli motor araç sürücüleri alkollü ve arkadan çarpması sonucu yaşam hakları ellerinden alınmış. Çok fazla bir rakam. Yargılamalar uzun, etkin ve caydırıcı olmayan cezalar ile sonuçlanmış. “Kent merkezleri ve yaşam alanlarındaki bu ölümlere sebep olan motorlu araç sürücülerinin Yargılamaları Tutuklu yapılmalı. Diyor mağdur kişi vefat edenin babası, annesi.  “2.derece cinayet ve en az 10 yıl ile yargılanmalıdır, ceza kanununda değişiklik yapılması ülkemizin daha yaşanır olmasına katkı sunacaktır.” Diyor. gerçekten üzücü.

Gültekin Erdoğan’ın denetimli serbestlikle ilgili başvurusu var.

Yozgat Cezaevi’nde gündem etmek istediğimiz bir olay yaşandı. Abdulhafız Kurt Yozgat Cezaevi’nde anne babasıyla Kürtçe konuşmak istedi, 2 yıldır anne baba Hakkari’den Yozgat’a gelip çocuklarını göremiyordu ve Kürtçe konuşmalarına izin verilmedi. Anne babanın Yozgat’a gitme imkanları yok hastalar, telefonda Türkçe bilmiyorlar ki Türkçe konuşsun ve Kürtçe konuştukları an telefon kesiliyor. Yetkililere soruyorum siz Kürt meselesini Türkiye’de böyle mi çözeceksiniz? İnsanlara böyle zulümler yaparak mı? Annesi, babasıyla konuşmasının önüne geçerek mi Kürt meselesinin önüne geçeceksiniz. İşte bundan dolayı Kürt meselesi halen var ve çözülemiyor, istediğiniz kadar cezaevleri oluşturun, istediğiniz kadar hukuksuzluk yapın bu mesele öyle bir anlayış ile çözülmez.

Emeklilik ile ilgili sorunlar yaşayanlar var.

Anne baba tutukluluk ile ilgili. “Baba Fettah esen Sungurlu cezaevinde anne Büşra esen Bünyan cezaevinde. Aynı zamanda diğer akrabalardan da cezaevinde olanlar var. Anne baba yaşlı ve hasta insanlar bir oğlu bir kızı ve damatları içeride. Ve Niğde'de yaşıyorlar. Binbir parçaya bölündüler. Maddi ve manevi çok yıprandılar. Eniştenin annesi ve babası küçükken vefat etmiş şu an 2 yaşında olan yeğenimin sorumluluğunu tamamen anneannesi ve dedesinde. Yakın zamanda Sungurlu'da olan eniştemin Bünyan'a nakil istediği dilekçesi verildi. Annemin ve eniştemin en büyük korkusu evlatlarının onları unutması.” Çok acı bir durum bu. Anne baba tutukluluk zulümdür. Binlerce başvuru alıyoruz, çocuklar mahvoluyor, perişan oluyor, aileler perişan oluyor. Biz en azından annelerin, baba çıktıktan sonra cezasının infaz edilmesi gerektiğini defalarca söyledik. Bu çok zalimce bir işlemdir, anneler, babalar, aileler mahvoluyor. Çocukların psikolojileri bozuluyor, ruhsal travmalar oluşuyor. Herkes kendisi için bunu düşünsün, masum çocukların böyle suç çekmeye hakkı yok.

İktidarın zalimliğinde sınır yok!

İktidarın zalimliğinde sınır yok! Pilotluğu iptal edilmiş ve özelde pilotluk lisansı almış. Askeri pilotluk değil özelden. “Avrupa’dan aldığım Türkiye’ye çevirme işlemini gerçekleştirdim.” beraat etmiş. Sonrasında göreve iade edilmiş ve bu arada mağduriyetleri devam edilmiş. Yine tekrar görevden çıkarmışlar, iade edilip çıkarma ve “450 bin TL’ye kendi param ve emeklerimle aldığım pilotluk lisansımın iptal olduğunu öğrendim.” Tüm dünyada geçerli Avrupa Sivil Havacılık Örgütünden aldığı lisans ile pilotluk yaptırılmıyormuş insanlara. “Lisansımı kendim aldım, devlet tarafından verilmedi.” Ama yeter ki zulüm olsun. Kendi imkanları ile aldığı lisansı da yasaklayan bir iktidar var karşımızda.

Bedrettin Aytun maalesef bir gözaltı hikayesi, çok ağır bir şekilde evinde gözaltına uğramış. “Evime özel tim, polisler ve askerler yaklaşık 60 kişi üzerinde iki panzer iki zırhlı araç, 2 mahkûm otobüsü ve birçok sayıda sivil ve polis araçlarıyla baskına uğradım Neredeyse kapımı yerinden söküp kırıyorlardı. Ben kapıyı açtım tüm aileme silah uzatarak vahşi barbarlar gibi bağırarak 10 yaşındaki kız çocuğuma bile silahı yüzüne tutarak yüz üstü “Yere yat.” diye O kirli botlarıyla sırtına bastırarak yatırıp Türkiye Cumhuriyet’inin silahlı askerin ne kadar güçlü olduklarını çocuklara gücünü gösterdi ve ailecek bunu yaşadık. Herkes geceliğiyle kaldı kimsenin giymesine bile izin verilmeden o kirli ayakkabılarıyla çocukların yatakları yorgan yastıkları halılara basarak tüm rafları yere dökerek yaklaşık 45 dakika çocuklarımın gözleri önünde evin içinde ellerim kelepçeli halinde tuttular. Emniyete götürüp 4 gece 4 gün gözaltından sonra savcı ifadesi ve sonra hâkimin karşısına çıkarıldım şartlı tahliye edildim. Her ay karakola 2 imza veriyorum. Yaşama özgürlüğümü kısıtlıyorlar.” Türkiye’de bir muhalif şahsın başına maalesef ki gelen gözaltı olayının standart, klasik örneklerinden biri anlatılmaktadır. Sabahın köründe evinize hakaret ve saldırı ile girilip, çocuklarınızın gözü önünde size her türlü zorbalık yapılabiliyor maalesef. Bedrettin Aytun’a geçmiş olsun diyoruz ve bunlar için de soru önergeleri verdik. Bunları kabul etmediğimizi ifade ediyoruz.

Sıddık Güler 81 yaşında hasta ve yaşlı bir mahpus. Ciddi sorunlar yaşıyor. Cezaevinde aynı odada 3 kişi kalıyorlar. “Babam yaşından dolayı nefes darlığı çekmekte, havalandırma yok. Çamaşırları yattıkları odanın içine asıyorlar, bu da babamın nefes almasını daha da zorlaştırıyor.” Diyerek oldukça sıkıntı içinde olduğunu söylüyor.

Hilvan Cezaevi’ndeki gardiyan grubunun mahpuslara yönelik saldırısından şikayet var.

Ağrı Belediyesi’nde bir iş akdi ile ilgili ihlal var. Sendikayı değiştirmedikleri için temizlik işçilerine sürgün edilen, orada 6 ay çalıştırılan, köpek barınağına sürgün edilen ve sonrasında ihraç edilen bir kişinin başvurusunu aldık. Maalesef ki bu üzücü olaylar devam ediyor. Kayyum belediyeleri böyle çok rahat bir şekilde insanları mağdur edebiliyor. İktidar belediyeleri de aynısını yapıyor.

Ebru Güden Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde ve iyice baskıların arttığı yönünde yakınlarının şikâyeti var ve bunlar hala devam ediyormuş. Açlık grevine girmişler uzun süre ve ağır haksızlıklar Ebru Güden’e yönelik devam ediyor.

Fırat Sağlam. Sadık Kızılkaya. Papua Yeni Gine’ye 2020 Eylül ayında gitmişler, haksızlıklarla maaşları gasp edilmişler. EPOTEK firması tarafından haklarının gasp edildiğini söylüyorlar. “Bize “Sizin biletleri alıp gidin.” Bizde hakkımızı almadan gitmeyeceğimizi söyledik. O da “Vizenizi iptal edip polise şikâyet edip zorla dayak ata ata attıracağım.” Demiş. Böyle yurtdışına giden işçilerin çoğunda böyle mağduriyetler alıyoruz maalesef bu sefer de Papua Yeni Gine’den geldi mağduriyet.

PETKİM’de çalışan işçilerden 35 kişi değişik tarihlerde işlerinden çıkarıldı. “PETKİM hepsini işten çıkardı ben bu dosyada beraat eden 3 kişiden biriydim ve bize tanıklık eden adamlara dava açtım ve sonrasında tüm işçi arkadaşlarım işten çıkarıldı. Bu adamları PETKİM’de kim neden koruyor? Bunların arkasındaki güç kim? Biz PETKİM’in yaptığı söylediğim her şey belgeli ve dosya numarası olan iddialardır. Ben bir kez daha medrese-i Yusufiyeye girmeye razıyım. Yeter ki zulmedenleri duyuralım.” Diye bize başvurmuş.

Muhammet Furkan Çukadar diyor ki: “Tartıştığımız kişinin kardeşi Vali yardımcısının şöförü diye suçsuz yere yatıyor. Vali yardımcısının şoförü Kayseri Valisi’nin ismini kullanarak yargıya müdahil ediyor. Sizden ricam bu konuyu gündeme alın.” Diyor. Böyle bir yargıda imtiyaz olduğuna dair bir şikâyet almış durumdayız.

Hakan Aytekin tek böbreği ve Covid + olmasına rağmen gözaltındaydı. Bizim baskımız sonrası gözaltından çıkarıldığını öğrendik. Her zaman kötü haberler vermeyelim, bazen de iyi haberler veriyoruz.

Serpil Can Bursa’da Covid testi pozitif olmasına rağmen tutuklandı.

Nuriye Gülmen’in dün mahkemesi vardı ve Nuriye Gülmen arkadaşımızı KHK’lı, direnişçi, çok değerli bir arkadaşımız maalesef ki tutukluluğu devam etti ve bir dahaki duruşmada özgürlük düşüncelerimiz.

Bir bebeğin fotoğrafını göstereyim, elinde babasının fotoğrafı ve bu çocuk hala 1,5 yıldır babasını açık görüşlerde görmüyor değerli arkadaşlar. bunlar da olacak işler değil ama maalesef ki bu zorbalık devam ediyor.

Demet Aksoy bakın 3 çocuk annesi hanım. Biz kendisiyle de görüştük, sırf matematik öğretmenliğinden kazandığı parayı Bankasya’daki hesabına yatırdığı için maalesef ki bu kadın şu anda Antalya Cezaevi’ne kondu, cezalandırıldı ve 2 yıl 1 ay ceza aldı. Böylesine zalimce cezalar, hukuksuz cezalar Türkiye’de mevzu bahis arkadaşlar.

Şenyaşar ailesinin direnişi devam ediyor. Biz onların yanındayız.

Birol Yıldırım cinayeti ile ilgili konuştuk, Birol Yıldırım cinayeti davasını takip edeceğiz.

Atık işçilerimizle de geçen hafta konuştuk. Atık işçilerimiz çok zor durumda hakları gasp ediliyor, her zaman atık işçilerimizin yanında olacağız.

EVİM mağdurları platformu adına takibimizi devam ettiriyoruz. 26’sında Meclis’e gelecekler, görüşeceğim. Evim mağdurları çok sıkıntılar yaşıyorlar, haksızlığa karşı yanlarındayım. Evim mağdurları ile ilgili gündem ettiğim hususa Komisyon Başkanı Cevdet Yılmaz cevap vermişti, o cevabı da yetersiz bulduğumuzu buradan açıklamış olalım.

Menderes Kış bir iş cinayeti kazası sonrasında yardımcı olduğumuz kişiydi halen mağduriyeti devam ediyor.

Kocaeli’nde yürüyüş yolunda belediyenin büyük ihlalleri, kötü bir inşaat yürütme durumu devam ediyor. Yürüyüş yolunun hali bu. Oldukça niteliksiz bir çalışma yapılıyor.

Az evvel Ayşe Özdoğan isimli hasta mahpusun durumunu takip ettiğimizi söylemiştik. Ben burada önemli bir açıklama yapmak istiyorum. Ayşe Özdoğan ile ilgili takibimi sürdürüyorum, Antalya Cezaevi’ni ziyaret etmek istiyorum Adalet Bakanlığı izin vermiyor, cevap vermiyor, geçiştirmeye çalışıyor. Antalya Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği ile görüşüyoruz, Ayşe Özdoğan’ı sorduğumuz anlaşılınca telaşlanıyorlar, bize geri dönmüyorlar. Bütün bunlar skandal durumlardır. Cezaevlerinde bu tür durumlarla karşılaşıyoruz, şimdi de hastaneler başladı. Ayşe Özdoğan’a yaptıkları zulüm yetmezmiş gibi bir milletvekili olarak onun hakkında sorduğum sorulara kırk takla atan devlet, iktidar var karşımızda kabul edilecek durum değil. Biz mücadelemizi sürdürüyoruz.

Kocaeli’nde Baldur işçilerinin grevi vardı, biz takip ettik ve bu grev bitti. Birleşik Metal-İş Sendikası’nı tebrik ediyoruz. Her zaman işçilerimizin yanında olacağımızı söylüyoruz.

Boğaziçi direnişinin yanındayız. Can Candan hocamız işinde değil, Rektör Naci İnci maalesef büyük bir zulüm yaparak öğretim üyesi kıyımı ve öğrencilere yönelik eğitim hakkı ihlali yapılıyor.

Yorumlar (0)