CHP'li Yunus Emre, tartışmalı Gezi iddianamesi Meclis gündemine taşıdı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yunus Emre, Gezi Direnişi eylemlerine ilişkin İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen tartışmalı iddianameyi ve soru işaretlerini Meclis gündemine taşıdı

Vekil Haberleri 08.03.2019, 04:03 08.03.2019, 04:03
CHP'li Yunus Emre, tartışmalı Gezi iddianamesi Meclis gündemine taşıdı

Gezi Direnişi eylemlerine ilişkin, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen tartışmalı iddianame Meclis gündemine taşındı.  
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Yunus Emre, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede, Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yargılanacağı davaya esas iddianameyle ilgili soru işaretlerine dikkati çekti.

İddianamenin ana iskeletini oluşturan iddiaların, FETÖ firarisi savcı Muammer Akkaş’ın 2014 yılında açtığı ve 2015 yılında beraatla sonuçlanan ilk Gezi Davası dosyasına dayandığına dikkati çeken Yunus Emre,  Bakan Gül’e şu soruları yöneltti:

-İddianamede yer alan 2013 yılının Mayıs ila Kasım ayları arasındaki telefon tapeleri ve fiziki takip kayıtlarının tümü, altı yıl önceki FETÖ’cü polis ve savcıların arşivinden ve yürüttükleri soruşturulmalardan alınmıştır. İddianamede bütün bu delillerin ve özellikle de tapelerin “yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı” gibi izaha muhtaç ve hukuken bir anlamı olmayan bir ifade ile meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Altı yıl önce yasadışı bir terör örgütüne mensup polis ve savcılar tarafından düzenlenmiş ve hukuka uygun olmadığı tespit edilmiş tüm soruşturma dosyaları, yasadışı – uydurma deliller, dinleme kayıtları ve fiziki takip raporları vs. bir gün başka savcılar tarafından “yeniden kıymetlendirilebilir” mi?


İddianame ile FETÖ/PDY terör örgütünün yasadışı yollarla gerçekleştirmeye çalıştığı karanlık emellerinin yanı sıra emniyet ve yargı içerisindeki etkisini de muhafaza etmeye yol açmayacak mıdır?


İddianamede “suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle” bağdaşmayacak şekilde suç yaratılmış olması, “hukuk devleti” ve “hukuki güvenlik” ilkelerini zedeler nitelikte değil midir?


İddianamede, Gezi eylemlerinin sanıklar tarafından önceden planlandığı ve eylemlerin finanse edildiği suçlaması yöneltilmektedir. İddianamede planlama iddiası yer almasına rağmen, ortaya konan tüm tapelerin ve fiziki takip kayıtlarının 30 Mayıs 2013 tarihinden –yani Gezi eylemlerinin zaten başlamış ve ilerlemekte olduğu bir tarihten- sonra olmasının anlamı nedir?


Eylemlerin Osman Kavala tarafından finanse edildiğini gösteren (Gezi eylemlerini finanse etme kapsamında tam olarak kime ne kadar ne şekilde para gönderdiğine dair) somut delillerin iddianamede yer almamasının makul bir izahı var mıdır?


İddianamede, Gene Sharp’ın “Diktatörlükten Demokrasiye” (From Dictatorship to Democracy) kitabında yer alan 198 pasif eylem metodunun Gezi eylemlerinde kullanıldığı belirtilmiştir. Bu kapsamda, Türk Ceza Kanunu’na göre suç teşkil etmeyen ve birbiriyle tamamen alakasız birçok eylem (ibadet ve tapınma, polis memurlarına çiçek dağıtma, neşelendirici hicivler ve muziplikler, şarkı söylemek vs.) sıralanarak bunların Gezi eylemlerinde de kullanıldığı ve suç olduğu iddia edilmiştir. Bu iddianamede “suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle” bağdaşmayacak şekilde suç yaratılmış olması, “hukuk devleti” ve “hukuki güvenlik” ilkelerini zedeler nitelikte değil midir?

Yorumlar (0)