banner773

CHP'Lİ KAZIM ARSLAN:MADEN KANUNU CEZA KANUNUNA DÖNÜŞMESİN,

AKP’li 6 milletvekili tarafından hazırlandığı görülen, ama arka planda madencilik alanında çok sınırlı bir lobinin bakanlıkla faaliyeti sonucunda ortaya çıktığı anlaşılan bu teklif, Maden Kanununu Ceza Kanununa dönüştürecek içeriktedir. Teklif, salı günü 16.00'da Sanayi, ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda görüşülecektir.

Vekil Haberleri 24.12.2018, 13:30 24.12.2018, 13:30
CHP'Lİ KAZIM ARSLAN:MADEN KANUNU CEZA KANUNUNA DÖNÜŞMESİN,

Tekliften sektörün son dakikada haberi olmuştur, dolayısıyla teklif dar bir masanın ürünüdür.

Madenciliğin ülkemizde küçük ve orta ölçekli işletmelerin yoğunlukta olduğu bir zeminde yürütüldüğü düşünülürse, sektörün genelinde gerek çalışanlar, gerekse işletmeciler açısından yüksek kâr oranları yoktur. Sektör yeni teşvik ve destekler beklerken, AKP madencilere kriz fırsatçılığıyla yaklaşmakta, daha nitelikli madencilik için kanun yapmak dururken, daha çok para cezası, daha çok faaliyet durdurma cezasına mahkum bırakmaktadır.

Bu teklif, madencilikteki temel sorunlarımızı çözmeye değil, maden denetimlerinde maden mühendislerini baştan günah keçisi ilan etmeye adanmıştır.

Teklif, kriz şartlarında maden işletmecilerinin ödeyeceği cezaları insafsızca katlamaktadır. Arama ruhsat bedellerini kriz koşullarına rağmen kimi yerde kat kat artırmakta, işletme ruhsatlarına ise 1 kata kadar zam yapmakta, teşviklerde kısmi daralmalara yol açmakta, adeta “krizde madencilik yapma” demektedir.

Teklif, sanki madenciliğin gerçeklerine gözünü kapatmıştır. Ruhsat alanlarındaki muhtemel rezervlerin çok kısıtlı zaman içinde görünür rezerve dönüştürülmesi şartı teknik ve mali yönden imkansızdır, sektördeki aktörleri iş yapmaktan, yatırımdan soğutur. Madencilikte ileri teknolojiyi, havza madenciliğini, madencilik yapılan sahaların parçalanmamasını, işçi sağlığı ve güvenliğinde daha ileri yöntem ve mevzuata geçmeyi konuşmamız gerekirken, bu teklif kara düzen madenciliği daha maliyetli şartlarda yapmayı önermektedir.

Bu teklif, hesapsız ve plansız, öngörüsüz bir madenciliğin, daha pahalı petrol arama ve işletme anlayışının önünü açmaya dayalıdır. TÜPRAŞ’ın tüm milletvekillerine gönderdiği daha maliyetli petrol teslimi konusundaki açık uyarısı gösterdi ki bu teklif yerli petrole de zarar verecek, maliyetleri katlayacaktır, hatalı bir hesaplamayla piyasayı olumsuz etkileyecektir.

Sektör temsilcileri, teklifin sağlıklı bir ortamda tartışılmadığını belirterek kamu madenciliği ile özel sektör madenciliği arasındaki dengenin bu teklifte göz ardı edildiğini iddia etmektedir. Komisyonun bu dengeyi gözetmesi ve kanunun geri çekilerek daha sağlıklı ortamda tartışılması gerekir.

2014’te kurulan ve raporu 4 yıldır görüşülmemiş TBMM Soma Araştırma Komisyonunun tüm tespitleri, uyarıları, çözüm önerileri bu kanunda dikkate alınmamış olup önceki yapılan çalışmalar çöpe gidecektir.

Soma Komisyonunu hatırlayalım… Komisyon Başkanı, 24. Dönem Mv. Ali Rıza ALABOYUN, 4 yıl önceki maden araştırma komisyonunun ilk toplantısını açarken, madencilikteki rezerv kaybında asıl sorunun rodövans yönteminde olduğunu ve havza madenciliğine geçilmemesi olduğunu, komisyon üyelerimiz de maden mühendislerinin sahada yeterli yetkiyle donatılmadığını vurgulamışken ve aynı başkan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da yapmışken, gelinen noktada Meclisimizin Soma ve Ermenek Facialarından ders almadığı açıktır. Oysa 4 yıl önceki komisyon ana raporunun bir bölümü rodövans sorunlarına, havza madenciliğinin gecikmesinin zararlarına, madencilikte bütüncül, bilimsel yaklaşım eksikliğine, maden işletmeciliğinde izlenen üretim yöntemi yanlışlarına ayrılmıştır.

Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalı ve madencilikte tüm kesimleri etkileyecek bu geri gidişe karşı bu teklifi komisyondan çekmelidir. Daha sonra tüm sektör temsilcilerini toplayarak sağlıklı bir kanun çıkarmalıyız.

Komisyon kendi gündemine sahip çıkmalıdır, çünkü bu teklifin 4. maddesiyle Maden Kanununu madenlerin “milli menfaatlere uygun” işletileceği ibaresini eklemeyi önerenler, yerli maden mühendislerini yüksek cezalarla sektörden ayrılmaya zorlamaktadır.

Komisyonumuz gündemine sahip çıkmalıdır, çünkü bu komisyon, daha geçen yıl görüşüp hızla Genel Kurula sevk ettiği Türkiye Uzay Ajansı kurulması hakkındaki tasarıyı yasalaştırmamıştır. Geçtiğimiz haftalarda bir sabah kalktığımızda bu tasarıda geçen ajansın Meclis yerine Cumhurbaşkanı kararıyla kurulduğunu öğrendik. Komisyon yürütmeye daha fazla yetkisini devretmemelidir.

Teklifin 4. Maddesiyle madenciliğe “Milli menfaat” üzerinden yaklaştığını iddia edenler, aynı teklifin 31. Maddesiyle Batman Petrol Rafinerisi’ni kapatacak bir hesaplama hatası yapmaktadır. Teklif sahipleri, “milli menfaat” diyedursun, aynı maddede yerli ham petrolün hem rafineri alım fiyatını yükseltip hem de rafineriyle üretici arasında eşit paylaştırılan boru hattı taşıma maliyetinin tamamını bu kriz şartlarında rafineriye yüklemektedir.

“Milli menfaat” diyenler, kamu yararı için çalışan kuruluşları da teklifte yok saymaktadır. 8. Maddede uzmanlaşmış devlet kuruluşlarını sayarken madencilikte ihtisaslaşmış olan Maden Mühendisleri Odasını devre dışı bırakmaktadır.

Teklif yine 8. Maddesiyle maden faaliyeti ile bir köprü, yol, baraj ya da yandaş bir şirketin özel yatırımı aynı arazide çakışırsa bu maden faaliyetinden vazgeçilmesi ya da tam tersine madenler için şahısların yatırımlarının ertelenmesi için yetkiyi Bakanlığa devretmektedir.

Bu teklif, zaten zor şartlarda çalışan maden mühendislerine getirdiği cezalarla Maden Kanununu Ceza Kanununa dönüştürecektir.

Maden mühendissiz maden olmaz. Bu teklifle madencilik sektörü öngörülemez hale bürünecektir. Bir özel Maden iş Kanunu çıkartmak varken yasalara yamalar yaparak düzenleme yaptığını sanmanın sektöre faydası yoktur. Biz, Her sahada yetkisi arttırılmış, sorumlulukları net tespit edilmiş, hesap vereceği sahada yetkili kılınmış bir mühendislik için çalışmalıyız. Oysa bu teklifte böyle bir yaklaşım yoktur, tam tersine yerli maden mühendisini, yerli maden işletmecisini cezalandıracak hükümler çoktur. Meclis, madene kilit vurulmasına yol açacak bu adımdan geri dönmelidir.

Sahada nitelikli ve yerli mühendise bu kadar ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, yetkisi az olan ama para cezası çok olacak mühendisler artık başka mesleklere kayacaktır. 150 bin civarında çalışanı, yan sektörleriyle 900 bine yakın insanı doğrudan etkileyecektir. Ufak hatalar ya da yanlış bildirimler nedeniyle, gerçek dışı beyanda bulunarak Kanun hükümlerinin uygulanmasını engelleyen, haksız yere hak iktibasına yol açan düşük maaşlı bir teknik eleman ve daimi nezaretçi yazılı uyarılmak yerine her defasında 5.000 TL ceza ödeyecek, şirket 30.000 TL tutarında ceza ve ardından hatalar tekrar ederse ruhsat iptaliyle madenini kapatmak ve işçiler işsiz kalmakla karşı karşıya kalacaktır.

Maden mühendisleri bu maddeyle sektörden kaçacaktır, bu nedenle derhal geri çekilmelidir. Madende çalışan maaşlı daimi nezaretçi ve teknik eleman, gelecek cezalarla işi bırakmak ya da hiç sorumluluk almamak durumunda kalacaktır. Mevcut kanunda zaten bu maaşlı çalışanı caydıracak hüküm varken, bir de para cezasıyla çalışanı caydırmanın mantığı yoktur.

Kriz şartlarında uygulanacak bu cezalar, maaşlı mühendisi, teknik nezaretçiyi sorumluluk almaktan uzak tutacaktır. Maden firmaları muğlak hükümlerle, ayrıntılı düzenlenmemiş yönetmeliklerle ruhsat hukuku ve para cezalarının keyfiyete bırakılmasından endişelidir. Hükümet madencilikte de “Kriz yok” demeye devam etmekte ama sektör ve çalışanlar hiç de öyle düşünmemektedir.

Bu teklif, madenlerde işsizliğe adanmıştır. Öyle bir teklif düşünün ki, maden firmaları karşı, maden mühendisleri odası karşı, TÜPRAŞ Genel Müdürü açıkça uyarıyor, sendikalar tepki veriyor. Madenlerde yerli üretimi etkileyecek, işsizliği tetikleyecek, petrol rafinerilerinin kapanmasına bile yol açacak bu hatalı teklif görüşülmeden derhal geri çekilmelidir.

Birbirinden farklı çıkarları olsa bile madencilikte, petrol endüstrisinde tüm kesimlerin aynı anda tepkisine neden olan bu teklif, Meclise sunulmadan sadece 2 gün önce sektör görüşüne açılmıştır. Bu, yangından mal kaçıran anlayışın, madencilikte ceza tedbirleriyle doğru yolu bulacağını sanan bu aksak görüşün derhal değişmesi gerekir.

Teklif, içerdiği cezalar, getirdiği yüksek bedellerle yanlış yoldan gitmektedir. Madencilikte sorun az ceza kesilmesinde değil, yerli üretimi teşvik edecek madencilik politikasının önünün açılmaması, madenciliğin yapılma, maden rezervlerinin kullanılma ve işletilme yöntemidir. Sorunu teknik nezaretçiye, mühendise ve yetkilendirilmiş tüzel kişiye yıkarak madenciliği ilerletemeyiz.

CHP olarak, 4 yıl önce Soma Komisyonu’nda savunduğumuz çizgiyi ve Haziran 2018 seçim bildirgemizdeki çevre ve enerji vizyonumuzu aynen koruyoruz. Kamunun kendisinin işletmiş olduğu madenlerde rodövans usulünün kaldırılması gerekirken, maden sahalarının parçalanmaması ve havza madenciliğine geçilmesi gerekirken bu teklif maden sahalarını daha fazla bölmek için yeni madde getirmiştir. Devlet kendi madenini kendi işletmeli, rodövans kalkmalı, işçi güvenliği sağlanmalı,ileri teknolojili arama zorunlu olmalıdır.

Maden mühendisini, teknik nezaretçiyi, yetkilendirilmiş tüzel kişiyi, maden işletmecisini yüksek para cezalarıyla, maden kapatmalarıyla tehdit eden bu teklif, madenciliği geliştirmek yerine madenciyi, mühendisi, işletmeciyi tehdit gibi cezalarla adeta maden kapatmaya zorlamaktadır. Madenciliğimizin ilerlemesi için ceza değil ileri teknolojiye dayalı madencilik, arama ve ruhsatlandırma süreçlerinin kolaylaştırılması, maden ruhsatı verme süreçlerinin siyasallaştırılmaması gerekir.
 

Yorumlar (0)