CHP'li Tanrıkulu: Kadın Cinayetleri Politiktir

CHP TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, kadın hak ihlalleri raporunu yayımladı.

Vekil Haberleri 25.11.2019, 09:40
CHP'li Tanrıkulu: Kadın Cinayetleri Politiktir

İşte O Rapor:

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, 2017 yılı itibarıyla 80 milyon 810 bin 525 kişi olan ülke nüfusu, 1 milyon 193 bin 357 kişilik artışla 2018 sonunda 82 milyon 3 bin 882 kişiye ulaştı. Erkek nüfusun oranı yüzde 50,2 (41 milyon 139 bin 980 kişi), kadın nüfusun oranı yüzde 49,8 (40 milyon 863 bin 902 kişi) oldu.

KADIN CİNAYETLERİ


Kadın mağduriyetlerinin en çok ölümle sonuçlananları kamuoyunda paylaşılmakta olup, ister günlük yaşantısında ister iş hayatında olsun darp, tecavüz, taciz, istismar, mobbing vb. pek çok zorluğa göğüs germek ve sindirmek zorunda olan kadınlar mevcuttur. 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2019’un Ocak-Ekim aylarında 383 kadın öldürüldü.
Kadın cinayetlerinin aylara göre dağılımı ise şöyle: Ocak 43, Şubat 31, Mart 27, Nisan 36, Mayıs 37, Haziran 40, Temmuz 31, Ağustos 49, Eylül 53, Ekim 36
Platformun raporlarına göre, Türkiye’de 2010 yılında 180, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un yürürlüğe girdiği ve İstanbul Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 2011 yılında 121, 2012 yılında 210, 2013 yılında 237, 2014 yılında 294, 2015 yılında 303, 2016 yılında 328, 2017 yılında 409, 2018 yılında 440 kadın öldürüldü.
    bianet’in 24 Kasım 2019 tarihli haberine göre ise 1 Ocak - 20 Kasım 2019 arasında erkekler, en az 302 kadını öldürdü, 532 kadına da şiddet uyguladı. Şiddet gören kadınlardan en az 12’sinin sağlık durumu basına “ağır” olarak yansıdı. 
bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre; erkekler aynı dönemde en az dört trans kadını öldürdü. 


SIĞINMA EVLERİ SAYISININ YETERSİZLİĞİ


Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün internet sitesine göre, Türkiye’de bakanlık, belediyeler ve STK’lara bağlı çalışan kadın konukevleri de dâhil olmak üzere toplam 3.444 kapasiteli 143 kadın konukevi bulunuyor.


KADIN İŞÇİLER


Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR), TÜİK’in Temmuz 2019 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması (15 Ekim 2019 tarihinde açıklandı) sonuçları ile SGK’nın Temmuz 2019 verilerine ilişkin değerlendirmesi şu verileri ortaya koyuyor: 
* DİSK-AR tarafından hesaplanan “geniş̧ tanımlı işsiz sayısı” Temmuz 2018’de 6 milyon 130 bin iken Temmuz 2019’da 1 milyon 54 bin artışla 7 milyon 364 bin oldu. Geniş̧ tanımlı işsizlik oranı Temmuz 2019’da yüzde 21 olarak hesaplandı.
* Temmuz 2018’de yüzde 14,3 olan mevsim etkisinden arındırılmamış “kadın işsizliği” 2,4 puan artarak Temmuz 2019’da yüzde 16,7 seviyesine yükseldi.
* “Tarım dışı genç kadın işsizliği” Temmuz 2018’e göre 8,9 puan artarak yüzde 32,3’ten yüzde 41,2’ye yükseldi. Böylece en yüksek işsizlik türü tarım dışı genç kadın işsizliği oldu.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, 2019’un ilk 10 ayında en az 100 kadın işçi hayatını kaybetti. 2018 yılında 119 kadın işçinin öldüğü açıklanmıştı.
Kadın iş cinayetlerinin neredeyse yarısı trafik ve servis kazaları sebebiyle yaşanıyor. Bu sebeple yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin ağırlıklı kısmı kamyon, traktör ya da minibüslerle tarlalara taşınan tarım işçisi kadınlar. Ezilme-göçük ve yüksekten düşme de kadın iş cinayetlerinin diğer başlıca nedenleri...
İSİG’in raporlarına göre, ölen kadın işçilerin çoğu sendikasız, en az yüzde 75’i ise kayıt dışı çalıştırılıyor. Kayıt dışı ölümlere ulaşmanın güçlüğü göz önüne alındığında hem kadın işçi ölümlerinin sayısının hem de ölümlerdeki kayıt dışı oranının çok daha yüksek olacağı görülüyor...
SGK istatistikleri özellikle kadın işçilere dair iş cinayeti, iş kazası ve meslek hastalıkları istatistikleri bakımından oldukça eksik. Özellikle mevsimlik tarım işçileri SGK verilerinde yer almıyor. Ücretsiz aile işçiliği, ev eksenli üretim, gündelikçilik, bakıcılık gibi kadın istihdamının yoğun olduğu alanlar da yine verilerde yer verilmeyen çalışma biçimleri. Devletin, kadınlar açısından en çok iş kazası yaşanan sektörleri, verilerin dışında tutması ise kadın emekçilerin emeklerinin “görünmez”liğini bilinçli bir politika ile hepten derinleştiriliyor...

SONUÇ


Türkiye’de tüm siyasi iktidarların “erkek egemen” ideolojiyi gerek mevzuat gerekse uygulama açısından desteklemesinin ve sorunları yok saymasının durumu ağırlaştırdığı bir gerçektir.
Kadınlar için hayatın hemen her alanında gücünü mevcut erkek egemen zihniyetten alan bir baskı, sindirme ve yıldırma anlayışı söz konusudur. Bu zihniyet, evde, iş yerinde, okulda kendini gösterdiği kadar hukuk düzenlemelerinde, devletin yetkili kurumlarında ve mahkemelerde de varlığını sürdürmektedir.
Hukuk kurallarının düzenlenmesinden, bu hukukun uygulanmasına (usul) kadar tüm süreç, erkek şiddetini mümkün kılan ve sonlanmasını önleyen bir mekanizma gibi görülebilir… 
Ceza hukukunun kadını her tür şiddetten koruyacak nitelikte olmaması, şiddet vakalarında etkili soruşturma yürütülmemesi, mahkemelerde erkek şiddetini ceza indirme ve erteleme yoluyla adeta “meşru” kılma yönündeki baskın tavır, şiddet gören kadınlara yönelik koruma tedbirlerinin ivedilikle ve usulüne uygun olarak hayata geçirilmemesi Türkiye’de kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırma konusundaki ısrarın ne denli zayıf olduğunu bizlere göstermektedir. 
Pek çok vakada rastlanan ve hatta ölümle sonuçlanan şiddet vakalarına zemin hazırlayan, erkek şiddetinin ilk elde karakollarda hafife alınıp çözümlenmeye çalışılması da (örneğin; şiddet gören kadını, şiddet uygulayan kocayla barıştırıp eve göndermek), Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ne kadar hafife alındığının; erkek şiddetinin ne denli normalleştirildiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ


* 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkili bir biçimde uygulanması…
* İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin etkili bir biçimde uygulanması…
* Kadın ve erkeğin eşit olduğu kavramının benimsenmesi ve uygulanması…
* Şiddet önlenememiş, tehdit ortaya çıkmış ise 6284 sayılı kanununa göre etkin korunma sağlanması…
* Bir kadın zarar görmüş ise etkin kovuşturma ve yargılama; cezasızlığa neden olan indirimlerin, tahliyelerin uygulanmaması…
* Kadınların geleceğe dönük olarak ekonomik ve sosyal açılardan güçlendirilmesi… 
* Hukuksal düzenlemelerin kesinlikle kadına yönelik her tür şiddeti ortadan kaldırır nitelikte olacak şekilde düzenlenmesi…
* Öğretmenlere, polislere, hakim-savcılara, sağlık görevlilerine kadar tüm kamu çalışanlarına Toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmesi…
* AİHM kararları esas alınarak “cezasızlık” kavramı, cezasızlık olgusunun yanlış uygulamalar yüzünden nasıl pekiştirildiği konusunda bilhassa kolluk güçlerine eğitim verilmesi…

 

Yorumlar (0)