CHP'li Özkoç: “Soylu Fethullahçı Terör Örgütü liderini korumaktadır''

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “15 Temmuz Darbe girişimini FETÖ yapmadı” şeklindeki sözlerine ilişkin, “Soylu Fethullahçı Terör Örgütü liderini korumaktadır. Soylu’nun bir an önce görevden uzaklaşması gerekir.

Vekil Haberleri 03.02.2021, 17:35 03.02.2021, 17:41
CHP'li Özkoç: “Soylu Fethullahçı Terör Örgütü liderini korumaktadır''

Soylu görevdeyken, Fethullahçı Terör Örgütü’nün siyasi ayağının ortaya çıkması mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.

Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu ile ilgili gerekçeli kararının bugün Resmi Gazete’de yayımlandığına işaret ederek, konuya ilişkin CHP Hukuktan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve CHP Aydın milletvekili Anayasa Komisyonu üyesi Bülent Tezcan ile birlikte Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.

Enis Berberoğlu’nun masum olduğunu ve milletvekilliğinin gaspedildiğini vurgulayan Özkoç, Anayasa Mahkemesi’nin de ikinci kez oybirliğiyle hak ihlali kararı verdiğini; “yeniden yargılama yapılması”, “mahkumiyet hükmünün infazdan durdurulması”, “hükümlü statüsüne son verilmesi” ve “yeniden yargılamada durma kararı verilmesine” hükmettiğini belirtti.

Özkoç özetle şunları söyledi:

“Meclis Başkanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu tür hak ihlalleri kararları aldığını, ancak onun bu ihlali nasıl düzeltileceği konusunda bir açıklama yapmadığını, ilgili makamların bunu yerine getirdiğini, fakat Anayasa Mahkemesi’nin kimlerin hak ihlali kararı uygulamasının zorunlu olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin bizzat karar alarak, taraflara bildirdiğini, bunun da kanun kararı olduğunu ifade etti. Böylece Anayasa Mahkemesi, hem HSK’ya hem de TBMM’ye, bunlar anayasal kurumlar oldukları için, bu kararı uygulayın diye gerekçesinde not düştü.”

Hak ihlali kararının bir an önce gereğinin yapılması gerektiğini ifade eden Özkoç, “Meclis Başkanı ‘Daha önceden de ifade ettiğim gibi Anayasa Mahkemesi kararlarını bütün kurumlar uygulamak zorundadır, 14. Ağır Ceza Mahkemesinin de tahmin ediyorum ki bu doğrultuda bir karar alacağı düşüncesindeyim dedi. Bu karar açıklandıktan sonra biz bu kararı TBMM Karma Komisyon’a göndereceğiz ve biz böylece görevimizi yerine getirmiş olacağız, fiilen de Enis Berberoğlu milletvekilliği görevine başlamış olacak” şeklinde konuştu.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TARTIŞMALARI

Anayasa değişikliği çalışmalarına değinen Özkoç, ülkenin gerçek gündeminin yoksulluk, işsizlik olduğunu, ancak AKP ve MHP’nin, gündemi değiştirme çabasıyla Anayasa değişikliğini tartışmaya açtıklarını kaydetti.

AKP iktidarı sürecinde Meclis’in ilk Anayasa değişikliği çalışmasını 19 Ekim 2011’de başlattığını, o dönem Meclis’te bulunan AKP, CHP, BDP ve MHP temsilcilerinin katılımıyla 25 ay süren bir çalışma yapıldığını hatırlatan Özkoç, AKP milletvekillerinin başkanlık sistemi dayatması nedeniyle 3 oturuma üst üste katılmadıklarını ve bu gerekçeyle çalışmanın noktalandığını söyledi.

İkinci Anayasa çalışmasının 2016’da oluşturulduğunu ve yine 4 siyasi partinin temsilcilerinin yer aldığını ifade eden Özkoç, özetle şöyle konuştu:

“Burada biz bu sefer 25 ay gibi bir sürece gerek yok. Kırmızı çizgilerimizi ifade edelim istedik. Birincisi anayasanın ilk 4 maddesi CHP’nin kırmızı çizgisidir dedik. İkincisi parlamenter sistem, CHP’nin kırmızı çizgisidir dedik. Bunun üzerine dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman, komisyonun çalışma şartları kalmamıştır diyerek, komisyonun çalışmalarını sonlandırmıştır.

İktidarın Anayasa’nın darbe hukukundan arındırmak gibi bir niyeti yok, onun niyeti sadece iktidarını perçinlemek. Bunu nereden anlıyoruz? 2010’da yaptıkları anayasa değişikliğinde, Fethullahçı Terör Örgütünün Lideri, ölüleri mezardan kaldırılıp oy kullandırın dedi, anayasa değişikliğinin kime yaradığı çok açıktı. FETÖ’nün 15 Temmuz’a giden darbe girişimi sürecini yaşamak zorunda kaldık.

2017’deki Anayasa değişikliğiyle de ucube bir sistem olan başkanlık sistemini getirildi. Bugün öğrenciler sokakta polis şiddetine maruz kalıyorsa, siyasetçiler sokaklarda sokak şiddetine maruz kalıyorsa, toplum trol şiddetine maruz kalıyorsa, tüm bunların nedeni, açlığın yoksulluğun enflasyonun nedeni; cumhurbaşkanlığı sistemidir. Onunla başbaşa kaldık.

Bu da gösteriyor ki İktidarın anayasadan beklentisi sadece kendi iktidarını perçinlemesidir.”

“SOYLU, GERÇEK BİR PROVOKATÖR”

Özkoç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun değerlendirmelerine ilişkin olarak da “Gerçekten bir provakatör, gerçek bir provakatör” ifadesini kullandı.

Özkoç, özetle şöyle konuştu:

“Daha önceden CHP’li il başkanlarının şehit cenazelerine katılmalarını engelleyin diyerek, Çubuk’taki lince kadar bir provokatörlük örneği göstermişti, şimdi de rektörlerin seçimle gelmesi kötüydü, cumhurbaşkanı buna el attı ve 2016’da çıkan cumhurbaşkanlığı kararıyla artık rektörler bir kişinin iki dudağı arasında atanıyor, doğru olan bu, deme cürretini gösteriyor.

Bu kişi, kendi işini yapmalıdır. Çocuklara şiddet uygulamayı bırakıp, gerçek teröristlerle uğraşmalıdır. Ama İçişleri Bakanı Soylu böyle mi davranıyor? Hayır. Daha önceden de Fethullahçı Terör Örgütü Lideri Fethullah Gülen ile ilgili övgüler düzen, onu metheden bu zihniyet, şimdi de kalkıyor diyor ki ‘Bu darbeyi Fethullah mı yaptı sanıyorsunuz’ diyor. Şimdi Fethullahçı Terör Örgütünün siyasi ayağının neden ortaya çıkmadığı çok net anlaşılıyor.

İçişleri Bakanı bir terör örgütü olan FETÖ’nün 15 Temmuz kalkışmasının müsebbibinin Fethullah olmadığını ifade ediyor. Kastı Amerika var arkasında diyor. Ama böylece Fethullah’ı gerçekten suçlu olmadığı imajını bilinçaltına sokuyor. Böylece ne yapmaya çalışıyor Fethullahçı Terör Örgütü’nün siyasi ayağının üstünün örtülmesine çalışıyor, çünkü o siyasi ayağın temsilcilerinden bir tanesi de kendisidir. Terör Örgütü liderini övmek, terörü gerçekleştiren, kalkışmayı yapan kişin işlediği suçun hüviyetini ortadan kaldırıp başka bir yeri işaret etmek, tam da budur. Soylu, Fethullahçı Terör örgütü liderini korumaktadır.

Onun için Soylu’nun bir an önce görevden uzaklaşması gerekir. Devletin bunu görüyor olması gerekir. Soylu görevdeyken, Fethullahçı Terör Örgütü’nün siyasi ayağının ortaya çıkması mümkün değildir. Eğer Soylu Amerika’yı işaret ediyorsa o zaman gereğini yapsaydınız. ABD Başkanı Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret ettiği zaman, önününüzü ilikleyip onun karşısına mektup cebinizde çıkmasaydınız. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu korusaydınız. İçişleri Bakanı olarak sen görev yaparken yargılanma süreci devam eden papazı, Trump’ın iki sözüyle özel jete bindirip Amerika’ya göndermeseydiniz.

Eğer böyle bir bilgin varsa kamuoyuyla açık açık paylaşmak zorundasın. Paylaşabilir mi? Hayır. Neden böyle davranıyor? FETÖ’nün siyasi ayağını korumak, üzerini örtmek için yapıyor. Kimi koruyor bu vesileyle? FETÖ liderini ve mensuplarını koruyor. Onun için Soylu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilere şiddet uygulamasını anlamak gerekiyor. Ekonomik sorunların tartışılması gerekirken, 2016’da Cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkan rektörlerin atanmasının Cumhurbaşkanlığına devredilmesi bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde liyakat sahibi olmayan, dürüst de olmayan, ahlaklı da olmayan bir kişinin rektör atanması noktasına varmıştır.”

Rektör atanan Melih Bulu’nun bir gazete röportajında, akademisyenlerin oylarıyla rektör seçimi gibi bir sistemin dünyada bulunmadığını söylediğini belirten Özkoç, ABD ve Avrupa ülkelerinde rektörlerin seçimle belirlendiğini örnekleriyle aktardı ve “Bu kişi yalancıdır. Yalan söyleyen bir kişinin o makamda oturması, kesinlikle doğru değildi” dedi.

Bulu’nun sözlerinden hareketle, “hayalimdeki makamdı ben bu makama geldim, doğrudur yanlıştır, haklıdır haksızdır, beni ilgilendirmiyor, ben makamı terketmeyeceğim” zihniyetinde olduğunu ifade eden Özkoç, istifası gerektiği görüşünü yineledi.

Gençler üzerindeki baskının Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir beyin göçü yarattığını belirten Özkoç, “Gençlerimiz artık bu ülkede kalmak istemiyor, yurtdışında eğitim görenlerin yüzde 77’si Türkiye’ye dönmek istemiyor. Bu acı değil mi, bu bir beka sorunu değil mi? Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini bu noktaya getirirseniz, yarın o öğrenciler de geleceklerini Türkiye’de aramazlar, yüzlerini yurtdışına çevirirler” şeklinde konuştu.

Özkoç, “Bizi, 82 darbe anayasıyla getirilen YÖK’ün uygulamalarının da gerisine götüren anlayışı reddediyoruz. Türkiye’nin seçimlere gitmesini ve bu diktatör anlayışın, bu faşizan içişleri anlayışının bir an önce halkımız tarafından seçimlere giderek, durdurulmasını istiyoruz” dedi.

“TÜRKİYE’NİN TEK GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİ’DİR”

Özkoç, bugün Türkiye’nin tek gerçek gündeminin ekonomi olduğunu belirterek, Ocak ayı enflasyonunun yüzde 14,9 olarak açıklandığına dikkat çekti.

Üst üste gelen zamların vatandaşın belini büktüğünü dile getiren Özkoç, “Yılın ilk günü yüzde 6 elektrik zammıyla uyandık. Sadece bir ay içerisinde doğalgaza iki kere zam geldi. Otoyol ve köprü geçiş ücretleri, yüzde 25 zamlandı. Deprem vergisi diye bildiğimiz özel iletişim vergisi yüzde 7,5’tan yüzde 10’a çıkarıldı. İnsanlarımız dükkanlarını açamıyor, çocuklarımız okullarına gidemiyor, çiftçilerimiz üretemiyor, …bir an önce bunlara çare bulunması gerekiyor. Anlaşılıyor ki bu iktidar, kendisini düşünmekten başka bir şey yapmayacak. Eğer iktidar anayasa diyorsa, herkes, bütün ülke, kulaklarını diksin anlayın ki bu iktidardan toplum desteğini çekmiştir, acaba biz kendimizi kurtaracak hangi anayasal düzenlemeler getireceğiz diye bir zihniyet içindedirler. Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor, insanlarımız feryat içerisindeler. Bu feryat, sokak şiddetiyle susturulmaya çalışılıyor, trol şiddetiyle susturulmaya çalışılıyor, bu feryat polis şiddetiyle susturulmaya çalışılıyor, bu feryat iktidarın uyguladığı şiddetlerle sindirilmeye ve susturulmaya çalışılıyor. O yüzden bizim bu feryadı daha fazla yükseltmemiz, birlikte hareket etmemiz ve bu ucube sistem olan cumhurbaşkanlığı sisteminin bir an önce ortadan kaldırılması için sandık başına gitmemiz gerekiyor.”

Yorumlar (0)