CHP'DEN 28 NİSAN 2019 İŞ GÜVENLİĞİ İŞ CİNAYETLERİ İHLALLERİ RAPORU

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili İstanbul Milletvekili Av. Dr. M. Sezgin TANRIKULU,1914 yılında Kanada'da iş güvenliğine ilişkin bir kurum kuruldu. 70 yıl sonra 1984'te Kanada Kamu Çalışanları Sendikası bugünü kutlamaya başladı.

Vekil Haberleri 28.04.2019, 09:00 28.04.2019, 10:47
CHP'DEN 28 NİSAN  2019 İŞ GÜVENLİĞİ İŞ CİNAYETLERİ İHLALLERİ RAPORU

İşçi sağlığı ve iş güvenliği bütün çalışanları ilgilendiren, çalışma yaşamının en temel unsurlarından biridir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin göstergeler, temel insan hakları, çalışma yaşamı ve ülkelerin gelişmişliklerine ilişkin önemli göstergeler sunmaktadır. Ancak SGK ve diğer resmi istatistikler göstermektedir ki, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliğine gereken önem verilmemekte; yasa, yönetmelik ve uygulamalarda yetersiz kalınmaktadır. Gerek işveren kesimi, gerekse kamu işvereni konumundaki devlet, neoliberal ekonomik politikaların da etkisiyle konuya gereken özeni göstermemektedir.

Dünyadaki Gelişmeler

Çalışma yaşamındaki gelişmelerin yarattığı sorunların çözümü için yapılan çalışmalar işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gelişiminde de temel unsurlar olmuştur. Yapılan işle sağlık arasında ilişki kurmanın tarihçesi oldukça eski çağlara dayanmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği olarak tanımlanabilecek çalışmalar ilk olarak eski Roma’da gözlenmiştir. Bu dönemde birçok bilim insanı bugün bile geçerli sayılabilecek çalışanların sağlık ve güvenliğine yönelik öneri ve savlar ileri sürmüşlerdir. Bunlardan ünlü tarihçi Herodot ilk kez çalışanların verimli olabilmesi için yüksek enerjili besinlerle beslenmeleri gerektiğine değinmiştir.

On dokuzuncu yüzyıldan itibaren sanayi devriminin yarattığı olumsuz çalışma koşullarının düzeltilmesinin sağlanması amacıyla sendikalar, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yasaların hazırlanması ve yaptırımlar uygulanması konusunda çeşitli etkinliklerde bulunmuşlardır. Daha on sekizinci yüzyılda Avrupa’da gelişmeye başlayan sosyal güvenlik ilkeleri on dokuzuncu yüzyılda yaygınlaşmış, çeşitli sigorta kurumları kurulmuş ve iş kazaları ile meslek hastalıkları sigortası uygulanmaya başlanmıştır. Dünyadaki meslek hastalıkları ve iş kazalarının önlenmesine yönelik çalışmalarda sendikaların katkıları yanında, 1919 yılında faaliyetine başlayan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Milletler Cemiyeti”ne bağlı olarak bu konuda önemli çalışmalar yapmış ve 1946 yılında Birleşmiş Milletler ile imzaladığı anlaşma sonucu bir uzmanlık kuruluşu durumuna gelmiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) en önemli çalışma alanlarından biri çalışma yaşamı ve sosyal koşullarla ilgili uluslararası standartları oluşturmaktır. Bugüne kadar oluşturduğu çok sayıda uluslararası sözleşme ve tavsiye kararlarının özellikle 70 tanesi işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgilidir. Uluslararası sözleşmeler onaylayan ve taraf olan devletler açısından bağlayıcıdır ve sözleşmeyle tanınan hakların yerine getirilmesi gerekmektedir.

Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve dünyada ilk sıralarda; ölümlü iş kazalarında ise Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer almaktadır. Küreselleşme ve neoliberal ekonomi politikaları sonucunda iş güvencesinin azalması, esnek çalışma biçimleri, çalışma koşullarının ağırlaşması; özelleştirme, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırmanın yaygınlaşması; sosyal güvenlik ve güvenceden yoksun kayıt dışı işçilik ve çocuk işçi çalıştırma, iş kazalarını artıran nedenler arasındadır.

Türkiye’deki Gelişmeler

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de işçi sağlığı ve iş güvenliğinin tarihsel gelişimi çalışma yaşamındaki gelişmelere bağlı olarak benzer aşamalardan geçmiştir. Meslek hastalıklarının ve iş kazalarının önemli bir sorun olarak gündeme gelmesi sanayileşmenin gelişimi ile yoğunluk kazanmıştır. Sorunların yoğunluğuna ve toplumsal tepkilere bağlı olarak da çözüm önerileri üretilmesi ve yaşama geçirilmesine yönelik çalışmalar işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki etkinliklere ivme kazandırmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda kömür üretimi dışında tersane, baruthane, top arabası, fişekhane, dökümhane gibi askeri amaçlı işyerleriyle dokuma fabrikalarının ağırlık taşıdığı görülmüştür. Osmanlı İmparatorluğu’nda küçük zanaat ve atölye üretimine dayanan işyerleri sanayi devrimi öncesi oldukça yaygındır. Bu işyerlerinde usta, kalfa ve çırak olarak ücretle çalışanlarla işverenler arasındaki ilişkileri ve çalışma koşullarını “lonca”ların kuralları ve gelenekler belirlemiştir. Bunun dışında ülkede iş yaşamı Mecelle tarafından düzenlenmiştir.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, 2018 yılında en az 1923 işçinin can verdiğini bildirdi. “Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz?” denilen İSİG raporunda, AKP’nin iktidar yılları boyunca iş cinayetlerinde yaklaşık 22 bin 500 işçinin yaşamını yitirdiği bildirildi.

İSİG Meclisi, 2018 yılı iş cinayeti raporunu açıkladı. Buna göre 2018 yılında Türkiye’nin 81 ilinde 119’u kadın, 1804’ü erkek olmak üzere 1923 işçi yaşamını yitirdi. 14 yaş ve altı 23, 15-17 yaş arası 44 olmak üzere 67 çocuk işçi yaşamını yitirdi.

Meslek hastalığı nedeniyle 10 iş cinayeti (6 çiftçi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, 1 kot kumlama işçisi silikozis, 1 maden işçisi silikozis, 1 inşaat işçisi sıtma ve 1 tarım işçisi kuduz) yaşandığı ortaya çıkmıştır, “Bu durum Türkiye’de meslek hastalıklarının görünmez kılındığının bir kanıtıdır da. Oysa ILO ve WHO verilerine göre 1 iş kazası sonucu ölüm karşılığında yaklaşık 6 meslek hastalığı sonucu ölüm olmaktadır.

İşçi Ölümleri

İş güvenliği ve sağlığı konusu dünya çapında bir sorun olmaya devam ediyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) verilerine göre dünyada her yıl 3,2 milyondan fazla insan, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Dahası, her yıl 160 milyon yeni meslek hastalığı vakası ve 300 milyon ölümcül olmayan iş kazası vakası bildiriliyor.

Meslek Hastalıkları

İş kazalarında ölüm istatistikleri, ani gelişen iş kazalarında ölenleri kapsamaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre, her yıl tespit edilen 1 ani ölüme karşılık 6 meslek hastalığı sonucu ölüm yaşanmakta. Türkiye’de uzun süredir faaliyet gösteren bir kurum olan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, Türkiye’deki işçi ölümlerinin rekor sayıya ulaştığı 2017 yılında ölen 2.006 işçiye karşılık 12 bin işçinin işle ilgili hastalıklardan dolayı ölmüş olabileceğini dile getiriyor.

Türkiye’de İşçi Ölümleri

Türkiye’de iş kazalarına bağlı ölüm verileri internet üzerinden çeşitli resmi kurumlar aracılığı ile paylaşılıyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) bunlardan birkaçı.

2018’in İlk 11 Ayında En Az 105 Kadın Çalışırken Öldü

İş cinayetlerinde bu yıl pek çok kadın işçi çalışırken hayatını kaybetti. Aynı zamanda iş çıkışlarında şiddet gördüğü yakınları tarafından öldürülen kadınlar da var. Yaşanan iş cinayetlerinde, kadın işçinin işyerinde ya da iş yolunda bir erkeğin şiddeti sonucu ölümlerindeki artış oldukça dikkat çekici. Bu yıl en az 7 kadın işyerindeki ya da işyerine dışarıdan gelen bir erkek tarafından katledilmesi ya da cinsel ve fiziki şiddet görmesi sonucu yaşamını kaybetti örneğin. Bu durum işyerlerinin kadınlar bakımından ne kadar güvensiz olduğunu göstermeye yetiyor aslında. Bu ölümler, kadın cinayetleri ve iş cinayetlerine yönelik cezasızlık politikasının toplamının da bir sonucudur

2018 Yılı İşçi Cinayetleri Dağılım Oranları

2018’de En Çok Ölüm İnşaat ve Tarım Sektöründe

İSİG’in yayınladığı Ağustos 2018 raporuna göre; Türkiye’de 2018 yılının ilk sekiz ayında en az 1.290 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Yarı yılda yayınladıkları raporda ise ilk altı aylık süreçte hayatını kaybeden işçilerin işkollarına, yaşa, ölüm nedenine ve şehirlere göre dağılımı aşağıda görüldüğü şekildedir. Raporlara göre en çok ölümün inşaat ve tarım sektörlerinde gerçekleşiyor. Ölümlerin en fazla meydana geldiği şehir ise İstanbul.

Eurostat istatistikleri ile SGK istatistikleri birleştirildiğinde Türkiye’nin iş kazası sonucu ölümlerde Avrupa’da birinci sırada olduğu görülmektedir. 2016 yılında yaşanan iş kazalarının faaliyet gruplarına göre dağılımında makine ve teçhizat hariç fabrikasyon metal ürünleri imalatı birinci, bina inşaatı ikinci, özel inşaat faaliyetleri üçüncü sırada yer almaktadır. Birbiri ile ilişkili faaliyet gruplarının birleştirilmesi durumunda bina inşaatı, özel inşaat faaliyetleri, bina dışı inşaat faaliyetlerini kapsayan inşaat sektörü 44 bin 552 kaza ile birinci sıradadır. Fabrik metal ürünler ile ana metal sanayi 33 bin 697 kaza ile ikinci sıradadır. Gıda ürünleri imalatı ile yiyecek ve içecek hizmeti faaliyetleri 26 bin 977 kaza ile üçüncü; kara taşımacılığı ve boru hattı taşımacılığı ile taşımacılık için depolama ve destekleyici faaliyetleri 16 bin 742 kaza ile dördüncü sırada yer almaktadır.

İş kazaları ve meslek hastalıkları, gelişmekte olan ülkelerin gayri safi yurt içi hâsılalarının yüzde 4’ü tutarında ekonomik kayba yol açmaktadır. Buna göre ülkemizin iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin 2016’da 103 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir.

İş Kazalarının En Fazla Olduğu İller

İş kazalarında 2013 yılında 2012 yılına göre, daha önce değindiğimiz üzere yüzde 291 oranında artış olduğu ve 14 il’e 17 yeni il eklenerek 31 il’e çıktığı, 2014’te iş kazalarında 2013’e göre yüzde 15,66 oranında artış sürdüğü ve 1.000’den fazla iş kazasının yaşandığı il sayısı yine 31 il olduğu; 2015’te de 2014’e göre yüzde 10,91 oranında artış sürmüştür. Söz konusu verilere göre, 2012-2016 yıllarında genel olarak iş kazası sayılarında sürekli ve önemli artışlar görülmektedir. 2012 yılı iş kazası sayısı 74.871; 2013 yılı iş kazası sayısı ise 191.389’dur ve 2013’te 2012’ye göre yüzde 291 oranında artış olmuştur. 2014 yılı iş kazası sayısı 221.366’dır ve 2013’e göre yüzde 15,66 oranında artmıştır. 2015 yılı iş kazası sayısı 241.547’dir ve 2014’e göre yüzde 10,91 oranında artmıştır. 2016 yılı iş kazası sayısı 286 bin 68’dir ve 2015’e göre yüzde 11,8 oranında artmıştır. 2012’ye göre ise 2016’da yaşanan iş kazaları yüzde 382 oranında artmıştır.

Dünyada İş Kazalarına Bağlı Ölüm Oranları

İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili projeler ve araştırmalar yürüten Uluslararası Çalışma Örgütü, birçok ülkenin iş kazasına bağlı ölüm oranı verilerini internet sitelerinin istatistikler bölümü üzerinden yayınlıyor. İş kazaları sonucu hayatını kaybeden kişi oranının 2015 yılına kadar İsveç, Almanya gibi ülkelerde 100.000’de 0,7-1 gibi oranlara indiği gözlemlenmekte. Türkiye ise bu tarihte 6,9 oranı ile hala dünyanın en yüksek ölüm oranlarından birine sahip olduğu görülmektedir.

Son dönemde yaşadıkları mahallelerde çok sayıda saldırılara maruz kalan Suriyelilere karşı gelişen tepkilerin ele alındığı panelde, sınıf içi rekabetin nesnesi haline gelen Suriyeli işçilerin hâlihazırda Türkiyeli sermayedarların hizmetindeki en geniş yedek işgücünü oluşturduğu vurgulanabilir.

Göçmen İşçiler

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisinin ve Birleşik Metal İş sendikasının raporlarına göre inşaat, tarım ve tekstil sektöründe en uzun sürelerle, en ucuza ve kayıt dışı çalışanlar Suriyelileri, Afgan işçiler takip ediyor. Yapılan saha çalışmaları kayıt dışı, güvencesiz ve neredeyse yarı ücretle çalışmaya zorlanan Suriyeli işgücünün, Çukurova gibi bölgelerde özellikle de mevsimlik çalışan Kürt işçilerin yerini almaya başladığını, en fazla vasıfsız işgücüne gereksinen sektörlerde Suriyeli işçilerin başat hale geldiğini gösteriyor.

Göçmen işgücünün bu nitelikleri nedeniyle Türkiye kapitalizmi açısından vazgeçilmez olduğunu ve artık yerleşik düzene geçmiş, “Türkiyeli” olmuş bu işçilerin de Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak sınıfın içinde örgütlenmesi gerektiğini belirtebiliriz. Bugüne kadar ağırlıklı olarak mültecilik ve göçmenlik statüsüyle ilişkili hak ihlalleriyle gündeme gelen ve dolayısıyla sivil toplum kuruluşlarının projeksiyonlarından yansıyan Suriyeli işçilerin devletin bir entegrasyon politikası geliştirmediği koşullarda sınıf örgütlerinin ve siyasi partilerin kadrajına girmek zorunda olduğunu, örgütlenme için gerekirse Arapça dahi öğrenilebileceğini vurguladılar.

Çocuk İşçiler :

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 28’ini oluşturan çocukların, aynı dönemde işgücüne katılım oranının yüzde 21,1’e yükseldiğini duyurdu.

TÜİK’te yer alan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2018'de, 82 milyon 3 bin 882 olan Türkiye nüfusunun 22 milyon 920 bin 422’sini (yüzde 28'ini) çocuk nüfus oluşturdu.

Her Beş Çocuktan Biri Çalışıyor

Verilere göre hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre de 2017 yılında 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 20.3 düzeyinden 2018 yılında yüzde 21.1’e yükseldi. Buna göre bu yaş aralığındaki her beş çocuktan biri çalışıyor.

Ücretsiz işçi ya da ucuz işgücü olarak en çok sömürülen kesim olan çocukların işgücüne katılma oranlarına cinsiyet bazında bakıldığında 2017 yılında işgücüne katılma oranı erkek çocuklarında yüzde 28,5 iken, aynı oran kız çocuklarında yüzde 11,8 oldu. Bu oran, 2018 yılında erkek çocuklarında yüzde 30, kız çocuklarında değişmeyerek yüzde 11,8 oldu.

Çocuk Nüfusu Oranı Yüzde 28'e Geriledi

TÜİK verileri, Birleşmiş Milletler tanımına göre 0-17 yaş grubunu içeren çocuk nüfusun, 1970 yılında Türkiye'de toplam nüfusun yüzde 48,5'ini oluştururken bu oranın 1990 yılında yüzde 41,8 ve 2018 yılında da yüzde 28 olduğunu ortaya koydu. Nüfus projeksiyonlarına göre, çocuk nüfus oranının 2040 yılında yüzde 23.3, 2060 yılında yüzde 20.4 ve 2080 yılında yüzde 19 olacağı öngörüldü.

Kadın İşçiler

Kadın emekçiler bu yılı, krizin derinleşmesiyle artan ekonomik sorunlarla, diğer yandan gericileşme ve muhazafakarlaşmanın etkilerinin işyerinde ve diğer alanlarda derinleştiği koşullarda geçirdi. Bir yandan yüksek kadın işsizliği, diğer yandan istihdam edilen kadınlar bakımından işsizlik tehdidi, ayrımcılık, eşitsizlik, mobbing, güvencesiz ve geçici istihdamın yaygınlaştığı bir yıl oldu 2018 kadın emekçiler bakımından.

İşçi Açısından

İş kazalarının sonuçlarından en önemlisi tartışmasız çalışan insanın yaşamını yitirmesidir. Kuşkusuz insan yaşamının değerini ölçmek ve maliyetini değerlendirmek olanaklı değildir. İş kazalarının işçi açısından maliyetinin önemi açık olarak ortaya çıkmakta ve en büyük bedeli işçi ödemektedir. İş kazasına uğrayan 127 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği işçi yaşamını yitirmese bile beden ve ruh sağlığında önemli kayıplar oluşabilmektedir. İş kazası sonucu çalışamayacak durumda sakat kalan veya çalışma gücü azalan işçiyi bu kez başka önemli sorun olan işsizlik beklemektedir. İş kazasına uğrayan işçi eğer sosyal güvenlik kapsamında ise geçici ya da sürekli iş göremezlik ödeneği almaya hak kazanmaktadır. Ancak, sürekli iş göremez duruma düştüğünde gelir yaratma yeteneği azalacak, rehabilitasyon sonrası daha düşük gelir getiren bir işte çalışmak zorunda kalacaktır. İş kazasına uğrayan işçi sosyal güvenlik kapsamında değilse ya da iş kazası ölümle sonuçlanmışsa yukarıdaki olasılık da ortadan kalkmaktadır. TÜİK verilerine göre ülkemizde çalışanların yarıya yakınının herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadığı ve ölümle sonuçlanan iş kazalarının büyük oranlara ulaştığı düşünüldüğünde konunun önemi ve iş kazalarının işçiler açısından “maliyeti”nin boyutları daha iyi kavranacaktır.

İş Kazalarının Nedenleri

İşyerindeki çeşitli fiziksel ve kimyasal etmenler ile mekanik ve ergonomik etmenler çalışan insan üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere yol açmaktadır. Doğrudan etkiler sonucunda zehirlenme, meslek hastalığı gibi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. İşyerindeki olumsuz çalışma koşullarının dolaylı etkileri ise iş kazaları şeklinde kendini göstermektedir. İş kazalarının oluşmasında üretim teknolojisi, üretim araçları, çevre koşullarının yanında sosyolojik, psikolojik, fizyolojik birçok etken rol oynamaktadır. Ancak, iş kazalarının oluşmasına neden olan etkenlerin tümü temel iki etkene indirgenebilir. Bunlar işyerlerindeki güvensiz durumlar ile güvensiz davranışlardır.

Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Algısı Zayıf Yönler

 Kurum ve kuruluş temsilcilerinden kendileri için belirttikleri zayıf yönler aşağıda önem sırasına göre listelenmiştir. Parantez içindeki değerler katılımcılar tarafından verilen önceliklendirilme değerleridir. Bir görüşün öncelik değeri almaması önemsiz olduğu anlamında değildir. Sadece uygulamacılar açısından önceliğinin daha az olduğu şeklinde düşünülmelidir.

Özellik                                                                                                                            Puanı

İş sağlığı ve güvenliği kültürünün toplumda istenen düzeyde olmaması                            6

İş sağlığı ve güvenliği konusundaki eğitim ve bilgi eksikliği                                                5

İş sağlığı ve güvenliği konusunda kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon

eksikliği                                                                                                                                 5

Mevzuatta ertelemelerin olması                                                                                           3

İşverenlerin ve çalışanların iş sağlığı ve güvenliğinin gerekliliğine olan eksik inancı         3

İş sağlığı ve güvenliği açısından elde yeterli ve doğru verilerin olmaması                         3

İş güvenliği uzmanlarının (iş güvenliği profesyonelleri) iş güvencesinin zayıf olması        3

Mevzuat gereği oluşturulması gereken kurulların etkin işlememesi                                   2

Sektörel ayrımın yapılmaması                                                                                             1

Yatırım maliyetleri (iş sağlığı ve güvenliği için)                                                                    1

Mesleki eğitimlerin yetersizliği                                                                                             1

İş yerlerindeki iş sağlığı ve güvenliği yönetim sisteminin oluşturulmaması                        1

İş sağlığı ve güvenliği konusunda sektörel rehberin olmaması                                           1

Standartlara uygun iş ekipmanları yerli üreticilerinin yetersizliği                                         0

Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Algısı Açısından Tehdit Eden Yönleri

Tehditler Kurum ve kuruluş temsilcilerinden kendileri için belirttikleri tehditler aşağıda önem sırasına göre listelenmiştir. Parantez içindeki değerler katılımcılar tarafından verilen önceliklendirilme değerleridir. Bir görüşün öncelik değeri almaması önemsiz olduğu anlamında değildir. Sadece uygulamacılar açısından önceliğinin daha az olduğu şeklinde düşünülmelidir.

                                                                                                                                             

Özellik                                                                                                 

  Öncelik Puanı

İş sağlığı ve güvenliği konusundaki verilerde eksikliğin olması                                          7

İş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin iş güvencesinin olmaması                                  4

Kayıt dışı istihdam                                                                                                                4

Taşeronlaşma çalışmalarının olması                                                                                   4

İş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinin iş kazaları sonrasındaki yargı süreçleri              2

Yeni teknolojik ürün ekipmanları için nitelikli işgücü eksikliği                                              2

İdari yaptırımların tutarsızlığı                                                                                               2

Üniversitelerde tüm fakültelerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda müfredatların

buna yönelik derslerin olmaması                                                                                         1

Meslek hastalıkları konusunda verilerin yokluğu                                                                 1

Genç insan kaynağına istihdam sağlanamaması                                                                0

Yorumlar (0)