Selin Sayek Böke:15 Temmuz'da bomba yağdıranlar 'Hayır' diyenler değil, bilerek devlete ve orduya yerleştirilen hainlerdir

"15 Temmuz'da Meclis'in bu milletin üzerine bomba yağdıranlar, bugün milletin hayrında birleşenler değildir. Bizzat bugün 'Hayır' diyenleri darbecilikle suçlayanlar bilerek isteyerek devlete ve orduya yerleştirdikleri hainlerdir.

SİYASET 06.03.2017, 19:22 06.03.2017, 19:22
Selin Sayek Böke:15 Temmuz'da bomba yağdıranlar 'Hayır' diyenler değil, bilerek devlete ve orduya yerleştirilen hainlerdir

 

CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "15 Temmuz gecesi şehit olanlar 'evet'çiydi, evetçi. F-16'larla bomba yağdıranlar bugünün 'hayır'cıları" sözlerine yönelik "15 Temmuz'da bomba yağdıranlar 'Hayır' diyenler değil, bilerek devlete ve orduya yerleştirilen hainlerdir " yorumunu yaptı.

 

İşte Böke'nin açıklamalarından satır başları:

 

 

TÜRKİYE’DE KADININ ÖZGÜRLEŞMESİ İÇİN, ÖNCELİKLE BU SİYASİ ZİHNİYETİN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR


İki gün sonra ‘8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayacağız. Tabi kutlama denebilirse. Ne yazık ki, biz kadınlar için bir Kadınlar Gününe daha hep beraber Türkiye’deki milyonlarca kadın çok zor ve ağırlaşan koşullarda giriyoruz. Türkiye’de kadın olmak zor, Türkiye’de kadın olmak ne yazık ki, hayatın her alanında ve hala var olmak için mücadele etmeyi gerektiriyor. Ekonomik hayatta var olabilmek için, toplumda özgür bir birey olarak varlığınızı gösterebilmeniz için ve doğrudan kadın olmaktan kaynaklı ayrımcılıkla, eşitsizlikle, şiddetle başa çıkmak için bir mücadele vermek gerekiyor. 



Bakın, bugün Türkiye’de kadın olmak nasıl diye sorarsanız istatistikler biz kadınların yaşadığı günlük gerçeği maalesef çok somut bir biçimde ortaya koyuyor. Her şeyden önce Türkiye’de kadın olmak demek her alanda, hayatın her alanında eşitsizliğe maruz kalmak demek. Türkiye 144 ülke arasında eşitsizliğin en çok yaşandığı ülkeler arasında 15. sırada. Yani eşitliğe bakıldığında 129 ülke Türkiye’den daha iyi durumda. Türkiye’de kadın olmak demek, ekonomik özgürlüğe sahip olmamak demek. Kadının ekonomiye katılımında Türkiye 144 ülke arasında 129. sırada. Türkiye’de kadın olmak demek hala eğitime erişmek için, okuyabilmek için mücadele etmekanlamına geliyor. Kadının eğitime erişiminde Türkiye 144 ülke arasında 109. sırada. Türkiye’de kadın olmak demek, siyasette ses bulabilmek ve ses olabilmek için zorlu bir mücadele vermek demek. Kadının siyasete katılımında Türkiye 144 ülke arasında 113. sırada. Yine Türkiye’de kadın olmak demek, her an can korkusuyla, her an evinizin içinde dahi şiddete maruz kalma tehdidiyle yaşamak demek. Türkiye’de her iki kadından birisi aile içi şiddet yaşıyor. 





Bu ortaya konan rakamlar tesadüf değiller. Bu ortaya konan rakamlar geleneğimizden veya kültürümüzden kaynaklı değiller. Bu ortaya çıkan acımasız gerçek, değiştirilemez bir kader hiç değil. Çünkü bu ortaya çıkan ayrımcı ve eşit olmayan tablo, esasında kullanılıyor olan siyasi tercihlerden kaynaklanıyor. İktidarda olanların kadına, insana dair bakış açısından ve bu bakış açısını politikalarla hayatımıza yansıtmalarından kaynaklanıyor. Eğer bu durumu düzelteceksek önce dürüstlükle bu durumun nereden kaynaklandığını tespit etmemiz gerekiyor. 

 



Şimdi eğer siz yaptığınız bütün düzenlemelerle, bütün politikalarla iş gücünde kadın ve erkeği birbirinden ayrı kılacak unsurları koyarsanız, o zaman işveren kadını değil erkeği tercih eder hale gelir. O zaman da Türkiye’de kadının hala ekonomik özgürlüğünün olmamasından siz sorumlu olursunuz. “Kadını insan olarak göreceğiz” demek bu sorunu çözmez. Eğer siz ısrarla “Kadınla erkek eşit değildir” derseniz ve “Asla da eşit olamaz” diye bunu bastırarak devam ettirirseniz o zaman Türkiye’de kadın – erkek eşitsizliğinden siz sorumlu olursunuz. “Kadınlar bizim için değerlidir” demek bu sorunu çözmez. Eğer siz hala yıllardır yapılan bütün taleplere rağmen, sayısız yasa teklifine, kadın derneklerinin inanılmaz çabalarına rağmen, kadın cinayetlerinde tahrik indirimi yaparsanız kadına şiddetten siz sorumlu olursunuz. “Kadınlar bizim için korunacak çiçektir” demek sizi bu sorumluluktan asla kurtarmaz. 




Türkiye’de kadının özgürleşmesi için, Türkiye’de kadınların refaha erişmesi için, Türkiye’de 8 Martların gerçekten kutlanabilmesi için, öncelikle bu siyasi zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kadını özgür ve eşit bir birey gibi gören bir siyasetin ve o siyasetin uygulamalarının merkeze yerleştirilmesi gerekiyor. 

 




“HAYIR” DALGA DALGA BÜYÜYOR

2,5 yıldır yaşanıyor olan fiili başkanlık dönemi en çok kadını yok saydı. 433 bin kadın bu 2,5 yıl içerisinde fiili başkanlık hırsı sebebiyle işsiz kaldı. Kadına şiddet yine bu son 2,5 yıl içerisinde şiddetlendi, arttı. Şimdi işte buna “Hayır” deme zamanı. Şimdi düzeni değiştirmek için, bu siyasete bir itiraz, bir ikazda bulunmak için bir fırsatımız var. Biz kadınlar bunu mutlaka başaracağız. Türkiye’nin 16 Nisan’da “Hayır”la başlayacak yeni demokrasi yolculuğunda, kadınlar mutlaka bu yolculuğu inşa eden ve bu yolculuğun eşit paydaşı olacaklar. 





15 TEMMUZ’DA BOMBA YAĞDIRANLAR, BUGÜN TÜRKİYE’NİN HAYRINDA BİRLEŞEN MİLYONLAR DEĞİLDİR


Değerli arkadaşlar, 16 Nisan’a sayılı günler kaldı. Türkiye “Hayır”lı bir geleceğe doğru hızla yol alıyor. “Hayır” dalga dalga büyüyor ve bunun karşısında saray rejimi Türkiye’yi bölme, kutuplaştırma, cepheleştirme çabalarına son sürat devam ediyor. Hep söylüyoruz bir kez daha söyleyelim. Türkiye’ye anlatacak bir gelecek hikayesi kalmayanlar, son çare korkuya ve korkutmaya başvuruyorlar. Giderek düşmanlaştırmaya ve kutuplaştırmaya daha fazla sarılıyorlar. Daha geçtiğimiz günlerde, birkaç gün önce şu karanlık ve kışkırtıcı ifade kullanıldı: “15 Temmuz gecesi F 16’larla bomba yağdıranlar bugünün hayırcılarıdır” dendi. Çok açıkça ifade etmek gerekiyor. Bu ifadenin kendisi açıkça bölücülüktür. Bu ifadenin kullanılması Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu sözler Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, 80 milyonun kardeşliğine atılmış açık bir bombadır. Bu sözlerin devleti temsil etmesi gereken birinin ağzından çıkmış olması ise tarihe geçecek bir hatadır. 





Biz benzer sözleri daha önce de duymuştuk. 2010 referandumundan sonra, “O referandumda hayır diyenler darbecidir” denmişti. Oysa sonradan gördük ki o referandumda evet diyenler hepimizin tepesine bomba yağdırdılar, bir darbe girişiminde bulundular. Mesela Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarında birilerine darbeci denmişti. Sonradan ortaya çıktı ki, o davalarda FETÖ tarafından Türkiye’nin vatansever subayları tasfiye edilmiş ve 15 Temmuz’da milletin üzerine bomba yağdıracak bir ordu yapısı kurulmuştu. Biz bu hikayeyi daha önce de dinledik. Şimdi bir gerçeğin hatırlanması gerekiyor. 15 Temmuz’da meclisin, bu milletin üzerine bomba yağdıranlar bugün Türkiye’nin hayrında birleşen milyonlar değildir. Bizzat bugün “Hayır” diyenleri darbecilikle suçlayanların bilerek, isteyerek, aracı olarak devlete ve orduya yerleştirdikleri hainlerdir. 



AYRIŞMAYACAĞIZ, BİRLEŞECEĞİZ


Bugün Türkiye’nin hayrında kimler birleşiyor biliyor musunuz? Gelin sayalım, esasında hepimiz birleşiyoruz.Bugün “Hayır” diyenler, siz FETÖ tarafından güya kandırılırken sizi ısrarla uyaranlardı. Bugün “Hayır” diyenler, siz devleti ele geçirmek için terör örgütüne bu devleti teslim ederken, sakın ha yapmayın diye ısrarla sizi uyaranlardı. Bugün “Hayır” diyenler, sizin FETÖ’yle el ele kumpas davalarıyla hapsettiğiniz vatanseverler, askerler ve aydınlar. Bugün “Hayır” diyenler, siz bir başka terör örgütüyle al gülüm ver gülüm müzakere yaparken, şehirler bomba yığınağına dönüşürken göz yumarken buna yapmayın diyenler. Bugün “Hayır” diyenler, evladını Türkiye’de PKK’ya, Suriye çöllerinde IŞİD’e şehit veren anneler, şehit anneleri. Bugün “Hayır” diyenler, sizin rant düzeninizle işletmekte ısrar ettiğiniz madenlerde can güvenliği olmayan, ölüme terk ettiğiniz madenciler ve onların aileleri. Bugün “Hayır” diyenler, söz verdiğiniz halde asla kadro vermediğiniz ve vermeyeceğinizi bildiğimiz taşeron işçiler. Bugün “Hayır” diyenler, kaldırmaya hazırlandığınız kıdem tazminatlarına ve emeklerine sahip çıkan milyonlarca işçi. Her görüşten, her inançtan, her partiden, her kimlikten, her meslekten milyonlarca insan Türkiye demokrasisi için, Türkiye’nin birliği, beraberliği için, ayrışmayan yarınlar için hayır diyorlar. Bu insanları kendi siyasi hırsınız için ve kendi çıkarlarınız için terörist ilan etmeye, Türkiye’yi böyle bölmeye hiçbirimizin hakkı yok. Şunun bilinmesini istiyoruz. Hem “Hayır”, hem “Evet” diyecek olanlar bu memleketin evladıdır ve hem “Hayır” diyenler, hem “Evet” diyenler demokratik haklarını kullanmaktadır. Bizim için hepsi eşit değerdedir. Türkiye siyasi çıkarları ve kendi siyasi hırsını her şeyin önüne koymuş olan ve bunun uğruna ülkeyi bölmeye kalkanlara rağmen mutlaka birleşecek. Birilerinin saray saltanatı için 80 milyonun bölünmesine, kardeşin kardeşe düşman edilmesine biz asla izin vermeyeceğiz. Biz, bütün Türkiye ayrışmayacağız. Biz mutlaka birleşeceğiz. 

 





KENDİMİZ İÇİN NEYİ SAVUNUYORSAK, HERKES İÇİN AYNISINI SAVUNUYORUZ


Değerli arkadaşlar, Almanya’nın ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı bir tutumu oldu. Bu tutumla ilgili ortaya çıkan yanlışı kuvvetle ifade ettik. İfade özgürlüğüne sahip olmamanın ne demek olduğunu en iyi bizler biliriz. Ancak ifade özgürlüğünün kısıtlayanı olmayı da en iyi AKP bilir. Uzağa gitmeyelim bu kısacık referandum sürecine bir bakalım ve anımsayalım. Mitinglerimizin yasaklanmasından biz bunu biliyoruz. Terörist ilan edilmekten biz bunu biliyoruz. Hakkımızda açılan sayısız soruşturmadan biz bunu biliyoruz. Gençlerimizin attıkları Tweet yüzünden mahkeme kapılarında süründürülmesinden ve tutuklanmalarından biz bunu biliyoruz. İktidarın hoşuna gitmeyeni yazdı diye işinden edilen, hapse gönderilen gazetecilerden biz bunu çok iyi biliyoruz. Bilimden ve doğru bildiklerinden vazgeçmediler diye bir gece yarısı sinsi KHK’larla mesleğinden atılan akademisyenlerin yaşıyor oldukları durumdan dolayı biliyoruz. Biz ifade özgürlüğümüzü, demokratik hakkımızı kullandığımız için meydanlarda yediğimiz gazlardan, coplardan kısıtlanmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz bunu biliyoruz ve bunların sorumlularını da çok iyi biliyoruz. Biz kendimiz için neyi savunuyorsak herkes için aynısını savunuyoruz. Biz Türkiye’de neyi savunuyorsak dünya coğrafyasının her toprağında da aynı demokratik değerleri savunmaya devam ederiz. Bizim demokrasiye ve özgürlüklere kimin özgürlüğü olduğuna bakmadan sahip çıktığımız gibi, herkesin de ifade özgürlüğü ve temel hak ve özgürlüklere sahip çıkmasını bekleriz. Bu beklentimizin 16 Nisan’dan sonra da bir beklenti olmadığı Türkiye için hayırlı günleri bütün Türkiye için diliyoruz. 

Yorumlar (0)