ÖZTRAK: ''SALGININ YENİ MERKEZİ AVRUPA, BİZİM İÇİN İYİ HABER DEĞİL''

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine ilişkin düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

SİYASET 17.03.2020, 09:18
ÖZTRAK: ''SALGININ YENİ MERKEZİ AVRUPA, BİZİM İÇİN İYİ HABER DEĞİL''

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Bugün gündemimizde artık sınırlarımızdan giren Korona Virüsü salgını, bu salgınla ilgili tıbbı anlamda alınan ve alınması gereken tedbirler, salgının ekonomik etkilerinin sınırlandırılması için alınması gereken önlemler, ekonomideki son gelişmeler ve 37. Olağan Kurultay sürecimiz vardı.

DEVLETLERE VE ULUSLARARASI TOPLUMA GÖREVLER DÜŞÜYOR

Geçtiğimiz yıl sonunda Çin’de başlayan Korona Virüsü salgını 11 Mart’ta Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani küresel bir salgın olarak tanımlandı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hızla yayılan virüsten etkilenen insanların sayısı 15 Mart itibariyle 144 ülke ve bölgede toplam 153 bin kişiyi aştı. Hayatını kaybedenlerin sayısı ise 5 bin 700’ün üzerine çıktı. Yeni vaka ve ölümler Çin’de azalırken yanı başımızdaki Avrupa’da hızla artıyor. Dünya Sağlık Örgütü komşumuz Avrupa’yı salgının yeni merkezi ilan etti. Salgın ve etkileriyle mücadele için devletlere ve uluslararası topluma çok önemli görevler düşüyor. Devletlerin önceliği vatandaşlarının sağlığını korumaktır. Bu görevin iki bileşeni vardır. Birincisi hastalığın bulaşmasını önlemek. İkincisi hastalığa yakalananları tedavi etmektir. Tüm çabalara rağmen virüs artık ülkemizdedir. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamalar virüse yakalanan yurttaşlarımızın sayısının 18’e yükseldiğini göstermektedir. Bundan sonra hastalığın daha fazla yayılmaması için alınan ve alınacak tedbirler önemlidir. Salgınla mücadelede ortak akılla hareket etmeli, rehavete veya paniğe kapılmamalıyız. Bu mücadelenin başarılı olmasının asgari koşulu ise şüphesiz güvendir. Bu çerçevede ilgililerin vatandaşlarımızı sürekli ve doğru şekilde bilgilendirmeye devam etmeleri gerekmektedir. Yine bu çerçevede güven temin etmek için devlet kurumları arasında mutlak tutarlılık ve uyum şarttır.

UMREDEN DÖNEN YURTTAŞLAR KONUSUNDA ZAFİYET VAR

Bakın, insanlarımıza yurtdışına çıkmayın derken binlerce yurttaşımızın umreden dönüş gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldık. Burada ciddi bir zafiyet olduğu açık. Umreden dönen yurttaşlarımız için zamanında herhangi bir planlamanın yapılmadığı anlaşılıyor. Hali hazırda umreden dönen pek çok yurttaşımız yurdun dört bir yanına yayılmış durumda. Ve umreden dönen en az bir yurttaşımızda Korona Virüsü tespit edildi. Son gelen kafileler içinse gerekli fiziki yalıtım ve karantina altyapısının hazırlanmadığı anlaşılıyor. Yurttaşlarımız öğrencilerin apar topar boşaltıldığı yurtlarda son derece sıkıntılı ve iptidai koşullarda tutuluyor. Bugüne kadar hastalığın sınırlarımızın içine girmesini önlemede gösterilen özenin neden umre konusunda gösterilmediği derhal incelenmelidir ve sorumlularda gereğini yapmalıdırlar.

MESELE, YAKIN MESAFEDE VE TOPLU HALDE BULUNMANIN ENGELLENMESİ

Dün gece eğlence mekanlarının faaliyetleri geçici süreyle durduruldu. Tabi burada esas mesele eğlence yerlerinin kapatılması, eğlencenin yasaklanması değil. Hastalığın yayılmasının önlenmesi için insanların birbirlerine yakın mesafede ve toplu halde bulunmasının engellenmesidir. Bilime ve bilim insanlarına kulak vererek toplantılar, ibadet yerleri gibi insanlarımızın birbirine yakın olduğu alanlarda gerekli ve yeterli tedbirlerin henüz neden alınmadığını merak ediyoruz. Tekrar söylemekte fayda var. Hiçbir şey insan hayatından daha değerli değildir. Bu çerçevede alışkanlıklarımızdan, gelenek ve göreneklerimizden bir süreliğine fedakarlık etmek durumundayız.

YURTTAŞLARA DA GÖREV DÜŞÜYOR

Özellikle böyle anlarda devlet kurumları arasında tam bir koordinasyon ve işbirliği önemlidir. Ancak sadece devlete değil yurttaşlarımıza da görevler düşmektedir. Bu çerçevede umreden dönen yurttaşlarımızın herhangi bir belirtiye rastlanmasa bile 14 gün boyunca evlerinde kalmaları ve ziyaretçi kabul etmemeleri gerektiğini bir kere daha hatırlatmak istiyoruz. Ailelerimize de büyük sorumluluklar düşüyor. Salgın nedeniyle okullarda eğitime ara verildi. Eğitime verilen arayı bir tatil olarak görmemek gerekir. Çocuklarımızı mümkün olduğunca kalabalık ortamlardan uzak tutmak zorundayız. Hastalığın yayılmasını engellemenin en etkin yolu bir süreliğine sosyal mesafeyi arttırmaktan geçiyor.

SAĞLIĞI TEHDİT ETTİĞİ KADAR EKONOMİYİ DE TEHDİT EDİYOR

Salgın küresel sağlığı tehdit ettiği kadar küresel ekonomiyi de tehdit ediyor. Salgın nedeniyle küresel büyüme, küresel ticaret, küresel yatırımlar durmak üzere. Dolayısıyla başta çalışanlar ile yoksul ve kırılgan kesimler olmak üzere herkes ciddi bir tehdit altında. Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi tüm uluslararası kuruluşlar buna bağlı olarak alarma geçmiş durumdalar. Bizim de üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı 2020’de dünya büyümesini 0,5 puan yani yarım puan aşağı çekerek yüzde 2,4’e indirdi. Uluslararası Para Fonu salgının ekonomik yükünü hafifletmek ve ihtiyaç duyulan üye ülkelere destek olmak amacıyla 50 milyar dolarlık bir finansman paketi hazırladı. Dünya Bankası küresel salgına müdahale amacıyla 12 milyar dolarlık bir finansman paketi açıkladı. Başta ABD ve G7 ekonomilerinde olmak üzere pek çok ülkede ekonomik tedbir üstüne tedbir alınıyor. Dün ABD Merkez Bankası küresel krizden buyana ilk kez faizleri sıfıra indirdi. Ayrıca 700 milyar dolarlık ilave bir likidite paketini de açıkladı. Tüm bunlar küresel ekonomideki tehdidin son derece ciddi olduğunu ortaya koyuyor.

HİÇ BİR EKONOMİNİN BU TÜRBÜLANSA BAĞIŞIKLIĞI YOK

Korona Virüsü salgınına bağlı olarak gerileyen küresel talep ve büyüme Rusya, Suudi Arabistan ve Suudi Arabistan’ın geri planında da ABD arasında petrol fiyatları savaşını da tetiklemiş gözüküyor. Küresel üretim ve değer zincirleri dağılırken küresel borsalar, küresel faizler ve küresel güven dip yapmış vaziyette. Şu anda küresel ekonomi hem arz, hem de talep kanalından darbe üstüne darbe yiyor. Hastalık dünyada üretimi yavaşlatıyor, ara malı teminini güçleştiriyor. Diğer yandan hastalık korkusu tüketimi olumsuz etkiliyor. Düşen gelire ve artan işsizliğe bağlı olarak zaten borçlu firma ve ailelerin geri ödeme güçlükleri finans kesiminde de sıkışıklık yaratmaya başlıyor. Bu yatırım harcamalarını da tabi ki daha da zayıflatıyor. Hiçbir ekonominin küresel ekonomide yaşanan bu türbülanstan ve çalkantıdan bağışıklığı yok.

BİZİM GİBİ EKONOMİLER EN ÇOK ETKİLENECEK

Dolayısıyla devletlere bir başka önemli görev daha düşüyor o da Korona krizinin ekonomik ve sosyal etkilerini kontrol altına almak. Ve toplumun tüm kesimleriyle ekonomilerin üretim gücünü korumak. Korona salgınıyla küresel faizlerin ve enerji fiyatlarının düşmesi ilk bakışta bizim için, Türk ekonomisi için bir fırsat gibi görünebilir. Ancak bu etki son derece kısa vadeli ve aldatıcıdır. Bizim gibi bugüne kadar izlediği yanlış politikalar sonucunda üretimi büyük ölçüde ithalata bağımlı hale gelen firmaları ve aileleri çok borçlu olan ekonomilerin küresel üretimdeki gerilemeden ve talep daralmasından, yani Korona salgınından en hızlı ve en çok etkilenen ekonomiler olacağı açık.

ÇİN’DE BAŞLAYAN SALGIN TÜM DÜNYAYI ETKİLİYOR

Korona Virüsü’nün ilk ortaya çıktığı Çin aynı zamanda küresel ekonominin de en önemli üretim üstlerinden biri. Küresel gelirin yüzde 19’u Çin’de yaratılıyor, küresel sanayi üretiminin yüzde 20’si Çin’de yapılıyor ve Çin küresel şirketler için pek çok kritik parçayı üretiyor. Hassas ölçme aletlerinden makine ekipmanlarına kadar pek çok sektör Çin’de üretilen araç mallarına ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla Çin’de başlayan bu salgın sadece Çin ekonomisini etkilemiyor küresel üretim ve değer zincirlerine çok ciddi darbeler vuruyor.

SALGININ YENİ MERKEZİ AVRUPA, BİZİM İÇİN İYİ HABER DEĞİL

2019’da Çin’in bizim ithalatımız içindeki payı yüzde 9, ihracatımız içindeki payı da yüzde 1,5. Şimdi dünyanın diğer önemli üretim merkezlerinden biri olan Avrupa’da giderek zorlanmaya başlandı. Hatta yeni salgının merkezi Avrupa. Avrupa’nın bizim ithalatımız içindeki payı ise çok daha yüksek yüzde 34. İhracatımız içindeki payı da yüzde 49. Dolayısıyla her iki hem Avrupa’yla, hem Çin’le bizim çok yoğun ilişkilerimiz var. Önemli ihracat ortağımız olan bu ülkelerin ekonomilerindeki yavaşlama bizim ekonomimizi de olumsuz etkileyecektir. 2019 yılı itibariyle ülkemize gelen turistlerin yüzde 45’i Avrupa ülkelerinden geliyor. Dolayısıyla salgının derinleşmesi turizm gelirlerimizi de ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Hem ithalat darboğazı, hem de salgın nedeniyle üretimde yaşanacak aksamalar iç ve dış talebin hızla daralması ekonomimiz için elbette iyi haberler değildir. Nitekim yine kalkınma için, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 2020’de Türkiye’yle ilgili büyüme tahminini 0,3 puan aşağıya çekerek 2,7’ye indirdi.

KENDİ KRİZİMİZ SÜRERKEN, KORONA TÜRBÜLANSINA YAKALANDIK

Ekonomimiz Korona Virüsü’nün yarattığı türbülansa 2019’da başlayan kendi krizimiz devam ederken yakalanmıştır. 2018’de başlayan. Nitekim 2019’da geçen yıl iş ve istihdam yönünden çok büyük kayıplar yaşadık. İşi gücü olan, çalışan 658 bin yurttaşımız işini kaybetti. Yine işsiz sayımız 2019’da 924 bin kişi artarak 4 milyon 461 bine çıktı. Gerçek işsiz sayımız ise tek bir yılda 1 milyon kişi artışla 8 milyona ulaştı. Artan işsizlik ve düşen büyüme milletimizin borç yükünü daha da arttırdı. Bankaların takipteki alacakları yüzde 56 artarak 151 milyar liraya çıktı. İnsanlarımız artan işsizlik ve borç yükü yüzünden kendilerini meclisin önünde yakma noktasına kadar geldiler. Toplu intiharlara şahit olduk. Biz yanlış yönetimin neden olduğu ekonomik buhran devam ederken bu krize yakalandık. Bu yeni bir türbülanstır ama Türk ekonomisi bu türbülanstan önce yanlış yönetim nedeniyle zaten bir buhran içindeydi. Dolayısıyla bu dalgayı çok kırılgan bir ekonomik yapıyla karşılamak zorunda kaldık. Para ve maliye politikalarında zor günler için manevra alanını büyük ölçüde zaten tüketmiştik. Türkiye’nin 2020’de çevirmesi gereken dış borç 168 milyar dolar. Döviz rezervlerimizin düzeyi ise son derece yetersiz. Geçen yılın sonundan 12 Mart tarihine kadar Merkez Bankası’nın kasasındaki net rezervler tam 12,5 milyar dolar erimiş, 24,2 milyar dolara inmiş. Sonradan rezerv hesabına alınan swapları katmazsak, rezervlerimizin giderek döviz rezervlerimizin sıfıra yaklaştığı gözüküyor. Yetersiz rezervler para politikamızın hareket alanını ister istemez sınırlıyor.

YAPILAN HATALAR HAREKET ALANIMIZI DARALTTI

Türkiye’nin özellikle ailelere ve yoksul kesimlere destek vermek amacıyla maliye politikasını kullanması gerekiyor. Ama burada da özellikle ekonomiyi canlandırmak için son iki yılda yapılan harcamalar, daha önce hovardaca dağıtılan garantiler, koşullu yükümlülükler hareket alanımızı önemli ölçüde daraltıyor. Bütün bunlar bugüne kadar izlenen yanlış politikaların kara günler için oyun alanı bırakmadığını açık, seçik, net ortaya koyuyor.

YABANCILAR, TÜRKİYE’DEN ÇIKMAYA KORONA’DAN ÖNCE BAŞLADI

Korona Virüsü belki en son bizim sınırlarımızdan içeri girdi ama Korona salgınının tetiklediği ekonomik tsunami en çok bizim ekonomimizi, Türkiye ekonomisini vurmaya başladı. ABD Merkez Bankası FED’in ilk o yarım puanlık dün bir puanlık daha indirim yaptı. Faiz indirimini yaptığı 3 Mart 2020’den bu yana borsamız yüzde 16’ya yakın değer kaybetti. Türkiye benzerleri arasında borsası en fazla değer kaybeden üçüncü ekonomi oldu. Aynı dönemde dolar kuru 6 lira 10 kuruştan 6 lira 38 kuruşa yükseldi. Paramız dolar karşısında yüzde 4,1 değer yitirdi. Son 13 günde Türk lirasının değer kaybı nedeniyle şirketlerimizin yazdığı kur farkı zararı 50 milyar liraya ulaştı. Kredi risk primimiz benzer ekonomilerle karşılaştırıldığında, çok hızlı arttı. 2019 sonunda 288 olan risk primimiz Mart ortasında 500’e dayandı. Buna karşılık en yakın rakibimiz olan Güney Afrika’nın risk primi dahi 259 puanda. Korona salgınından çok önce yabancılar Türkiye’den çıkmaya başlamıştı. Şimdi küresel sermaye tüm dünyada güvenli limanlara dönme çabası içine girince muhtemelen bu çıkış daha da hızlanacak. Bizim gibi riskli ekonomilerden çıkan sermaye giderek hızlanıyor. Nitekim yabancılar, 28 Şubat – 6 Mart haftasında; 270 milyon dolarlık hisse senedi satmışlar bizde. 380 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedini elden çıkarmışlar. Sene başından bu yana ise; hisse senedi piyasasında 1,3 milyar dolarlık, devlet iç borçlanma senetlerinden ise 2,8 milyar dolarlık yabancı çıkışı olmuş.

TBMM DEVREYE GİRMELİ

Bundan sonra doğru adımlar atılır, güven sağlanabilirse, belki de ucuzlayan yurtdışından borçlanma imkanları kullanılarak, ekonomi yüzdürülebilir. Ancak bunun için sadece sarayın aklının değil, milletin ortak aklının kullanılması ve TBMM’nin devreye alınması gerekir. Bu çerçevede yine tecrübe ve liyakatiyle öne çıkan, CHP Ekonomi Masası’nın önerilerinin de dikkate alınması da doğru olacaktır. Biz Ekonomi Masası olarak geçen hafta, Korona krizinin ekonomimiz üzerindeki olumsuz etkilerini ve ivedilikle alınması gereken tedbirleri tartışmak üzere toplandık. Tabi ki, yaşadığımız bir halk sağlığı meselesidir öncelikle. Dolayısıyla bu salgın bitene kadar yaşamımızın her alanı etkilenecektir. Ama ekonomik önlemler bu salgının neden olduğu ekonomik sonuçları kontrole yöneliktir. Esas olan bu salgının sonlandırılması olmakla birlikte, sürecin ekonomide çalışanlar, dar gelirliler ve esnaflar başta olmak üzere, vatandaşlarımız üzerinde yaratacağı tahribatı sınırlı tutacak tedbirlerle aşılması gerekmektedir. Bu aynı zamanda ailelerin kendilerini salgına karşı korumalarında, ekonomik desteklerle daha etkili davranabilmelerine de imkan verecektir.

EKONOMİ YÖNETİMİ YETERSİZ KALDI

Diğer taraftan, kriz sonrasında üretimi hızla artırıp ayağa kaldırmakta önemlidir. Çalışanların, işyerlerinin, finans kuruluşlarının bu krizi mümkün olan en az zararla atlatması için, yani üretim tabanını muhafaza etmek, korumak için de zaman kaybetmeden tedbir almak gerekiyor. Ancak ekonomi yönetiminin bu konuda gerçekten çok ağır kaldığını, yetersiz kaldığını görüyoruz. Damat Bakan ancak bu sabah, “hafta içinde kayınpederinin tedbirleri açıklayacağını” söyleyebildi. Çin’de bu salgın başladığında bütün dünya ekonomileri etkileneceklerini görmüşlerdi. Bu salgın ne zaman başladı? Geçtiğimiz senenin sonunda. O günden bugüne herkes hazırlık yapıyor.  Ancak anlaşılan liyakatsizlikle malul mevcut ekonomi yönetimi bunu görüp gerekli tedbirleri geliştirememiş. Hatta sene başından bu yana net döviz rezervlerimizin 12,5 milyar dolar gerilemesine de göz yummuştur. Şimdi tedbirleri bu hafta içinde açıklayacaklarmış. Daha önceleri nerelerdeydiniz derler.

CHP’NİN SALGININ EKONOMİK ETKİSİNE KARŞI TEDBİR ÖNERİLERİ

Biz, CHP’nin Ekonomi Masası olarak salgının ekonomimize etkilerini dengeleyecek tedbir ve önerilerimizi şu şekilde hazırladık. Bir kere tedbir ve önerilerimizi ikiye bölüyoruz. Virüsün aileler üzerindeki ekonomik ve sosyal etkilerini sınırlayacak önlemler. Bir de krizin üretim üzerinde kalıcı yaratmasını önleyecek önlemler.

Her şeyden önce, 11 yıldır toplanmayan, daha fazla bir süredir toplanmayan Ekonomik ve Sosyal Konsey bir an önce toplanmalı, alınacak önlemleri ve bunların mali etkilerini değerlendirmelidir.

Salgının etkilerinden dolayı (Örneğin, okul çocuklarına verilen gıda desteğinin verilemeyecek olmasından başlayarak) birçok desteklerin verilmemesi durumuyla karşı karşıya kalınması söz konusudur. Dolayısıyla toplumun tüm kesimlerini bundan korumak ve vatandaşların tedbirlere uyum maliyetini azaltmak için biz diyoruz ki Aile Sigortası, TBMM’den bir hafta içerisinde geçirilmelidir.

İki; virüse karşı alınan önlemlere uyumu kolaylaştırmak ve salgının neden olacağı ekonomik daralmadan çalışan kesimlerin en az etkilenmesi için derhal;

Kamu ve özel kesimde çalışan ve virüsün bulaşma riski yüksek kesimlerin izin şartları kolaylaştırılmalı,

Korona virüsü nedeniyle özel sektörde ücretsiz izine çıkarılanların ücretlerinin bir kısmı İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödenmeli,

İşsizlik maaşı süreleri uzatılmalı,

Bu ve buna benzer olağanüstü koşullarda kullanılmak üzere İşsizlik Sigortası’ndan yararlanma şartları yeniden düzenlenmelidir diyoruz.

Yine bu kapsamda TBMM gündeminde bulunan torba yasada mevcut İşsizlik Sigortası Fonu kaynaklarının ve Kredi Garanti Fonu ve işletmelere kullandırılmasıyla ilgili düzenlemeler derhal geri çekilmelidir.

Yine İşsizlik Fonu kapsamında yaratılacak kaynakla okulların tatil edilmesi nedeniyle ücret alamayacak öğretmenlerin mağduriyetleri de giderilmelidir.

Zora düşecek küçük esnaf ve KOBİ’lere yönelik vergi ve sigorta primleri ertelenmelidir. Bir hafta içerisinde sicil affı çıkarılarak bu kesimlerin krediye ulaşmaları kolaylaştırılmalıdır.

Yurttaşlarımıza gıda, hijyen ve medikal alanlarında sağlanacak destekler için hem merkezi hükümet, hem de mahalli idareler odaklanmış stratejik planlar geliştirmeli ve bunlar tam bir eşgüdüm içinde uygulanmalıdır.

Belediyelerin ve dağıtım şirketlerinin su, elektrik ve gaz faturalarının ödemelerindeki gecikmeler nedeniyle kesme işlemleri derhal durdurulmalı, ödeme yapılmadığı için kesilen su, elektrik ve gaz yeniden bağlanmalıdır.

Bu eşgüdüm kapsamında bu hafta sonunda okulların ilaçlanmasıyla ilgili olarak Ankara Büyükşehir Belediyesiyle Milli Eğitim Bakanlığı arasındaki uyuşmazlık da bence dikkati çekmektedir. Burada siyasi gerekçelerle bir takım hizmetlerin önlenmesinin kimseye faydası yoktur. Bu krizde giderek işimizi zora sokar.

İller Bankası’ndan belediyelere aktarılan gelirlerden yapılan her türlü kesinti, derhal askıya alınmalıdır.

Kamu maliyesinde ilave sağlık harcamaları başta olmak üzere iç talebi destekleyecek teşvik ve yatırımlar için manevra alanı yaratılmalıdır. Bu çerçevede, bir hafta içerisinde çıkarılacak bir yasal düzenlemeyle yol, köprü, tünel, havaalanı, şehir hastaneleri için yapılacak garanti ödemeleri bir yıl için ertelenmelidir.

Korona salgını nedeniyle talep daralmasına hassas turizm, eğlence, konaklama, ulaştırma gibi sektörlerin kredilerinin yeniden yapılandırılması ve bu sektörlerin kredi ve finansmana erişimini kolaylaştıracak tedbirler alınmalıdır.

Bir hafta içerisinde “Konaklama Vergisi” ve “Turizm Tanıtma Fonu Kesintisini” kaldıracak yasal düzenleme TBMM’den geçirilmelidir.

Zora düşecek sektörlerde, kısa çalışma ödeneğinin hak ediş ve kullanım şartlarının kolaylaştırılması için gerekli hazırlıklar yapılmalıdır.

Bankaların çalıştığı düzenleyici ve denetleyici çerçeve gevşetilmeli, bu çerçevede, salgının etkilediği sektörlerin ve desteklenecek şirketlerin belirlenmesinde nesnel kriterlere dayanılmalı ve (zombi şirketler yaratılmamasına da özen gösterilerek) gerekli finans kaynakları ilgili sektörlere ulaştırılmalıdır.

Ayrıca bu çerçevede, söylediğim tedbirleri içeren bir yasa teklifini de süratle TBMM’ye sunacağız.

Önlemler konusunda Meclisimizin devreye alınması, vatandaşlarımızın yeni duruma daha kolay uymalarını sağlayacaktır.

BELEDİYELERİMİZ DE CANLA BAŞLA ÇALIŞIYOR

Biz Genel Merkez olarak çalışmalarımızı sürdürürken, bir taraftan da belediyelerimiz kendilerine düşen görevleri canla başla yerine getiriyorlar. Belediyelerimiz, dezenfektasyon çalışmalarından, fahiş fiyat artışlarını önlemek için zabıta denetimlerine, su faturalarının ertelenmesine kadar uzanan pek çok tedbiri aldılar, alacaklar.

KONGRELERİMİZ VE KURULTAYIMIZ İLERİ BİR TARİHE ERTELENDİ

Olağanüstü zamanlar, olağanüstü tedbirler gerektirir. Burada görev devlete düştüğü kadar halkımıza da düşmektedir. Halkımızın alacağı önlemler, bu salgının sağlık sistemi üzerindeki baskısını hafifletecektir. Öncelikli hedefimiz, salgının bulaşmasını önleyerek, vatandaşlarımızın hastaneye düşmesini engellemek olmalıdır. Korona salgınına bireylerin, şirketlerin, devletlerin ve küresel aktörlerin; beraberce, koordinasyon içinde karşı koyması gerekmektedir. Karşımızdaki sorun basit bir sorun değildir. Dilediğimiz gibi yaşayamayacağımız yeni bir normalle karşı karşıyayız. Ve buna uygun tedbirleri de almak zorundayız. Bu çerçevede Parti Meclisimizin verdiği yetkiyle Merkez Yönetim Kurulumuz, tüm kongrelerimizi ve kurultayımızı ileri bir tarihe ertelemiştir.

Yorumlar (0)