CHP'li Saygılı'dan kritik mesaj:"Uzlaşı İsterken Demokrasinin Önü Kesilmemeli"

Cumhuriyet Halk Partisi Eski Parti Meclis Üyesi Hüseyin Saygılı, Can Radyo’da Birol Soylu’nun 10. Köy adlı programına katıldı.

SİYASET 17.10.2019, 19:30
CHP'li Saygılı'dan kritik mesaj:"Uzlaşı İsterken Demokrasinin Önü Kesilmemeli"

Barış Pınarı Harekatının nedenleri ve sonuçlarına dair açıklamalarda bulunan Saygılı, Cumhuriyet Halk Partisi Kongresi hakkında beklenti ve değerlendirmelerini de aktardı.

İşte İzmir Gündem'de yer alan o açıklamalar:

Gündemde olan Barış Pınarı Harekatı hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Her ülkenin kendi sınırlarını, kendi iç barışını sağlamaya yönelik ve dışarıdan gelecek her türlü tehdide karşı tedbir alma görevi vardır. Bu çerçevede değerlendiriyorum. Dolayısıyla Barış Pınarı Harekatı’nı da ülkenin geleceğine, güvenliğine dair bir harekat olarak değerlendiriyorum. Yalnız özellikle bu Barış Harekatı’nın sürdürülmesine ve geleceğine ilişkin, öncesi ve sonrası için bir sürü bilinmezle karşı karşıyayız. Bu çerçevede kamuoyunun da bu harekatla ilgili geniş bir bilgiye sahip olduğunu düşünmüyorum. Her ne kadar TBMM’de bu harekat büyük bir oy çoğunluğunun kararıyla alınmış olsa da, muhalefet partilerinin de iktidar partisi tarafından yeterince bilgilendirilmediğini düşünüyorum. Bir takım tartışmaları da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan barış ortamı çok kıymetlidir ve o günden bugüne de büyük ölçüde yapılan barış antlaşmalarıyla barış itibarlı hale getirilmiştir. Biz elbette komşularımızla barış içinde yaşamak istiyoruz. Her ülke kendi güvenliğini sağlamak için bir takım tedbirler alır. Ama barışın bütün imkan ve olanakları da mutlaka zorlanmalıdır.

“CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN TUTUMU ‘YURTTA SULH, CİHANDA SULH’TÜR”

Dün Kemal Kılıçdaroğlu’nun sonrasında çok tartışılan bir açıklaması oldu. Kendisi dün, “Teröristlerin zamanında sınır ötesine kendi ülke sınırlarımızdan geçmelerine izin verdiniz, şimdi de onlarla mücadele ediyoruz” dedi.  Meral Akşener de Suriye’deki toprak bütünlüğünü korumanın tek koşulu Suriye Hükümeti’ni tanımak ve onlarla görüşme yapmaktır” dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ben bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın ve partinin tezlerini doğru buluyorum. Baştan itibaren muhatap olmamız gerek komşu ülkemizin yönetimidir. Esad diktatördür gibi tartışmaları bu olayın dışında tutmak gerekir. Meşru hükümet Esad’dır. Dolayısıyla meseleleri onunla çözmek en doğrusudur. Bir diğer konu, Kobani olaylarında bizim ülkemizde bir koridor açıldı. Ülke olarak buna izin verdik. Dolayısıyla oraya giden, savaşan, mücadele eden insanları biz bugün terörist olarak nitelendiriyoruz. Dün Cumhurbaşkanı “Türkiye Cumhuriyeti Devleti asla terör örgütleriyle masaya oturmaz” demişti. Ama biz Oslo’yu nereye koyacağız? Açılım sürecini nereye koyacağız? Hatta 23 Haziran seçimlerinden önce Abdullah Öcalan’ın mektubunu, Osman Öcalan’ın TRT’de röportajını nereye koyacağız? Dolayısıyla bir sürü çelişkilerle dolu bir süreç yaşıyoruz. Yurttaşların da kafası burada epey karışıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin tutumu baştan itibaren “Yurtta sulh, cihanda sulh”tür. Atatürk’ün çizdiği dış politikanın temel ölçüsü budur. Barış kelimesi hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Barış kelimesini kullanıldığı zaman sanki terör örgütünü destekliyormuş gibi ifadelerin doğru olmadığını düşünüyorum. Bunu ülke içindeki siyasi rekabetin bir sonucu olarak değerlendirebiliriz. AKP milli meseleyi hala partiler arası mücadeleye katıyor. Bunun en büyük örneği, 9 Ekim’de harekat başladıktan sonra AKP İl Başkanları Toplantısı’nda vurgulamış olduğu “Herkesi AKP’ye davet ediyorum” demesiydi. Bu son derece sakıncalı ve tehlikelidir. Milli meseleler partiler üstüdür. Milli birlik ve beraberliği arttırıcı söylemler bulmak lazım. Böyle olunca bu harekat acaba AKP’yi kurtarma harekatı mıydı diye düşündürür insanlara.

“EKONOMİK KRİZ DAHA DE DERİNLEŞECEK”

Bu ülke çok kriz gördü ama gelip de gitmeyen krizi ilk defa yaşıyor. Barış Pınarı Harekatı’nın ekonomik sonuçları nelerdir sizce?

Atatürk’ün çok önemli bir sözü var, “Zorunlu olmadıkça savaş cinayettir.” Genellikle iç politikaya dönük bu tür hareketler başarısızlıkla sonuçlanır. Eğer ciddi anlamda milli güvenliğimiz tehdit altındaysa, milli mutabakatla gerekli mücadele verilmelidir. Ama iç politikaları bastırmaya dönükse farklı. 9 Ekim’den beri biz sadece bunu konuşur olduk. Bu sadece bizim ülkemizle alakalı bir durum değil, Trump da iç politikalara dönük bir durumda. Atmış olduğu tweetlerden bunu görüyoruz. Dolayısıyla siyasiler ne yazık ki gerçek gündemlerinden uzaklaşarak gündem değiştirmeye yönelik birtakım çalışmalar yapıyorlar. Ben gerçek gündemden uzaklaştırmak niyetiyle yapılan çalışmaların doğru olmadığı ve yarar sağlamadığı görüşündeyim. Ekonomik kriz de bundan sonra artarak devam edeceğe benziyor. Bir iş insanı olarak asla bunu dilemem. Biz sağ salim bu krizi atlatmalıyız ve ülkemiz yeniden huzura kavuşmalıdır. Ancak bu çok kolay olmayacaktır. Diplomasimizin yetersizliğini diğer ülkelerin tamamının bu harekata karşı olmasından anlıyoruz. Şuna hazırlıklı olmalıyız, bu ekonomik kriz daha da derinleşecek. Diplomasi silahımızı daha güçlü kullanmamız lazım. Bazı anlar gelir ki yürütmüş olduğunuz diplomasi, savaşta sağladığınız başarıdan kat kat büyük yararlar getirebilir.

“PARTİDE BARIŞ İÇİNDE ÖRGÜT MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

CHP’de kongreler dönemi başlıyor, takvim belli oldu. Uzun yıllardır partiye emek veriyorsunuz. Sizin hiç küstüğünüzü de görmedik. Siz bu kongre sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cumhuriyet Halk Partisi için olmazsa olmaz, parti için demokrasinin yaşatılması, özgür iradenin hakim olması ve parti emekçilerinin söz ve karar sahibi olmasıdır. Parti geleneklerine baktığınızda da bu demokrasi işletilir. Bazen dışarıya bu kavga gibi gözükür, oysa bu parti içi bir demokrasi yarışıdır ve bunun kazananı, kaybedeni yoktur. Şimdi zor bir süreçten geçiyoruz. Ülkemizin gündemini biraz önce konuştuk. Çok ağır koşullar var. Bu çerçeveden baktığımızda anayasa değişikliğinden bu yana, yüzde 51’i bulmak gibi bir hedef var siyasi partilerin önünde. Cumhuriyet Halk Partisi, başta Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaoğlu olmak üzere bu süreci çok iyi yönetmiştir. Şimdi gelinen noktada ise bir sınır dışı harekatla karşı karşıyayız, ekonomik sıkıntılar gündemimizi meşgul etmekte. Yine de koşullar ne olursa olsun parti içi demokrasinin işletilmesi çok çok önemlidir. Dolayısıyla demokrasi anlayışımızdan uzaklaşmadan, partide barış içinde örgüt mücadelemizi sürdüreceğiz. Sonunda da kongrelerden kenetlenerek çıkmış olacağız.

“BU, AİLE İÇİNDE BİR YARIŞTIR”

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Afyon toplantısında bir temennisini dile getirdi. Uzlaşı adaylarının çıkarılması konusunda bir temennide bulundu. Bu tek adaylı seçim temennisine ne diyorsunuz? Bir uzlaşı olmak zorunda mı?

Genel Başkanımızın tek aday üzerinde uzlaşın şeklinde bir isteği olduğunu sanmıyorum. Bir uzlaşı olursa yine demokratik mücadelenin bir sonucu olacak. Ama bu süreçte bir yarış olursa ne olur? Uzlaşma olmayacağı anlamına gelir bu? Hayır. Bu aile içinde bir yarıştır. Bizim varlığımızın temeli zaten parti içi demokrasinin işletilmesidir. Eğer örgütün elinden bu alınırsa vicdanlar yara alır, demokratik süreç sakatlanmış olur ve biz partiye de hizmet etmiş olmayız. Partimizin bu demokratik anlayışını sürdürmek ve geleceğe taşımak zorundayız.

Ama burada şöyle bir sonuç çıkıyor. Biz burada 3 adaylı bir yarış da gördük. Ama birbirinden kıymetli partililer kümeleştiği zaman, bir taraf oyun dışı kalıyor. Kalan tarafta da ya seçilenler elini uzatmıyor ya da kalan taraftan bir kısım küsüyor.

Uzlaşma elbette kulağa çok hoş geliyor. Siyasetin önemli aktörlerinin yan yana gelip “Biz uzlaştık, Ahmet’i de aday gösterdik. Hadi uzlaşın” şeklinde bir yönteme ben karşıyım.  Ama örgüt tabanı zaten bu uzlaşıyı ortaya çıkartıyorsa o zaman sorun yok demektir, zaten doğrusu da budur. Son iki kongrede Büyükşehir Belediye binasında aday belirlenmesini nasıl değerlendirelim?  Uzlaşı adayı çıkarıldığı söylendiği zaman bu uzlaşı adayı mı olmuş oluyor? İşte o zaman bu, örgüt emekçilerinin vicdanında tahribat yaratır.

“TUNÇ SOYER’İN ŞU ANKİ DURUŞUNU ÇOK KIYMETLİ BULUYORUM”

Geçen dönem bu uzlaşı adayı konusunda İzmir’de herkes el sıkışmıştı. Sonra da şu anki başkanımız Deniz Bey’i uzlaşı adayı olarak ortaya çıkartmışlardı. Hasan Bey de o zaman “Biz uzlaşmadık ki” açıklamasını yapmıştı. Uzlaşı parti tabanında olmalı.

Parti tabanında emekçiler var, yeni gençler var. Bu gençlerin rekabet ederek öne çıkmak, partiye yeni kadrolar kazandırmak gibi bir sürü görevleri var. Birtakım insanların bir araya gelerek “Biz bir aday çıkarttık, aşağıdakiler siz de uzlaşın” demesi çok yanlıştır. Bu öncelikle vicdanları yaralar. İkincisi örgütü elsiz ayaksız bırakır. Dinamik ve kendi ayakları üstünde duran bir örgütten yoksun kalırız. Hep var olan yöneticilerimiz ve birtakım insanların kararlarına bakılır ve öyle karar alınmaya başlar. Dolayısıyla bu, partiye zarar verir. Özgür iradeyle oluşan çabaların sonucu meydana çıkan yöneticiler çok kıymetlidir. Tabanın onayıyla gelmiş insanlar başka yerlerin egemenliklerine de boyun eğmek zorunda kalmazlar. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in şu anki duruşunu çok kıymetli buluyorum. Örgüte müdahale etmeyeceği ile ilgili görüşleri var. Bu, parti içi rekabete hürmet ettiğinin bir göstergesidir ve büyük bir katkı sunmuş oluyor böylelikle. Bir adayı çıkartarak “Benim adayım bu” demiş olsa bu hem kendisine, hem örgütümüze zarar verirdi. Elbette Tunç Başkanımız görüş beyan edecektir ama Tunç Soyer olarak, belediye başkanı olarak değil. Gelelim diğer ilçe belediye başkanlarımıza, örgüte karşı eşit mesafede olmaları çok değerli olacaktır. Bunu partimizin geleceğine ilişkin çok değerli buluyorum.  Böylece demokrasi mücadelesini sakatlayan değil, bu mücadeleyi destekleyen taraf olacaklar. Yarış bir kişi üzerinde uzlaşılarak da olur, üç kişi ile de olur. Ama üç aday oldu diye “Biz uzlaşmadık” diye bir anlam çıkmaz. Demokrasinin gereğidir ve kim seçilirse seçilsin herkesin arkasında durması gerekir. Ben siyasi hayatımda çok sayıda il başkanı arkadaşımızla çalıştım, karşı karşıya geldiğimiz de oldu. Ama ne oldu, sonuçta kenetlenerek çıktık. Deniz başkanımız geçen dönem öyle veya böyle bir süreç yaşadı, başarılı da bir süreç yaşadı. Partimiz açısından böyle genç arkadaşlarımıza kadro sağlamak bir zenginlik yaratır. Eksilerini artılarını değerlendirebiliriz. Ama çıkan arkadaşlarımızı tümüyle kötüleyen bir anlayışı da doğru bulmuyorum. Biz yarışı anlayışlarımızla, görüşlerimizle, projelerimizle ileriye götürecek örgütlenmeleri sağlamaya çalışmalıyız.

Tunç Başkan’la yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemde siyasi anlamda da farklılıkları hissediyoruz. Aziz Bey görevde olduğu süreçte, parti içi mücadelelerin hep göbeğinde oldu. Bu Aziz Bey’e faydadan çok zarar getirdi. Tunç Başkan burada bize de söyledi. Dedi ki, “Bu siyasi yarışta yarışan bütün arkadaşlar benim partilim, kardeşim, arkadaşım. Kim kazanırsa elini kaldıracağım.” Geçen hafta programımıza gelen Ali Engin de, “Seçilen bütün başkanların belediye başkanıyla uyumlu olmasında fayda görüyorum” dedi. Bizim ilçe ve il başkanlarımız Meclis’te grup başkanlarıdır. Belediye işlerinin siyasetten ayrı tutulması lazım ama burada bir tezat var. Başkanların grup başkanı olması tüzükte kaldırılsa, bu kavgaların çoğu olmayacak diye düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ben buna katılmıyorum. Ben kongre süreçlerinin sakatlandığını ve bu müdahalelerin doğru olmadığını dile getirdim. Ben hala aynı noktadayım. Tunç Bey’in de bu açıklamalarını çok kıymetli buluyorum. O zaman örgüt kendi özgür iradesiyle hareket eder ve rahatlar. Büyükşehir belediye başkanı “Aday şudur” dediği zaman, ister istemez bu etkili olacaktır. Tunç Başkanımız şu an İzmir’de 5 milyonu yöneten bir arkadaşımız. O hep Büyükşehir Belediye Başkanı’dır hem de Cumhuriyet Halk Partili kimliği vardır. Cumhuriyet Halk Partili kimliğiyle görüş açıklayabilir, ama Büyükşehir Belediye Başkanı kimliğiyle yapması doğru olmazdı ki yapmamış, çok sevindirici buluyorum. Aziz Başkan’ın böyle bir yöntemi vardı, tabi zararlarını da gördü. Seçilen arkadaşlarımız da böyle durumlarda bir güce dayanmışlar gibi hissedecekler kendilerini, onlara da haksızlık.

Yorumlar (0)