CHP'Lİ ÖZTRAK:BUNUN ADI ZAM DEĞİL, ZULÜM

CHP Sözcüsü Öztrak, Türkiye’nin Erdoğan’ın elinde enflasyon cephesinde de kaybedenler kulübüne girdiğin belirterek, “Erdoğan 2002 sonunda iş başı yaptı. O zaman tüketici enflasyonu yüzde 29,7 idi. Şimdi tüketici enflasyonu yüzde 36,1. Nereden nereye? Erdoğan iş başı yaptığında, üretici enflasyonu yüzde 30,8 idi. Şimdi yüzde 79,9. Nereden nereye? Erdoğan elinde ülkemiz dünya üzerinde en yüksek enflasyona sahip 8. ekonomi oldu. Aynı ligde olduğumuz ülkeler, şimdi Lübnan, Suriye, Zimbabve ve Surinam” diye konuştu.

SİYASET 03.01.2022, 16:53 05.01.2022, 16:29
CHP'Lİ ÖZTRAK:BUNUN ADI ZAM DEĞİL, ZULÜM

Zamların aralık ayında değil, yeni yılda yapılmasının memura, emekliye de büyük bir tuzak anlamına geldiğine dikkat çeken Öztrak, “Bu zamlar Aralık ayı içinde yapılsaydı, memurun, emeklinin 2022’de alacağı ücret ve aylıklara, enflasyon farkı olarak bu zamlar yansıyacaktı. Milyonlarca emekçiye yapılacak ücret artışları da, bu zamlar dikkate alınarak belirlenecekti. Ama Erdoğan millete kurduğu bu kumpasla, millete karşı ne kadar acımasız olduğunu bir kez daha gösterdi” dedi. Öztrak, emekliye ve memura verilecek enflasyon farkının daha cebe girmeden eriğini kaydeden Öztrak, “Bunun adı açıkça ifade edeyim organize kötülüktür. Bunun adı zulümdür, zulüm” dedi.

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

 

2022 yılının, ilk basın toplantısını gerçekleştiriyoruz. Her yıl dönümü, bir yüzüyle geçmişe, diğer yüzüyle de geleceğe bakar. Geçmişle geleceği birbirine bağlar. Bu nedenle yeni bir yıla girilirken, gelecek yıla dair iyi dilek ve temenniler paylaşılır. Gelecek umutları tazelenir. Ama bu yıl Erdoğan Şahsım Hükümeti, 2022’ye dair umutları, ne yazık ki daha yeşermeden soldurdu.

 

YENİ YILA ZAM KASIRGASIYLA GİRDİK

2022’ye girerken, muazzam bir zam kasırgası, milletimizi adeta silindir misali ezdi geçti. Erdoğan Şahsım Hükümeti zam oldu, zulüm oldu. Milletin üstüne çöktü. Hükümet, akaryakıttan köprü geçiş ücretlerine, doğal gazdan elektriğe, harçlardan vergilere kadar, her şeye zam yaptı. 2022 için beslenen umutları, daha yıl başlamadan gasbetti.

 

20 YILIN EN YÜKSEK ENFLASYONU

Bu sabah 2021’in, yani geçtiğimiz yılın enflasyon rakamları açıklandı. Daha doğrusu bir türlü açıklanamadı. TÜİK’in internet sitesi bir kez daha çöktü. Enflasyon verilerine dakikalarca ulaşmakta güçlük çektik. Maalesef devlet yönetimindeki çöküş, kurumların internet sitelerine bile bulaşmış. 2021 Aralık ayında, tüketici enflasyonu aylık yüzde 13,6. Bu 1994 Nisan ayından bu yana, tek bir ayda gerçekleşen, en yüksek enflasyon. 2021’in tamamında gerçekleşen enflasyon ise yüzde 36,1. Bu da son 20 yılın en yüksek enflasyonu. Bunlar bir de TÜİK’in makyajlı rakamları… Bağımsız ekonomistlerden oluşan, Enflasyon Araştırma Grubu’nun rakamlarına göre ise, 2021 Aralık ayında gerçekleşen enflasyon yüzde 19,35. Tek bir ayda yüzde 19,35. 2021’in tamamında gerçekleşen enflasyon ise yüzde 82,81. Bunlar hakikaten ürkütücü rakamlar.

 

GENELE YAYILMIŞ OLAĞANÜSTÜ BİR FİYAT ARTIŞI

TÜİK’e göre son bir yılda, gıda fiyatları yüzde 44,7. Ulaştırma fiyatları yüzde 53,7. Mobilya, mefruşat fiyatları yüzde 44,8,. Ev aletlerinin fiyatları da yüzde 48,2 artmış. Tüm bu gruplardaki fiyat artışları da, aslında vatandaşın gerçek enflasyonunun yüzde 45’in hiçbir şekilde altında olmadığını çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Son bir yılda fiyatı, yüzde 100’ün üstünde artan ürünlerde şöyle. Kömür yüzde 137, benzinli otomobil yüzde 130, televizyon yüzde 130, LPG yüzde 120, patates yüzde 115, oyun konsolu yüzde 114, margarin yüzde 114, uçak bileti yüzde 103. Fiyatı açıklanan 402 üründen, 391’inin fiyatı son bir yılda artmış. Fiyatı çift hane veya daha fazla artan ürün sayısı ise 376. Demek ki genele yayılmış olağanüstü bir fiyat artışı var.

 

BAKALIM HANGİ KULBU TAKACAK

Ülke korkunç bir enflasyon kasırgasıyla karşı karşıya kalmış. Milletimizi kasıp kavuruyor. Erdoğan daha önce, fiyat artışıyla enflasyon arasındaki farkı anlatıp duruyordu. Bakalım şimdi tüm ürünlere yayılmış bu fiyat artışlarına, hangi kulpu takacak. Hangi kulpu takarsa taksın, hayat pahalılığı milleti yakıp kavuruyor. Tencereleri ve cüzdanları boşaltıyor. Milleti silindir gibi ezip geçiyor.

 

TURBUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE

Ama işin kötüsü, turpun büyüğü de heybede… Üretici fiyatları 2021’de yüzde 80 artmış. Bu 2002 Şubat ayından bu yana, en yüksek üretici enflasyonu. Dikkatinizi çekiyorum 2002 Şubat ayından buyana. Üretici ve tüketici fiyatları arasındaki fark, tam 44 puan. Bu bugüne kadar baktığımız serilerde görülmemiş bir rekor. Bu aynı zamanda üretici enflasyonundaki tsunaminin tüketici fiyatlarına daha henüz tümüyle yansımadığını da gösteriyor. Yine Erdoğan’ın yılbaşı gecesi yaptığı fahiş zamlar da, bu enflasyon rakamlarına yansımamış vaziyette. Dolayısıyla “Şubat ayında eksi çıkacak, Mart ayında şöyle olacak, 6 ay sonra herkes gülecek” laflarını bir yere bırakalım… Enflasyonda zirvenin daha henüz görülmediğini bütün bu rakamlar ortaya koyuyor. Bunun devamının da çok acı olacağı, milletimize faturasının çok yüksek olacağı da görülüyor.

 

ELEKTRİĞİ VOLTA, AMPULÜ EDİSON, BÖYLE ZAMMI ERDOĞAN BULDU

Soğuklar iyiden iyiye bastırdı. Doğalgaza yüzde 25 zam geldi. Elektrik fiyatlarına, yüzde 52 ile yüzde 127 arasında, cumhuriyet tarihinin en fahiş zammı yapıldı. Milletimizin kara kışı başladı. Ayda 200 kilovatsaat elektrik tüketen dört kişilik bir ailenin, elektrik faturası, 183 liradan 309 liraya çıktı. Elektriği İtalyan Fizikçi Alessandro Volta, ampulü Thomas Edison icat etti. Ampulü yakan elektriğe, gece yarısı yüzde 127 zam yapmayı da, Erdoğan icat etti. Ama milletimiz artık gerçeklerin farkında, elektriğe daha fazla zam gelmemesi için, ampulü hiç vakit kaybetmeden söndürmek için biran önce sandığın önüne gelmesini bekliyor.

 

DOLAR ÇIKARKEN DE ZAM, İNERKEN DE…

Erdoğan; tüm bu zam kasırgasından daha birkaç saat önce, “Döviz kurlarındaki dengesiz yükselişi, ortadan kaldırdığını” söylüyordu. Birde döndü bakkallardan, kasaplardan, manavlardan fiyatlarda indirim yapın ha dedi. Yoksa stokçulukla ilgili yasayı uygularım dedi.  Ama bunu söylediğinin akşamına, kendisi fiyatlara bindirim üstüne bindirim yaptı. Doların 18 lirayı gördüğü 20 Aralık tarihinde, 55 litrelik bir otomobilin benzin deposu, 642 liraya doluyordu. Bugün dolar kuru 13 lira. Aynı benzin deposu 714 liraya doluyor. Yine çiftçilerimiz traktörünün, 120 litrelik mazot deposu, doların 18 lirayı gördüğü gün, bin 388 liraya doluyordu. Aynı depoyu doldurmak için şimdi çiftçimizin bin 543 lira vermesi gerekiyor. Bu nasıl bir hesaptır bu hesabı Erdoğan millete açıklamak zorunda. Hangi hesaba göre, dolar çıkarken de, dolar düşerken de zamlar geliyor. Bu nasıl bir iştir her hâlükârda milletimizi çarpıyorlar? Bunu mutlaka millete açıklayacaksınız.

 

KÖPRÜLERE ÖRTÜLÜ ZAM

Bir de gizli saklı yapılan zamlar var. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsünde, artık gelenden de gidenden de ücret alınacak. “Güvenlik için yapıyoruz” dedikleri inşaat, meğerse gişeymiş. Önceden sadece Avrupa yakasından gelirken, 13 lira 25 kuruş köprü ücreti alınıyordu. Şimdi bir Avrupa’dan Asya’ya geçişte 8 lira 25 kuruş, bir de Asya’dan Avrupa’ya dönüşte 8 lira 25 kuruş ödenecek. Yani İstanbullu köprülere artık 16,5 lira ödeyecek. Tabi şimdi bir geliş, birde gidiş ücreti olduğu için insan ister istemez merak ediyor, TÜİK acaba hangi köprü tarifesini dikkate alacak? 16,5 lirayı mı, yoksa 8 lira 25 kuruşu mu? Milletimiz hiç merak etmesin bunun da takipçisi olacağız.

 

MEMURA VE EMEKLİYE KUMPAS

Erdoğan tüm bu zam kasırgasını, 31 Aralık gecesine saklayarak, bu ülkenin memuruna, emeklisine de büyük bir tuzak kurmuştur. Bu zamlar Aralık ayı içinde yapılsaydı, memurun, emeklinin 2022’de alacağı ücret ve aylıklara, enflasyon farkı olarak bu zamlar yansıyacaktı. Milyonlarca emekçiye yapılacak ücret artışları da, bu zamlar dikkate alınarak belirlenecekti. Ama Erdoğan millete kurduğu bu kumpasla, millete karşı ne kadar acımasız olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu fahiş zamların; emekliyi, memuru ezmesinin önünü açtı. Şimdi memura, emekliye, 2021’in ikinci yarısı için, yüzde 22,5 enflasyon farkı verecekler. Ama bu enflasyon farkı daha cebe girmeden, daha açıklanmadan son enerji zamlarıyla, memurun, emeklinin, emekçinin elinde, avucunda hiçbir şey kalmadı. Bunun adı açıkça ifade edeyim organize kötülüktür. Bunun adı zulümdür, zulüm…

 

ENFLASYON FARKINA İLAVE ARTIŞ ŞART

Şimdi buradan çok açık bir çağrıda bulunuyorum. Erdoğan, memur ve emeklinin son zamlarla gasbettiği bu hakkını mutlaka telafi etmelidir. Enflasyon farkına ilave olarak bir maaş artışı mutlaka vermelidir. İlave bir maaş artışı. Aksi takdirde emeklinin de memurun da kul hakkı yenmiş olur. Bunun hesabını da iki cihanda kimse veremez.

 

ENFLASYONDA NEREDEEEN NEREYE…

Rakamlar ortadadır. Türkiye, Erdoğan’ın elinde enflasyon cephesinde, kaybedenler kulübüne girmiştir. Erdoğan 2002 sonunda iş başı yaptı. O zaman tüketici enflasyonu ne kadardı? Yüzde 29,7. Peki şimdi tüketici enflasyonu ne kadar? Yüzde 36,1. Nereden nereye? Erdoğan iş başı yaptığında, üretici enflasyonu yüzde 30,8 idi. Şimdi yüzde 79,9. Evet nereden nereye? Erdoğan elinde ülkemiz dünya üzerinde en yüksek enflasyona sahip, 8. ekonomi oldu. Erdoğan bu ülkeyi gelir liginde ilk 20’den düşürmeyi becerdi. Ama enflasyonda ilk 10’a sokmayı da başardı. Aynı ligde olduğumuz ülkeler, şimdi Lübnan, Suriye, Zimbabve ve Surinam.

 

BU NOKTAYA ÇOK CİDDİ HATALAR SONUCU GELDİK

Bu rezalet bir günde olmadı. Bu noktaya çok ciddi hatalar, yanlışlar, bilerek, isteyerek yapılan bir takım uygulamalar sonucunda geldik. Son üç yılda 4 Merkez Bankası Başkanı gördük. Enflasyonla mücadele etmekle görevli bu kurum, bizzat Erdoğan’ın eliyle iğdiş edildi. Daha önce de söylemiştim. Piyasaları bir ringe, Merkez Bankası’nı da boksöre benzetirsek, bu boksörün Türk Lirası’nı savunmak ve enflasyonla mücadele etmek için, iki yumruğu vardır. Bunlardan birincisi döviz rezervi yumruğudur. İkincisi ise faiz yumruğudur. Erdoğan ve Damadı, bu ucube rejime geçiş sürecinde ve mahalli idare seçimlerinde Merkez Bankası’nın arka kapısından, millete ait 128 milyar doları buharlaştırmıştır. Piyasada bir istikrar algısı yaratmak için, Merkez Bankası’nın yumruğunu, kolundan kesip atmıştır. Merkez Bankası’nın kalan tek yumruğu da, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla, Eylül ayından bu yana arkasından bağlanmıştır. Merkez Bankası ringde savunmasız bırakılmıştır. Yeni atanan başkan da buna “Reisim madem böyle istiyor” deyip razı olmuştur. Merkez Bankası’nın güvenilirliği dip yapmaktadır.

 

ERDOĞAN SEBEP ENFLASYON SONUÇTUR

Sonuçta enflasyon milleti ezip geçmektedir. Türk Lirası değer kaybetmeye devam etmektedir. Bunun bir tek nedeni vardır o da Tayyip Erdoğan’dır. Söylüyorum, enflasyonun da, Türk parasının pul olmasının da nedeni Erdoğan’dır. Erdoğan’ın baskısıyla, Merkez Bankası Eylül’den bu yana politika faizini, 5 puan indirdi. Peki indirdi de ne oldu? Aynı dönemde, yıllık enflasyon, yüzde 19,6’dan yüzde 36,1’e çıktı. Hani faiz sebep, enflasyon sonuçtu ne oldu? Faiz düştü, enflasyon coştu. Paramız pul oldu. Ben çok merak ediyorum Erdoğan bu rezaletin sorumluluğundan nasıl kaçacaktır? Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 19’dan yüzde 14’e indirdiği o dönemde, yani son dönemde, vatandaşların kullandığı ihtiyaç kredisi faizleri 5 puan, taşıt kredisi faizleri 5 puan, 5 yıllık devlet tahvilinin faizi 7 puan, 10 yıllık devlet tahvilinin faizi ise 6 puan birden artmıştır. Siz tabela faizini düşüyorsunuz ama milletin karşı karşıya olduğu faizler alıp başını gidiyor, artıyor.

 

KAZANAN FAİZ LOBİLERİ

Sonuçta Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın enflasyon artarken tabela faizini düşürme politikasından kim kazanıyor? Hiç tereddüt yok ki faiz lobileri kazanıyor. Merkez Bankasından yüzde 14’le borçlanan banka, şimdi millete yüzde 30’la ticari kredi veriyor. Yetmiyor, bankalara bir özel mevduat hesabı getiriliyor orada da faize dolar elbisesi giydiriliyor. Onun karşılığı da milletin Hazinesinden karşılanıyor. Erdoğan “Faizleri düşürerek, hem döviz kurunu, hem de enflasyonu düşüreceğiz” demişti. Sonuç ne oldu? Hem döviz kuru, hem de faizler, hem de enflasyon şaha kalktı. Hadi bakalım şimdi; “Ben yoktum”, “Ben akşam uyuyordum”, “Bunlar nassın gereği”, “Ben değil, Allah yaptırdı” diyerek bu sorumluluktan kaçsın. Tekrar söylüyorum, enflasyon, Türk parasının pul olması, yüksek faizler sonuç Erdoğan sebeptir. Sorumlu bizzat Erdoğan’ın kendisidir.

 

ZİKRİ FARKLI FİKRİ FARKLI

Hazreti Ömer; “Bir kimsenin kıldığı namaz, tuttuğu oruç sizi aldatmasın! O kimsenin dirhem ve dinarla ilişkisine bakın” diyor. Erdoğan şimdilerde, “Bizim paramız belli, o da Türk Lirası” diyor. Ama zikri ile fikri arasında hiç uyum yok. Beşli çetesine, milletin kesesinden, milletin geçmediği köprüler, kullanmadığı otoyol ve tüneller için, dolarla, avroyla garanti verdi. Ücretlerini de dolarla, avroyla tespit etti. Şimdi döviz kuru elden kaçtı, bunlar misliyle ulaştırma zammı olarak milletimizin sırtına yüklendi.

 

YENİLENEBİLİR ENERJİDE DE DÖVİZ

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı dediğimiz, güneş ve rüzgâr enerjisine bile, çıktı dolarla garanti verdi. Erdoğan yıllardır milletin kesesinden, güneş enerjisinin kilovatsaatine 13,3 sent, rüzgâr enerjisinin kilovatsaatine 7,3 sent, hidroelektrik enerjisinin kilovatsaatine 7,3 sent ödüyor. Bu şekilde lisansa bağlanmış, 105 milyar kilovatsaatlik tesis var. Baktığımız zaman yenilenebilir enerjinin kilovatsaatine ortalama 9 sent ödüyoruz. Tabi bu böyle olunca ne oluyor? Döviz elden kaçınca, elektrik fiyatları da arşa çıkıyor. Yetmiyor Erdoğan, Türk Lirası mevduata, 84 milyonun kesesinden, dolardan faiz elbisesi giydiriyor. Biraz evvel ifade etmiştim. Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, özel bankalardaki mevduat faizine, dolara endeksli hazine garantisi veren, ilk hükümet başkanı olarak bu ülkenin tarihe geçmiştir.

 

ENFLASYONDA DA İŞSİZLİKTE DE SINIFTA KALDI

Biz boşuna söylemiyoruz? Erdoğan faiz lobisinin adamıdır. Erdoğan en çok faiz lobilerini ve zenginleri sever. Erdoğan fakir fukaradan alır, varsıla verir. Onun gözünde fakir, “Zaten çalmasını bilmediği için fakirdir.” Erdoğan bu milletin öz evlatlarını, “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” durumuna düşürmüştür. Bir ekonomi yönetiminin başarısının iki göstergesi vardır: Biri düşük enflasyondur, diğeri de düşük işsizliktir. Erdoğan, bunların her ikisinden de sınıfta kalmıştır.

 

SÖZÜNÜZÜN YARISI KADAR İHRACATLA ÖVÜNÜYORSUNUZ

Şimdi bugün Erdoğan çıkmış “Karnemdeki kırıkları bir kenara bırakın, şahsıma verdiğim kanaat notunu gösteren ihracata bakın” diyor. Aslında Erdoğan kendine verdiği kanaat notunun da kırık olduğunun farkında bile değil. Kanaat notunun ne durumda olduğunu görmeyecek kadar kibre batmış. Siz 2011 yılında, “2023 yılında ihracat 500 milyar dolar olacak” diye millete taahhüt etmediniz mi? Şimdi bugün çıkmışsınız bunun ancak yarısını hedef olarak koymuşsunuz bununla da övünüyorsunuz.

 

KENDİNE SAYGIN VARSA EMANETİ EHLİNE BIRAK

Buradan açıkça ifade edeyim, Erdoğan “Ülkeyi özel sektör gibi yöneteceğiz” diyerek bugünkü ucube rejimi pazarlamıştır. Ancak ülkeyi batırmıştır. Şimdi, özel sektörde şirket batıran bir yöneticinin, yapması gerekeni derhal yapmalıdır. Azıcık kendine saygısı varsa, emaneti ehline bırakmalıdır. Biliyoruz milletimiz çok yoruldu. Biliyoruz milletimiz çok kızgın. Milletimize rica ediyoruz. Hıncını, öfkeni önüne gelecek sandığa sakla. Bu kifayetsiz, beceriksiz, cahil hükümetin ülkeyi yönetme kabiliyeti artık bitmiştir. Sandıktan kaçma imkânı da hiç kalmamıştır. O sandık milletin önüne çok yakın bir zamanda mutlaka gelecektir. İşte o sandık geldiğinde de elini korkak alıştırma, aşına göz dikenlere, cebine göz dikenelere, mutfağındaki tencereyi boşaltanlara, çoluğunun, çocuğunun geleceğini çalanlara, en şeddelisinden tokadını yapıştır.

Benim söyleyeceklerim bu kadar, beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Şimdi varsa, sorularınızı alabilirim. 

 

Soru- Geçen hafta Grup Başkanvekili Sayın Özgür Özel’in Kuran kurslarıyla ilgili yaptığı açıklamalar birkaç gündür kamuoyunda da tartışılıyor. AK Parti kanadından da gelen tepkiler söz konusu. Sizin bu konuya ilişkin değerlendirmeniz ne olacak?

Faik ÖZTRAK- Partimizin din ve vicdan hürriyeti konusundaki duruşu son derece açık ve nettir. Yine Anayasanın din ve vicdan hürriyeti konusuyla ilgili 24. maddesi de son derece sarihtir. Dolayısıyla arkadaşlarımızın açıklamaları da bu çerçevede değerlendirilmelidir.

 

Soru- Efendim CHP Yüksek Disiplin Kurulu toplandı. Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ve Fethiye Belediye Başkanı Alim Karaca’da uyarı istemiyle Disiplin Kuruluna sevk edilmişti. Herhangi bir karar çıktı mı?

Faik ÖZTRAK- Ben aşağı inerken Disiplin Kurulundan kamuoyuna yansıyan böyle bir açıklama görmedim. Biliyorsunuz Disiplin Kurulumuz, önerilerimiz kendilerine gider, onlarda o çerçevede kendi başlarına kararları verirler. Bizim bu sonuçlardan ancak kamuoyuna açıklama yaptıklarında haberimiz olur. Ben inerken de böyle bir açıklama yapılmamıştı.

Yorumlar (0)