CHP'Lİ HÜSEYİN SAYGILI:SEÇMEN DEMOKRASİNİN TIKANAN DAMARLARINI AÇMAYA BAŞLADI

Cumhuriyet Halk Partisi Eski Parti Meclis Üyesi Hüseyin Saygılı, Gazetekritik’e gündemi meşgul eden başlıklarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

SİYASET 30.10.2019, 12:18
CHP'Lİ HÜSEYİN SAYGILI:SEÇMEN DEMOKRASİNİN TIKANAN DAMARLARINI AÇMAYA BAŞLADI

Parti içi demokrasinin önümüzdeki CHP Kurultay’ına olası etkileri hakkında dikkat çekici açıklamalar yapan Saygılı, ateşkes aşamasında olan Barış Pınarı Harekatı ile ilgili olarak ise “Bu tehdidin büyümesinde belirleyici olan hükümetin politikalarıdır” ifadelerini kullandı.

“BÖYLE GİDERSE ‘DEĞERLİ YALNIZLIK’TAN SADECE YALNIZLIĞA SÜRÜKLENECEĞİZ”

Barış Pınarı Harekâtı sizce gerekli bir operasyon muydu? Ateşkes kararı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Her ülkenin kendi güvenliğini sağlamak gibi görevleri bulunuyor. Böyle bir refleksle Meclis gündemine gelen tezkere oy çokluğu ile geçti. Yurttaşlar olarak biz de yanı başımızdaki tehdidi pekala milli meselemiz olarak algılıyor ve bu şekilde yorumluyoruz. Gene de bu tehdidin büyüyerek bugünlere taşınmasında belirleyici olanın hükümetin 2011 yılından itibaren Suriye konusunda izlediği politikalar olduğunu görebilmemiz gerekir. Suriye’nin içişlerine karışmaya kadar ileri giden yaklaşımlar içeriyordu bu politikalar. Oysa Hükümet Suriye ile doğrudan görüşmelerle sorunların çözümüne anlamlı katkılarda bulunulabilirdi. Ateşkes kararına gelince, 17 Ekim’de Ankara’daki toplantıyla durdurulan harekâtın ardından haklı olarak sormamız gereken sorular var. Soçi’de Rusya ile yapılan görüşmelerle sağlanan anlaşmayla tam olarak nereye sürüklendiğimizi bilemiyoruz. Öyleyse, Amerika’nın etkisi ile verildiğini de düşünebileceğimiz ateşkes kararı sonrasında medyanın önemli bir bölümünde ilan edilen zafer tam olarak neyi kutlamaktadır? Harekât milli bir mesele ve beka sorunu ise şimdi bu sorun ateşkes ile sona mı ermiş bulunuyor? Harekâtın ikinci günü Sayın Erdoğan AKP il başkanları toplantısında “Herkesi partimize bekliyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu. Yapılan harekât adeta AKP’yi kurtarmanın bir aracı gibi işliyor. Bir de neredeyse bütün dünyayı karşımıza aldığımız gerçeği var. Böyle giderse dış politikada “Değerli yalnızlıktan” sadece yalnızlık dönemine sürüklenen bir ülke olduğumuz gerçeğini giderek daha çok hissetmeye başlayacağız. Hem Suriye hem de Kürt sorunu hükümetin sorunlu sayabileceğimiz politikaları sonucunda giderek ve büyüyerek Türkiye’nin önünde durmaya devam ediyor.

“ERDOĞAN’IN GİDECEĞİ BİR SEÇİM ONUN ADINA HEZİMETLE SONUÇLANIR”

ABD ile anlaşma sonrası süreç hükümetin istediği gibi giderse kazanım elde edilmiş görüntüsünün altında bir erken seçim yapılacağı iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

ABD ateşkesin arkasındaki aktörlerinden biri olarak belirdiği için sonuçlarını kolaylıkla hesap edemediğimiz bir durum bu. Fakat erken seçim olasılığının AKP ve Erdoğan lehine işlemeyebileceği kanaatindeyim. Savaşın ülkeye getirmiş olduğu ağır maliyetler ortadayken Erdoğan’ın gideceği bir seçimin onun adına hezimetle sonuçlanma ihtimali de var. Türkiye’nin bu harekâttan ne kazandığı tam olarak ortaya konulamazken AKP’nin başına böyle bir iş açmak isteyeceğini sanmıyorum.

“ÜLKEDEKİ SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETECEK BİR KURULTAY OLMALI”

CHP’nin önündeki kurultaydan beklentileriniz nedir? Değişim beklentiniz var mı?

CHP’nin 2020 ilkbaharında yapacağı kurultay iktidar olacak partinin kurultayı olmalıdır. Sadece genel başkan, PM üyeleri ve YDK üyelerinin seçildiği değil, ülkedeki sorunlara çözüm üretecek programların habercisi olan bir kurultay. Benim kişisel arzum bu yönde. CHP bunu yapacak bilgi ve birikime sahip bir parti. O nedenle önümüzdeki kurultayda kadrolarını yenileyerek kendisini iktidara taşıyacak olan adımları atmasını beklemek yanlış olmaz.

ERDOĞAN’IN KULLANDIĞI DİL BÜTÜN KESİMLERİ ENDİŞELENDİRİYOR”

Giderek artan etnik çatışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Demokrasi ve hukuk ile insan haklarını önceleyen, özgürlükleri sınırlamayan, her kimliğe eşit mesafede bir yönetim anlayışına sahip olabilirsek bu sorunu da ortadan kaldırmış oluruz diye düşünüyorum. Son yıllarda, özellikle AKP hükümetleri döneminde sürekli olarak toplumu ayrıştırmaya yönelik söylemlerle karşılaştık. Erdoğan’ın kullandığı dilin bütün kesimleri endişelendirdiğini düşünüyorum. Toplumun fay hatlarını kaşımaya devam edersek her birimiz çok zarar göreceğiz.

“CHP ÇOK KÖKLÜ BİR PARTİ”

CHP’de parti içi demokrasinin sağlanması için mevcut olan çok sesliliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

CHP büyük ve köklü bir parti. Türkiye’yi oluşturan değerlerin tümünü içinde barındırıyor. Her kesimin partisidir. Son on yılda kendisini sürekli olarak yenilediğini görüyoruz. Böyle dönüşümler de parti içerisinde yer alan tartışmalar sonucunda gerçekleşiyor. Tam da demokrasi geleneğinin yerleşik olduğu ülkelerde görülebileceği gibi. CHP’nin çok sesli yapısını yönetimde yetki sahibi olacağı bir durumda yurttaşlarına karşı nasıl bir tavır sergileyeceğinin de habercisi olarak görmek lazım. Parti içi tartışmaları bir tür zayıflık olarak göstermeye çalışanların demokrasiyi nasıl algıladıklarını sorgulamak lazım.

“AKP’NİN EKONOMİYİ DÜZELTECEK BİR YOL HARİTASI YOK”

Türkiye’nin yürüttüğü ekonomi politikalarını doğru buluyor musunuz? Mevcut ekonomik krizin geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir?

AKP, 2002 yılında iktidara geldiğinde ekonomik krizi atlatmış bir ülkenin yönetimini devraldı. Bankaların peş peşe battığı bir dönemdi. Bağımsız düzenleyici kurumların kurulmasıyla finans sektörü denetim altına alınmış, Merkez Bankası da hükümetlerden bağımsız karar veren bir kurum haline gelmişti. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve Bankalar Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kurularak 2002 krizi aşılmıştı. AKP hükümetleri zorlukların aşıldığı bahar havasında iktidara geldi. Sonrasında devlete ait ne var ne yok tüm kamu iktisadi kuruluşları satıldı. Yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklara karşı mücadele edeceklerini söyleyen bir iktidar vardı. Gelinen noktada ise yolsuzluklar ülkenin gündeminden düşmüyor. Milyonlarca yoksulumuz var. Toplumun özgürlük alanları da giderek daralıyor. Bu ortamda dış yatırımcıların ülkemize gelmesini beklemek boşuna. Hazine arazilerinin satıldığı, gelişigüzel plansız kentleşme, plansız yatırımlar, yol, köprü, havaalanı vb. yatırımlarda yüksek karlarla yap işlet devret şirketlerine peşkeş çekilmesi olağan hale geldi. Ülke kaynakları katma değeri yüksek olan üretim ekonomisi yerine inşaat sektörünü finanse ederek günün sonunda iflasları getirdi ve inşaat sektörü de krizden nasibini aldı. Bütün bunlar neticesinde yeni bir kriz kapıda. AKP’nin ülkenin ekonomisini düzeltebilecek bir yol haritası bulunduğuna hiç kimse inanmıyor.

“OTORİTERLEŞEN YÖNETİME KARŞI BİR KENETLENME MEYDANA GELDİ”

Geçtiğimiz yerel seçimler sonrası oluşan Türkiye’deki siyasi konjonktürün değişmeye başladığı görüşleri hakkında değerlendirmeniz nedir?

31 Mart 2019’da yapılan yerel seçimler AKP’nin 18 yıllık icraatlarının seçmen tarafından benimsenmediğini açıkça ortaya koydu. Bu icraatlar toplumun ayrıştırılarak tek adam yönetimiyle karşı karşıya bırakıldığı bir süreçte kendisini gösterdi. Bana kalırsa 31 Mart seçimlerini, muhalefet partilerinin ya da millet ittifakının başarısının görüldüğü ve gelecekte değişecek olan bir iktidarın habercisi olarak görmek lazım. Daha fazla otoriterleşen bir yönetime karşı toplumda bir kenetlenme meydana gelmiştir. Bunu da gelecek açısından çok önemli buluyorum. Başarılamayacağı düşünülen şey başarılmış oldu. Gençler, kadınlar, emekliler, toplumun farklı kesimlerinden oluşan milyonlar eskimiş bir yönetim anlayışına dur dedi. Sürekli olarak baskıya ve tehditlerle başvuran bir hükümet karşısında seçmen demokrasinin tıkanan damarlarını açmaya başlamıştır. Bunun da ülkenin yararına olacak birçok dönüşümün habercisi olabileceğine inanıyorum.

Yorumlar (0)