CHP'li Erdoğan Toprak'tan dikkat çeken rapor!

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Baş Danışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Türkiye ve Dünya gündemine ilişkin hazırlamış olduğu haftalık değerlendirme raporunu açıkladı.

SİYASET 17.07.2019, 20:16 17.07.2019, 20:30
CHP'li Erdoğan Toprak'tan dikkat çeken rapor!

GAZETEKRİTİK/ÖZEL

İstanbul Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Erdoğan Toprak, yayınlamış olduğu haftalık değerlendirme raporunda, başta 15 Temmuz olmak üzere, dış politika ve ekonomiye dair görüşlerini ifade etti.

İşte o rapordan satır başları:

15 TEMMUZ'UN SİYASİ AYAĞI ORTAYA ÇIKARILMALI


15 Temmuz darbe teşebbüsünün üçüncü yıldönümünde hâlâ darbecilerin siyasi ayağının ortaya çıkartılmasının engellenmesi FETÖ ile mücadeleyi zaafa uğratan en önemli unsurdur! 


15 Temmuz 2016 Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) darbe teşebbüsünde hâlâ aydınlığa kavuşmayan pek çok unsur mevcuttur. Yenikapı’da gerçekleşen birlik beraberlik mitinginde Sn. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu tarafından dile getirilen 10 maddelik demokrasi manifestosunun iktidar ittifakı tarafından dikkate alınmamasının sonuçları bugün gelinen noktada açıkça görülmektedir. Darbe teşebbüsünü gerçekleştirenlerin yargılamalarında sürecin giderek sulanması, bizzat iktidar sözcülerinin yargılamalarda FETÖ Borsası oluşumundan yakınması, darbenin siyasi ayağının açığa çıkartılması konusunda TBMM’de gerek CHP gerekse diğer muhalefet partileri tarafından yapılan tüm girişimlerin verilen önergelerin iktidar ittifakı tarafından reddedilmesi oldukça manidardır! Bir yandan FETÖ ile mücadele edildiği söylenirken diğer yanda TBMM’nin bu konuyu tüm ayrıntılarıyla araştırmasının engellenmesinin gerisinde yatan gerekçeler nedir? Darbe teşebbüsü sonrası Fethullah Gülen’in iadesi konusunda ABD’ye yapılan girişimler, gönderildiği açıklanan yüz binlerce sayfalık doküman ve dosyalar, ABD Adalet Bakanlığı ile yürütülen müzakereler artık iktidarın gündeminden düşmüş bulunmaktadır. En baştan itibaren terörün her türlüsüyle mücadele konusunda desteğini beyan eden CHP söylediklerinin arkasındadır. Ancak iktidarın terörle mücadeleyi siyasi çıkarlarının bir parçası olarak gördüğü, bu amaçla kullandığı anlaşılmaktadır. FETÖ ile mücadeleyi her kesimden ve görüşten kendisine muhalif olanların tasfiyesine dönüştüren iktidar, 23 Haziran seçimleri öncesinde de terör örgütü PKK lideri Öcalan’dan iktidar emriyle görevlendirilen bir akademisyene mektup getirterek, terör örgütü liderini seçimi kazanma hamlesinin aracı yapmaya yöneldi. Öcalan’ın avukatlarına, mektup taşıyan akademisyene seçim öncesi verilen görüş izinleri, seçim kaybedilince kesildi. Öcalan’ın avukatlarının İmralı’ya ziyaret talepleri reddedildi. 15 Temmuz’un üçüncü yıldönümünde, darbe teşebbüsü ve terör bahane edilerek, demokrasinin, demokratik hakların askıya alınıp kısıtlanmaması talebimizi yinelerken, iktidarın bu yanlışlarından ve yanılgılarından dönmesi beklentimizi de vurgulamak isteriz.   

S-400 VE CAATSA KAPSAMINDAKİ YAPTIRIMLAR TARTIŞMAYA BAŞLANDI

Türkiye-ABD arasındaki S-400 gerilimi hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye nakledilmeye başlanmasıyla farklı bir aşamaya geçti. CAATSA kapsamındaki yaptırım listesi tartışılmaya başlandı. 
S-400’ler konusunda ABD yönetimi ile yaşanan gerilim süreci füze savunma malzemelerinin gelmeye başlamasıyla yeni bir aşamaya geçti. Gelinen noktada NATO endişe ve kaygı açıklaması yaparken, ABD Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarından yapılan açıklamalarda da S-400’lerin konuşlandırılmasının “sonuçlarının ağır” olacağı görüşleri yinelendi. Türkiye’ye karşı uygulanacağı ifade edilen “ABD’nin Hasımlarıyla Ekonomik Yaptırımlarla Mücadele Yasası CAATSA” ABD Başkanlarına 12 başlık altında yaptırım uygulama yetkisi veriyor. Başkan bu yaptırım listesinden en az 5’ini seçerek “hasım” ülkeye karşı uygulamaya koyabiliyor. CAATSA, en hafifinden en ağırına varana kadar 12 madde halinde şöyle sıralanıyor: 


⦁    Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara ihracat-ithalat bankası desteğinin ve kredilerinin kesilmesi, 
⦁    Mal ve teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi, 
⦁    ABD mali kuruluşlarından kredi almasının engellenmesi ve men edilmesi, 
⦁    Uluslararası mali kuruluşlardan kredi verilmemesi, 
⦁    Hasım ülkenin Mali kurumlarına ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapma izni verilmemesi, 
⦁    Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlarla ihale ya da sözleşme yapılmaması, 
⦁    Döviz üzerinden işlem (SWIFT) yapılmasının yasaklanması, 
⦁    Mali kurumlar ve bankalar arasında ödeme ya da kredi transferlerinin yasaklanması, 
⦁    Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul sahibi olmasının yasaklanması, 
⦁    ABD kişi ve kurumlarının yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlardan sermaye ya da borç alışverişinin yasaklanması, 
⦁    Yaptırım kapsamına alınan kişilere ABD’ye giriş yasağı, 
⦁    Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara benzer işlevi olan üst düzey görevlilere de yaptırım uygulanması. 


Yaptırıma karar verilmesi halinde ilk aşamada ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye’nin Rusya’nın savunma sektörü ya da istihbarat birimleriyle önemli düzeyde bir alışveriş yapıp yapmadığını saptamak için toplanacak. 
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bu anlamda limitlerin aşıldığı kararına varması durumunda, bu kararını ABD Maliye Bakanlığı’na bildirecek. ABD Maliye Bakanlığı da CAATSA kapsamındaki yaptırımların ağırlık derecelerine, uygulanacak ülke üzerindeki caydırıcılık etkisine göre bir değerlendirme yaparak ABD Başkanına hangi yaptırımların uygulanması gerektiği konusunda önerilerde bulunacak. Bu çerçevede hazırlanacak yaptırım kararnamesi ABD Başkanı tarafından imzalanıp, onaylandığı anda devreye girecek. Şayet ABD yönetimi CAATSA yasasını Türkiye’ye karşı işletme kararı alırsa bununla ilgili sürecin sonbahar aylarını bulabileceğini, bu sürede sürdürülecek müzakereler ve farklı boyutlardaki çalışmalarla, yaptırımlardan muafiyet, erteleme gibi adımların söz konusu olabileceğini öngörebilirim. 


ABD yönetimi İran ile ciddi sorunlar yaşadığı, Suriye’de varlığını sürdürmeye çalıştığı, Irak’ta önemli sıkıntılarla karşı karşıya olduğu bir dönemde bu ülkelerin hepsiyle komşu olan, stratejik müttefik ve NATO üyesi konumundaki Türkiye’yi kaybetmeyi kolaylıkla göze alamayacaktır. Buna karşılık, küresel otoritesinin sarsılmasına, Türkiye üzerinden NATO ittifakının delinmesi ya da Türkiye’nin yaptırımsız kalması halinde başta bazı doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere diğer NATO üyelerinden de Rusya’dan silah ve diğer sistemler satın alması yolunun açılmasına zemin vermemek için de bir takım yaptırım seçeneklerini devreye koyma yoluna gidecektir.  Şayet ağır ve sert yaptırımlara gitme yolu seçilirse Türkiye’nin de buna aynı şekilde tepki vermesi başta İncirlik üssü olmak üzere Malatya-Kürecik’teki radar üssünün ABD’ye kapatılması vb. adımlar beklenebilir. Ayrıca ABD yaptırımları devreye sokma yoluna giderse, bunun aynı zamanda Türkiye’yi Rusya’ya daha da yakınlaştırma, Putin’in Türkiye üzerindeki etkisinin artması sonucunu doğurabileceğini hesap ederek tavır alma seçeneklerini değerlendirecektir. 
Ancak her koşulda sürecin Türkiye-ABD ve Türkiye-NATO ilişkilerini ciddi anlamda etkileyeceğini, karşılıklı atılacak adımların dozuna göre kontrolden çıkma ve kopma noktasına kadar gidebileceği seçeneğini de bir kenarda tutmak, göz ardı etmemek durumundayız.   


MOODY'NİN ARDINDAN FİTCH DE TÜRKİYE'Nİ KREDİ NOTUNU DÜŞÜRDÜ


Türkiye’nin kredi notu bir ay arayla ikinci kez yatırım yapılabilir ülke seviyesinin altına indirildi. Moody’s’in ardından Fitch de Türkiye’nin notunu düşürdü! 
Moody’s Türkiye’nin kredi notunu “aşırı spekülatif ve riskli” seviyesine düşürüp ülke görünümünü “negatif” olarak belirledikten sonra, 18 Türk bankasının notunu indirmişti. Ardından Fitch de benzer yönde bir değerlendirmeyle Türkiye’nin kredi notunu BB’den yatırım yapılabilir seviyenin altına, BB- düzeyine indirdi, ülke görünümünü “negatif” olarak açıkladı. Moosy’s’in not indirimi kararı öncesinde MB Bankası başkanı KHK ile görevden alınmamıştı. Fitch’in not indiriminde ise MB Başkanının adeta görevden azledilmesinin önemli etken olduğu, Türkiye’de kurumsal erozyonun şiddetlendiği tespitinin negatif ülke görünümü ve notta belirleyici olarak görüldüğü açıklandı. Bugüne kadar Türkiye’nin notu konusunda en “ılımlı” davranan Fitch Ratings idi. Şimdi Fitch de bir kademe daha düşürmüş oldu. Önce Moody’s ve hemen 31 Temmuz’daki FED toplantısı öncesinde Fitch’ten gelen sert not indirimleri, Türkiye ekonomisiyle ilgili “finansal, kurumsal, yönetsel risk ve erozyon” uyarıları, uluslararası sermaye akışını büyük ihtimalle olumsuz etkileyecek ve sıcak paranın Arjantin, Hindistan,  Brezilya, Güney Afrika vb. gibi ülkelere akacaktır. 


İŞKUR’un Haziran ayı kayıtlı işsiz rakamları işsizlikte yeni bir rekorun daha kırıldığını, kayıtlı işsiz sayısının bir yılda 1,8 milyon artışla 4,4 milyona ulaştığını ortaya koydu!  
İşsizlik oranı ve işsiz sayısı rekor kırarak artmaya devam ediyor. Her yıl yaz aylarında tarımda, inşaatta, hizmetler sektöründe istihdam artışının etkisiyle azalma gösteren mevsimsel işsizlik tam tersi bir sürece girmiş görünüyor. İŞKUR’un Haziran 2019 verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı geçen ay 4 milyon 417 bin 814 kişiye ulaştı. Geçen yılın aynı ayında kayıtlı işsiz sayısı 2 milyon 621 bin 565 kişiydi. Bir yılda 1 milyon 796 bin kişilik artış söz konusu. Artış oranı yüzde 68,5. Mayıs ayında 4 milyon 84 bin 951 kişi olan kayıtlı işsiz sayısının Haziran’da 4 milyon 417 bin 814 kişiye yükselmesi, bir ayda 333 bin kişinin daha işsiz kaldığını, aylık kayıtlı işsiz artışının yüzde 8,1 olduğunu ortaya koyuyor. Daha da vahim olan Haziran ayında İŞKUR’a kayıtlı işsizlerin yüzde 35,9’u 15-24 yaş aralığındaki gençlerden oluşuyor. Haziran ayında İŞKUR aracılığıyla işe yerleştirilenlerin sayısı bir önceki aya göre yüzde 25,3 azalarak 117 bin 857 kişiye geriledi.  İşverenlerin İŞKUR’dan eleman talebini ifade eden ‘açık iş’ sayısı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 27,8 oranında azaldı. Bu da işverenlerin yeni yatırım, istihdam yaratma, üretim ya da kapasite artırma konusunda temkinli olduklarını, işe eleman alma yerine işten eleman çıkartmaya yöneldiklerini gösteriyor.  


 

Yorumlar (0)