İYİ Partili Dr. Arslan Kabukcuoğlu:Şehir hastaneleri ülkemizin kamburudur

İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Dr. Arslan Kabukcuoğlu Sağlık Bakanlığı Bakanlığı Bütçesinin Planve Bütçe Komisyonunda Bir Konuşma Yaptı.

SAĞLIK 24.11.2022, 20:35
İYİ Partili Dr. Arslan Kabukcuoğlu:Şehir hastaneleri ülkemizin kamburudur

İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Dr. Arslan Kabukcuoğlu'nun konuşması şu şekilde:

     Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın Milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcıları, kıymetli bürokratlar, Sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım. Öncelikle öğretmenlerimizin, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlarım.

    AK Parti hükümeti, en azından son 10-12 yıldır, büyük bir idari bocalama içindedir. AK Parti, icraattaki başarısızlığını algı yöntemiyle telafi etmeye çalışmaktadır. Medyanın %95’ini yanına alıp, birkaç tane de gür sesli insan bulursanız, sizden memnun olanların sayısını artırırsınız. AK Parti hükümetlerinin yarattığı liyakatsizlik, kayırmacılık ve yolsuzluk boyutları Türkiye Cumhuriyeti tarihinde rekor kırmaktadır.

    Sağlık, insanların ömürleri boyunca vazgeçemeyecekleri ihtiyaçlarıdır. Günümüzde sağlık, insanların beden, ruh ve sosyal olarak, iyilik hali olarak tanım buluyor. Sağlığın önemli bir kısmı maddi dünyaya yaslanıyor. Çevrenin sağlıklı olması, yeterli beslenme, sosyal çevrenin sağlığa uygun halde olması, kişilerin ruh dünyasında dengeyi sağlayacak etmenlerin yerinde olması gibi pek çok unsur, sağlıklı insan için gereklidir. Göç, işsizlik, kayırmacılık, ülke ve yöneticilerinin insanları tedirgin eden kaba dil ve ayrımcılık uygulamaları, tezat politikaları, insanlarımızı sağlıksız kılan, günümüz Türkiye’sinin yaygın sorunlarıdır. Sağlık Bakanlığı kaynaklarının büyük kısmını hastalıkların iyileştirilmesine, daha azını ise insanları hastalıktan korumaya harcamaktadır. Açıkçası, milletimize hükümet tarafından sunulan, hastalıkların bedenden uzaklaştırılmasıdır. Olması gereken hastalıkların insan bedeninden uzak kalmasıdır. Böyle olduğu için de, Sağlık Bakanlığı düşük seviyedeki bir bütçeyle hizmet vermektedir. Bahse konu tüm sorunlarla Sağlık Bakanlığı ilgilense, bütçesi yetmez. Aslında bakarsınız, neoliberal sistemde de hastalıkla ilgilenmektedir. İnsanları hastalıktan korumak onarın amacına uygun düşmez. Çünkü para orada. Hükümet de onunla ilgileniyor. Bu nedenle, Ak Parti hükümeti, sağlık hizmetlerini, yataklı tedavi kurumları hizmetlerine indirgemiştir. Dünyada insan gücü mukayeseli üstünlük değil mutlak üstünlük gerektiriyor. Türkiye Cumhuriyeti kalifiye insan yetiştirmeye var gücüyle yönelmesi gerekirken, teknik elemanların, hekimlerin yurt dışına göçünün, adeta teşvik edilmesi, gençlerin %73’ünün geleceklerini başka ülkelerde görmeleri, ülkesini seven insanların katlanmalarının çok zor olduğu durumdur. Türk Hekimlerinin yaşadığı sorunlar tıp literatürüne girdi şükür. Yetersiz ücret ve artan şiddet hekimleri bu yola sevk ediyor. Yurtdışına gidebilmek için 2022 yılında 3000 hekimin iyi hal belgesi alacağı tahmin ediliyor. Bu rakam 2012 yılındakinin 50 katıdır. 

    Sağlık personelinin bunca fedakârlığı Ak Parti hükümetince taktir görmedi. Son aylarda özlük haklarıyla ilgili birtakım kanuni düzenleme geldi. Memleketin teknik elemanları, mühendisleri olsun, hekimleri olsun pek çok meslek grubu batı ülkelerinde kabul görmektedir. Yurtdışına gitmeyi düşünen insanları anlamaya çalışmayıp üstelik ‘’giderlerse gitsinler, biz yeni mezunlarla, asistanlarla devam ederiz’’ derseniz, memleket evladını adeta kaçırma politikası uyguluyorsunuz demektir. Günümüzde Türk hekimlerinin en çok vakit ayırdıkları konu yabancı dil öğrenmektir. 

    Birinci basamak sağlık hizmetleri, ülkemizde, ağırlıklı olarak, aile sağlığı merkezleri ve toplum sağlığı merkezlerince, yerine getirilmektedir. Eğer sevk zinciri işletilse, ikinci basamaktaki pek çok branşta, uzayıp giden hasta kuyrukları olmayacaktır. Sistem, birinci basamağı önemsizleştiriyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde, aile sağlığı hekimleri hak ettikleri değeri bulmuyorlar. Aile sağlığı merkezleri için hekimlerden grup oluşturulması isteniyor. Belli bir kira ve personel gideri veriliyor. Harcamalarında, örneğin asgari ücretin artmasında, bakanlık ödemesini artırmıyor. 

    Kronik hastalıkların taranması dâhil, koruyucu sağlık hizmetleri, geri planda kalmıştır. Aile sağlık merkezleri hekimlerine bölgeleri zimmetlenmiş sağlık bakanlığı tüm yükümlülüklerini üzerinden atmıştır. Aile sağlığı merkezleri hekimlerinin, yıllık izne ayrılma hakları yoktur. Ancak yerlerine bir hekim bularak izne ayrılabilirler. Bu sistemin kamuda örneği yoktur.

     Tüm sağlık çalışanlarının paylarını aldıkları şiddetten Aile Sağlık Merkezi çalışanları da paylarını alır. Aile sağlığı merkezleri çalışanları diğer sağlık ünitelerinde çalışanlardan 16 kat daha fazla şiddete maruz kalmaktadır. Sağlıkta şiddete verilen cezalar azdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmamalıdır. Sağlıkta şiddete, sağlık personeline karşı şiddete sadece Sayın Sağlık Bakanı karşı çıkmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı dahil diğer bakanlardan net tepkilerini görmüyoruz. Devlet personeli arasında sağlık teşkilatı kadar şiddete hedef olan ve sağlık personeli kadar korumasız bırakılan personel yoktur. 2017 yılında, sağlık çalışanları 7751 kez beyaz kod alarmı vermişken bu rakam 2020 de 70.000’i geçmiştir. Örneğin, Dün, bir hemşirenin parmağının hasta yakınları tarafından kırıldığını öğrendik.

    Pandemi döneminde sağlık verileri, kullanıcılar tarafından tereddütle karşılanmıştır. 16.976.729 kişi hastalandı, 101.327 vatandaşımız hayatını kaybetti, 152.531.161 doz aşı yapıldı. Toplumun gündeminden Pandemi düşmüş gibi gözükse de dünyamız için hala sorundur. 514 sağlık personeli görevlerini yerine getirmek için hayatlarını kaybetti. Pek çoğu hasta oldu. Kahramanca mücadele ettiler. Sağlık bakanlığı Pandemi ile mücadelede gereğini yapmıştır. Ölenlere rahmetle anıyorum, yakınlarına sabır diliyorum. Pandemide hayatını kaybeden insanlar, görevleri nedeniyle, o işte çalıştıkları için hayatlarını kaybettiler. Hayatını kaybedenlerin Şehit sayılması hükümetçe kabul görmedi. Bu insanlar takdir bulamadılar. Son söz, mahkemede hakkınızı arayın oldu.
     
    Ak Parti Hükümeti'nin sağlıktan anladığı hastanelerdir. Kamu özel iştiraki denen,  pek çok batı ülkesince terk edilen ama bizim dört elle sarıldığımız bir sistem var. Şehir Hastanelerinden bahsediyorum. Altı üstü bir hastane, ama ne hastane. Vergileriyle Türk milleti ödemesini yapar. Borç milletin, ancak sözleşme milletten gizli. Yalnız sözleşme değil, anlaşmazlık durumunda da Türk mahkemeleri hesap soramaz. Tamirat, tadilat, bina bakımı Türk milletinin omuzunda. Kira ödeneği ile birlikte konaklama-ağırlama hizmetleri, laboratuvar hizmetleri şirketin. Acayip bir hizmet. Burada; milletin cebinden ne kadar para şirketin cebine giriyor. İddia ediyorum bunun hesabını sayın bakanda yapamaz. Akkuyu nükleer elektrik santrali şehir hastanelerinden daha net. Mal Ruslara ait, işletme Ruslara ait, biz normalin birkaç misli bedeli elektrik alıyormuşuz. Hiç olmazsa hesabı belli kitabı belli. Ne kadar aldandığımızı biliyoruz. Şehir Hastanesi gibi dipsiz kuyu değil.

Şehir hastaneleri ülkemizin kamburudur. Sağlık Bakanlığı’nın toplam yatak sayısının %14’ünü oluşturur. Bunun yanında, tedavi edici programına ayrılan bütçenin %22’sini tüketmektedir. Bu hastanelerde hasta garantisi vardır. Şehir hastaneleri çalışsın diye devlet hastaneleri kapatıldı, daha da ötesi yıkıldı. Ve de milletimiz 25 yıl hastanelerin borcunu ödeyecek. Dünyada kendi hasta olup ta, bedelini çocuklarına, torunlarına bırakan acaba kaç millet, kaç insan var? Hastaneler için optimum yatak sayısı 200-600 arasında iken 3.500 yataklı hastanelerle hastaları perişan ediyoruz. Hastanelerin bulunduğu semti perişan ediyoruz. Şehir hastanelerinin yüksek yatırım maliyet mantalitesini kimse anlayamadı.

Sağlık Bakanlığı ihtisas hastaneleri, tıp fakülteleri ve özel hastanelerde toplam 154.309 yatak vardır. Yatak sayısı nispeten sabit kalırken 2021’de  TUS için 12.000 kadro açılmıştı. 2022’de ise bu sayı 22.000’e ulaşmıştır. Mevcut yatak ve öğretim üyesi sayısı aynı iken alınan asistanın kaliteli eğitim görmesi mümkün değildir.

Şehir Hastanelerinin yatak maliyeti, devlet hastanelerinin yatak maliyeti ile kıyaslanamaz.

    Sağlık Bakanlığının 157.714 hasta yatağı var. Şehir hastanelerinin 22.675 yatağı var. Şehir hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’nın sahip olduğu yatakların %14’üne sahipken, Tedavi Edici Sağlık Programı bütçesinin %23’sını şehir hastanelerine ayırmaktadır. Şehir Hastanelerinin uğruna hastaneleri yıktık, binalar boş bıraktık. Nelere katlanıyoruz.
    
    Kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi gibi bölümler, tıpta uzmanlık sınavına girenler tarafından tercih edilmemektedir. Sağlık bakanlığı proaktif davranıp gereğini yapmazsa bir müddet sonra Türk vatandaşları, tercih edilmeyen bölümleri ilgilendiren hastalık durumunda sağlık turisti olacaklardır. Şu anda hükümet, vatandaşa şu kadar hekim mezunumuz var diye prezente ediyor. Ayrıntılı sağlık çıktılarımız yok. 10 yıl önce hastaların hastaneye dönüş oranı nedir, perioperatif morbidite nedir, klinikopatolojik korelasyon nedir, hastane enfeksiyon oranı nedir, bunlar olmayınca hekim kalitesini değerlendiremeyiz. Hiç temenni edilmez ama, bu eğitim hesapsızlığı ile Allah'a daha çok iş havale edeceğiz. Eğitim hastaneleri klinik kapasitesinin çok üzerinde, kliniklerin görüşüne müracaat edilmeden asistan sayıları ikiye katlanmaktadır. Hekimler, içinde yaşadıkları agresif ortam nedeniyle, defansif tıp uyguluyorlar. O nedenle laboratuvar tetkikleri ve radyolojik görüntüleme yöntemleri aşırı bir şekilde kullanmaktadırlar. Eğitim alanında da olduğu gibi, hükümet sağlıkta geleceğe hiç iyi bir şey bırakmak için uğraşmıyor, elindekilerini sonuna kadar tüketmeye uğraşan bir miras yedi tavır içindedir, üzerine hiçbir şey koymuyor. 

    Hükümet tıp fakültelerinin karşısına sağlık bakanlığı hastanelerini koymuştur. Tıp fakültelerini etkisizleştirerek, sağlık bakanlığı hastanelerini önemli hale getirmeye çalışmaktadır. Tıp fakülteleri için için çökertilmeye çalışılmaktadır. Tıp fakültesinde bir profesör 50.000 TL alırken sağlık bakanlığı hastanelerinde uzmanlar 1,5 misli maaş alıyorlar. Hükümetin tercih farklılığı çok anlamsızdır. Tıp fakülteleri daha da güçlendirilmelidir. Maddi imkansızlıkların etkisini tıp fakültelerinin kapısından girince görüyoruz. Örneğin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki imkansızlıkların bir sonraki basamağı, tıp fakültesinin çadırda eğitim vermesi olacaktır. 100. Yıl Üniversitesi Hastanesi Van Depremi’nde ıskartaya çıktı, fakülte ek binada hizmet veriyor.  Keşke mümkün olsa da Etlik Zübeyde Hanım Doğumevini Van’a taşısak. Tıp fakültelerinden beklenen sadece birtakım hekimlere uzmanlık payesinin verilmesidir. 10-15 yıl sonra sağlık kalitemizin ne olacağı ortada.

     
    ABD’de 4 sektörün başkan seçiminde kulis yaptığı söylenir. Bunlar petrol, tütün, silah ve ilaçtır. İlaç sektörü tüm ülkeler için çok stratejiktir. Son yıllarda Türk ilaç sektöründe müspet değişiklikler olmaktadır. 2021 yılında ülkemizin yüksek teknolojili ürün ihracatı, toplam ihracatın %3’ü iken, Güney Kore’de %36’dır. İlaç sektörü ülkemiz için yüksek katma değerli ürün ihraç imkanı sunabilir. İlaç sektöründe büyüme, benzer sektörlerden daha ileridir. İlaç sektörü dinamik bir sektördür. 2015-2021 yılları arasında; ilaç söktörünün ve bazı sektörlerin büyümesi şöyledir;
İmalat sektörü 1,3 misli
Kimya sektörü 1,48 misli
İlaç sektörü 1,56 misli büyümüştür.
Ülkemiz için fırsat olabilir. İlaç sektörü ülkemizde önemli atılımlarda bulunmuş katma değeri yüksek, ihraç değeri yüksektir. 

    2015 yılında ülkemizde kullanılan ilaçlar kutu bazında 1,6 milyar kutu imal, 0,43 milyar kutu ithal (imal/ithal 3,7) iken, 2021’de 2,09 milyar kutu imal 0,27 milyar kutu ithal (imal/ithal 7,7)’ya yükselmiş olup, ithal ilaçta kutu bazında düşme olmuştur.

 
    İmal (Milyar kutu)    İthal (Milyar kutu)    Oran       
2015    1,6    0,43    3,7       
2021    2,09    0,27    7,7     

     Değer olarak ise 2015’te ithal/imal ilaç oranı 57,4/42,6 =1,3 iken, 2021’de ithal/imal oranı 47,6/52,4=0,9’a düşmüştür. Değer olarak ithal ilaçların büyüklüğü artmıştır. 
 
    İmal (Değer olarak)    İthal (Değer olarak)    Oran       
2015    57,4    42,6    1,3       
2021    47,6    52,4    0,9     

    
    DMO’nun yüksek miktarda mal alması ile, tıbbi malzeme satıcıları, burada bir kartel oluşturduğunu, kendilerinin yüksek miktardaki mal alımı ile rekabet edemediklerinden büyük şirketlerin devleti zarara uğrattıklarını iddia ediyorlar.

Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan ve 6 Ekim 2022 tarihli 31975 sayılı resmî gazetede yayınlanan yönetmelik ile, muayenehane hekimlerinin çalışmalarına kısıtlama getirmiştir. Sayıları 7.000 civarında olan muayenehane hekimlerine getirilen kısıtlama ile, iş yapamaz duruma getirilmişlerdir. Türkiye’de hekimlerin serbest olarak faaliyetleri meşrudur. Burada muayenehane hekimlerine bir talep var, o da yerine getiriliyor. Amaç bir grup hekimin çalışmasını kısıtlamak ise, karar cesaret kırıcıdır. Eğer özel teşebbüs sorun ise, sırada özel hastanelerin faaliyetlerini kısıtlamak mı olacaktır. Neoliberal sistem her zaman iş başında. Bakanlık bu düzenlemeyi yürürlükten kaldırmalıdır. Ülkemizde hekimler farklı kadrolarda çalışmaktadır. Hastanelerde, Aile Sağlık Merkezlerinde, Tıp Fakültelerinde çalışan hekimlerin gelirlerinde bir düzenleme yapıldığı halde kurum tabiplerinde bu düzenleme yapılmamıştır. Kurum tabipleri diğer tabiplerin 1/2,  1/3’ü kadar ücret almaktadırlar. Bu gidişle ülkemiz kurum tabibi bulamayacak.

    AK Parti iktidarı döneminde her alanda kemikleşen sorunlardan biri de kadro gözetmeksizin personel yetiştirme ve sonucunda gelen işsizliktir. 39 sağlık branşından 770 Bin Sağlıkçı 4 yıllık eğitimin ardından işsizler ordusuna katıldı. Sonuçta gereksiz yere hiç yoktan ülkenin geleceğini olumlu yönlerde etkileyebilecek bir popülasyon ülkesine küstürüldü. Sağlık Bakanlığı, atanmayı bekleyen sağlıkçıları göz önünde bulundurarak, uzun vadede ihtiyaç duyacağı personelin planlamasını yapmalıdır. 

     İlaç firmaları dövizdeki yükselmelerin, maliyetlerini yükselttiği gerekçesiyle, piyasaya ilaç sunmada direniş göstermektedirler. Ülkemizde eczaneler ilaç talebinin %25’ini yerine getiremiyorlar. Ecza depoları, ellerinde ilaç bulunmadığı gerekçesi ile, eczanelerine talep ettikleri ilacın 1/10 kadarını vermektedirler. Hastalar mağdur olmaktadır. Sağlık Bakanlığı aksaklığı ciddiye almalı ve gerekli tedbirleri almalıdır.


      Ülkemiz sağlık turizminden belli bir pay almaktaysa da, bu gelir potansiyelimizin çok altındadır.

 Ülkemizdeki sağlık sektörü, çevremizdeki ülkeler için çekici olabilir. Batı bölgemizde ve turistlik yörelerde sağlık turizminin belirli bir işleyişi vardır. Özel hastaneleri yurtdışında tanıtımlarını yapıyorlar. Doğu bölgelerimizdeki sağlık kurumlarının da konumlarından kaynaklanan avantajları vardır. Nahcivan ve Azerbaycan’dan Erzurum Araştırma Hastanesine, İran ve Irak’tan 100. Yıl Üniversitesi’ne hastalar gelmektedir. 100. Yıl üniversitemiz, bir tanıtım firmasıyla anlamış durumdadır. Ufak tefek bir şeyler yapıyorlar. Van depreminden sonra, bu üniversitemiz, ek binada hizmet vermeye çalışıyor. Başvuru sıklığı, branşlara göre, nöroşirurji, genel cerrahi ortopedi ve dermatolojidir. Her iki tıp fakültesi yöneticileri; Hasta gelmesini istedikleri ülkelere hekimlerin gidip tanıtım yapabileceklerini, bir tanıtım kuruluşu oluşturulmasını, hastanede belirli servislerin, O hastalara ayrılmasını,  öneriyorlar. Erzurum ve Van, alt yapı olarak güçlü şehirlerdir. Bu şehirlere gelen insanlar, şehrin ticari hayatına da katkıda bulunacaklardır. Sağlık Bakanlığı hiç olmazsa, dijital ortamda, farklı dillerde ülkemizdeki sağlık hizmetlerini tanıtabilir. Bu konuya özel danışma hatları oluşturabilir. Bu işin ideali, bahsettiğim bu eksikliklerin tamamının karşılanmasıdır. Tıp Fakülteleri motive, kamu otoritesi maalesef isteksiz.
Ülkenin sağlık sorunlarının bir kısmına değinmeye çalıştım. Sağlık sektörü ülkemizde güçlüdür. Bu kıymetli sektör sanki birtakım kaprislere kurban ediliyor. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışı sağlık hizmetlerine ufak dokunuşlar çok değerli sonuçlar alınmasını sağlayacaktır. 2023 yılı Sağlık Bakanlığı bütçesi hayırlı olsun. Sağlık Bakanlığına başarılar dilerim.

Yorumlar (0)