04.05.2018, 10:00

OYUNUZ BANA MI BİZE Mİ?

Son günlerin çok ilginç bir filmi var. Belki izlediniz belki izlemediniz aslında bir Robin Hood hikayesi. İki farklı bakış açısıyla da yazabiliyorum bunu. Birincisi içinde sosyalizm var, kırmızı var, Dali’nin sıra dışı fikri var, kapitalizmin sembolü para var, paranın basıldığı yer Merkez Bankası var ve Kraliyet var. Bir isyanın yarattığı çığlıkla ortaya çıkan müthiş bir başyapıt aslında. Her bir bölümünü en az dört kere izledim. Son aylarda uykusuz gecelerimin mimarı oldular. La Casa De Papel…

Şimdi gelelim diğer tarafa. Merkez Bankası’nı basıp, içerideki insanları rehin alıp, aşağıdaki matbaa makinalarında para basan bir çete. Sonra rehin aldığı insanların bir bölümünü çaldığı paraya ortak etme vaadiyle kandırdı ve sisteme uyarladı. Bunları okurken hikayeye aşina olduğunuzu hissettiniz mi? Yani 15 yıl önce ülkeye demokrasi, insan hakları, kişisel özgürlükler vaadiyle kendini bir Robin Hood gibi ortaya çıkartan lider ve partisi devletin içerisine girip tıpkı Le Casa De Papel’de olduğu gibi bir grup yurttaşımızı yapılan yolsuzlukları göz ardı etmeleri için makarna ve kömürle kandırdılar. Kendilerini kahramanmış gibi anlatmaya devam ediyorlar fakat maalesef(!) ne para basacak mürekkepleri kaldı ne de mürekkep kullanacakları bobin kağıtları. Ne demiş büyüklerimiz (;) “Hazıra Dağ Dayanmaz” ama bunlar dağları da yıkıp yaşanmayan bir şehir, üretemeyen bir toplum, yolda birbirine selam veremeyen hemşeriler yarattılar.

Günlük plan yapanların işi güneş batınca biter. Koca bir devleti günlük planlarla yönetemezsiniz. Hele ekonomiyi hiç yönetemezsiniz. Bir mahalle esnafı bile her yılbaşı envanter hesabı yapar ve gelecek yıl sonuna kadar olan hedeflerini belirler. Bugün doların ne olacağını bilmiyoruz, borsanın ne olacağını bilmiyoruz. Yatırım yapacak olan yatırımcı hedeflerini neye göre yapacağını bilmediğinden bir de üstüne OHAL’i de eklediğimizde işin içinden çık çıkabilirsen.

25 Haziran her geçen gün batağa saplanan ülkem için bir çıkış noktası. Adaylar çok gibi görünse de aslında iki aday var. Bir tanesi “BEN” diyen, bir tanesi “BİZ” diyen. Bizden yana tercih kullananlar hala ham olan demokrasiyi geliştirmek ve sahip çıkmak için canla başla çalışmalı. Fakat ben diyenler Le Casa De Papel’deki Profesörü hayal ederken Berlin karakteri gerçeğiyle yetinecekler.

Kalın sağlıcakla…

 

Yorumlar (0)