banner773

11.11.2021, 11:52

Nedensizlik

Okulun son günü sabah büyük bir heyecanla uyandım. Son gün olmasının heyecanı değil ama, uyanır uyanmaz tüm sınıf arkadaşlarıma minik bir jest yapma arzusu doğdu içime. Seviyordum böyle birden aklıma gelen fikirleri. Belli ki, onu gerçekleştireceğim ana dek kurtulamayacaktım içimin kıpırtısından. Bir an önce yatağımdan fırlayıp doğruca yapmak istediğim şey için yola çıktım. Sabah sabah beni ayağa kaldıran ve markete yönlendiren o şey, çikolataydı. Bütün sınıfa tek tek çikolata dağıtacaktım, evet. Neden olmasındı. Çikolata, genel olarak herkesin severek yediği ve yerken insana mutluluk veren tarifi güç ama bir o kadar güzel bir atıştırmalıktı. (Şu an canınız çikolata çektiyse özür dilerim) Kötü geçen bir üniversite hayatımın son yılını en azından iyi geçirmiştim ve yıl boyunca aynı sıraları paylaştığımız, belki de bir daha karşılaşamayacağımız arkadaşlarımın aklında hoş bir tat, kendime de kapanış olarak mutlu bir anı bırakmak istedim.

Okula gittim, elimdeki kutulardan çikolataları dağıtmaya başladığım andan itibaren oldukça ilginç bulduğum onlarca soruyla karşılaştım. Neden dağıtıyormuşum, bugün özel bir gün müymüş, kardeşim mi doğmuş, yoksa nişanlım askerden mi dönmüş, yoksa mezun olduğum için miymiş, yoksa bugün kandil miymiş, adak mı adamışım, biri mi iyileşmiş, biri mi ölmüş, evleniyor muymuşum, yoksa iddiaya mı girmişim, bu sınıfa değer miymiş yoksa ben kafayı mı yemişim, nasıl alırmışım hiçbir sebebi olmadan... 100 kişiye verdiysem 99'u bunu sorguladı: "Neden durduk yere bize çikolata dağıtıyorsun?" Yalnızca içimden geldiği fikri kimsenin aklına gelmedi. Sanırım hayatlarında daha önce kendilerine hiçbir nedeni olmaksızın herhangi bir şey yapılmamış; ya da kendileri yapmamış, öyle öğrenmişler, öyle öğretilmiş. Size birisi bir iyilik yapıyorsa bunun mutlaka bir nedeni/çıkarı vardır, demişler. Hayatımızın birçok anında yapılan her davranıştan, söylenen her sözden sürekli anlamlar çıkarılmaya çalışılması da bundan. Mutlaka yanınızda yörenizde bulunan biri size şu soruları yöneltmiştir: "Neden bunu dedin, neden bana şunu verdin, neden öyle baktın, neden bana bakmadın, neden güldün, neden nefes aldın, neden, neden, neden..." Nedenlerin hepsine mantıklı cevaplar verseniz de olmuyor, duymak istediğini duyana kadar soruyor. Bitmek bilmeyen bir sorgulama, bitmek bilmeyen bir tatminsizlik.
Oysaki her zaman her şeyin bir nedeni olmayabilir. Farkında olmadan yapılır, nedensizce yapılır, bir anlık dalgınlıkla yapılır, öylesine yapılır, yapılır da yapılır. Nedenlerle bu kadar uğraşıyoruz da ne değişiyor? Diyelim ki, çocuğum oldu diye dağıttım çikolataları, bu neyi değiştirir? Öğrendin, bu bilgiyle ne yapacaksın? Ya da çekiliş kazandım, babam terfi aldı veya iş buldum bu yüzden dağıtıyorum, bu neyi değiştirir senin hayatında? Nedenini öğreneceksin ve umurunda olmayacak, bir daha hatırlamayacaksın. Sonuç olarak yiyeceğin çikolatanın tadı aynı, değişen bir şey yok. Ne amaçla alındığının, verildiğinin ya da amaçsızlığının önemi var mı? Teşekkür edip geçmek, gülümsemek bu kadar zor olmamalıydı. Neyse, sabah uyandığımda yaşadığım heyecanımdan eser kalmamıştı geriye. Olsun dedim, canları sağ olsun. Bugün olsa yine yapardım aynı şeyi, yapmasaydım pişman olacaktım çünkü.

Yıllardır birlikte kaldığımız bir ev arkadaşım var. Özel gün beklemeye gerek duymaksızın ara sıra hediyeleşir, kendimizi şımartırız. Yine öyle bir andaydım ve eve pasta almak isteğiyle pastaneye yöneldim. Orada karşılaştığım başka bir arkadaşım hiç zaman kaybetmeyerek, "Hayırdır doğum günü falan mı var niye alıyorsun ki?" tepkisini vermişti çoktan. Büyük bir şaşkınlıkla bu pastanın altında farklı anlamlar bulmaya çalıştı bir süre. Bir yerden sonra artık ben de kendimi sorgulamaya başladım; ne yapsam bu toplumda kabul görmüyor, acaba yanlış bir şey mi yapıyorum, yanlış bir dünyada mıyım, yanlış insanlarla mıyım, diye.

Bazen yaptıklarımız sadece içimizden gelir ve Bülent Ersoy’un da dediği gibi “Aslında bu yoktu, anasını satayım yalnızca içimden geldi.” fikri yeterlidir yapmamız için.  Bir neden aramaya, bir kalıp uydurmaya veya özel günleri beklemeye gerek yok sevdiklerimizi mutlu etmek için. Emin olun böylesi daha iyi hissettiriyor.





 

Yorumlar (0)