İktidar, gazetecilere yönelik saldırılara hızlı tepki vermelidir yoksa bu şiddet sarmalı onu da yutar!

Düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü konusunda sicili hayli kabarık olan Türkiye’de, ne yazık ki basına yönelik baskıların her türlüsüne şahit olmaktayız. Siyasi iktidarın zemin sağladığı gazetecilere açılan davalar ile gazetelere yönelik mali baskılar bir yandan devam ederken, bu baskılar son günlerde fiili saldırı düzeyine ulaşmış durumdadır. Meslektaşlarımız yaptıkları haberler nedeniyle açıkça tehdit edilmekte, sonrasında da ‘belirli bir siyasi anlayış’a sahip kişiler tarafından darp edilmektedir.

MEDYA 29.05.2019, 11:36
İktidar, gazetecilere yönelik saldırılara hızlı tepki vermelidir yoksa bu şiddet sarmalı onu da yutar!

Mayıs ayı içinde, 15 günü kapsayan bir dönemde peş peşe meslektaşlarımız yaşadıkları illerde uğradıkları saldırılar sonucu yaralanmıştır. Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, 10 Mayıs günü, program yaptığı televizyon kanalından ayrılıp evinin önüne geldiği sırada 6 kişinin sopalı saldırısına uğramış ve ağır yaralanmıştır. Demirağ’a saldıranlar ertesi gün gözaltına alınsa da, polise verdikleri ifadenin ardından serbest bırakılmıştır. Kamuoyunda Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) ilişkin son dönemdeki eleştirel görüşleriyle bilinen Demirağ’a, kimlerin gözdağı vermek istediği ortadadır. Bu olaydan beş gün sonra, 15 Mayıs tarihinde Derneğimizin Antalya Şubesi üyelerinden Akdeniz’de Yeni Yüzyıl gazetesi yazarı, gazeteci İdris Özyol, akşam saatlerinde gazetenin önünde bir grup tarafından darp edilerek yaralandı. İdris Özyol’un, MHP Muratpaşa İlçe Başkanı Talu Bilgili’nin tehditler savurduğu Muratpaşa Belediyesi Meclisi’ndeki görüşmelere ilişkin yazı ve sosyal medya paylaşımları sonrası saldırıya uğraması ve şüpheli saldırganların, saldırıyı gerçekleştirmelerinin ardından kamera kayıtlarından MHP Muratpaşa İlçe Başkanlığı’na girmesi, bu saldırının da hangi anlayıştan beslendiğini net olarak gösterdi. Saldırganlardan 2’si gözaltına alındı ancak ifade vermelerinin ardından serbest bırakıldı. Özyol’a gerçekleştirilen saldırıdan beş gün sonra aynı ilde başka bir gazeteciye ikinci bir saldırı oldu. Güney Haberci portalının Genel Yayın Yönetmeni Ergin Çevik, 3 kişi tarafından Aksu ilçesinde darp edildi. Çevik’in, Kundu’daki Orion Pazarı ile ilgili ihaleye ilişkin “Kallavi katmerli peşkeş” yazısı nedeniyle saldırıya uğradığı ifade edilirken, saldırı öncesi Çevik’in bürosuna giden saldırganların, sekretere, Çevik’i sorup, büroda olmadığının söylenmesi üzerine “Ona Kundu’dan selamımızı söyleyin. O anlar” tehdit mesajı savurdukları ortaya çıktı. Bir sonraki saldırı haberi, dört gün sonra Adana’dan geldi. Adana’da günlük yayın yapan Egemen gazetesinin kurucusu Hakan Denizli, 24 Mayıs günü evinden çıkarken, kızı ve torununun yanında silahlı saldırıya uğradı. Denizli’ye saldıranın bir kişi olduğu belirtilirken, kimliği hala tespit edilmiş değil. Saldırıların son halkası Ankara’da yaşandı ve gazeteci, yazar Sebahattin Önkibar, 25 Mayıs günü evinin önünde saldırıya uğradı. Önkibar, evine yaklaştığı sırada iki araçtan inen 3 kişinin önünü kestiği ve kendisini yumruklamaya başladığını söyledi. Önkibar, saldırıyı yapanları, “Tahminim, Ülkücülükten geçinen kopillerdir” diye tanımlarken, bir süre sonra gözaltına alınan 4 kişi, emniyetteki ifadelerinin ardından sevk edildikleri mahkemece adli kontrol şartıyla salıverildi. Önkibar’a saldırıda kullanılan araçların kiralandığı ortaya çıktı. Her kesimden saldırıya tepki gösterilmesi beklenirken, MHP’den yapılan açıklamayla Önkibar hakkında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ilişkin görüş ve yazıları nedeniyle suç duyurusunda bulunulması ve bunun zamanlaması manidardır.

               

Gazetecilere yönelik söz konusu saldırılarda iki nokta özellikle dikkat çekmektedir. Kimlikleri tespit edilen saldırganların ağırlıklı olarak MHP siyasi görüşüne sahip kişiler olmaları ile yakalanmalarının ardından tutuklama işlemine gerek duyulmaksızın salıverilmeleri, üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Şu anda iktidarın küçük ortağı konumundaki söz konusu partinin siyasi görüşünün, başta değerli meslek büyüğümüz Abdi İpekçi’nin 1979 yılında uğradığı suikast olmak üzere birçok şiddet olayının temelini oluşturması, bugün yaşanan saldırıların münferit değil organize ve sistematik olduğuna işaret etmektedir. Söz konusu partinin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, yakın zamanda bizzat isim vererek ve hatta gazete ilanlarıyla gazetecileri tehdit ettiği de gün gibi ortadayken, meslektaşlarımıza yönelik saldırıların ciddiyetle üzerine gidilmesi şarttır.  Saldırganların ifade vermelerinin ardından salıverilmesi de saldırganlara, başlarına bir şey gelmeyeceği teminatının verildiği anlamı taşımaktadır. Hiçbir saldırının haklı ve hukuki bir dayanağı olmayacağı tartışmasızken, gazetecilere yönelik saldırılara asla bir dayanak bulunamaz. Mesleklerinin gereği halkı bilgilendirme misyonuyla var olan gazetecilere saldırmak, belli odakların çıkar ilişkilerinin bozulması ya da kirli ilişkilerin ortaya çıkarılmasını engellemekten başka bir anlam taşımaz.

 

Türkiye’de yıllardır süre gelen sansür, darp, gözaltı ve tutuklamalarda büyük payı olduğundan zerre kuşkumuz bulunmayan AKP iktidarının, bu son saldırılar konusunda özellikle uyarılması gerekmektedir. Saldırıların önüne geçilmesi, uzun süredir devam eden seçim tansiyonunun yenilenecek olan İstanbul seçimleriyle birlikte düşmeyeceği de göz önüne alındığında çok daha önemlidir. Gazetecilere yönelik bu saldırılar hangi odak tarafından organize ediliyorsa zaman geçirmeksizin üzerine gidilmelidir, aksi halde bu şiddet sarmalı iktidar da dahil hepimizi yutabilir.

 

Dernek yöneticileri olarak saldırıya uğrayan meslektaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde, basın özgürlüğü yolunda dayanışmamızı iletirken, yürütülecek her türlü mücadeleyi, basın dayanışması çerçevesinde birlikte gerçekleştireceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

 

Yorumlar (0)