Gülsen Tuncer: Şimdi bir de uzaya gideceğiz ya, tam 'cambaza bak' meselesi!

Gülsen Tuncer, "Sol Yanım" isimli televizyon dizisinde hayat verdiği Berrin karakteriyle tekrar ekranlarda.

MAGAZİN 20.02.2021, 16:29 20.02.2021, 16:34
Gülsen Tuncer: Şimdi bir de uzaya gideceğiz ya, tam 'cambaza bak' meselesi!

Tecrübeli oyuncu Gülsen Tuncer, Berrin karakterine hayat verdiği 'Sol Yanım' dizisinin set ekibinde iki üniversite mezunu bir gencin şoförlük yaptığını belirterek Türkiye'nin uzay gündemini eleştirdi: "Şimdi biz bir de uzaya gideceğiz ya, tam 'cambaza bak' meselesi.. 'Cambaza bak' derler sonra insanların ceplerinden paralarını alırlar."

Birgün'de yer alan habere göre; Bol kedili, çok kitaplı bir Galata evinde, yol arkadaşı yönetmen Engin Ayça ile mütevazı bir yaşam sürdürüyor Gülsen Tuncer. Evin kapısından içeriye adım attığınızda, bir müzenin kapısını araladığınızı sanıyorsunuz. Duvarların tamamı fotoğraflar, duvar halıları ve resimlerle dolu...

Çevreci köpek ‘Zeytin’ alışverişini kendisi yapıyor

Şimdilerde İstanbul'u terk etme hazırlığındalar. Galata'nın o eski Galata olmadığını, o yüzden İzmir'de, bahçesinde 300 yaşında zeytin ağacının olduğu evlerinde yaşamak üzere toplandıklarını söylüyorlar, tüm kedileriyle birlikte.

Gülsen Tuncer, "Sol Yanım" isimli televizyon dizisinde hayat verdiği Berrin karakteriyle tekrar ekranlarda. Soğuk bir İstanbul gününde yaptığımız bu röportajda odağımız, dizi setinde çalışan gençlerin sorunları ve Türkiye gündemine dair eleştirileri üzerine: "Ne olacak bu gençlerin hali?"

‘DEHŞET VERİCİ BİR ŞEY BU!’

"Ben iki yıldır çalışmıyorum, bu diziye girince Yedi Uyurlar'a döndüm" sözleriyle anlatıyor Gülsen Tuncer şaşkınlığını. Dizi setinde şoför olarak çalışan gencin iki üniversite mezunu olduğunu öğrenmesi ile yaşadığı sarsıntıyı şu sözlerle ifade ediyor:

"Ne kadar dehşet verici bir şey bu! Hadi anladım yönetmen vs üniversitede bölümünü bitirmiş olsun, ama pardon, beni sete götürüp getiren şoför iki üniversite bitirmiş ise ben durup bakarım. Dur arkadaşım uzaya gitmeyelim, bu çocukların çoğu kredi borçlarını ödemek için çalışıyorlar, durup bunu düşünmeye başlayalım. 'Biz 68 kuşağı olarak maddi manevi çok sıkıntı çektik' diyoruz, ki tamam çok sıkıntı çektik ama politika yapabildik, bu çocukların ne öyle bir zamanları ne de öyle bir nosyonları var. Ahmet İsvan'ın danışmanlığını yaptım ben, alan vardı çünkü. Bu çocukların böyle bir alanı yok, kariyer olarak kendilerini geliştirme şansları yok."

'UZAYI BOŞVER, ÖNCE AYAĞIN YERE BASSIN'

Gençlerin yüzde 76'sının yurt dışında yaşamak istediğini hatırlatan Tuncer, bu durumdan acı duyduğunu söylüyor ve ekliyor:

"Aman nereye gitmesin çocuk? İki üniversite bitirmiş çocuk şimdi beni sete getirip götürüyor. Uzayı boşver arkadaş sen, önce ayağın yere bassın. Bu gençlere nasıl istihdam sağlayacaksın? Hele ki bu pandemi döneminde, bu kredi borçlarını bırak ertelemeyi sileceksin. Bak, dizinin sayfasını çevirdiğimiz zaman altından böyle bir fotoğraf çıkıyor. Kimler ne riskler altında, ne kadar ağır şartlar altında çalışıyor. Şimdi bu dizi de bitiyor, reyting alamadı. Oyuncular için ayrı dram, kamera arkasında çalışanlar için ayrı dram. Hadi ben emekli insanım, evim var, isteklerim gençlere göre daha keyfe keder şeyler, seyahatlerimi yapmışım. Ama bu çocuklar hiçbir yere gitmedi, görmedi."

Gülsen Tuncer, Ayça Han'a konuştu.

'SOKAKTA DONARAK ÖLENLERİ TANIYOR MUYUZ?'

Ülkedeki sorunların sağlıklı muhalefet kanadının olmamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden sanatçı, "Demokrasinin, insan haklarının sağlıklı yürümesi için muhalefetin çok kuvvetli olması, kendi içinde demokrasisini çözmüş olması gerekiyor. Böyle sadece bağırıp çağırmakla olmaz" diyor.

Hem iktidar kanadının, hem de muhalefet kanadının gençleri tanımadığını belirten Tuncer, şöyle devam ediyor:

"Sadece gençleri değil, en yoksulu ve en zengini de tanımıyoruz. En yoksulu, en dipte yaşayanları tanıyor muyuz? Sur dibinde yaşayanları, sokakta donarak ölenleri tanıyor muyuz? Ya da çok zengin olanları... Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının 5 ay Miami'de yaşıyor olması çok enteresan değil mi? Garajda da Ferrari'sini bırakıp gidiyor. Biz bunları da tanımıyoruz. Peki politikacılar? Gençlerin ne yaşadığını, ne yapacağını biliyorlar mı? Bir sürü işsiz çocuk ne yapacak?"

İMARETHANE YOK, SARAY VAR

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Marmaris'e yaptırdığı "Yazlık Saray"ı da eleştiren Tuncer, "Kaç aile biliyorum yiyecek ekmekleri yok, böyle bir zamanda bir de Saray yapmaktan, uzaya çıkmaktan bahsediyoruz. Lafı geldiğinde 'Bizim geçmişimiz Osmanlı’ya dayanıyor' diyor, Osmanlı’da imarethaneler vardı, senin kaç imarethanen var? Kendi evine gidecek zamanın yok, neye lazım 'Yazlık Saray'? Acı verici şeyler bunlar" diyor.

DÜNYAYI TERK ETMEDEN…

Biraz da yapmak istediklerinden konuşuyoruz Gülsen Tuncer'le. Arkeolojiye çok meraklı, mimar arkeolog Mustafa Uz denetiminde İzmir-Teos antik şehir kazısında iki sezon kazı yöneticiliği yapmışlığı da var, "Yine çağırsalar, hiçbir şey talep etmeden giderim, arkeoloji delirtiyor beni, o kadar seviyorum" diyor.

Bu dünyayı terk etmeden yapmak istediklerinden ilki de bir Etnografya Müzesi açmak. 68'den beri oya, bakır, resim gibi eserler topluyorlar Engin Ayça ile birlikte.

İkincisi bir kütüphane açmak, 3 katlı evlerinin her yanını sarıyor kitapları, "Çok kitap var evde. Çocuğumuz yok, olsa bile ona bu yükü bırakmak istemezdim" diyor.

Üçüncüsü "Irkçılığa Hayır" Müzesi. Yaklaşık 8 yıldır Afrika eserleri topluyor Tuncer ve Ayça, evlerinin her yanında ahşap, bronz ve demir heykeller var. Bütçelerinin çok sarsıldığını ama tek lükslerinin de bu olduğunu söylüyor:

"Pandemi dönemi olmasaydı bir belediye başkanı ile ne yapabileceğimiz üzerine konuşmak istiyordum. Çünkü ırkçılık korkunç bir şey ve bir de kim olursak olalım tüm insanlığın Afrikalılara çok büyük bir özür borcu olduğunu düşünüyorum."

Dördüncüsü ise "Türk edebiyatı için çok büyük bir imza, benim için de çok büyük bir dost" dediği usta şair Ülkü Tamer adına bir kitaplık açmak: "Ama Antep'te açılması gerekiyor, çünkü o bir Antep aşığı."

BAHRİYE ÜÇOK ANISINA

"Sol Yanım" dizisinde çalıştığı ekibin olağanüstü olduğunu ifade eden Gülsen Tuncer, sıradaki oyun projesinden de bahsediyor.

Tuncer, Elfin Tataroğlu'nun, Atatürk aydınlanmasının savunucusu, Cumhuriyet gazetesi yazarı Doç. Dr. Bahriye Üçok’un yaşamını anlatan "Bahriye" isimli romanından uyarlanan oyuna dair şunları söylüyor:

"Bu Tansu Bele'nin yazdığı bir oyunla ilgili bir çalışmamız olacak. Tataroğlu'nu da kutluyorum bu konuda bir kitap yazdığı için. Bahriye Üçok benim idollerimden biri, belki ben oynarım bilemiyorum, ya da bir okuma tiyatrosu olabilir, kitabın okuması olabilir. Bahriye Üçok'a çok önem veriyorum, bizim için büyük bir idol ve onun tekrar değerlendirilmesi benim için çok büyük bir onur."

Yorumlar (0)