İkbal Uzuner ile Ayşenur Halil’in katledilmesi üzerine kadınların şiddete karşı eylemleri her gün büyüyor. Hafta sonu çeşitli kentlerde gerçekleştirilen basın açıklamalarının ardından bugün de çeşitli üniversitelerde genç kadınlar şiddete karşı eylemler gerçekleştirdi.
Yıldız Teknik Üniversitesindeki (YTÜ) eyleme yaklaşık 3 bin öğrenci katıldı, örenciler, “Cezasızlık kadınları öldürüyor. Eşit, şiddetsiz ve güvenli bir yaşam istiyoruz” dedi.
Katledilen Medipol Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil'in üniversiteden arkadaşları da eylem yaparak “Adalet sarayı değil adalet istiyoruz” dedi.
Boğaziçi Üniversitesinde de bini aşkın öğrenci, kadın cinayetlerine tepki göstermek için toplandı.
İstanbul Üniversitesi (İÜ), Dicle Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesinde de genç kadınların katılımıyla düzenlenen kitlesel eylemlerde iktidarın şiddetin önünü açan politikalarına tepki gösterildi.
Üniversiteli genç kadınlar, kaldıkları KYK yurtlarının avlularında da ses çıkarırken, liselerde de öğrenciler cinayetlere tepki gösterdi.
YTÜ'DE BİNLERCE GENÇ KADIN YÜRÜDÜ
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri kulüplerin çağrısıyla Davutpaşa kampüsünde bir araya geldi. Yemekhane önünden festival alanına düzenlenen yürüyüşte güvenli bir kampüs için Cinsel Tacizi ve Şiddeti Önleme Komisyonunun (CİTÖK) etkin şekilde kullanılması istendi. Yaklaşık 3 bin üniversite öğrencisinin katıldığı yürüyüşte “Etkin CİTÖK istiyoruz”, “Kadın Yaşam Özgürlük”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “kadın cinayetleri politiktir sloganları” atıldı.
Yürüyüş sonrası basın açıklamasını okuyan Kadın Çalışmaları Topluluğu Başkanı Selen Sarul, “Kadına yönelik şiddet ve cinayetler, bireysel olaylar değil, toplumsal ve yapısal sorunların bir sonucudur. Bu sorunları görmezden gelen, failleri cezalandırmayan, kadınları korumaktan aciz bir sistem her gün daha fazla acıya neden oluyor. Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in katledilmesi bu şiddetin ulaştığı noktayı bir kez daha gözler önüne serdi. Failin bir yıl önceki öldürme tehdidine rağmen ciddi bir soruşturma açılmamış olması devletin ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor” diyerek kadınların korunmadığını faillerin ise cezasız kaldığını söyledi.
“Kadın cinayetlerinin ardında, kadını eve kapatan, kamusal alanlardan dışlayan ve şiddeti cezasız bırakan bir anlayış yatıyor” diyen Sarul, toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi üniversitelerde de kadınları koruyacak mekanizmaların kurulmadığını ya da etkin şekilde işletilmediğini ifade etti. Kampüslerde güvenli bir yaşam istediklerini dile getiren Sarul, bunun için CİTÖK'ün etkin bir şekilde işletilmesi gerektiğini vurguladı. Sarul, şiddete ve baskıya karşı daha gür ses çıkaracaklarının da altını çizdi.
BOĞAZİÇİ'DE ÖĞRENCİLER ENGELLERE RAĞMEN YÜRÜDÜ
Boğaziçi Üniversitesinde kadınlar, Semih Çelik tarafından katledilen İkbal ve Ayşenur için yürüyüş düzenledi. Okul yönetimi ve polis, kadınların yürüyüşünün kampüsten çıkmaması için kapıyı öğrencilerin üzerine kitledi. Kadınlar "İkbal ölürken polis neredeydi?", "Kadınlara değil, katillere barikat" sloganlarıyla tepki gösterdi. Bini aşkın öğrencinin katıldığı eylemde genç kadınların ısrarının ardından barikat aşıldı, kadınlar cadde boyunca yürüyerek basın açıklaması okudu. Eylemde "6284'ü uygula", "Etkin CİTÖK istiyoruz", "Güvenli kampüsler istiyoruz", "Öfkeni diri, başını dik tut" dövizleri taşındı.
"KATLEDİLEN KADINLARIN HESABINI SORACAĞIZ"
Failleri cesaretlendiren cezasızlığa vurgu yapılan basın açıklamasında şöyle dendi: "Gücümüzü, bir kişi daha eksilmemek için her yerde mücadele eden kadınlardan, birbirimizden, bu isyandan alıyoruz. Şiddetten uzak, eşit, özgür bir yaşamı biz kadınlar mücadelemizle, isyanımızla, kadın dayanışmasıyla kuracağız.
Sokaklarda katledilmediğimiz; kampüslerde taciz edilmediğimiz; iş yerlerinde ayrımcılığa maruz kalmadığımız, sömürülmediğimiz; bizi hapsetmeye çalıştıkları ailelere mahkum olmadığımız bir yaşamı hep birlikte kuracağız.
Bizler, üniversiteli feministler olarak, etrafımızı saran erkek egemen sisteme karşı birbirimize daha da kenetleniyor, mücadelemizi kampüslerden sokaklara taşıyoruz. Kampüslerde de sokaklarda da güvenli bir şekilde yaşamak istiyoruz ve bunun için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Katledilen, yok sayılan, ezilen, en temel haklarına erişmekten mahrum bırakılan tüm kadınlar için isyandayız. İkbal’in, Ayşegül’ün, daha nice kadının hesabını soracağız."
İÜ: YAŞAMAKTA ISRAR EDECEĞİZ
Beyazıt Meydanı’nda bir araya gelen İstanbul Üniversitesi öğrencileri de “Bu ülkede tüm okulların, yurtların, iş yerlerinin, sokakların çocuklar, gençler ve kadınlar için güvenli hale gelmesi için mücadele etmek zorundayız. Şiddetin her türlüsüne karşı etkin şekilde önleme ve koruma mekanizmalarının işletilmesi, gerçek bir eşitlik ve adalet için harekete geçmek zorundayız. Tam da burada birbirimize söz veriyoruz! Yaşamakta ısrar edeceğiz!” dedi.
Semih Çelik tarafından İkbal Uzuner ile birlikte katledilen Medipol Üniversitesi Medya ve Görsel Sanatlar Bölümü 2. sınıf öğrencisi Ayşenur Halil'in arkadaşları da üniversitelerinde protesto gösterisi düzenledi. Basın açıklaması yapan öğrenciler “Adalet Sarayı değil adalet istiyoruz” yazılı pankart açtı. "Hak, hukuk, adalet", "Susma, sustukça sıra sana gelecek" sloganları atan Medipol Üniversitesi öğrencileri “Dileriz yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler” çağrısında bulundu.
Öğrenciler şu açıklamayı yaptı; "Özellikle Ayşenur ile sıraları paylaşıyor olmamız, acımızı daha da derinleştiriyor ve bizleri bu mücadeleyi daha yüksek sesle sürdürmeye mecbur bırakıyor. Biz öğrenciler olarak hiçbir yetkimiz yokken sorumluluk hissedip acımızı haykırmak istedik. Dileriz ki asıl yetkiyi elinde bulunduranlar artık bir sorumluluk hissedip harekete geçerler. Biz bugün sadece bu iki genç kadının öldürülmesini konuşmuyoruz. Bu ülkede kadınların her gün öldürülüyor olmasını konuşuyoruz. Kadın cinayetlerinee sebebiyet veren bu sistemi reddediyoruz."
GSÜ: HİÇBİR KADIN CİNAYETİNİN MÜNFERİT DEĞİLDİR
Galatasaray Üniversitesi öğrenci kulüp ve toplulukları, Semih Çelik tarafından katledilen iki kadın için okul öğrencileriyle ortak eylem düzenledi. Kulüp ve toplulukların yazdığı ortak açıklamada kadına şiddetin, işlenen cinayetlerin münferit olmadığının altı çizildi. İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, cinayetlerin sebebini faillere değil kadınlara yönelten sisteme vurgu yapıldı ve düzeni değiştirme sorumluluğumu sözü verildi. Bildiri okunduktan sonra "Kadın cinayetleri politiktir" "Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz" sloganları atıldı.
Eylemde okunan bildiride şöyle dendi: "Henüz 19 yaşında olan iki arkadaşımız İstanbul'un ortasında Semih Çelik isimli erkek tarafından güpegündüz katledildi. Birkaç gün önceyse Beyoğlu'da bir kadın iki farklı erkek tarafından tacize uğradı, faillerse gözaltına alındıktan sonra salınıp ancak sosyal medya baskısı üzerine yeniden tutuklandı.
Geçtiğimiz günlerde de 8 yaşındaki Narin'in kayboluşu üzerinden 19 gün geçtikten sonra cansız bedeni bulundu, aynı 6 sene önce kayboluşundan 18 gün sonra bulunan Leyla Aydemir gibi. Bu davadaysa tüm sanıklar beraat etti. Anlayabildiğimiz üzere Narin'in, İkbal'in, Leyla'nın yaşadıkları Türkiye'de bir ilk değil.”
İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılması, 6284 sayılı yasanın hedefe konması, tedbir kararlarının uygulanmaması, kadına şiddette cezasızlığın yükselişi ve infaz kanununda yapılan değişikliklerin her sabaha yeni bir kadın cinayeti haberiyle uyanılmasının sebebi olduğunun altı çizilen açıklamada, "Uyuşturucu bağımlısı, akıl hastası" gibi söylemlerle işlenen her bir cinayetin sayısız gerekçesini kulak arkası etmeye çalışanların; suçluları serbest bırakarak, kadını koruyan yasaları tartışmaya açarak sorumluluğu taşıyanların bu suça ortak olduğunu biliyoruz. Bunu bildiğimiz gibi, kadınları korumak yerine suçlayan ve istismarların, tacizlerin cinayetlerin sebeplerini faillere değil kadınlara yönelten sistemin suçluları güçlendirdiğini de biliyoruz” denildi.
Hiçbir kadın cinayetinin münferit olmadığı vurgulanan açıklamada; “İşlenen cinayetleri unutmayacağız, tüm kadınlar için, yaşananların hesabını soracağız. Kadınları güvencesizliğe iten, ölüme terk eden, katilleriniyse cezasız bırakan bu düzeni değiştirme sorumluluğumuz var. Ne umutsuz ne de çaresiziz. Şiddetin, hayatın her alanında normalleşmesine izin vermeyeceğiz!" ifadelerine yer verildi.
MSGSÜ: HAYATLARIMIZDAN VAZGEÇMEYECEĞİZ
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri ise Fındıklı ve Bomonti kampüslerinde bir araya gelerek, “Hayatta kalanlar olarak kampüslerimizden sesleniyoruz; Bu cinayetin sorumlusu; kadın katillerini koruyanlar, 6284’ü uygulamayanlar, İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkarak kadın cinayetlerini meşrulaştıranlardır" dedi.
MSGSÜ’lü kadınlar, "Unutmuyoruz affetmiyoruz: bir kişi daha eksilmemek için sokaklarda ve kampüslerde olmaya yaşamlarınızı savunmaya devam edeceğiz.Tüm failler cezalandırılana dek mücadeleden vazgeçmeyeceğiz: Hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz!” diye hakyırdı.
KOÇ ÜNİVERSİTESİ: ARTIK YETER
Koç Üniversitesi öğrencileri de "Asla yalnız yürümeyeceksin" sloganlarıyla sesini tüm kampüse kadın cinayetlerinin önlenmesi için duyurdu.
Yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Albert Camus’un da dediği gibi, ‘Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkedeki insanların nasıl öldüğüne bakın’. Burası Türkiye; kimsesiz kadınların, öldürülen çocukların, hakları için direnen işçilerin ülkesi değil. Bu devlet, hayalleri çalınan her bir kız çocuğunun, bebeklerin, ağaçların katili ve bu cinayetlerin arkasında Türkiyedeki ahlaki çöküş var.
Yitip giden kadınların arkasından miras kaldı bu direniş bize. Filistinli kadınlar, mülteci kadınlar, aynı ülkeye sahip olduğumuz ve bir ülkeye sahip olmayan kadınlar için direniyoruz. Haklarımızın temelinde yatan yaşamak özgürlüğümüz için mücadele ediyor, rejime, sisteme, devlete, patriyarkaya karşı birleşiyoruz.
Direnmeye daha çocukken başlayan kadınlar olarak buradayız, daima burada olacağız. Ölümlerin sıradanlaşmasına, kadınlarımızın isminin önemini yitirip bir sayı olarak istatistiklere kazınmasına izin vermeyeceğiz.
Başka bir dünyanın ihtimali var ve olacak. Kadın, yaşam, özgürlük."
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİ: SORUMLUSU KADIN DÜŞMANI İKTİDARDIR
Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri yaşanan kadın cinayetlerine tepki göstermek için Dokuz Eylül Üniversitesi Tınaztepe yerleşkesinde yürüyüş ve basın açıklaması düzenledi. Merkez yemekhaneden hazırlık binası önüne yürüyen öğrenciler sık sık ‘Kadın yaşam özgürlük’, ‘Güvenli kampüs, güvenli yaşam’, ‘Bir kişi daha eksilmeyeceğiz’ sloganları attı. Basın metnini Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi okudu.
“Birkaç gün önce Semih Çelik isimli erkek, 19 yaşındaki Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner adlı iki genç kız kardeşimizi, İstanbul’un ortasında yarım saat arayla vahşice katledip intihar etti” diyerek sözlerine başlayan öğrenci, Beyoğlu’nda bir kadını taciz eden iki erkek failin gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra tepkiler üzerine tutuklandığını hatırlattı. “Osmaniye’de farklı yaşlardan 18 kişi 14 yaşında bir çocuğa cinsel istismarda bulundu. 18 kişinin teşhis edilmesine rağmen yine bu kişilerden 10’u tutuklandı” diyen öğrenci, “Hafta boyunca İzmir'de, Diyarbakır'da ve Mersin'de kadın cinayetleri işlendi” diye ekledi.
“DEVLET ERKEK ŞİDDETİNİ ÖNLEMİYOR”
Feshedilen İstanbul Sözleşmesinden bu yana binlerce kadının öldürüldüğünü söyleyen öğrenci, “2024 yılının ilk 8 ayında 261 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 164 kadının ölümü hala şüpheli. Sadece Eylül ayında öldürülen 34 kadının büyük bir kısmı boşanmak istediği, barışmayı, evlenmeyi ve ilişkiyi reddettiği için öldürüldü” ifadelerini kullandı. Kadınların adalet mekanizmasının kendilerini korumadığını bildiğini belirten öğrenci, “Hukuken İstanbul Sözleşmesinden Türkiye’nin ayrılması anlam ifade etmese de toplum nezdinde bu çıkış erkek şiddetinin önünü açan ve çıktığı günden bu yana hızla ve katlanarak artan kadın cinayetlerininin politik olduğunun kanıtıdır” dedi. Erkek şiddeti ve tacizinin sınır tanımadığını söyleyen öğrenci, “Cani, sapık, psikolojisi bozuk değil, bu devletin önlemediği erkek şiddetidir. İkbal ve Ayşenur’un katili sadece Semih Çelik değil, kadın düşmanı iktidardır” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN FAİLLERDEN HESAP SORACAĞIZ”
“Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri olarak sesleniyoruz. Kadınlar var olduklarından beri her bir hak için mücadele etmişlerdir. Bizler bu ülkede kadınlar özgürce var olana kadar, bütün tacizciler, katiller ve işkenceciler hak ettikleri cezayı alana kadar omuz omuza, el ele mücadele etmeye devam edeceğiz” diyen öğrenci, bir adım bile geri atmayacaklarını ekledi. Son olarak “Bütün faillerden hesap sormaya bu kadın düşmanı politikalar ve eril adalet mekanizması yok olana kadar bulunduğumuz her alandan sesimizi yükseltecek birbirimizi savunacağız” diyen öğrenci, mücadelelerini büyüteceklerini ifade etti.(Kaynak:Evrensel Gazetesi)