DEM Parti Kadın Meclisi, siyasi gelişmeleri ve seçim çalışmalarını değerlendirmek ve çalışma planlaması oluşturmak üzere parti genel merkezinde toplandı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, şunları söyledi:
“2024 BÜTÇESİ ERKEK BÜTÇESİDİR, SAVAŞ BÜTÇESİDİR”
“Bugünlerde bütçe görüşmelerinin yoğun gündemi içindeyiz. Parlamentoda 36 gün komisyon aşamasında devam etti bütçe görüşmeleri. Şimdi Genel Kurul sürecinde görüşmeler devam ediyor. Yıl sonuna kadar da görüşmeler devam edecek. Biz parlamentodaki konuşmamızda da ifade ettik, tek tek milletvekillerimiz, kadın vekillerimiz de ifade etti. ‘Bu bütçe erkek bütçesidir, savaş bütçesidir, toplumsal cinsiyet rollerinin bu toplumda derinleşmesini sağlayan bir bütçedir’ dedik. ‘Bütçe tek başına sadece kuru rakamlardan ibaret değildir, aynı zamanda iktidarın politikasıdır’ dedik. Politik tercihlere dayanan bir bütçe yapma süreci işliyor. Politik tercihini de kadınlardan değil erkek egemen sistem ve otoritleşmeden yana yaptığını iyi biliyoruz bu iktidarın. 2024 bütçesi aslında Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk bütçesidir. Ve ilk bütçe ne yazık ki yüzyıllık geleneğin yolunda olmaya devam eden bir bütçe olarak karşımıza çıktı. Orada yaptığımız açılış konuşmasında partimizin görüşlerini bildirirken, demokratik bir ekonomik programının ve bununla ilgili acil bir eylem planının hayata geçirilmesini savunduk.
“KADIN BAKANLIĞINI KESİNLİKLE KURACAĞIZ”
Bu bütçe kadının emeğini görmeyen, depremzedeyi görmeyen bir bütçe. Bu bütçe yoksulluğun kendisini bizatihi görmeyen, kadınların yoksulluktan dolayı ödediği ağır bedelleri görmeyen bir bütçe. Bu bütçede engelli kadınlar da yok, bu bütçede KYK yurtlarındaki kadınlar da yok. Bu bütçede parası olmadığı için okuyamayan genç kadınlar yok, mevsimlik tarım işçileri yok. Bu bütçede bakım hizmeti adı altında düşük ücretle eve kapatılmak zorunda olan kadınlar var. ‘Size iş alanı yeterince olmayacak, sembolik olarak belli kurumlara engellileri alacağız’ diyerek aslında engelli kadınları da eve hapseden bir bütçe. İşte bu bütçeye karşı kendi demokratik bütçemizi ortaya koyduk. ‘Bu bütçede kadın olmalı’ dedik. Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için, farkındalık yaratmak için, bütün toplumsal alanlarda değişim ve dönüşümü geliştirmek için her bakanlığın özel olarak kadınlarla ilgili bütçe ayırması gerektiğini savunduk. Kadınların güvencesiz çalıştırılmasına karşı, işsizliğe karşı bu bütçede bir mücadelenin yürütülmesi gerektiğini savunduk. Yine bu bütçede kadın bakanlığını kuracağımızı ifade ettik. Kadın bakanlığını kesinlikle kuracağız. Kadın bakanlığı tıpkı diğer bakanlıklar gibi kendi bütçesini görüşen bir bakanlık olacak. Bu sözümüzü bütün kadınların huzurunda bir kez daha veriyoruz. Bizler işimize, ekmeğimize, emeğimize sahip çıkacağız. Bizler Agrobay işçisi kadınlarla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Bizler Urfa’da her gün kolluk kuvveti tarafından darp edilen Özak işçileriyle, Özaklı kadınlarla dayanışmamızı sürdüreceğiz. Urfa’da kendilerini de ziyaret ettim, oradaki kadınların selam ve sevgilerini de sizlere iletiyorum.
“ELİMİZİN HAMURUNU YEREL YÖNETİMLERİN HER ALANINA BULAŞTIRACAĞIZ”
Önümüz yerel seçimler. Elbette Türkiye'nin temel gündemlerinden biri. Yerel seçimlere nasıl bir strateji ile gideceğimizi önemli oranda kamuoyu ile paylaştık. Bu yerel seçimlerde en fazla önemsediğimiz şey, yerelden ve yerinden demokratik bir yönetimin inşa edilmesi konusunda başta kadınlar olarak partimizin vereceği emek. Belediyemizin bütçesini toplumsal cinsiyete duyarlı yapmak konusundaki kararlılığımızı aslında geçmiş dönemde yönettiğimiz belediyelerde göstermiştik. Bir kez daha belediyelerimizi kayyımlardan tek tek alacağımızın ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyle, bir anlayışla yöneteceğimizin altını çizmek isteriz. Elbette hazırlayacağımız kadın beyannamenizde 5 yıllık programımızı da şekillendireceğiz. Bu konuda yıllara dayalı bir birikime ve pratiğe sahibiz. Kayyım atamalarıyla bizleri sindirmeye çalışanlar, halkın iradesini gasp edeceğini zannedenler şunu çok iyi bilsinler ki; kadınlar belediyeleri kayyımlara ve kayyımcı anlayışa asla kaptırmayacak. Kendi üretim alanlarımızı bizler yeniden oluşturacağız. ‘Eş Başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir’ diyerek en güçlü şekilde yerel yönetimlere hazırlanacağız. Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız. Çünkü bizler kadın özgürlükçü yerel yönetimler diyerek yola çıkanlarız ve bunu hayat geçirenleriz. Yerel yönetimleri belediyelerden ibaret görenlere, kadınların iradesini gasp ederek belediyelerin etrafını o dev duvarları örenlere diyoruz ki bizler o dev duvarları tek tek yıkacağız ve belediyelerin bahçelerine demokrasi ve insanlık ekeceğiz hep beraber.
“KENDİMİZİ VE KENTİMİZİ HEP BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM”
Ve bizler DEM Parti Kadın Meclisi olarak çağrımızı yineliyoruz: Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nden aday olalım. Söz ve karar mekanizmalarının tamamını kadınlarla birlikte oluşturalım. Kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerimizi sizlerle birlikte yeniden hep beraber kuralım. Üretim alanlarımızı yeniden oluşturalım. Kooperatiflerimizi, danışma merkezlerimizi, kültür sanat birimlerimizi kadınlar olarak gelin hep birlikte oluşturalım. Gelin kendimizi ve kentimizi hep birlikte örgütleyelim. Adaylık başvurularımız hali hazırda devam ediyor. Türkiye'nin her yerinden bütün kadınların adaylık başvurusu yapması için çağrımızı yineliyorum.
“EŞ BAŞKANLIK SİSTEMİYLE BİZLER YEREL YÖNETİMLERE ZATEN HAZIRLIKLARIMIZI YAPIYORUZ”
Kent uzlaşısı dediğimiz yöntemle aday belirleme sürecine gideceğiz. Eş Başkanlık ve eşit temsiliyetten ödün vermediğimizi tekrar ifade etmemize gerek yok. Eş Başkanlık sistemiyle bizler yerel yönetimlere zaten hazırlıklarımızı yapıyoruz. Ancak belediye meclis üyeliklerinde kadın temsiliyetinin önemini bir kere daha yapmak istiyorum. Kent uzlaşısı dediğimizde o kentin bütün dinamikleri aklımıza gelir. Kadın hareketi, gençlik hareketi, doğa ve insan hakları hareketleri, demokratik kitle örgütleri, yöre dernekleri, sivil toplum örgütleri… Her kesimin vicdanını yansıtacak, her iradeyi o yerel yönetimlerin bir motifi haline getirecek çalışmaları kent uzlaşısı yöntemiyle hayat geçirmek için çabalarımız devam ediyor. Kent uzlaşısına Türkiye’deki bütün kadın hareketinin kulak vermesi ve bütün kadın kurumlarının destek ve ortak olması konusunda çağrımızı yineliyoruz.
“İKTİDARINIZ DÖNEMİNDE NEDEN KADIN CİNAYETLERİ YÜZDE 1400 ARTTI?”
25 Kasım’ı geride bıraktık. Bizler alanlarda kadına yönelik şiddete karşı mücadele ederken kolluk kuvvetinin, bu iktidarın erkek egemen anlayışının şiddetiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Türkiye’nin birçok yerinde kolluk kuvveti tarafından kadınlar şiddet gördü. Ankara Emniyeti, 25 Kasım etkinliklerine katılan kadınların ailelerini tek tek arayarak kadınlarla ilgili tehditler savurmuş. Tehditlere maruz kalan kadınlar bir suç duyurusunda bulunmuşlar. Onlarla da dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. 25 Kasım konuşmasını yine dayanamayıp Erdoğan yaptı ve şu vurguyu yaptı. Gerçekten enteresan bir vurgu. ‘İstanbul Sözleşmesinden çekilmemizin olumsuz bir etkisi olmadı. Kadına yönelik şiddet temel politikamızdır’ dedi. Biz buna inanmadık. Kadına yönelik şiddetle siz bu kadar mücadele ettiyseniz, biz kadınlar bunları neden görmedik? Neden sizin iktidarınız döneminde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri yüzde 1400 oranında arttı? Neden 6284 Sayılı Kanun tartışmaya açıldı? Neden kadınların nafaka hakkı tartışmaya açıldı? Neden ‘kadınlar evlerine gitsin, işe karışmasın, sadece çocuk doğursun’ dediniz? Neden kadınların sağlık hakkını elinden alan, kürtaj hakkını elinden alan adımlar attınız? Hayır, siz kadına yönelik şiddetle mücadele etmediniz; tam tersine İstanbul Sözleşmesinden çekilerek kadına yönelik şiddetin artmasının, kadının ikinci sınıf insan olmasının, kadının kamusal alandan çekilerek evine kapanmasının önünü açacak işler yaptınız.
“SAVAŞLARDA KADIN BEDENİNİ TEŞHİR EDEN ANLAYIŞA KARŞI BARIŞ DEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Sadece Kasım ayında 33 kadın katledilmiş, 24 kadının da şüpheli ölümü gerçekleşmiş. Bu şüpheli ölümlerin önemli bir bölümünün kadın cinayeti olduğunu, kadınların erkekler tarafından katledildiğini biliyoruz. Bize dayatılan bu hayata, bu toplumsa cinsiyet rollerine 5 bin yıldır hayır diyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz. Dün olduğu gibi bugün de bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Bizleri yaşamdan koparmak isteyenlere, bizleri toplumsal cinsiyet rollerine mahkum etmek isteyenlere, bizleri eve kapatmak isteyenlere, bizleri Orta Çağın karanlık günlerine geri götürmek isteyenlere inat özgürlük diyeceğiz. Kadınları savaşlarda katleden, savaşlarda kadınların bedenlerini teşhir eden anlayışa karşı bölgemizde de Orta Doğu’da da barış demeye devam edeceğiz. Barış Anneleri bembeyaz, pırıl pırıl tülbentleriyle barışı nasıl haykırmaya devam ediyorsa, bizler de bu haykırışın daha büyük bir ses getirmesi ve yankılanması için mücadelemize devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesini savunmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar kazanılmış haklarımızı elimizden almak isteyen bu otoriter faşist rejime karşı biz kadınlar özgürlük mücadelemizi, örgütlü mücadelemizi vermeye devam edeceğiz.”