Meclis genel kurulunda yaptığı konuşma ile Ersoy; AKP ve saray iktidarının son günlerini yaşadığını, son dönemde yaşanan yolsuzlukları ve yoksulluğu dile getirdi.
“Çok değil, son 3 ayda yaşananlar AKP-Saray iktidarının tabutuna çiviyi çakmıştır.
Bu iktidar artık siyaseten; yaşayan ölüdür….
Burada bütçe falan konuşmuyoruz!
AKP iktidarının çırpınışlarına tanıklık ediyor Türkiye halkları…
Burada, İçişleri Bakanınızın nasıl Suçişleri Bakanı olarak tanımlandığını, işlediği suçlara ilişkin iddiaları yanıtlamamak için Meclis’i nasıl provoke ettiğini gördük. Son çırpınışlarına tanıklık ettik.
Ve sizler de ona sahip çıktınız!
Sahiplendiğiniz; Soylu’nun yazıcısının çıkardığı fatura sesidir, pudra şekerleridir, uyuşturucu kaçakçılarıyla çektirilen fotoğraflardır, Sezgin Baran’ın uçağıdır.
Vatan-millet edebiyatı arkasına saklanan pislikler, iğrençliklerdir.
Meclis’in Saray için bir angarya olduğu belli. Elinden gelse buradaki 600 koltuğa “adamlarını” atardı.”
Halkın değil, sarayın bütçesi!
Meclis’in en önemli işlevinin bütçe yapmak olduğunu dile getiren Ersoy, bu görüşülen bütçenin halkın değil, sarayın bütçesi olduğunu ifade etti.
“Meclis’in nerdeyse en önemli işlevi “bütçe yapmak” değil mi?
Bu bütçenin, ne halkın ne de Meclis’in bütçesi olmadığını herkes biliyor.
Bu bütçe Saray’ın bütçesidir. Evet, Saray’ın bütçesidir.
Ancak beyefendi kendi bütçesini Meclis’e sunmak, Meclis’te tartıştırmak için bile olsa buraya gelmiyor, gelemiyor… Yerine, atadığı memurunu gönderiyor!
Neden?
Çünkü kralı, kraldan daha çok savunsunlar diye.
Kralı savunurlar çünkü bilirler ki kral gittiğinde kendileri de yok olacaklar…
O yüzden Meclis’te sataşırlar, dalaşırlar, kavga çıkarırlar.”
Varank aya çıkarken yanına Süleyman Soylu ve Ali Erbaş’ı da alsın!
Teknoloji Bakanının sunumuna atıfta bulunan Ersoy; bakanın anlattıklarının hayalden öte olmadığını, bilimin sanatın önünü açmadan bunların gerçekleşemeyeceğini dile getirdi.
“Bir de kuru palavracılarınız var; Teknoloji Bakanınız gibi.
2023’e tüm umutlarınızı, hayallerinizi bağladınız ya.
Yerli araba, yerli uçak, yerli uydu… Ne kadar palavra varsa, atmak serbest.
“Sert iniş” yapacakmış Varank, Ay’a. Yani atılacak roketle Ay’ı vuracak. Vuramazsa “teğet geçti” der, onu da başarı sayarsınız.
Sevgili Filiz Kerestecioğlu, “yanına Soylu’yu da al” diye öneri de bulundu ya bakanınıza. Sadece Soylu’yu almasın, üstün bilimsel araştırmalarıyla tanınan Ali Erbaş’ı da alsın.
İmamlar, şeyhler, şıhlar, yüzlerce imam hatip, yüzlerce kuran kursu bu ülkeye bilim getirecek, teknoloji geliştirecek. Öyle mi?
Sizler de olmayacağını biliyorsunuz. Bilimin, sanatın, aklın önünü açsanız, o koltuklarda oturamayacağınızı o kadar iyi biliyorsunuz ki…
7 bakanlık ve 12 başkanlığın bütçesinden daha fazla para emanet edilen şahıs, yani 13 milyar lira teslim edilen şahıs, parasını Saray’dan alır, Saray ayakta kalsın diye fetva verir sadece.
“Cemevleri kırmızı çizgimizdir” der, “feminizm ahlaksızlıktır” der, “torunu dedesine helaldir” der ve o paraları; kadınları, Alevileri, çocukları yok saymak için harcar.”
Konuşma süresi 1 yıl da olsa, AKP’nin adaletsizliklerini anlatarak bitiremeyiz!
Ersoy; 20 yılda sayısız adaletsizliğin yaşandığını, adaletin AKP’nin sopası olarak kullanıldığını dil getirdi ve Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın hukuksuz şekilde cezaevinde tutulduğunu ifade etti. Ersoy; Aysel Tuğluk’un yaşadığı rahatsızlıklara rağmen halen cezaevinde tutulduğunu belirtti.
“Konuşma sürem 1 yıl olsa sizin 20 yılda yaptığınız adaletsizlikleri anlatarak bitiremem.
Ama bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü! Sevgili insan hakları savunucusu Aysel Tuğluk’a yaşatılanları anlatmadan geçmeyeceğim. Annesinin cenazesindeki ırkçı-faşist saldırıları gören, duyan, gömüldüğü yerden çıkarılmasına tanık olan Aysel, o günden beri kendini toparlayamadı; aklı almadı yüreği kabul etmedi ve artık tek başına cezaevinde kalamaz durumda. Cezaevleri koşulları hastalığını ilerletiyor ve tedavisini engelliyor. Soruyorum size; bu neyin intikamı?
Adalet sizin keyfiliklerinizi, yolsuzlukları, hırsızlıkları örtmek için kullanılan bir örtü oldu sadece.
Bir de Saray’da oturanın, kişisel ve siyasi amaçları için kullandığı bir sopa.
Hiçbir hukuki dayanağı olmadan, iki insan yıllardır cezaevinde tutsak. FETÖ’den sorumlu tuttuklarını bile saldı, onları salmıyor.
Kimlerden bahsettiğimi çok iyi biliyorsunuz; Demirtaş ve Kavala.
Neden mi? Kişisel intikam dürtüsü bir yana, korkuyor hem de çok korkuyor da ondan. Koskoca başkan, iki kişiden korkar mı?
İki kişiden korkmaz ama onların temsil ettiğini düşündüğü iki güçten öyle bir korkuyor ki, her şeyi göze alabilir.
Korktuğu Kürt halkı ve Gezi’de sokağa çıkan milyonlarca demokrat, ilerici, solcu.
Zannediyor ki bu iki insanı tutsak edince milyonları tutsak edecek, hareketsiz kılacak…
Ne Kürt halkını ne de bu ülkenin solcularını teslim alamazsınız!”
Asgari ücret 380 doların üzerinde artırılmalıdır. Asgari ücreti belirlerken TUİK verilerini baz almayı düşümeyin!
AKP’nin 20 yıl sonra bulduğu “formül” ile yarattığı ekonomik krizin, yoksulluğa ve asgari ücrete çözüm bulamayacağını dile getiren Ersoy, asgari ücretin yılın başında olduğu 380 dolarlık halinin üzerine çıkarılması gerektiğini ifade etti.
“Gelelim ikinci isminize “Kalkınma”ya yani.
Biliyorum, sokağa pazara çıkamaz haldesiniz! Bütün umudunuzu, Saray’dakinin şapkadan tavşan çıkarmasına bağlamış durumdasınız.
Sözde ekonomist 20 yıl sonra formül buldu da enflasyonu, faizi, işsizliği halledip ekonomiyi düzeltecek. Sanki iktidara yeni geldiniz!
Bahçeli harflerle oynar, Merkel’den “l”yi çıkarıp tersten okur “Ekrem” olunca muhalefet yaptığını zanneder, Erdoğan da rakamlarla oynar, TUİK’e talimat verip yüzde 60 enflasyonu, yüzde 20’ye düşürür. Kendini ekonomist ilan eder.
Bu arada söyleyeyim; sakın ola ki “TUİK verilerini baz aldık, asgari ücrete enflasyonun üzerinde zam yaptık” demeyin.
Yemezler!
Asgari Ücret, Ocak 2021’de 380 dolardı. Asgari ücrette 380 doların üzerinde arttırılmalıdır. Bunun dışındaki her rakam sahtekarlıktır.
Sizlere tavsiyem; nasıl olsa evden çıkamıyorsunuz, bu Pazar televizyonun başına geçip DİSK’in mitingini izleyin. Kartal Meydanı’nda. Emekçilerin, yoksulların gündemini öğrenin, öfkesini görün.”
Sırtını saraya dayayan “adam” kaybetti!
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığını kaybeden Metin Feyzioğlu’nu hatırlatan Ersoy; AKP’nin de kaybedeceğini dile getirdi.
“ “Geliyor Gelmekte Olan”. Sözünü çok duydunuz. Barolar Birliği’nin seçiminde de gördünüz. Yıllardır hukuksuzluğun tam karşısında savunmanın onuruna sahip çıkan, halkın, doğanın haklarını ve hukuku savunanlar kazandı, Sevgili meslektaşım Erinç kazandı. Sırtını Saray'a dayayan “adam kaybetti”. Teker teker sökülüyorsunuz, kale bildiğiniz yerlerden. Şimdi Binali, Gökçek derken bir de Feyzioğlu’na yer aramakla uğraşacaksınız.
Buradan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü ve Çekya Büyükelçisi Egemen Bağış’ı uyarayım. İkinizden birinin koltuğu sallanıyor. Feyzioğlu’na Saray’a yaptığı bu kadar hizmetten sonra ya bakanlık ya da büyükelçilik yakışır.”
AKP siyaseten yaşayan ölüdür. Sosyalizm olmadan, sosyalistlerin iradesi olmadan bu ülke düzelemez!
AKP’nin kaybedeceğini dile getiren Ersoy; AKP sonrası sürecin iyileştirmeler ile düzeltilemeyeceğini, doğa talanı ortadan kaldırılmadan, kadınlar eşit ve özgür olmadan, Kürt halkına hakları sağlanmadan, diyanet kapatılmadan ve sömürü bitirilmeden bu ülkenin düzelmeyeceğini ifade etti.
“Sizler artık siyaseten “yaşayan ölüler”siniz…
Hepimiz farkındayız ki şimdiden birileri gelecek planları yapmaya başlamış.
Birileri kaçacak, orası kesin. Kimlerin kaçacağını tahmin edebilirsiniz.
Siz gittikten sonra yapılacak o kadar çok iş var ki. 20 yıllık yıkım, yeniden inşa edilecek..
AKP’nin yarattığı hasarı gidermek adına birilerinin, düzenin aksayan yanlarını sözde iyileştirip yola devam etme niyetinde olduğu açık.
Onlara da buradan seslenmek istiyorum!
Saray’ın üzerine “tüy diktiği” bu köhne düzeni, “iyileştirmeyle, güçlendirmeyle” sürdüremezsiniz!
Kürt halkının hakları sağlanmadan bu ülke düzelmez!
Kadınlar eşit ve özgür olmadan düzelmez!
Din bezirganlarının tamamı toplumdan yalıtılmadan, Diyanet kapatılmadan olmaz!
Eğitim sistemi topyekün değiştirilmeden, üniversiteler özerk ve demokratik olmadan bir gelecek planı olamaz!
Çevre ve doğa talanı tamamen engellenmeden olmaz!
Sömürü bitmeden olmaz!
Kısacası sosyalizm olmadan, sosyalistlerin iradesi olmadan OLMAZ…”