Konuşmasını ‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir cumhuriyet genci olarak, tarihsel bir sorumluluk bilinci ile meclis huzurunda tarihe bir not düşmek için’ için yaptığını söyleyen Şişman, şunları söyledi:

“Bu konuşmayı, tarihin doğru tarafında yer alanların, bugün haklı olan ve yarın da haklılığı herkes tarafından teslim edileceklerin sesi olmak için yapıyorum. Uzun süredir toplumun vicdanını çok rahatsız eden bir konu, tüm ağırlığıyla karşımızda duruyor.

Kamuoyunda ‘Ahmak Davası’ olarak bilinen ve niteliği itibariyle, tamamen siyasi bir içeriğe sahip olan dava üzerinden, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, siyasi yasaklı hale getirilmek isteniyor.

Şu anda 16 milyon İstanbullu ve tüm Türkiye, İstinaf Mahkemesinde görülen davada, adaletin sağlanmasını bekliyor. Hiç var olmaması gereken bir davadan adalet beklemek, iktidar eliyle siyasallaştırılan yargı erkinden hakkaniyetli bir tavır takınmasını talep etmek, rejimin bizi hapsetmeye çalıştığı trajedi olsa gerek.”

‘Bu dava yargısal suikaste dönüşmüştür’

2019 yılında tekrarlanan İstanbul seçiminin ardından dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İmamoğlu’nu hedef alarak ‘ahmak’ ifadesini kullandığını anımsatan Şişman, şunları kaydetti:

“2019 yılında, İstanbul’da, Ekrem İmamoğlu’nun ve 16 milyon İstanbullunun 2. defa kazandığı yerel seçimlerin ardından, dönemin İçişleri Bakanı, Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi nezaketten yoksun bir ifade kullanmıştır.

Başkanımız hedef alınarak doğrudan kendisine ‘Ahmak’ denilmiştir. Ekrem İmamoğlu, sıradan bir mantık anlayışının gayet doğal kabul edeceği biçimde, bu saldırıyı, aynı ifadeyi sahibine iade ederek cevaplamıştır.

Öte yandan, bahsedilen ‘ahmak’ ifadesinin de Yargıtay’ın emsal kararlarıyla suç olmadığı ortadadır. Yani bu dava, herkesin de bildiği gibi, yargının siyasi saiklerle güdümlendiği bir yargısal suikaste dönüşmüştür.

Beklentimiz, İstinaf Mahkemesinin bu çirkin manipülasyona “dur” diyerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın amir hükümlerinden olan, hukukun üstünlüğü ilkesini tesis etmesi yönündedir. Devletin temeli olan adaletin sağlanması en doğal talebimizdir.”

İmamoğlu neden hedef haline getirildi?

Şişman, İmamoğlu’nun neden hedef haline getirildiğini şu sözlerle anlattı:

“Tüm bu ilkeler ve taleplerimiz herkesin malumu iken ve Ekrem İmamoğlu 2019 seçimlerindeki kumpaslara, iftiralara ve hatta seçim iptaline kadar giden süreçlerden, milletin desteğiyle başarı kazanarak çıkmışken neden hala göz göre göre hedef haline getirilmektedir?

Siz de biliyorsunuz ki Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’a kazandırdığı projeler; yeşil alanların artırılmasından, toplu taşımada yapılan devrim niteliğindeki yatırımlara; kent yoksulluğuyla mücadeleden, kentin altyapısının güçlendirilmesine; gençlerin maruz bırakıldığı barınma krizine karşı yapılan yurtlardan, kentsel dönüşüm yatırımlarına kadar halkın yararına olan hizmetlerle doludur.

İstanbul, Ekrem İmamoğlu döneminde şeffaf, adil ve hesap verebilir bir yönetim anlayışıyla daha yaşanabilir bir kent haline getirilmiştir. İstanbul’u her katmandan insan için yaşanılacak bir kent yapmaya dönük vizyon, sadece İstanbul’un değil, Türkiye’nin geleceğini de şekillendirecek bir model anlayışına dönüşmüştür. Ekrem İmamoğlu’nun hedefe oturtulmasının temel gerekçesi, onun örnek teşkil eden başarılı belediyeciliği ve milletimizden ülkenin her köşesinde gördüğü teveccühtür.”

‘İmamoğlu, karşısında kim olursa olsun olası bir seçimde galip çıkacak liderdir’

Bu davanın yalnızca bir belediye başkanına siyasi yasak getirme meselesi olmadığını belirten Şişman şöyle devam etti:

“Ekrem İmamoğlu, iktidarın karşısına çıkmaktan korktuğu bir liderdir. Ekrem İmamoğlu, iktidar, karşısına kimi aday gösterirse göstersin olası bir seçimde galip çıkacak liderdir. İşte bu yüzden, milletin iradesi inatla gaspedilmek istenmektedir. Milletin iradesiyle inatlaşılmaz. Milletin iradesiyle inatlaşan kaybetmeye mahkumdur.

Herkesin bildiği gibi bu mesele, yalnızca bir belediye başkanına siyasi yasak getirme meselesi değildir. Bu mesele, Türk milletinin kim tarafından yönetileceğini seçme hakkını milletin elinden almaya yönelik bir müdahaledir. Ekrem İmamoğlu’na karşı bu girişim, demokrasimizin varlığına açılmış bir savaştır.

Demokratik birikimi zengin olan ve demokratik yaşamı benimsemiş milletimiz, bugüne kadar darbelerin karşısında nasıl durduysa; Ekrem İmamoğlu’nun yanında da öyle saf tutacaktır. Çünkü her şeyden önce Türk milleti ahlaklıdır ve düellodan kaçınmak için rakibe pusu kurup, onu hile ile yenmeye çalışmanın bir tür haksızlık olduğunun bilincindedir.

‘İmamoğlu üzerinden yürütülen bu süreç darbeyi anımsatmaktadır’

Adalet yoksa demokrasi yoktur. İşte tam bu nedenle, bugün demokrasiyi savunmak için adaleti savunuyoruz. Türkiye’nin yakın siyasi tarihinde, milletin iradesine yapılan saldırıların ve demokrasiyi hiçe sayan darbelerin izleri vardır ve milletin iradesini hedef alan her saldırı, büyük bir direnişle karşılaşmıştır.

Bugün ne yazık ki İBB Başkanımız Ekrem İmamoğlu üzerinden yürütülen bu süreç siyasi tarihimizdeki bu türden müdahaleleri; daha net anlatımla, bir darbeyi anımsatmaktadır. Aslında şimdi pusulardan medet umanların, zamanında yaşanmış mağduriyetlerden ders çıkarmaları beklenirken, aynı amaç bu kez farklı bir yöntemle uygulamaya konmaktadır.

Ancak şunu unutmayın: Bizim alnımız açık, başımız diktir. Halkın iradesine yapılan her müdahale, milletin vicdanında reddedilmiş ve tarihe bir utanç vesikası olarak geçmiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, 100 yıllık cumhuriyetin hafızası olarak, kimden gelirse gelsin, antidemokratik müdahalelerin karşısında olacaktır.

Biz biliyoruz ki bu karanlık günler geride kalacak ve Türkiye, aydınlık bir geleceğe adım atacaktır. CHP olarak, bu geleceği inşa etmek için 100 yıl önce olduğu gibi bugün de milletimize öncülük edeceğiz.

‘Milletin Ekrem İmamoğlu’na gösterdiği teveccühe tanık olmaktan kaçamıyorsunuz’

Dilerdim ki biz bu kürsüye çıkmadan siz iktidar partisi mensuplarından birisi, en azından vicdanen, sizi ve Ekrem İmamoğlu’nu seçenlerin hakkı için bir tek kelime sarf etseydi. Bu anlattıklarımı sizin de çok iyi bildiğini biliyoruz, ancak bu konu hakkında konuşmaktan kaçınmaya çalıştığınızı da görüyoruz.

Tüm yurttaşların, tüm Türkiye’nin Ekrem İmamoğlu’na açılan davanın bir kumpas olduğu bilincinde olduğunu bile bile bu konuya değinmekten kaçınıyorsunuz. Ancak nereye sığınırsanız sığının, başınızı nereye çevirirseniz çevirin milletin Ekrem İmamoğlu’na gösterdiği teveccühe tanık olmaktan kaçamıyorsunuz.

‘Tek kişinin önceliklerini halkın önceliklerinin önüne koyuyorsunuz’

İktidar ittifakı mensuplarına oturdukları koltukların değerini ve önemini hatırlatmak zorunda kalmaktan üzüntü duyuyorum. Ancak, yine de vurgulamak istiyorum ki siz, bu değerin ve önemin nereden kaynaklandığının farkına varmak zorundasınız.

Bu meclis, sadece bir belediye meclisi değildir. Halkın iradesinin, demokrasimizin ve Cumhuriyetin temel değerlerinin İstanbul düzleminde yansımasıdır. Bu meclis, İstanbul halkının iradesini temsil eder ve bu irade, demokratik bir ülkenin en büyük güvencesidir.

Hepimiz, bu meclise seçimle geldik. Halk iradesini yansıtan bu seçim ise meclis meşruiyetinin kaynağıdır. Görüyorum ki siz, bir kişinin ikbali için bu iradeyi savunmaktan kaçınıyorsunuz; bir tek kişinin önceliklerini halkın önceliklerinin önüne koyuyorsunuz. Ancak biz, her zaman olduğu gibi, yine milletin iradesine sahip çıkacağız. Çünkü biz, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diyenlerin izindeyiz.

Demokrasinin, bir yönetim biçiminden çok daha fazlası, bir kültür, bir yaşam tarzı ve bir uygarlık tasavvuru olduğunun bilincindeyiz. Biz, demokrasinin, şunun veya bunun isteğiyle var olan bir yönetim değil, milletimizin ateşlerden, işgallerden ve ihanetlerden geçerek elde ettiği bir milli kazanım olduğunu idrak edenleriz. Sizin de bu hâl karşısında bilincine varmanız gereken çok önemli bir şey var:

Türkiye tarihinde milletin iradesine saygı göstermeyen iktidar odakları daima millet eliyle cezalandırılmıştır. Tarih kitapları, kişisel ikbal için her şeyi mübah görenlerin ve zulme başvuranların, sonraki kuşaklar tarafından hayırla anılmadığını yazar.

‘Yargı suikastı düzenlemeye çalışanlar tarih kitaplarında bizzat yargılanacaklar’

Ekrem İmamoğlu’nu haksızca yargılamaya, daha açık bir deyişle, ona yargı suikastı düzenlemeye çalışanlar, bugün milletin vicdanında, yarın da tarih kitaplarında bizzat yargılanacaklardır.

Mensubu olduğunuz partiyi ve onun ortağını bugünün muktedirleri olarak görebilirsiniz. Yargıyı, kurduğunuz siyasi rejimin sopası olarak kullanabileceğinizi de düşünebilirsiniz. Ancak, 16 milyon İstanbullu da Türkiye’deki tüm yurttaşlar da kendilerini kimin yöneteceğinin kararını size bırakmayacaktır.

Soruyorum: Adaletsizlik karşısında susmak, en büyük suçu işlemek değil midir? Haksızlık karşısında susan, hep vurgulandığı gibi, dilsiz şeytan değil midir?  Geçmişte aynı adaletsizlikle yüz yüze geldiğini belirten siz, bugün Ekrem İmamoğlu’na yapılan bu gayrimeşru müdahaleyi görmezden geldiğinizde kaybedecek bir şeyiniz olmadığını mı düşünüyorsunuz?

Bakın yıllarca mağdur edebiyatı yaptınız. Bu mağduriyetten bir de demokrasi kahramanlığı çıkardınız. Ancak günün sonunda eyleminiz ile söyleminiz çelişir hale geldi. Bu çelişki ile yaşamak ve iktidarın nimetlerinden yararlanmak için demokrasiye, millete ve gelecek kuşaklara sırt çevirmek, vicdanlı insanlar için en acı verici trajedidir. Şimdi biz, sizin sırtınızı döndüğünüz demokrasiyi başımızın üstünde tutarak dimdik karşınızdayız!

‘Halkın seçtiği başkanların siyaseten oyun dışına itilmesine asla izin vermeyeceğiz!’

Milletin iradesini gasp etmeye çalışanlar bilsin ki; Ekrem İmamoğlu yalnız değildir. Onun arkasında 16 milyon İstanbullu, milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı var! Unutmayın, milletin iradesine bugün saygı göstermeyenler, bu ayıbın kara lekesini ilelebet taşımaya mahkumdur. Bu millet, hak ettiği adaleti ve demokrasiyi elde etmek için her zaman mücadele edecektir.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, milli iradenin gasp edilmesine, halkın seçtiği belediye başkanlarının siyaseten oyun dışına itilmesine asla izin vermeyeceğiz! Adalet ve demokrasi için verdiğimiz bu mücadele, Türkiye’nin geleceği, çocuklarımız ve demokratik haklarımız için verdiğimiz onurlu bir mücadeledir. Bu mücadelede, aranızdaki öngörü, izan ve vicdan sahibi olanları da bizimle yan yana durmaya çağırıyoruz.

Tüm İstanbul ve Türkiye olarak, adalet ve demokrasi için hep birlikte zulmün ve zalimin karşısında duracağız! Bu karanlık günleri hep birlikte geride bırakacağız. Türkiye’yi aydınlık bir geleceğe taşıyacak olan, halkın iradesi ve demokrasiye olan inancımızdır. Çünkü biz biliyoruz ki, halkın iradesi karşısında hiçbir güç duramaz. Tarihe bakıyor ve geleceği kimin kazanacağını apaçık görüyoruz.

Son sözümüz şudur: Hep birlikte göreceğiz. Bugünün iktidarı, defalarca karşısına çıkıp kaybettiği Ekrem İmamoğlu’nun karşısında yine mağlup olacaktır. Ve tekrar ediyoruz! Bu mücadele, yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun değil; adaletin, demokrasinin ve Türk milletinin tüm onurlu ve vicdanlı yurttaşlarının mücadelesidir! Bu mücadele, Türk milletinin kan ve can vererek elde ettiği hak ve özgürlüklerini, demokrasisini savunma mücadelesidir!”