Gürsel Tekin, “Herkes annenin çocuklarını nasıl böylesine kötü koşullarda ‘bırakıp gittiğini’ konuşuyor, fakat asıl sorgulanması gereken bakanlık, sosyal hizmetler sistemi ve sosyal devlettir. Göz göre göre bu ailenin kaderine terk edilmesi, sosyal devlet anlayışının büyük bir çöküşüdür.” ifadelerine yer verdi.

Tekin’in yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre, çocuğun yüksek yararı her durumda esastır. Türkiye’de de Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinin (c) bendine göre, çocuğun bedensel ve ruhsal gelişiminin tehlikeye girdiği durumlarda, ailesinin istememesi durumunda dahi çocukların koruma altına alınması zorunludur. Ama mevcut sosyal hizmetler sisteminin bu görevini yerine getirmedi.

Ailenin durumunun çok açık ve vahim olduğuna dikkat çeken Tekin, “Baba hapiste, anne beş küçük çocukla birlikte derme çatma bir baraka evde yaşıyor. Bu koşullarda dahi çocukların koruma altına alınmamış olması, devletin en temel görevlerinden birini ihmal ettiğini gösteriyor. Sosyal hizmetlerin görevinin, sadece yardımlar yapıp aileleri kendi kaderlerine bırakmak değil, gerektiğinde çocukları koruma altına alarak güvenli bir ortam sağlamaları olduğunu belirtti.

“Orada Yanan Çocuklar Bizim Geleceğimizdi”

Tekin, Türkiye’nin sosyal devlet ilkesine dayalı olarak tüm vatandaşlarını koruma sorumluluğu taşıdığına dikkat çekti ve ekledi: “Sosyal devlet, sadece kâğıt üzerinde bir kavram olmamalı. Sosyal devlet, ihtiyaç duyan herkese elini uzatabilmeli, risk altındaki çocukları kaderine terk etmemelidir. Orada yanarak can veren çocuklar bizim geleceğimizdi. Bugün o çocukları ve o anneyi kendi başına bırakan sosyal hizmet sistemi, aslında hepimizi derinden yaralayan bir ihmale imza atmıştır.

Bu tür olayların bireysel hatalardan ziyade, sistemin eksikliklerinden kaynaklanıyor. Bir olay yaşandığında herkes sorumlu kişiyi bulmaya çalışıyor, oysa burada sistematik bir ihmal var. Aileye yardımlar yapıldığı ifade ediliyor, ama yardımlar yetmez. Beş çocuğun hayatta kalabileceği, güven içinde büyüyebileceği bir ortam sağlanması gerekirdi. Bu olayda bakanlık, sosyal hizmet sistemi, sahadaki sosyal incelemelerden sorumlu olanlar görevini yapmamıştır. O çocuklar, devletin en temel görevi olan korunma ihtiyacı içinde olmalarına rağmen, başlarından savılmıştır. Devletin yalnızca maddi yardımlarla değil, gerektiğinde çocukları ailelerinden bağımsız koruma altına alacak güçlü bir sosyal hizmet yapısına sahip olması gerekirdi.” Dedi.