İşte Ekrem İmamoğlu'nun konuşmasından satır başları:

2019 seçimlerinde İstanbul’u kaybettiklerinden bu yana kafalarında aynı plan var:  Sandıkta kaybettiklerini, yargı aracılığıyla geri almak. Milletin onlara vermediği yetkiye, siyasi güdümlü mahkemeler aracılığıyla ulaşmak istiyorlar.

Biz kardeşliğin sevgisinin tüm kötülükleri bertaraf etmesi için buradayız. Biz dayanışmanın, demokrasinin, milletin seçme özgürlüğü hakkını muhafaza etmek için buradayız. Kendini ev sahibi, milleti kiracı zanneden, milletiyle didişen, milletinin iradesine saygı duymayanları uyarmak için buradayız.

Siz çatışmadan, kutuplaşmadan, kavgadan, kaostan yanasınız. Siz ülkenin huzurunu vatandaşın refahını düşünmezsiniz. Siz bu milletin bir tek güne huzurla uyanmasından, birbirine gülümseyerek ‘günaydın’ demesinden bile rahatsız olursunuz. 

Ama biz buna teslim olmayacağız. Sizinle uğraşacağız. 
Bu kötülükle mücadeleyi büyüteceğiz. 
Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin çürütülmesine seyirci kalmayacağız.

Bizi ne mahkemeler ne yasaklar ne tehditler ne de kumpaslar durduramaz. Milletin sözünün başladığı yerde, muktedirin zulmü bitecektir. Seçimlerde bükemediğiniz bileği, yasaklar ve tutuklamalarla, kayyımlarla bir milim bile eğemeyeceksiniz.

Biz meselelerimizin çözümünü gizli saklı çıkar hesaplarında aramıyoruz.
Ortak değerlerimizde arıyoruz. Kimsenin hakkını yememekte, herkese hakkını teslim etmekte arıyoruz. Bakın Esenyurt’ta biz iki elimizi de sıkmadan, saklamadan açtık kardeşlerimize. Sadece Kürt kardeşlerimize değil. Tüm kardeşlerimize.

Bir elimizde gizli bir sözleşmeyi diğerinde tehdidin, şantajın sopasını saklamadık.
Açtık ellerimizi, kollarımızı.
Şartsız bir samimiyetle, güvenle açtık. Esenyurt’ta tüm kardeşlerimizle kucaklaştık. Esenyurt birbiriyle kucaklaştı. Hep birlikte oturdu, konuştu, yarıştı, anlaştı.
Medeni bir rekabetle, kaybedene tepeden bakmadan, hep beraber kazanmanın tadına vararak Başkanına karar verdi. Profesör Ahmet Özer’i seçti.

Esenyurt’ta kucaklaşanlar buraya barışı, huzuru, kardeşliği getirdi.
Esenyurt’ta barış kapalı kapılar ardında birilerinin kariyer hesaplarıyla yapılmadı.

Siz önce elinizi açın. Arkanızda sakladığınız öbür elinizi de açın. Elinizde sakladığınız baltanızı, balyozunu, sopanızı bir kenara bırakın. Tehdidi, şantajı bir kenara bırakın. Milletle sözleşme mi yapmak istiyorsunuz?
Sözleşmeler verilen sözlerle, garantilerle yapılır. Önce milletin tercihlerine saygı sözü verin.

Rakiplerinizi korktuklarınız korkmadıklarınız diye ayırmayın.
Millet kiminle yarışmanızı isterse korkmadan, çekinmeden onunla yarışın.

Tutmuş ‘Uzattığım eli havada bırakmayın’ diyor
Söylesenize sizin elinizde ne var?
Siz neyin sözleşmesini yapmak istiyorsunuz Kürt kardeşlerimizle?
Elinizde barış mı var, huzur mu var, kardeşlik mi var?
Seçtikleri meşru siyasetçilere ifade özgürlüğü, serbestçe görev yapma sözü mü var?
Evlatlarına iş mi var, aş mı var, umutlu bir gelecek mi var?
Yaşlılarına huzurlu bir emeklilik mi var?
Yoksa sizin elinizde şantaj mı var, tehdit mi var?
Beni seçin, benden olanı seçin, ben kimi istersem onu seçin dayatması mı var?

Peki ya sizin bu sözleşmede memleketin geri kalanına vaadiniz nedir? Gelin birlikte ortak bir millet olalım mı diyorsunuz, kaderimizi, geleceğimizi aynı hedefte buluşturalım mı diyorsunuz?
Yoksa benden başkasına gönül düşürürseniz bu memleketi hepinize dar ederim mi diyorsunuz?
Zaten yeterince dar ettiniz.

Bu ülke son 7-8 yıllık dönemde çok ağır bir ekonomik bunalım içinde.  Bir hiç uğruna, sırf bir kişinin hırsı uğruna bu millet yoklukla, yoksullukla, sefaletle sınava çekiliyor.

Biz, milletin egemenliğini kayıtsız şartsız kabul ediyor ve hodri meydan diyoruz. Siyasi güdümlü yargı kararlarının arkasına saklanmadan, mertçe yarışmak için hodri meydan.
Hodri meydan.