MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, "Uzattığım eli bağlamından koparıp başka mecralara çekenlerin nereye varmak istedikleri malum ve mahuttur. Uzattığım el hesapsız bir eldir. Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Aklında sadece Türkiye olan bir dava insanı ve Genel Başkan olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıda sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın kati surette hakim olmasını gönülden istediğimi herkesin bilmesinde yarar olacaktır. Biz elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve kaderdaşlık için uzatırız" açıklamasını yaptı.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yeni yasama yılının açılışında DEM Parti grubu ile tokalaşmasının ardından gündemde yer alan iddialar ile gündemdeki diğer konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Devlet Bahçeli, CHP ile AKP arasındaki "normalleşme süreci" ile ilgili "Hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan 57’inci Cumhuriyet Hükümeti'yle vücut bulmuştur. MHP'yle DSP'nin koalisyon hükümetinde buluşması, o güne kadar devam edegelen ideolojik katılıkları ve siyasi karşıtlıkları yumuşatmakla kalmadı, milli birlik ve dayanışma hissiyatını perçinledi. Normalleşme takıntısı içinde olanlara diyorum ki geçin bunları geçin" ifadelerini kullandı. 

"İsrail bir cinayet aygıtına, bir terör örgütüne dönüşmüştür"

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Katliam makinesi, soykırım çetesi Siyonist barbarlığın bugüne kadar durmayışı insanlık adına ve uluslararası hukuk namına hiçbir telkine aldırmaması, yalnızca bir utanç anıtı gibi karşımızda değil, azami ölçüde uyanık olmamızı gerektiren ibret verici bir saldırganlık ve haydutluk anarşizmidir. İsrail tehdidinde tüm eşikler aşılmış, sözün hükmü hepten aşılmıştır. İsrail öyle bir aşamaya gelmiştir ki bir yanda BM Genel Sekreteri'ni istenmeyen adam ilan ederken diğer yanda BM Geçici Gücü'ne periyodik saldırılar düzenlemektedir. Bu durum bir cinnet halidir. Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet, şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı halde basmaktadır. Sözde devlet diyorum çünkü İsrail uluslararası hukukun evrensel ilkelerine göre devlet olma vasfından hızla kopmuş, bir cinayet aygıtına, bir terör örgütüne dönüşmüştür.

"Hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan 57’inci Cumhuriyet Hükümetiyle vücut bulmuştur"

CHP yönetiminin gelişmeler karşısındaki ilkesiz, ilgisiz, ikircikli ve iltihaplı siyaseti gerçekten de endişe verici boyutlardadır. Mahalle yanarken CHP’nin ısrarla havanda su dövmesi, kaçak güreşmesi, polemik ve dedikodu çarkını süratle çevirmesi ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir. Normalleşme çığırtkanlarına samimi bir hatırlatma yapmanın vakti sanıyorum gelmiştir. Hiç kimse unutmasın ki hakiki normalleşme 1999 yılında kurulan 57’inci Cumhuriyet Hükümetiyle vücut bulmuştur. MHP'yle DSP'nin koalisyon hükümetinde buluşması, o güne kadar devam edegelen ideolojik katılıkları ve siyasi karşıtlıkları yumuşatmakla kalmadı, milli birlik ve dayanışma hissiyatını perçinledi. Yıllarca kuzey-güney kutbu gibi ayrı düştüğümüz siyasi bir gelenekle deyim yerindeyse Türkiye ve Türk milleti ortak paydasında el ele vererek hizmet etmedik mi? Ucuz normalleşme teklif ve temennileri bize kalırsa maksatlıdır, nihayet bu mevzu 25 yıl önce samimi tokalaşma ve kucaklaşmayla zaten halledilmiş ve yeni normal tezahür etmiştir. Normalleşme takıntısı içinde olanlara diyorum ki geçin bunları geçin, zahmet edip siyasi tarihimizin sayfalarına bakın, orada aradığınızı mutlaka bulacaksınız.

"Biz yine de CHP’den umudu kesmeyeceğiz"

Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan nöbetine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız içim vahim bir sancıdır. Daha kötüsü ise Özgür Bey’in yanından hiç ayırmadığı, ikili görüşmeleri kimlerin namına kayıt altına aldığı meçhul ve muamma olan bir eski büyükelçinin milli gerçeklerle çatışan sözleridir. Hükümetin İsrail ve ABD karşısında ortaya koyduğu tavrı, Atatürk’ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesine ihanet sayan, Türkiye’nin güvenlik kaygısını saçma bulan malum süzülmüş monşerin İsrail’in diplomatik misyon temsilcisi gibi konuşması şayet mankurtluk değilse, biliniz ki müptezelliğin daniskasıdır. CHP’nin durduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir. CHP’nin baktığı yer Türkiye’nin milli hedefleriyle bir ve aynı değildir. En temel milli meselelerde uzlaşmaya yanaşmamak, düşman emellerinin vatanımıza ulaşmasına aleni çanak tutmaktır. Gerçi huylu huyundan vazgeçmez, ancak biz yine de CHP’den umudu kesmeyeceğiz, Türk milletinin ve Türkiye’nin yanında zoraki olsa bile makul bir pozisyon alacağı günleri sabırla bekleyeceğiz.

"Türkiye Cumhuriyeti’nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında elimi uzatmaya varım ve hazırım"

Yeri gelir elimi uzatır müşterek ve milli değerlerde toplanma çağrısı yaparım; yeri gelir vatan, millet, bayrak, ezan, devlet başımı uzatır, şehadet şerbetinden tadımlık değil, doyumluk içerim. Türkiye Cumhuriyeti’nin ali menfaatleri uğruna her vasatta temel ve ortak değerler etrafında el ele tutuşmaya, elimi uzatmaya varım ve hazırım. Ancak bu elin yanlışa yorumlanmasını, açılan kollarımın, gülümseyen yüzümün ihanetin saklanacağı kisve olarak tevilini asla affetmem. Vakur yumuşaklığımızı, sağduyulu yaklaşımımızı, tavize teşne olarak formüle eden güruhun aklına şaşar, alınlarını da karışlarım. Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız. Terörle siyaset arasında bağ ve bağlantı yoktur. Hem siyaset hem terör aynı kalıba giremez, aynı bedene sığamaz, aynı ağıza sığınamaz. Ya siyaset ya terör, ya siyaset ya silah; arası, ortası, şurası, burası yoktur. Ve de bölücü terörün kökü kazınmalı, Türk ve Türkiye Yüzyılında bin yıllık kardeşlik pekişmelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle müzakeresi, görüşmesi, anlaşma yolları araması, yeni süreçlerin imal çabası, sadece ve sadece terör örgütünün değirmenine su taşımak demektir. Bu hususta DEM Parti’nin aklını başına alması, uzattığım eli sabote etmek amacıyla tahrik ortamını kamçılamaktan uzak durması herkesin hayrınadır.

"Teröristbaşı buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin"

DEM Parti’nin iradesini İmralı’ya rehin bırakması siyasetin doğasıyla ve ahlakıyla bağdaşmayan, hür ve bağımsız siyasetçi yapısıyla uyuşmayan ilkelliktir. Türkiye’ye getirilirken, 'her türlü hizmete hazırım' diyen terörist başı, buyursun terörün bittiğini, örgütünün tasfiye edileceğini tek taraflı ilan etsin. Ama devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse, hiçbir şart altında beklemesin, aklından dahi geçirmesin. Hodri meydan, kana değil kardeşliğe susadıklarını göstersinler. Günlerdir fitne yayan başta CHP olmak üzere sözde yorumcu ve kerameti kendinden menkul uzman ve akademisyenler suyu bulandırmak için her kılığa girmişler, her maskeyi takmışlardır. PKK, 1978 yılında, Diyarbakır’ın Lice İlçesi’nin Fis Köyü’nde birinci sözde kongresinde, Marksist-Leninist çizgide büyük Kürdistan’ın kurulmasını hedef olarak belirlemişti. CHP yönetimi, siyasete, akademik hayata ve medyaya tutunmuş vagonları cevap versin, dört parçalı büyük Kürdistan’ın kurulmasından yana mısınız, değil misiniz? 

"Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak bizim gönlümüzde herkese yer vardır"

Uzattığım eli bağlamından koparıp başka mecralara çekenlerin nereye varmak istedikleri malum ve mahuttur. Uzattığım el hesapsız bir eldir. Uzattığım el samimi ve iyi niyetli bir eldir. Uzattığım el Türkiye’de birleşelim, Türk milletinde kenetlenelim tebliğidir. Günlerdir uzattığım elden farklı sonuçlar çıkarıp uyduruk yorumlar yapanlar elbette yanılgının ve yanlışın pençesine düşmüşlerdir. Aklında sadece Türkiye olan bir dava insanı ve Genel Başkan olarak, elimi vatan, millet ve devlet için uzattığımı, dışarıda sert rüzgarlar eserken, içimizde barışsever ve hoşgörülü bir havanın kati surette hakim olmasını gönülden istediğimi herkesin bilmesinde yarar olacaktır. Biz elimizi yeni bir süreç için değil, kardeşlik ve kaderdaşlık için uzatırız. Kaldı ki, aynı noktadayım, aynı düşüncedeyim. Gün dayanışma günüdür. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak bizim gönlümüzde herkese yer vardır. Bu topraklara vatanım diyen herkese ocağımız açıktır. Bu insanlara milletim diyen herkese kucağımız açıktır. Bu bayrak benim, bu ülke benim diyen herkese kapımız açıktır. Gelin bir olalım. Diri olalım. İri olalım. Türk ve Türkiye Yüzyılını hep birlikte inşa edelim."