Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'nci yıl dönümü nedeniyle bulunduğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı ziyaret etti. Tatar’ın kabulü için teşekkür eden Özel, “Kıbrıs Barış Harekatının 50’nci yıl törenlerine yarın hep birlikte katılmak üzere burada önceki genel başkanlarımızla, Kıbrıs Barış Harekatında bakanlık görevinde olan, harekat kararının altında imzası olan, dönemin bakanı Önder Sav ile birlikte, sizin de altını çizdiğiniz dönemin Dışişleri Bakanının kızı Ayşe Güneş Ayata ile birlikte buradayız. Ayrıca partimizin Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcıları, Gölge Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız, Genel Sekreterimiz, Parti Meclisimizin en genç üyelerinden de oluşan tüm partimizi temsil eden güçlü bir heyetle burada sizinle birlikteyiz, yanınızdayız” dedi. Genel Başkan seçildikten sonra ilk ziyaretini KKTC’ye gerçekleştirdiğini vurgulayan Özel, şunları söyledi:
“YURT DIŞINDA TÜRKİYE PARTİSİYİZ”
“O zaman da zatıalinizle birlikteydik. O zaman da şunu ifade etmiştim. Bundan sonra yurtdışında çok sayıda temasımız olacak. Biz Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Millet o görevi verdi, yeni bir görevi veren kadar o görevi sürdüreceğiz. Ama yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz. Gerek İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in başkanı olduğu, benim yardımcısı olduğum Sosyalist Enternasyonal’de, gerek Avrupa’daki tüm sol, sosyal demokrat partilerin çatı örgütü olan Avrupa Sosyalist Partisinde, gerek resmi görevli partilerle görev yaptığımız Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisindeki kurduğumuz tüm temaslarda konu Kıbrıs’a geldiğinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine büyük bir haksızlık yapıldığını, Annan Planını onaylamayan tarafın ödüllendirildiğini, onaylayan tarafın ki o dönemde Sayın Rauf Denktaş’ı rahmetle hatırlayalım, tehlikeye nasıl dikkat çektiğini ve bazılarının Türkiye’de senin burada ne işin var, miting yapacaksan Kıbrıs’ta yap diyerek, o engin tecrübelerinden istifade etmek, onun sesini duymaktan mahrum kalmanın bedelini de hep birlikte ödedik. Ama şu kadarını söylemek lazım. CHP olarak sizin de ayrı ayrı isimlerini andığınız, partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kıbrıs ile Türkiye’nin güvenliği ve menfaatleri ayrı düşünülemez ifadesi hepimize vasiyettir. İkinci Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız İsmet İnönü’nün masada kazandıklarını, asla ve asla bırakamayız. Bu da Türkiye’nin garantörlük hakkının kabul edilmediği veya dışarıda bırakıldığı hiçbir müzakereye taraf olmaması gerektiğini her zaman savunuyoruz.”
“TÜRKİYE İŞGALCİ OLSAYDI TÜM ADAYI İŞGAL EDERDİ”
“Yurtdışında kararlılıkla ifade ettiğim bir şeyi söyleyeyim. Türk askeri, adaya savaşa değil barışa gitmiştir. Türkiye’ye ve dünyaya harekatın duyurulduğu ilk cümle budur. Gerçekten de adaya barış getirdik. Türkiye’ye işgalci diyenlere harekatın siyasi hedeflerine ulaşıldığı anda, askeri hedeflerin tamamlandığını, bizim adanın tamamını değil yüzde 36’sını, o gün yüzde 100’ünü ele geçirmekle Türkiye’nin ilhak etme imkanı varken, bunu yapmadığımızı herkese anlatıyoruz. Diyoruz ki Türkiye işgalci olsaydı, bütün adayı işgal ederdi. Türkiye adaya, adadaki varlığını korumak, adadaki soydaşlarını korumak, adadaki tüm varlığını korumak, yüz yıllardır kazanılmış bir egemenlik hakkını teyit için oraya gitti. Fazlasını yapmadı. Ne eksik yaptı, ne fazla yaptı. Bundan sonra da bu çizgiyi korumaya devam edeceğiz.”
“KIBRIS’I BİR BÜTÜN OLARAK SAHİPLENİYORUZ”
“Elbette barış ve çözümü savunuyoruz. Bugün Kıbrıs Türklerinin elbette sorunları var. Sporcularımızın sorunları var. Ticaret hayatı içinde olanların sorunları var. Üniversitelerimiz sorunlar yaşıyor. Bu zorlukların hepsinin aşılması için en güçlü şekilde Kıbrıs’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin arkasında durma zaruretimiz var. Sizin ortaya koyduğunuz doğrudan ticaret ve doğrudan uçuş, bunların sağlanması son derece önemli. Bugün Kıbrıs’ta kiminle temas etsek, belki farklı çözüm önerileri de olsa, bir ortak noktada, yani eğer yeniden bir anlaşma olmayacaksa da mutlaka Kıbrıs’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kazanımlarının teyit edildiği ve baştan söylediği noktadan harekete geçilmesi gerektiğini, hem sizden hem daha önce ziyaret ettiğimiz, sabah görüştüğümüz Sayın Erhürman’dan da duyduk. Elbette Kıbrıs’ın iç politikasındaki farklı düşünceler, dış politikaya yönelik farklı düşünceler olabilir. Biz Kıbrıs’ı bir bütün olarak sahipleniyoruz. Dün TBMM’nin bütün dünyaya verdiği kuvvetli mesajın Kıbrıs’ta da iktidarı ve muhalefetiyle verilmesinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Bugün ayrılıkları değil birliktelikleri konuşmanın, fikir ayrılıklarını değil KKTC ve Türkiye’nin ortak menfaatleri için birlikte olabilmenin zamanıdır. Bunun için buradayız ve hep birlikteyiz.”
“FİKİR BİRLİĞİ İÇERİSİNDEYİZ”
“Türkiye Cumhuriyeti devletinin Avrupa Birliği’ne tam üyelik başvurusunu İsmet Paşa zamanında yaptık. Bu hedefin sonuna kadar arkasındayız. Mutlaka takip ettiniz, Bükreş’te yapılan Sosyalist Enternasyonal toplantısının sonuç bildirgesinde üye ülkelerin tamamı Türkiye Cumhuriyetinin Avrupa Birliğine tam üye olması noktasında, CHP’nin kararlılığını desteklediklerini söylediler. Bu süreç, Türkiye’nin Avrupa Birliğinde olması, Yunanistan ile Türkiye arasındaki Avrupa nezdindeki asimetriği aşabilecek güç olarak, biz bu mesele çözülürken Kuzey Kıbrıs ile ilgili en ufak bir taviz vermek yerine Kıbrıs’ın sorunlarının aşılması, yapılan haksızlıkların aşılması gerektiğini savunuyoruz. Bu konuda geçen ziyaretimde de fikir birliği içinde olduğumuzu ifade etmiştik. Güney Kıbrıs Rum kesiminin tek başına Avrupa Birliğine dahil edilmesi bizlere büyük bir haksızlıktır. O haksızlığın telafisi noktasında da hem diplomatik alanda, hem de fırsat bulduğumuz her kürsüde bunu dile getirmeye devam ediyoruz. 50 yıl önceki dostluk, kardeşlik, kararlılıkla sizin şahsınızda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti tüm vatandaşlarımızı saygı ile selamlıyoruz.”