İşte CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın Meclis kürsüsünden yaptığı o konuşma:

Değerli arkadaşlar, hepimizin gördüğü gibi, ülke yangın yerine dönmüş durumda. Emekli, tarihimizin en yoksul dönemini yaşıyor, asgari ücretli yerde sürünüyor, esnaf kepenk kapatıyor, ülkede yaşamak âdeta tesadüflere bağlı. Belki son yılların en büyük felaketinde çok yakıcı bir şekilde 78 tane evladımız, kardeşimiz göz göre göre cayır cayır yandı, Türkiye ayakta ancak maalesef ne Cumhurbaşkanının ne bakanların ihmali tartışılmıyor, bakanlar birbirini suçluyor, Cumhurbaşkanı, sanki ülkeyi başkası yönetiyormuş gibi insanlara laf söylüyor. Hepimiz biliyoruz ki bu suçun kaynağı, bu suçun en büyük sorumlusu Cumhurbaşkanıdır çünkü Türkiye, sizin deyiminizle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bizim deyimimizle tek adamlık sistemindeki her şeye karar ve bir tek kişi var ve sorumluluk almıyor. Değerli arkadaşlar, peki ne oluyor? Bu yangınları, Türkiye'deki hukuksuzları ortaya çıkarmaya çalışan Halk TV'ye bir operasyon yapılıyor. Bir tarafta 78 kişi yanmış, bu unutturulmaya çalışılıyor, diğer yandan da sadece meslekleri gazetecilik olan gazetecileri gözdağı vererek gözaltına alıyor. Vallahi ayıptır, günahtır ve bunu yapanlara yazıklar olsun diyorum! 

 

         AKP KÖTÜ YÖNETİMİNİ ELEŞTİREN HERKESİ TUTUKLUYOR!

Değerli arkadaşlar, burada, AKP'nin kötü yönetimi sayesinde ekonomik, siyasal ve toplumsal bir krizi yaşıyoruz hep beraber. Bununla ilgili çalışmak yerine bu krizi konuşan herkesi gözaltına almaya çalışıyor. Son iki haftada İstanbul'un 3 kez seçilmiş belediye başkanına 2 kez soruşturma açılıyor. Ümit Özdağ tutuklanıyor, bir partinin Genel Başkanı. Ayşe Barım, önce tekelleşme iddiasıyla ilgili gözaltına alınıyor, daha sonra Gezi'den bir suç uydurarak tutuklanıyor. Halit Ergenç, Rıza Kocaoğlu, Rıza Akpolat, Cem Aydın, Şirin Payzın, Serhan Asker, Barış Pehlivan, Seda Selek, Suat Toktaş, Kürşad Oğuz, tüm bu anlattıklarımız asla kısacık bir şey ama maalesef toplum susturulmaya çalışılıyor.

 

         Değerli arkadaşlar, bir gün, seçilmiş belediye başkanına kayyum atanıyor; bir gün, seçilmiş bir sendikanın Genel Başkanı gözaltına alınıyor, cezaevine atılıyor.

 

 

FETÖ’YLE İLGİLİ SİYASETÇİ ARARSANIZ AKP GRUBUNDA KİMSE KALMAZ!

 

Bir siyasi partinin Genel Başkanına, gazetecilere, sanatçılara operasyon yapılıyor. Bu ülke bir diktatörlük altında susturulmaya çalışılıyor. Değerli arkadaşlar, bir şeyi, gerçeği hiç unutmayalım, hiç unutmayalım: Bakın, Tuncay Özkan oradan bizi dinliyor. Bir FETÖ-AKP ortaklığı vardı biliyorsunuz. Aslında AKP o zamanki deyimiyle FETÖ'nün çırağıydı; şimdi bakıldığında, bugüne bakıldığında çırak ustayı geçmiş durumda. Bugün yine Tuncay Özkan'ın söylediği bir söz var: Bu operasyon Ergenekon operasyonlarının sekizinci dalgası olsa desek yeridir. Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, eski ustanız FETÖ'den kopya çekerek yargı eliyle bütün toplumu susturmaya, korkutmaya çalışıyorsunuz. Unutmayın, ayarını bozduğunuz kantar bir gün gelir sizi tartar. On iki yıl öncesine dayanarak uyduruk delillerle insanları Gezi nedeniyle cezaevine atıyorlar. Değerli arkadaşlar, eğer on iki yıl öncesine bakılırsa, örneğin 2013'e bakılırsa, 2012'ye bakılırsa, 2011'e bakılırsa bakın, FETÖ'yle ilgili bir araştırma yapılsa vallahi AKP Grubunda milletvekili sayısı oldukça azalır. Eğer FETÖ'yle ilgili siyasetçi ararsanız, siyasetçiyle ilgili bir operasyon yaparsanız AK PARTİ'de siyasetçi kalmaz. Çünkü bu iş birliğiyle Türkiye'yi geçmişte terbiye etmeye çalıştınız, bunun bedelini Türkiye acı bir şekilde 15 Temmuzda ödedi ama hâlâ akıllanmadınız. Arkadaşlar, on iki yıl önce bir Gezi davasından hâlâ darbe üretmeye çalışmak vallahi şizofrenik bir siyaset anlayışıdır, bunu yapanlar şizofrendir. Şizofren hakaret olur ama böyle bir şey olur mu ya?

 

KANUN ÇIKARIRKEN DE ÜÇKAĞITLA SAHTEKARLIKLA YAPIYORSUNUZ!

        

Değerli arkadaşlar, hakikaten daha önce yaşamadığımız şeyleri yaşıyoruz. Burada, Grup Başkan Vekillerimiz burada, 25 Aralıkta -değerli arkadaşlar- kanun Meclise geldi, Plan ve Bütçeden geçti, sonra burada anlaşıldı, o maddeler geri çekildi; 25 Aralıkta anlaşıldı, özellikle Devlet Denetleme Kuruluyla ilgili maddeler geri çekildi; şimdi geri getiriliyor. Değerli arkadaşlar, bir hinlikle, bir sahtekârlıkla, bir üçkağıtla karşı karşıyayız. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddeler maalesef geri geliyor. Şimdi, yüz yüze bakıyorsunuz hepiniz, acaba arkadaşlar, yarın Grup Başkan Vekillerimizin yüzüne nasıl bakacaksınız ya, hiç utanmayacak mısınız? Bir daha söz verdiğinizde kim size güvenecek, kim güvenecek size? Yani nasıl anlaşacağız, nasıl bu Meclis çalışacak?

 

 

BU KANUN  STK’LARA BİR DARBE HAREKETİDİR!

        

Değerli arkadaşlar, bakın, 25/12/20024'teki itirazımızla maddeler geri çekildi, şimdi geri getiriyor. "Devlet Denetleme Kurulu kamuya yararlı derneklerle vakıflarda, kooperatiflerde, birliklerde ve bu kurum ve kuruluşların her türlü ortaklık ve iştiraklerinde her türlü soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilir." ibaresi getiriliyor. Maddeyle verilmek istenen yetki daha önce, 2021'de Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çıkarılmıştı, partimizin açtığı dava sonucunda iptal edildi. Kamuya yararlı derneklerle vakıfların her tür iştirak ve ortaklıklarının, kooperatiflerin, birliklerin ve bunların her türlü iştirak ve ortaklarının Devlet Denetleme Kurulu tarafından denetlenmesine olanak sağlayan bu düzenleme kaynağı Anayasa'da olmayan yeni görev ve yetkiler taşımakta; bu denetlemeler sırasında dernek görevlileri hakkında görevden uzaklaştırma uygulaması sağlanmakta. Değerli arkadaşlar, bu, Anayasa'ya aykırıdır. Bakın, elinizde olmayan yetkileri kullanıyorsunuz, hukuksuz şekilde belediyelere kayyum atıyorsunuz; buradan farklı bir şey beklemeyin, buradan çok daha kötü şeyler bekleyeceğiz değerli arkadaşlar. Şimdi de STK'leri terbiye etmek için, tek tip vakıf ve dernek yaratmak için STK'lere darbe yapıyorsunuz. Zaten bunu iktidarınızda hem STK'lerde hem vakıflarda aynı bir kalıba benzeyen birçoğunu devletin imkânlarıyla bizden çalarak o derneklere, vakıflara yaptınız. Şimdi, Allah aşkına, 3-5 tane vakıf kalmış, örneğin, Atatürkçü Düşünce Derneği ya da Cem Vakfı. Ya, bunlara para vermiyorsunuz ki bunların neyini denetleyeceksiniz? İnsanlar kendileri siyaseten ve size karşı risk alarak dernek kuruyor, vakıf kuruyor, şimdi bunları denetleyecekmişsiniz.

 

KENAN EVREN MEZARINDAN KALKSA BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ DİYE SİZİNLE GURUR DUYAR!

 

Değerli arkadaşlar, demokrasinin omurgası örgütlenme özgürlüğüdür. Eğer demokraside örgütlenme özgürlüğüne darbe vurursanız bunun adı sadece lafta demokrasi kalır. Maalesef yaptığınız uygulamalarla Orta Doğu ülkelerinden daha kötü bir ülke yaratmayı hedefliyorsunuz. Şimdiye kadar sayenizde bakın, makbul, yandaş medya yarattınız mı? Yarattınız. Yani bütün milletin verdiği vergilerle yeni yeni medya, yeni yeni medya düzeni getirdiniz mi? Getirdiniz. Yeni vakıf ve dernekler ortaya çıktı mı? Hepiniz biliyorsunuz, içlerinde bir sürü pislik var, taciz var, tecavüz var, hırsızlık var. Şimdi, bir elin parmağını geçmeyecek şekildeki derneklere, vakıflara sopa gösteriyorsunuz. Bakın, değerli arkadaşlar, 12 Eylüldeki darbecilerin bile bu Devlet Denetleme Kurulu aracılığıyla vakıfları, STK'leri terbiye etmek akıllarına gelmemişti. Şimdi Kenan Evren yattığı yerden kalksa, kafasını kaldırsa "Benim çıraklar beni geçmiş, boynuz kulağı geçmiş." der, Kenan Evren sizinle gurur duyar değerli arkadaşlar.

SEÇİM VAATLERİ YALAN OLDU!

 

         Bir diğer önemli gündemimiz, aslında en çok konuştuğumuz, en çok konuşulması gereken bir şey de emekli. Değerli arkadaşlar, bakın,

 

bir yere gidersiniz, bir taahhütte bulunursunuz, örneğin, bir markete gidersiniz "Bana bir kilo et ver." dersiniz, eğer 900 gram et verirse o bir üçkâğıt yapmış olur, hırsızlık yapmış olur. Değerli arkadaşlar, bakın, seçim öncesinde neler söylediniz hatırlatalım: "Emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz." 11 Mayısta Sayın Recep Tayyip Erdoğan "Emekliye seyyanen zam vereceğiz." dedi. Bakın, on dokuz ayda tam 223 bin TL emeklinin parası çalınmış durumda. "Stajyer ve çıraklığı sayılmayanlara hak vereceğiz." demişsiniz "Taşerondan kadroya geçmeyenleri kadroya alacağız." demişsiniz "Tüm memurlara 3600 ek gösterge, memur emeklilerine seyyanen zam vereceğiz." demişsiniz; hiçbirini yapmadınız. Değerli arkadaşlar, bir de ne dediniz, hiç unutmayın, unutturmayalım. Yine, anket sonuçları kötü gelince o binlerce esnafa 9000 işgünü emeklilik şartını 7200'e indireceğinizi bangır bangır söylediniz. Hiçbiri gerçekleşti mi? Bir kasap 100 gram et çalarsa hırsız olur, bakın, bir siyasi iktidar da bunu yaparsa üçkâğıtçı olur, sahtekâr olur; bu kadar açık söylüyoruz değerli arkadaşlar.

 

        

EMEKLİ 2 BİN LİRA ZAMLA NE YAPSIN?!

 

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bir zam verildi, zam ne kadar biliyor musunuz? Zam 2 bin lira. 2 bin lira bir zam verildi, 12.500'den 14.469'a gidildi. Ya, bu 2 bin lirayı size versek, AK PARTİ milletvekillerine versek "Meclis lokantası ucuz." diyorlar ya, vallahi bir öğün yemek yiyemezsiniz Meclis lokantasında, bir öğün yiyemezsiniz ama siz o 2 bin lira parayı milyonlarca emekliye reva gördünüz. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de TÜİK'in makyajlı enflasyonu ne kadar? Yüzde 44,38. ENAG'ınki yüzde 83,40. Emekliye verilen zam ne kadar

 

değerli arkadaşlar? 15,7. Daha kötüsü var, daha beteri var. Memura ve memur emeklisine verilen zam ise 11,54. Bakın, bir memleketi yönetenlerin ülkenin en fakir kesimine bunu yapması ahlaken de siyaseten de ayıptır.

 

 

EMEKLİLERİN YARISI EN DÜŞÜK EMEKLİ MAAŞI VE ALTINDA MAAŞ ALIYOR!

        

Değerli arkadaşlar, birkaç rakamı da sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye'de 16 milyon 605 bin emekli, dul ve yetim var. Bunların 3 milyon 870 bini en düşük emekli maaşı alıyor yani eskiyle 12.500; şimdi 14.467. 16 milyon içinde -bakın, dikkatle dinleyin- 4 milyon 313 bin de dul ve yetim aylığı alan insanlar var. Bu dul ve yetim aylığını ne kadar alıyor? Bu tuzu kurular bilmeyebilir, bizim milletvekilleri iyi bilir. En düşük emekli maaşının daha altında, 10 bin, 9 bin, 8 bin alıyor dul ve yetimler. Değerli arkadaşlar, yani emeklilerin yaklaşık 8 milyonu en düşük emekli maaşını almakta; bu, toplam emekli aylığı alanların yarısı demek. Emekli hiçbir zaman bu kadar zor bir dönem geçirmemişti.

 

         Değerli arkadaşlar, bakın, ülke maalesef AKP döneminde, hele bu son dönem maalesef yoksullukta eşitlenmiş durumda. Şimdi, eskiden bir doktor, maaşıyla evini alırdı, arabasını alırdı, çocuğunu özel okulda okuturdu. Şimdi, iki doktorun çalıştığını varsayın, ortalama 200 bin lira maaş aldığını varsayın, vallahi ne ev alabilir ne araba alabilir ne bir çocuğunu okulda okutabilir. Şimdi, bir emekli mühendis ya da emekli bir işçinin 2002'deki durumu ile, 2005'teki durumu ile şimdiki durumuna bir bakın arkadaşlar. Maalesef emekli perişan durumda. Burada en büyük suçlu kim, en büyük günah sahibi kim? AK PARTİ. Ama arkadaşlar, bakın, 2008'de katsayı değişti, aylık bağlama oranları. Ben buradan sadece iktidarı suçlamıyorum, emekli derneklerini, sendikaları, herkesi suçluyorum.

 

 

EMEKLİLERE SESLENİYORUM: ÇIKIN SOKAĞA!

Değerli arkadaşlar, emeklilere sesleniyorum: Çıkın sokağa, çıkın sokağa; bunlar ne yapacak, idam mı edecekler sizi? Korkmayın, zaten öldürmüşler sizi! Emekli dernekleri, çıkın sokağa; emekliler, çıkın sokağa! Emekli ceket alamıyor, emekli gömlek alamıyor, emekli ayakkabı alamıyor. Değerli arkadaşlar, bir emeklinin aldığı maaş ne kadar? Kanun geçerse 14.469 lira. Türkiye'de ortalama ev kirası ne kadar? Ankara'da 20 bin lira civarında, Malatya'da kerpiç evler, kerpiç evler 15 bin lira. Bir emekli, maaşıyla maalesef kirasını ödeyemiyor. Değerli arkadaşlar, bakın, emeklinin her ay cebinden 25 bin lira çalınıyor, 25 bin lira. 2002'de 8 çeyrek alıyordu, değerli arkadaşlar, şu anda maalesef aylık 25 bin lira gidiyor. Keşke hiç zam yapmasaydınız, enflasyonu bu hâle getirmeseydiniz emeklinin maaşı 40 bin lira değerinde olacaktı.

 

5 MİLYON EMEKLİ 70-80 YAŞINDA ÇALIŞIYOR!

        

Değerli arkadaşlar, birçok dert var, birçok soru var; bir şeyi daha paylaşmak istiyorum. Bugün resmî SGK verilerine göre emekli olup çalışanların sayısı ne kadar biliyor musunuz? 2 milyon 94 bin, bir o kadar da kayıt dışı var, 5 milyon çünkü birçok emekli -çalışınca emekli maaşı kesiliyor- ne yapıyor? Emekli kayıt dışı çalışmaya devam ediyor. Eğer bu ülkede 79 yaşında bir işçi, 78 yaşında bir emekli inşaattan düşüp ölüyorsa ve bunu görmüyorsanız sizi Allah'a havale ediyoruz, sizi Allah'a havale ediyoruz! Değerli arkadaşlar, bakın, 78 yaşında, 79 yaşında birisi eğer ölüyorsa burada sizi Allah'a havale ediyoruz! Bir yıl önceki emekli maaşıyla yani 10 bin lira ile 14.500'ü karşılaştırdığımız zaman, AK PARTİ bir şey daha yaptı, matematiği değiştirdi; 10 bin mi büyük, 14.500 mü büyük? 10 bin büyük, 1 bin; bu hesaba göre 10 bin büyük. Niye? Bakın, tavuk üzerinden gidelim. Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıl bir emekli 120 TL tavuğun kilosu, 83 kilogram alıyormuş, şu anda 48 kilo tavuk alabiliyor. Eskiden emekli maaşıyla, 10 bin lirayla 28 kilo et alabiliyormuş, şimdi 19 kilo alıyor. Eskiden 52 kilo peynir alıyormuş, şu anda 29 kilo alıyor. Tavuğa göre emekli maaşının 24.817 lira olması gerekiyor, ete göre 20.580 lira olması gerekiyor, peynire göre 25.220 TL olması gerekiyor. Ayçiçek yağına göre ise 21.320 TL olması gerekiyor.

 

17 MİLYON YOKSUL VAR!  

 

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yoksul sayısı 17 milyon 821 bin olarak açıklandı. Yoksulluk artık ülkenin tamamına yayılmış durumda. Bakın, 4 milyon 989 bin hane sosyal yardım almış yani neredeyse 5 milyon. Ülkede yaşayan 20 milyon insan birileri zenginlik içerisinde yüzerken, şatafatla yaşarken 20 milyon insan maalesef devletten yardım almadan geçinemiyor. Ülkenin geldiği noktanın aslında özeti bu. Bir tarafta zenginleşenler, her gün parasına para katanlar...

Ona "5'li çete" diyorlar da ben 5'li çete demiyorum, kimi 40'lı çete, kimi 50'li çete ama çetenin olduğu yerde bir de reis vardır değil mi reis? Bir yerde bir çete varsa reis vardır, çete de zenginleşiyor, reis de zenginleşiyor. Kimin parasıyla? Çöpten ekmek toplayanların parasıyla. "Aman anne hastayım, beni doktora götürme." diyor. "Niye oğlum?" "Para gider." diyor. Bugün yaşadığımızın özeti bu değerli arkadaşlar. Maalesef, 20 milyon kişi açlık sınırının altında, sosyal yardımlara bağlı olarak yaşamaya devam ediyor.

 

        

ENFLASYONDA AVRUPA 1.Sİ DÜNYA 6.SIYIZ!

 

         Değerli arkadaşlar, bakın, yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 115'inciyiz, enflasyonda Avrupa 1'incisiyiz, dünyada dünya 6'ncısıyız. Bizden yüksek Arjantin, Suriye, Güney Sudan, Filistin ve Zimbabwe var. Angola, Myanmar, İran bizden daha iyi durumda değerli arkadaşlar. Faizde dünya 1'incisiyiz. Hani nas var ya nas, o, bir gün inşallah hukuk egemen olur da bu, "faiz sebep, enflasyon netice" diyenlerden hesap sorulur; o, kur korumalı mevduat sisteminde fakirin fukaranın paralarını alıp zenginlere verenlerden bir gün hesap sorulur.

 

         Almanya bizi kıskanıyor, Türkiye Avrupa'da en düşük emekli alan ülkelerin başında geliyor. Almanya'da ortalama emekli maaşı 1.400 euro, Hollanda'da 1.430 euro, İtalya'da 1.359 euro. Türkiye emeklisine ne kadar maaş veriyor, biliyor musunuz: 380 euro veriyor. Bizi kıskan Avrupa ülkelerinin emekli maaşı bizim tam 5 katımız.

 

54.780 ÖLÜM SIFIR İSTİFA!

        

Değerli arkadaşlar, önümüzde bir tablo duruyor. Bakın, bu, TRT3, bunu yayınlamayabilir buradaysam. Buradan göstereyim ki mecbur yayınlıyorlar. Burada ne yazıyor: "54.780 ölüm, sıfır istifa." Burada aslında ne yazıyor, biliyor musunuz? "Sıfır istifa" yazmıyor, "arsızlık" yazıyor, "utanmazlık" yazıyor burada. Bakın, burada "arsızlık" yazıyor, "utanmazlık" yazıyor.

 

         Değerli arkadaşlar, 54.780 kişi felaketlerde ölüyor. Bu, Kurtuluş Savaşı'nda verdiğimiz şehidin neredeyse 10 katına yakını. Bakın, Kurtuluş Savaşı'na verdiğimiz şehitten çok daha fazla şehit vermişiz. Savaşta mıyız? Yok, savaşta değiliz. Niye ölüyor bu insanlar? Bu insanlar maalesef ihmalden, iş bilmezlikten, liyakatsizlikten ölmeye devam ediyor.

 

 

YATAĞINDA ECELİYLE ÖLMEK LÜKS OLDU!

 

         Değerli arkadaşlar, bakın, insanlara yatağında, eceliyle ölmek neredeyse lüks oldu. İnsanlar her yerde ölüyor; otelde tatil yaparken ölüyor, trenle bir yere giderken ölüyor, madende çalışırken ölüyor,

 

sele kapılıp giderken ölüyor, öğrenci yurdunda kalırken ölüyor, yolda yürürken elektrik akımına kapılıyor, Samsun'da TOKİ'yi su basıyor, bakın, Samsun'da TOKİ'yi su basıyor, insanlar ölüyor, İstanbul'un göbeğinde, işçi minibüsünde sele kapılan işçiler ölüyor; hâlâ utanma yok. Erzurum'da bir gölette TEDAŞ işçileri saatlerce kurtarılmayı beklerken ölüyor, barajda ölüyor, baraj kapağında ölüyor ama değerli arkadaşlar, maalesef 1 tane istifa yok. Bakın, Çorlu'da bir tren kazası oldu, Sakaya'da tren kazası oldu, bir tek kişi istifa etmedi, bir tek kişi istifa etmedi. Şu, otel yangınında ya, şu otel yangınında; işte bizim asla gelişmişliğimiz, bizim adamlığımızın, adamlığımızın göstergesi o Kartalkaya. Bakın, hepimizin yüreği yanıyor, aileler yok olmuş, aileler; hâlâ hikâye anlatıyorlar, hâlâ belediyeyi suçluyorlar, hâlâ bilmem kimi  suçluyor. Ya, bu ülkeyi yöneten sensin, bu ülkeyi yöneten sensin, Allah'tan korkmaz, suçlu sensin ya, suçlu sensin! O ölen çocuklar var ya, ölen çocukların eli iki yakanızda, iki yakanızda!  O ölen bebeklerin var ya, elleri sizin iki yakanızda! Bu oteli yaptıranlara, denetletmeyenlere, yazıklar olsun size! Hâlâ suçluyorsunuz, hâlâ suçluyorsunuz; suçlamak yerine biraz utanın, özür dileyin! Bakın, bir Japon mühendis ne yaptı? Halat koptu diye intihar etti; intihar etmeyin, intihar etmeyin de arkadaşlar, biraz utanın, utanın!

 

78 AİLE YOK OLDU!

 

Maalesef, Türkiye'de utanma kalmamış. Ya, arkadaşlar, bakın, Türkiye'de -ne zaman- Ocak ayında, 2025 yılında insanlar tatile gidiyor, 78 çocuk ölüyor, 78; 78 aile yok oluyor; hâlâ onu suçluyor, bunu suçluyor. Sorun bakalım; bir oteli denetlemeye, Antalya'daki oteli denetlemeye bir belediye gitsin bakalım, kapıdan içeri sokuyorlar mı? Hâlâ utanmazca suçu başkasına atıyorlar. Burada var ya; bakın, istifadan geçtik, etmezsiniz, o koltuk o kadar tatlı ki o rant o kadar tatlı ki ne ölüm kâr eder size ne çocuk ölümü ne işçi ölümü. Biraz utanın, utanın! “