CHP'li Toprak, ''Uygur Türklerine yönelik Barın Katliamı’nın yıldönümünde anma mesajı yayınlayan Akşener ve Mansur Yavaş, Çin Büyükelçisinin örtülü tehdidine ve hakarete maruz kalırken, iktidar suskunluğu tercih etti. Ulusal saygınlığın gölgelenmesine göz yumdu.'' dedi.
CHP'li Toprak'ın o değerlendirmesi:
Çin Dışişleri Bakanının Ankara ziyaretinden önce ülkemize sığınan Uygur Türklerinin siyasi liderlerini korona bahanesiyle ev hapsi ve karantinaya alan iktidar, İYİ Parti Lideri Sayın Meral Akşener ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mansur Yavaş’ın yayınladıkları taziye ve anma mesajları sonrasında,
Çin Büyükelçiliği tarafından örtülü ifadelerle tehdit edilmelerine göz yumdu.
TBMM’de grubu bulunan bir siyasi partinin lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin seçilmiş belediye başkanı olan iki isme karşı sergilenen bu tutuma iktidar ve Dışişleri Bakanlığı suskun kaldı! Çin Büyükelçisi göstermelik şekilde bakanlığa çağrıldı, ancak nota verildiği, kınandığına yönelik herhangi bir resmi açıklama yapılmadı. Başta Kanal İstanbul olmak üzere, montaj cep telefonu yatırımları, limanların satın alınması, köprülere Çinli firmaların talip olması vb. nedenlerle iktidar, bazı yatırım ve finansman vaatleri beklentisiyle Çin karşısında dik duramamakta, alttan alan ve zafiyet içeren bir tutum sergilemektedir.
Merkez Bankası’nın rezerv yokluğunda diğer ülke Merkez Bankalarıyla yapmak istediği swap anlaşmalarına sadece Çin ve Katar’dan olumlu yanıt alabilmesi dikkat çekici bir ayrıntıdır! Çin Dışişleri Sözcüsü konuya ilişkin yaptığı açıklamada Ankara Büyükelçisini tavrına ve yayınladığı örtülü tehdit mesajına sahip çıkarak, Akşener ve Yavaş’ın açıkça teröristlere destek verdiğini öne sürdü. Dışişleri Bakanlığı sözcüsünden Çin Dışişleri sözcüsünün bu beyanlarına da bir yanıt ya da karşılık verilmedi.
Ülkenin iki önde gelen isimi onur kırıcı bir şekilde iktidar tarafından yalnız bırakıldı, terör destekçiliğiyle itham edilmelerine göz yumuldu! Bu olayın hemen akabinde İtalya Başbakanı Mario Draghi, CB Erdoğan’ı ‘Diktatör’ olarak nitelendirdi ve İtalya’nın çıkarları için gerekirse bir diktatör ile de ilişki kurmak gerektiğini söyledi. Bunun üzerine iktidar, iktidar sözcüleri ve Dışişleri Bakanlığı adeta ortalığı ayağa kaldırdı.Sorumlu muhalefet tavrıyla Cumhurbaşkanına bir başka ülke başbakanının bu şekilde ithamda bulunması doğal olarak kabul edilemez.
Cumhurbaşkanı aynı zamanda bu ülkenin seçilmiş temsilcisidir. Dışişleri Bakanlığı hem kınama açıklaması yaptı hem de İtalya’nın Ankara Büyükelçisi bakanlığa çağrılarak protesto edildi. Bu iki olayda sergilenen çifte standartlı tavır ve izlenen politika ilkesizliğin ve Türkiye’nin onurunu itibarını korumak, saygınlığını yüceltmek konusunda iktidarın sahip olduğu zihniyetin somut ifadesidir. Kendisinden olmayan, Türkiye’nin ulusal meclisinde yer alan, muhalefete mensup seçilmişlere yönelik tehdit, hakaretler karşısında sergilenen duyarsızlık; siyasi ilkesizliğin, ülkenin saygınlığına sahip çıkmaktaki yetersizliğin en somut işaretidir!