Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın AK Parti MKYK toplantısına katılmasına tepki göstererek, “Sayın Kalın, Adalet ve Kalkınma Partisini ziyaret etmeyi çok uygun buluyorsa, Cumhuriyet Halk Partisinin Üst Kurulu da MYK’sı da gayet yetkin insanlardan oluşmuştur. Oraya da buyurur, gelir; biz yetmeyiz, diğer siyasi partiler var, onları da dolaşır” dedi. Salıcı, BRICS ile ilgili tartışmalara da değinerek, “Görünen o ki biz bir başvuru yapmışız ve o başvuru sonucunda bizim başvurumuz reddedilmiş. Başvuru yapıldığı Ruslardan, reddedildiği Almanlardan öğrendik; böyle dış politika olmaz” dedi.
Salıcı TBMM Genel Kurulu’nda “Türk Silahlı Kuvvetlerinin Birleşmiş Milletler gözetimi ve görevi kapsamında Orta Afrika Cumhuriyeti’ne gönderilmesiyle ilgili tezkerenin uzatılması” ile ilgili konuşmasında özetle şunları söyledi:
GÜVENLİK BÜROKRASİMİZ DAHA DUYARLI MI DAVRANSAYDI
“Öncelikle, müsaadenizle, dün yapılan terör saldırısında hayatını kaybeden beş yurttaşımız var, onlara Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımız var, onlara da acil şifalar diliyorum. Terör saldırılarıyla Türkiye'ye diz çöktürmek ya da Türkiye'ye bir ayar vermeye çalışmak, rotasını saptırmaya çalışmak mümkün değildir; bunu herkesin bir kez daha göreceğini umut ediyorum. Parlamentodaki bütün siyasi partilerin bu konuda göstermiş olduğu hassasiyeti ve dün yapılan açıklamaları da çok kıymetli buluyorum ve bunun devamını diliyorum. Tabii, saldırının savunma sanayisi tesisimiz olan TUSAŞ’a yapılmış olması ayrıca önemli çünkü TUSAŞ hem HÜRKUŞ’un hem ANKA'nın hem HÜRJET’in hem adaşım KAAN’ın, beşinci nesil uçağımız olacak olan KAAN’ın, GÖKTÜRK uydusunun yapıldığı, üretildiği ve ona dair çalışmaların yapıldığı bir yer. Dolayısıyla oraya yapılmış olmasını da Türkiye bu konuları tartışırken, bir süredir gündemimizde olan konuları tartışırken, bütün bu süreç yürürken bozma çabası içinde olanların, Türkiye'nin huzurunu kaçırma çabası içinde onların yapmış olduğu saldırının zamanlamasını da manidar buluyorum. Birkaç cümle daha etmek isterim. Türkiye ne zaman Kürt meselesini konuşsa, biraz mesafe alacak bir duruma gelse, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin Kürt meselesine dair sorununun çözülmesi ihtimali gündeme gelse provokasyonlar olur, saldırılar olur. Geçmişte 90’lı yıllarda biz bunu yaşadık, 2010’lu yıllarda da bunu yaşadık, bugün de yaşıyoruz. ‘Acaba güvenlik personelimiz, güvenlik bürokrasimiz daha duyarlı mı davransaydı? Bu konuda bir istihbarat zafiyeti mi vardır yoksa başka bir durum mu söz konusu olmuştur? Bu önceden tahmin edilememiş midir?’ Bu konularda da uyarı görevimizi yerine getirmemiz gerektiği kanaatindeyim.”
KALIN CHP MYK’YI DA BİLGİLENDİRSİN
MİT Başkanı İbrahim Kalın dün Adalet ve Kalkınma Partisini ziyaret etti. Onların en üst organında bir sunum yaptı. Bizim, biliyorsunuz, öncesinde başlayan ama başkanlık sistemi geldiğinden beri daha da yoğunlaşan bir eleştirimiz var: Parti ile devletin iç içe geçmesi meselesi var. MİT Başkanının bir siyasi partinin -o siyasi partinin iktidar olup olmaması önemli değil- en üst organında sunum yapıyor olması açıkçası devlet yönetimi açısından rezalettir arkadaşlar. Eğer Sayın Kalın, Adalet ve Kalkınma Partisini ziyaret etmeyi çok uygun buluyorsa, Cumhuriyet Halk Partisinin Üst Kurulu da MYK’sı da gayet yetkin insanlardan oluşmuştur. Oraya da buyurur, gelir. Biz yetmeyiz, diğer siyasi partiler var, onları da dolaşır. Dolayısıyla -bu işin de bütün siyasi partileri dolaşan bir MİT Başkanıyla da Türkiye'de rejimin suyu çıkar. İktidar partisine gidiyor olması, açıkça parti-devlet ilişkisinin ortaya konulmasıdır. Bazı kaymakamlar, bazı valiler, biliyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisinin il başkanlarını alarak toplantılara katılırlar; il başkanlarını davet ederler, bazı toplantılara katılırlar; biz bunları eleştiriyorduk, bu kadar olacağını tahmin etmiyorduk ama devri iktidarınız döneminde bu kadarının da olabileceğini gördük.
GÖRÜNEN O Kİ BAŞVURUYU YAPMIŞIZ
Şu anda Kazan’da BRICS Zirvesi var, Sayın Cumhurbaşkanı da orada. BRICS Zirvesi’nde az önce basına düştü, Alman Bild gazetesinin bir haberi var, diyor ki: Türkiye'nin BRICS’e katılım başvurusunu Hindistan, Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkilerin çok iyi olması dolayısıyla reddetti, dolayısıyla gerçekleşmedi. Biz Sayın Dışişleri Bakanımızın ağzından Türkiye'nin BRICS’e başvurduğunu bilmiyoruz, Ruslardan duyduk. Ruslar dedi ki: ‘Türkiye BRICS’e başvuru yaptı.’ Sayın Dışişleri Bakanı ‘Evet, başvuru yaptık.’ demedi. ‘Hayır, başvuru yapmadık.’ da demedi. Böyle ortaya karışık, gündemi meşgul eden bazı şeyler söyledi ama görünen o ki biz bir başvuru yapmışız ve o başvuru sonucunda bizim başvurumuz reddedilmiş Hindistan’ın çabalarıyla.
TÜRKİYE’NİN YAKLAŞIM NEDİR?
Burada iktidar partisi grubu var; keşke arkadaşlar çıkıp şu gündemde yani şu BRICS gündeminde bu konuya dair bir şeyler söyleselerdi, Türkiye'nin bu konudaki yaklaşımı nedir, resmî yaklaşımı nedir? Bunu konuşmuş olsalardı. Şimdi, biz ana muhalefet partisiyiz, bizim haberimiz yok; başka siyasi partiler var Genel Kurulda, onların da bir yok. Başvuru yaptınız mı yapmadınız mı belli değil ama reddedilmiş. Dış politika ciddiyet gerektiren bir mesele, hepimizi aynı anda etkileyen bir mesele, partilerin kendi aralarındaki ayrımları minimize etmesi gereken bir mesele. Vallahi, ortada, içinde bulunduğumuz durum bu. Şimdi, bunun sürdürülebilir olması mümkün değil. Sadece güzel çağrılarla ‘Beraber olalım.’ ‘Birimimize sahip çıkalım.’ ‘Türkiye'nin dış politikasını ortaklaşalım.’ demekle bu iş olmuyor. Açık soruyorum: Türkiye'nin dünyadaki rotası, Türkiye'nin nerede durduğu, dış politikanın nerede durduğu çok kıymetli bir şey. Sadece bizim için değil, tüm bölge ve dünya ülkeleri çok kıymetli bir şey. Niye biz kendi Parlamentomuzda bunu tartışamıyoruz? Niye kendi bakanlığımız bunu gündeme getiremiyor, tartışamıyor, kamuoyu, sivil toplum örgütleri, akademi bunun bir parçası olmuyor ve başvuru yapıp yapmadığımızdan emin olmadığımız, bilemediğimiz bir yerde Türkiye başvuru yapmış ve kabul edilmemiş oluyor ve biz, bunu Ruslardan öğreniyoruz.
BAŞVURUYU RUSYA’DAN RED KARARINI ALMANYA’DAN ÖĞRENDİK
Başvuru yapıldığı Ruslardan, reddedildiği Almanlardan öğrendik; böyle dış politika olmaz. Türkiye Avrupa Birliğine girme çabası içinde olan bir ülke. Adalet ve Kalkınma Partisi bunu ne kadar önemsiyor belli değil. Söyleme bakarsanız önemsiyor ama öbür taraftan Mecliste etki ajanlığını gündeme getiriyorsunuz. Bu, aslında, ‘Bizi Avrupa Birliğine almayın, biz istesek de almayın, biz ne açıklama yaparsak almayın.’ demek; açıkçası bu. Sonra, Türkiye NATO'nun bir parçası ama deniliyor ki: Değerler konusunda ortak olduğumuz BRICS üyeleriyle biz aynı birlik içinde bulunmayı uygun görüyoruz. BRICS üyelerinden bazılarını sayayım ben size: Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan. Yakın zamana kadar birine ‘katil’ dedik, birine ‘darbeci’ dedik, birine de ‘milleti enayi yerine koyan bir ülke’ dedik. Bu 3 ülkeyle ilgili doğrudan Türkiye Cumhuriyetinin en başındaki kişiden, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanından duyulmuş olan sözler. Şimdi, bütün bunlar varken, bütün bunlar söyleniyorken bizim nasıl bir ortak değerler birliğimiz var bu ülkelerle. Birisinin bunu izah etmesi lazım. Taktik sonucunda bir iş yapılıyorsa bunun izah edilmesi lazım.
NEDEN BÖYLE BİR BAŞVURU GÜNDEMDE?
Türkiye bir ekonomik kriz içinde. Son yirmi iki yıl içinde Batı ülkelerinden Türkiye'ye gelen yatırım ya da sıcak para 171 milyar dolar. Şu anda bizim başvurduğumuz, reddedildiğimiz ama bizim de bugün Almanlardan öğrendiğimiz BRICS ülkelerinden gelen para 14 milyar dolar. Dolayısıyla neden böyle bir başvuru sürecinde Türkiye? Nasıl bir ortaklık var? İşin bir ekonomik boyutu var mı? Görünen o ki işin ekonomik boyutu da yok. Bunların açıklanıyor olması gerekiyor Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından.
SAHTE KEFALET SENEDİ İLE İHALE ALIYORLAR
Türkiye'de birçok konuda bir çeteleşme var. En sonunda sahte kefalet belgesiyle ihale almak üzere, sahte kefalet belgesi, teminat senedi üretmek üzerine kurulmuş bir çete olduğu ortaya çıktı. Onu da size söyleyeyim: Bakın, bir tanesi MAPFRE Sigorta, dünyanın bildiği bir sigorta şirketi; ‘MAPFRE Kefalet Sigorta’ diye başka bir şirket kuruyorsunuz, kefalet senedi veriyorsunuz, Kamu İhale Kurumuna tabi olması gereken Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ihalelerde de bu ihale senedi kabul ediliyor. Ray Sigorta, ‘Ray Kefalet Sigorta’ diye bir şirket kuruyorsunuz. Oradan kefalet senedi alıyorsunuz, onun da örneği var. Vermiş olduğunuz kefalet senedini kamuda ihaleye girmek için iletiyorsunuz, kabul ediliyor. Şirketler fason. Bu şirketlerden bazılarının kurucuları, sahipleri Bulgaristan vatandaşı, bazıları Rumen vatandaşı, Balkan kökenli, Balkan ülkelerinin çoğunun vatandaşı. En son, Türkiye'de bir ihale yapıldı, İstanbul'da, Formula 1 pistiyle ilgili bir ihale. İhalenin detaylarını bir kenara bırakayım. Ortaya çıkan sonuç şu: 8 milyar dolara yakın bir kefalet senedi verildi bu firmalardan bir tanesi tarafından. Firma sistemde yok. 4 milyar liranın üzerinde bir durum söz konusu, zarar söz konusu kamu zararı açısından. Dış politikanız böyleyse, ihale mevzuatınız 200 kere değişmişse zaten sizin bu ülkeyi yönetme becerinizden de bahsetmek mümkün değil.