banner773

Hükümetin baskı ve kararları insan haklarının önündeki en büyük engel

Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, hükümetin baskılarının insan hakları konusundaki araştırmaların önünde engel teşkil ettiğinin altını çiziyor

GÜNDEM 23.02.2017, 09:24 23.02.2017, 09:24
Hükümetin baskı ve kararları insan haklarının önündeki en büyük engel

 Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, Türkiye’deki son dönem çalışmalarını BirGün’e değerlendirdi.Meltem Yılmaz'ın haberine göre Gardner, “Türkiye’de ne denildiği değil, kimin dediği önemli. İnsan hakları ihlalleri konusunda Venedik Komisyonu’nun eleştirilerine sessiz kalan hükümet, aynı konuda Af Örgütü’nün eleştirilerine karşı suçlayıcı ifadeler kullanıyor” ifadelerini kullandı.

»Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı kampanyalar dünya çapında ses getiriyor. Bunun sırrı nedir?
Uluslararası Af Örgütü olarak, 1961’den bu yana, saha araştırmalarından elde ettiğimiz bulguları, tarafsız ve bağımsız bir şekilde gündeme getiriyoruz. Dolayısıyla çalıştığımız her konuda kampanya yürütüyoruz. Bütçemiz destekçilerimizden geliyor, aynı zamanda aktivist bir tabanımız var. Dünya çapında 7 milyondan fazla destekçimiz bulunuyor.

»Türkiye’de bugüne kadar en başarılı olan kampanyanız hangisi oldu?
Türkiye çapında en başarılı kampanyamız mülteciler alanında oldu. Söz konusu kampanyayı, 2008’de başlatmıştık. O dönem mültecileri korumak için genelgeler vardı ama bir yasa yoktu. Biz bir yasanın gereğini vurguluyorduk. Ve 2013’te, sığınmacılara mülteci haklarının verilmesi üzerine bir yasa çıkarıldı. Kampanyamızın bu yasanın çıkmasında etkili olduğuna inanıyorum. Yanı sıra, Türkiye’de uzun zamandır üstünde çalıştığımız, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve işkenceye karşı kampanyalarımız var.

»Zorluklarla karşılaşıyor musunuz?
Bugün Türkiye’de pek çok STK ses çıkaramaz durumda, kesinlikle çok zor durumdalar. Muhalif seslere baskıdan STK’ler de çok etkileniyor. Örneğin uzun zamandır, bir başka deyişle özellikle 2015’ten bu yana, STK’lerin Güneydoğu’da araştırma yapmaları, basın toplantısı düzenlemeleri engelleniyordu. OHAL geldikten sonra baskılar artmakla kalmadı, bu alanda çalışan en önemli STK’ler kapatıldı. Şimdi Güneydoğu’da yaşanan insan hakları ihlalleri konusunda belge ve bilgiye ulaşmakta büyük zorluk yaşıyoruz. Örneğin Af Örgütü olarak bir araştırma projesi için Cizre’ye girmemizi polis engelledi. Ve bu sorun hâlâ çözülmüş değil.

»Hükümet cephesinden eleştiri alıyor musunuz?
Tabii, Af Örgütü olarak hükümetten çok eleştiri aldık. Araştırmalarımızı, bağımsızlığımızı ve tarafsızlığımızı eleştirdiler. Bizim bulgularımızı yalanladılar, özellikle işkenceyle ilgili. Ama aynı eleştirileri Venedik Komisyonu gündeme getirdiğinde ses çıkarılmıyor. Ben de bu durumda Türkiye’de ne denildiği değil, kimin dediğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Venedik Komisyonu’nun eleştirilerine sessiz kalan hükümet, aynı konuda Af Örgütü’nün eleştirilerine karşı suçlayıcı ifadeler kullanıyor.

»Size karşı yöneltilen tavır, Türkiye’ye özgü mü? Hangi ülkelerde ne gibi baskılarla karşı karşıya kalıyorsunuz?
Hayır Türkiye’ye özgü değil, aynı durumu yaşadığımız ülkeler var. Moskova’da geçici olarak ofisimiz kapatıldı. Sonuçta bu bir engel ve bize bir mesaj. Orta Asya ülkelerinde de pek çok engelle karşılaşıyoruz. Fas’ta iki araştırmacı arkadaşımız sınır dışı edildi, Azerbaycan’da da bu gibi olaylar oldu. Bir de asıl kaygı verici olan, Dünyanın her yerinde otoriter hükümetlerin güç kazanıyor oluşu, Rusya’da da, ABD’de de bu böyle. Öyle bir dönemdeyiz ve bu durum insan hakları üzerinde ciddi olumsuz bir etki yaratıyor.

»Türkiye’de halihazırda üzerinde çalıştığınız spesifik bir konu var mı?
İşkence ve kötü muamele, basın özgürlüğü ve OHAL kapsamındaki ihraçlar üzerinde çalışıyoruz bu dönem. Oysa Türkiye’de 2004- 2013 arasında ciddi ilerlemeler vardı. Soruşturma ve kovuşturma azalmıştı. Ama 2015’te PKK ile çatışmalar başlayınca tekrardan sertleşme başladı.

 

Yorumlar (0)