Gezi Parkı davası | Can Atalay: Bu iddianame yamalı bir yalan bohçasıdır

Gezi Parkı davasında ikinci günde tutuksuz yargılanan sanıklar savunmalarını yapıyor

GÜNDEM 25.06.2019, 14:09 25.06.2019, 14:40
Gezi Parkı davası | Can Atalay: Bu iddianame yamalı bir yalan bohçasıdır

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklu yargılandığı 16 sanıklı davanın ilk duruşması Silivri Cezaevinde başladı. Sanıkların "hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet talebiyle yargılandığı davada ilk duruşma bugün Silivri Cezaevi Adliyesi’nde devam ediyor. Duruşmada bugün mahkemede hazır bulunan diğer tutuksuz sanıklar dinlenecek. Ardından da avukatların beyanları alınacak. Savunması için söz alan tutuksuz yargılanan avukat Can Atalay, iddianamenin yamalı bir yalan bohçası olduğunu söyledi.

Duruşmanın dün gerçekleşen oturumunda 20 aydır tutuklu bulunan Osman Kavala, yaklaşık 8 aydır tutuklulu olan Yiğit Aksakoğlu ile tutuksuz yargılanan Mücella YapıcıÇiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay savunmalarını yaptı. Savunmalarını yapan kişiler iddianamedeki suçlamaların somut delillere dayandırılmadığını ve gerçekleri yansıtmadığını vurguladı.

Gezi Davası sanıklarından avukat Can Atalay: Veremeyeceğimiz bir hesap yok

Gezi davası sanıklarından Kahraman: İktidar tarihi yeniden yazmak istiyor

"Bu iddianame yamalı bir yalan bohçasıdır"

Can Atalay savunması için söz aldı. Atalay, en sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim diyerek, "Bu iddianame esas olarak Türkiye tarihinin, topraklarının en onurlu toplumsal olaylarından birini karalama çabasının en güncel örneği. Bu iddianame uzun yıllar boyunca siyasi ve toplumsal hayatı, ceza yargılamasını basit bir aracı haline getiren bir örnektir, yamalı bir yalan bohçadır" ifadelerini kullandı.

"İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın anayasal düzenden ne anladığını anlamadık" diyen Atalay, savcılığın anayasal düzenden sadece Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 8. Maddesi'ni anladığını belirtti. (Madde 8 Yürütme yetkisi ve görevi: Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından,

Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.)

Yiğit Aksakoğlu: 220 gece cezaevinde yatacağımı bilsem hiç olmazsa bir gece Gezi'de yatardım

Gezi Parkı davası başladı; işte Osman Kavala'nın savunmasının tam metni

Atalay savunmasına şu sözlerle devam etti:

"İddianame, anayasal düzenin diğer unsurlarıyla ilgilenmediği gibi hükümetin yükümlülükleriyle de ilgilenmemiş ve hiçbir şey dememiştir. Anayasal düzenden bahsederken 25. maddeyi, 28. maddeyi 33. maddeyi konuşmayacak mıyız? " (25. madde: Düşünce, vicdan ve kanaat hürriyeti, 28. madde: Basın hürriyeti, 33. madde: Dernek kurma hürriyeti.)

"İddianamedeki tez o kadar zayıf ki"

"Anayasal düzenden bahsederken herkesin izin almaksızın gösteri düzenlemekten, konut hakkından, sağlıklı çevre hakkından, sosyal güvenlik hakkından bahsetmeyecek miyiz?" 

"İddianamedeki tez o kadar zayıf ki... 312. maddeden ceza isterken iki tartışmayı yapmalıydı. İlk olarak Taksim Dayanışması açısından TMK 7/2 (“örgüt propagandası” suçu) unsurlarını konuşmalıydı."

"Bu maddede “terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini övmesi ve iyi göstermesi” deniyor. Taksim Dayanışması’nın açıklamalarında TMK 7/2 unsurları oluşmuş diyebilir misiniz? Diyemezsiniz."

"İkincisi 2911'den (Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu) suçun unsurları oluşmuş mu diye bakmalıydı. Çünkü Taksim’de yapılmak istenen inşaat kaçak. Bunun hukuka uygun değeri yok mudur? Savcı tartışmayacak mı bunu?"

"Savcılık ağırlaştırılmış müebbetle yargıladığı insanlara yanlış bilgi veremez. “Delilleri yeniden kıymetlendirdik” diyor savcı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yeniden kıymetlendirme ile ilgili tek bir hüküm yoktur. Savcılığın yeniden kıymetlendirme hakkı yoktur. Yeniden kıymetlendirme kabul edilebilir bir usul değildir."

Çizim: Tarık Tolunay

" Fetullahçı çetenin iki savcısının hazırladığı raporu olduğu gibi iddianamenize koydunuz"

"Bu soruşturmada bir acayiplik var. Gezi öyle bir şey ki aradan 6 yıl geçmesine rağmen hiç karalanmamış bir umut. İnsanların barışma kararlılığının iradesi. Bu iradeyi karalamak için Fetullahçılarla birlikte hareket ediliyor. Fetullahçı çetenin iki savcısının hazırladığı raporu olduğu gibi iddianamenize koydunuz."

"Barolar, TMMOB’ye bağlı tüm odalar ve tabii ki Mimarlar Odası ile Şehir Plancıları Odası da hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarıdır. Yani tıpkı 61. hükümet gibi, tıpkı dönemin İBB’si gibi anayasal düzenin olmazsa olmaz parçalarıdır."

"Neoliberalizmin ideolojik mücadelesini verip, kamusallığı tasfiye etmeye çalıştılar"

"İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda 1994’te yapılan değişiklikten bu yana ülkenin tüm varlıklarını satanlara bu davaların açılamaması için pek çok yasal düzenleme yaptılar. Neoliberalizmin ideolojik mücadelesini verip, kamusallığı tümü ile tasfiye etmeye çalıştılar."

"2010 Anayasa referandumundan sonra yargının kritik tüm noktalarının tümü ile Fethullahçılara teslimi sonucunu doğuran bu plebisit sonrasında, iyi-kötü kamu yararını korumayan çalışan yargının gözümüzün önünde aşama aşama çözüldüğüne şahit olduk."

"Savcılık makamı Gezi’yi karalamak için fon kullanımını şeytanlaştırıyor. Fon kullanımı suç değil. Tek bir kör kuruşun Taksim Dayanışması’nın cebine girdiğinin kanıtı yok. Gezi’nin böyle kirletilmesine bizim karnımız tok."

"Kamu kaynakları bir insanın evladının hırsı yüzünden yıkıma terk ediliyor"

"Türkiye’nin kamu kaynakları bir insanın evladının hırsı yüzünden yıkıma terk ediliyor. AKM’ye sahip çıkışımız suçlanabilir mi? Gezi direnişinde içeri girenlerin fotoğraflarıyla AKM’nin nasıl yıkıma terk edildiğini gördük."

"Demokrasi denilen şey sadece sandık olabilir mi? Demokrasi sandığa sıkıştırılabilir mi? Devlet yönetimine katılmanın tek biçimi sandık mı? Dava açarak, itiraz ederek demokrasi yönetimine katılmaya çalışıyoruz. Demokrasi tüm kurum ve kuruluşlarıyla bir bütündür. Sandığa indirgenemez ve bölünemez."

"Ekolojik kriz ve ekolojik kriz cenderesindeki kentlerimizin durumu ciddidir. Bunu dile getirmenin, buna karşı mücadele etmenin suç olarak nitelenmesi kabul edilemez."

"Olmuş ve olan tüm neoliberal liderler muhalefeti kent merkezinden sürmek istiyor"

"Taksim, İstanbul’un ötesinde Türkiye’nin meydanıdır. İnsanlar sevinçlerini, coşkularını, hüzünlerini Türkiye’nin meydanında yaşamak isterler. Bu nedenle son 50 yılda Taksim Meydanı önemli bir mekân olmuştur.  Dünyanın her yerinde mekan önemlidir. Muhalefetin itiraz seslerini kent merkezinden sürme çabasında AKP yalnız değil. Olmuş ve olan tüm neoliberal liderler muhalefeti kent merkezinden sürmek istiyor"

"İstanbul çok pahalı bir kent olmasına rağmen gezide çay kahve hâlâ ucuzdur. Çok fazla para harcamadan kent hayatına katılabilirsiniz. Tam da bu noktada halk “No Pasarán” diyerek ağaçların kesilmesine karşı durmuştur. 31 Mayıs günü Gezi’ye yapılan polis saldırısında ölü çıkmaması büyük bir tesadüftür. O saldırıdan sonra herkes kendi itirazıyla Gezi’ye geldi. Türkiye tarihinde bu kadar farklı kesimden insanların el ele, göz göze mücadele ettiği bir dayanışma daha yoktur. Yurttaşlar olarak kendi kaderimiz üzerinde söz söylenmesine itirazın yeri oldu Gezi."

"Seçilmiş olmak hiçbir hükümete Anayasa’ya aykırı davranmayı hak görmez"

"Bu kadar büyük bir direnişin “kandırılış” olarak nitelenmesi şaşkınlıkların en büyüğüdür. Türkiye ekonomisinin yükünü taşıyan milyonlardır Gezi’de sokaklara akan. Gezi direnişinin benzerleri dünyada da yaşandı. Örneğin Londra’da 1 Mart 2003’te savaş karşıtı eylemler, ABD’de “Occupy” eylemlerinde insanların yeter artık demesi, Vietnam Savaşı’na karşı direniş... Kimsenin aklına o direnişlere katılanlara dava açmak gelmedi. Arap Baharı meselesi de var. AKP bu işlerin destekçisi değil miydi? Mısır’da ve Tunus’ta iktidara gelen siyasal islamcıları ayakta alkışlayan AKP değil miydi?"

"Seçilmiş olmak hiçbir hükümete Anayasa’ya aykırı davranmayı hak görmez. Kent meselelerinde muhatap belediye başkanlarıyken, hükümet kendisini doğrudan muhatap haline getirdi. Hukuk, konserve açacağı değildir."

"'Hükümet istifa' sloganı bir yurttaşa anasının ak sütü gibi helaldir"

"'Hükümet istifa' demek suç değildir. Taksim Dayanışması’nın talepleri nettir. Bu talepler arasında hükümetin istifa etmesine dair bir talebi yoktur. Ama 'hükümet istifa' sloganı bir yurttaşa anasının ak sütü gibi helaldir. Anayasal düzeni tahrip eden bir suç değildir."

"İddianamede 'sanıklar anayasal düzene şirk koşmaktadır' deniyor. 'Şirk koşmak' ceza hukuku ya da anayasal hukuk kavramı değildir, dini bir tanımdır."

"Gezi, hiç tartışmasız Cumhuriyet tarihinin ve muhtemelen bu toprakların en önemli toplumsal olayıdır. Milyonların meydanlarda anayasal demokratik haklarını kullanmasıyla ortaya çıkan koskoca bir toplumsal olgudur. Gezi, Türkiye’de biriken gerilim sonucu bir fayın kırılmasıdır. Toplumsal bir fay kırıldığında dayanışmaya koşanlara ağırlaştırılmış müebbet mi vereceksiniz?"

"İddianamede Berkin Elvan’ın cenazesinde bulunmamla ilgili bölümler var. Ama bir çocuğun öldürülmesinin sorumluları bu kadar ayan beyan ortadayken hâlâ kimsenin tek bir gün ceza almamış olmasından bahsedilmiyor. İddianamede 1 Haziran’la ilgili uzun anlatımlar var ancak Ethem Sarısülük’ten bahsedilmiyor. Bin dereden su getiriliyor ama 3 Haziran’da Türkiye’nin iki ucunda yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş ve Abdullah Cömert unutturulmak isteniyor. İddianame “şirk koşmak” diyor ancak çocuğunun acısıyla gözümüzün önünde günden güne ölen Fadime Ayvalıtaş’ı hiç görmüyor."

"İddianame 28 Haziran tarihli basın açıklamasından söz ediyor ancak yıllar sonra Fırat’ın öte yakasındaki bir acıyı yüz binlerce insanın sokakta sahiplenerek andığı Medeni Yıldırım’dan söz etmiyor. İddianame 10 Eylül diyor ancak Ahmet Atakan’ın katili ile ilgili henüz dava açılmadığından bahis yok. İddianame Eskişehir’de bir ara sokakta dövesiye öldürülen Ali İsmail’i düşlerimizden çıkarmaya çalışıyor ama Mevlüt Saldoğan isimli katili Gezi Davası’nın zarar göreni, müştekisi olarak yutturmaya çabalıyor. İddianamede Kadıköy'de akla ziyan gaz kullanımı ile öldürülen Elif Çermikli ablamızdan söz edilmiyor."

"Gezi, insanin kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur."

Tayfun Kahraman: Bu iddianame hukuk gözetilmeden hazırlanmıştır

Can Atalayın savunmasının ardından tutuksuz yargılanan Tayfun Kahraman savunması için söz aldı. İddianamenin hukuk gözetilmeden hazırlandığını belirten Kahraman, "Bir meslek odası yöneticisi olarak kent suçlarına karşı mücadele ederken ve kente sahip çıkarken yargılanmamın başka açıklaması yoktur" dedi.

Tayfun Kahraman savunmasına şu sözlerle devam etti:

"İddianamede bana yöneltilen suçlamalardan biri olan “Kültür Varlıkları Kanunu’na muhalefet” suçunu en iyi bilenlerden biriyim, çünkü bir dönem Kültür Bakanlığı’nda uzman olarak görev yaptım. Ancak Gezi sürecinde Kültür Bakanlığı’yla aramıza kara kedi girdi, ayrıldım."

"Gezi’de aslında bizlerin de öngöremediği bir şey oldu. Gezi, toplumun vicdanı haline geldi. 27 Mayıs'tan 31 Mayıs'a kadar gördüğümüz şiddete karşı toplum vicdanı harekete geçti. Taksim’in siyasal simge olma özelliği ile polis şiddeti de birleşince Gezi ortaya çıktı. O güne kadar bastırılmış toplum vicdanını birden bire harekete geçirmek kolay değil. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir örgüt böylesine farklı toplulukları bir araya getirecek organizasyona sahip değil. 5 ya da 6 kişi ile gerçekleştirdiğimiz bir organizasyonla 10 milyon insanı nasıl sokağa çıkaracağız? Savcılığın bizi bu kadar mahir görmesi anlaşılır değil."

"Taksim Dayanışması doğal ve gönüllü bir bileşendir. Kamuoyunda karşılık bulmasının nedenleri arasında Taksim’in kentteki konumu, mekânsal anlamı, Taksim Dayanışması’nın muhatap alınacak tek yapı olması ve polis şiddeti vardır. Bu etkenlerle Taksim Dayanışması herkesin katılabileceği, yöneticisiz, lidersiz, ortak karar alan, birleştirici bir yapıdır. Taksim Dayanışması’nın üyeleri yoktur ve bileşenlerinin temsilcilerinden oluşan çatı yapıdır. Yatay ve hiyerarşisizdir. Meslek kuruluşları ve sendikaların oluşturduğu anayasal bir yapıdır."

"İddianamenin başarısız bir senaryodan farkı yoktur"

"Taksim Dayanışması, hukuksuz bir şekilde yapılmak istenen proje kapsamında Gezi Parkı’nın işgaline karşı kamuoyunu bilinçlendirmek için açıklamalar yapmış, imza kampanyaları ve insan zincirleri gibi eylemler düzenlemiştir. Her dil, din, ırk ve ideolojiden insanın katıldığı bir eylem hakkında iddianamede, evrensel bir sembol olan sol yumruğun uluslararası bağlantıya işaret ettiğinin iddia edilmesi kabul edilemez. İddianamenin başarısız bir senaryodan farkı yoktur. Hiçbir kurum, para ya da örgüt böyle birbirinden farklı kitleleri bir araya getiremez."

"Taksim Dayanışması’nın talepleri barışçıl, makul ve kabul edilebilecek basitlikteydi. Sonradan Fethullahçı olduğunu öğrendiğimiz polisin olayları tırmandırması soruşturmak yerine, hükümet tarafından “kahramanlık destanı” olarak yorumlanmıştır."


24 Haziran ilk oturum

Gezi Parkı davasında yargılanan diğer sanıklar Ayşe Pınar AlaboraCan DündarMemet Ali AlaboraGökçe Yılmaz HandanMeltem ArıkanHanzade Hikmet Germiyanoğlu hakkında yakalama kararı bulunuyor.

Oturumda Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu, Milletvekilleri Filiz KerestecioğluAhmet ŞıkGaro PaylonMeral Beştaş ve Levent Tüzel duruşmayı izlediler.

Osman Kavala'nın savunması

Savunması için söz alan Osman Kavala, "20 aydır tutuklu bulunmama sebep olan fantastik bir kurgudur. Gezi olaylarının organizatörü olduğum söylenmiştir. Hakkımdaki iddialar haysiyet kırıcıdır. Hayatımın hiçbir safhasında demokratik seçimler dışında hükümet değişimine yakın durmadım. ifadelerini kullandı.

"Toplumsal barışa ve uzlaşmaya hizmet etmeye çalıştım"

Bu davada suçlanan kişilerin kendisinin veya başkasının talimatıyla gösterilere katılmış olmasının söz konusu olamayacağını belirten Kavala şunları söyledi:

"Ergenekon ve Balyoz davalarında hukuksuzluğu eleştirdim. Toplumsal barışa ve uzlaşmaya hizmet etmeye çalıştım. Hiçbir zaman gizli bir örgütle ve cemaat yapısıyla ilişkim olmadı. Davranışlarım, gizli bir faaliyet yürüten birinin davranışları değildir. Gezi olaylarıyla ilgim gezi olaylarından 3 ay sonra açılan sergi olmuştur. Gözaltına alınmadan önce suçlu olduğumun kabul edildiğine inanıyorum. İddianamede gizli bir örgüt üyesi olduğuma ilişkin delil mevcut değildir. Mehmet Ali Alabora’yla ilişkim gezi olaylarından sonraki iki telefon konuşmasıdır. Yaptığım konuşmaların hiçbirinde eylem talimatı olarak algılanacak bir şey yoktur."

Çizim: Tarık Tolunay

"Otpor veya Canvas’tan kimse ile bir tanışıklığım veya bağlantım yoktur. Birkaç kişiden oluşan bir örgütün 80 ilde eylem yapmış olduğu iddiası oldukça fantastiktir."

"Gezi’yi finanse ettiğim yönünde tek bir delil yokken, MASAK raporları bunları tespit etmişken tutukluluğumuz devam etti. Hangi delile dayanarak bu oldu?"

"Gezi iddianamesi, Ergenekon davalarını hatırlatıyor"

"Gezi iddianamesi, Ergenekon davalarını hatırlatıyor. Gezi iddianamesi, FETÖ savcıları tarafından hazırlanmış, daha sonra onların görevden alınmalarının ardından yeniden kıymetlendirilmiştir. Somut delillere gerek duymadan iddianame hazırlanması FETÖ döneminde emniyette ve yargıda sık uygulanan bir durumdu. Şimdi de aynı uygulamanın geçerli olduğu görülüyor. Bu iddianamenin ciddiye alınabilmesi için maddi kanıtlar olması gerekiyor. Finansmanını sağladığım iddia ediliyor ancak bunu kanıtlayacak bir delil yok. Böyle bir finansmanın iz bırakmadan yapılması mümkün değildir."

"2013'te Açık Toplum ve Anadolu Kültür’ün harcamalarına bakıldığında olağanüstü bir para akışı söz konusu değildir. Ne Açık Toplum’da ne de Anadolu Kültür’de hiçbir zaman fon yönetecek yetkim olmadı. Benim üzerimden Gezi olaylarına finansman aktarıldığına dair hiçbir kanıt mevcut değildir. Anadolu Kültür A.Ş.’den Gezi olaylarına ilişkin hiçbir fon aktarımı olmadığı MASAK raporlarında çıkmasına rağmen, “delil durumlarında değişiklik yok” denerek tahliye talebimin reddedilmesi vahim bir hukuk ihlalidir."

Çizim: Tarık Tolunay

"İddianamedeki kurgu olgusal temele oturmamaktadır"

"İddianamedeki kurgu olgusal temele oturmamaktadır. İddianamede yer alan “Gezi eylemlerinin derinleştirilmesi” sözleri, gerçekle ilgisi olmadığı halde sanki benim ağzımdan çıkmış gibi kurgulanmış. İddianamede yer alan 26 Eylül 2013 tarihli ihbar mektubunda, Mine Özerden üzerinden birkaç kişiye hesap açtırarak gaz maskesi yardımında bulunduğum iddia edilmiş. Açık Toplum Vakfı’na ilişkin MASAK raporlarında böyle bir aktarım yoktur."

"Gezi eylemlerine katılan insanlar sınıfsal, cinsel ve etnik çeşitliliği olan, sosyal adalet talebinde bulunan insanlardır. Yapılan araştırmaların hiçbirinde Gezi olaylarının hükümeti devirmek için yapıldığı sonucu ortaya çıkmamıştır. Tüm eylemler yatay ve lidersiz olarak gerçekleşmiştir. Gezi ile ilgili ilk eylemin bir grup gencin çadır kurmasıyla başlayıp, iş makinalarının harekete geçmesi üzerine eylemlerin kitleselleştiği raporlarla sabittir. Hükümetin raporunda da “Gezi eylemlerin barışçıl olarak başladığı”, daha sonra da “birtakım örgütlerce suistimal edildiği” söylenmiştir."

"Hukukun, siyasi münazaraların üzerinde olması gerekir"

"Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın Gezi’ye yönelik polis müdahalesiyle ilgili raporunda, göz yaşartıcı fişeklerin yaygın olarak usulsüzce kullanıldığı ve hedef gözetilerek atılması sonucu pek çok kişinin yaralandığı söylenmiştir. Raporda bu durumun (polisin usulsüzce gaz kullanması) protestoların artmasında etkili olduğu söylenmiştir. Bu da eylemlerin planlı olmadığını göstermektedir. Nesnel gözlemlere, bilimsel araştırmalara uygun olmadan eylemlerin bir odak tarafından planlandığını düşünmek siyasi bir değerlendirmedir. Ancak hukukun, siyasi münazaraların üzerinde olması gerekir. Ergenekon davasında da kullanılan soyut değerlendirmelerin suçlamalara dayanak olması kabul edilebilir değildir."

"İddianamede dikkat çeken tuhaflık, hükümete karşı kalkışmayı benimle birlikte organize ettiği iddia edilen George Soros'un şüpheliler arasında yer almaması ve ifadesinin alınmamasıdır."

"Gezi Parkı’nın park olarak kalması kamusal yarara da uygundur. Gezi olayları sonrasında vuku bulan ölümlerden derin bir acı hissediyorum. Gezi olaylarında yer alan yüz binlerce kişiden farkım olmadığını belirtir, tahliyemi ve beraatimi isterim."

Aksakoğlu: İddianamedeki suçlamalar temelden yoksun

Kavala'nın tahliye ve beraat talebiyle savunmasını noktalamasının ardından, davada tutuklu yargılanan diğer sanık Yiğit Aksakoğlu savunmasına başladı.

Çizim: Murat Başol

Aksakoğlu, iddianamedeki suçlamaların temelden yoksun olduğunu ve kendisinin faaliyetlerine ters düştüğünü belirterek şunları söyledi:

"Sivil toplum ve sosyal kalkınma alanında araştırma yapan ve yayınlar hazırlayan bir uzmanım. Hayatımın hiçbir döneminde demokrasiye karşı bir yönetimden taraf olmadım. iddianamedeki suçlamalar temelden yoksundur ve faaliyetlerime ters düşmektedir."

"Benim MEB’le 2013’te yürüttüğüm bir proje iddianamede konu olmuş. Projelerimle ilgili konuşmalarım gezi olaylarıyla ilgili gibi gösterilmiş ve 220 gündür tutukluyum. AKP’li belediyelere aktarılan paraların görülmemesi, gazeteciler tarafından ya kötü niyet ya ihmaldir. 7 aydır 10 metrekarelik hücrede tek başıma tutuluyorum"

"Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar"

"2013 yılında çözüm sürecinde kurduğum Diyalog Grubu'nun ardından, şimdi benimle aynı cezaevinde olan savcılar ve polislerce dinlendim. 2013'te yapılan dinlemelerin kıymetlendirilerek 6 yıl sonra yeniden kullanılmasını anlayamıyorum."

"Ben hiçbir zaman şiddetle değişimden yana olmadım, ama değişimden yana oldum. Sivil toplum, doğası gereği siyasidir ama talepleri noktasında siyasetten ayrılır. Sivil toplumun amacı hükümeti değil, kendisine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktır. Sivil toplum yöntem olarak şiddeti dışlar. Cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak sivil toplumun alanı değidir. Bir sivil toplumcu ve uzman olarak şiddeti ve şiddetle değişmeyi savunmadım."

"657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var"

"Cebir ve şiddetten anlamam. Bu 657 sayfalık iddianamede suç yok, suçlu var; pervasız bir ağırlaştırılmış müebbet talebi var."

"Hakkımda somut olarak sunulan tek delil, 2013 yılında yapılan telefon dinlemeleri. 26 Haziran 2013 ve Aralık 2013 arasında gerçekleşen dinlemelerden 31'i girmiş iddianameye. Şubat 2013'te yaptığım 43 görüşmenin içeriği yok, sayı olarak belirtilmiş.

"İddianameye içeriği konulan görüşmeler park boşaltıldıktan sonraki görüşmeler. Gezi’nin 2011'de planlandığı söyleniyor, ama delillerde bu yok."

"Bu ülkede her yıl 400 kadın öldürülüyor. Sokakta 3 kadına şiddet uygulayan bir adam, parti genel başkanına saldıran bir başka adam bir gün cezaevinde kalmadı. Ama benim şiddetsiz eylem konusunda yayınlamaya girişmem suç kabul ediliyor. Yedi aydır hapishanedeyim. İddianamede, şiddetsiz eylemlerde piyano çalınması ve duran adam ile yeryüzü iftarlarına ilişkin bir ses kaydım var. O konuşma bu eylemlerden bir ay sonra yapılmış. Ne durmak, ne piyano çalmak, ne de iftar yapmak suç. Tarihler belirtilmeden tapelerin iddianameye konulması suçlu gösterme çabası."

Çizim: Tarık Tolunay

"220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım"

"İddianamede Gezi olayları öncesinde ya da sonrasında ismim geçmiyor. Taksim Dayanışması ile Anadolu Kültür ile Açık Toplum ile ilişkim yok. Olması suç değil, ama yok. Otpor-Canvas ile de yok. Bunları bırakın, Gezi’ye gittiğime dair bile bir delil yok."

"Gezi’de bir gece yatmışlığım bile yok. 220 gün cezaevinde yatacağımı bilseydim, bir gece Gezi’de yatardım. Gezi ile ilgili bir tane tweetim yok. Koca eylemi organize etmişim ama bir tane WhatsApp grubum yok. O zaman ben neden aylardır tutuklu yargılanıyorum?"

"Bu davada yargılananlarla bile ilişkisi olmayan Yiğit Aksakoğlu, Gezi eylemlerini yaygınlaştırmış ve derinleştirmiştir diyor bu iddianame. Ben neden bu iddianamede varım? Ne Gezi’den kalkışma, ne de bu davadan suç çıkar. FETÖ’cü savcı ve polislerin sözde delilleri kıymetlendirilerek hazırlanan bu iddianame hiçbir somut delile dayanmıyor."

"Çocuklarımı okula bırakabilmek için, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum"

"Ben sadece yasal değil, meşru bir şekilde STK yönettim. Bu iddianame, Türkiye’de zaten can çekişmekte olan sivil toplumu kriminalize etme çalışmasıdır. Bu dava sadece benimle, Gezi ile değil, hukukla yurttaş arasında örülen duvarla ilgili. Vereceğiniz karar bu duvarı yıkmayacak; duvara bir taş daha ekleyecek ya da eksiltecek."

"Ben temel haklarıma erişmek istiyorum. Kaçmak ya da delil karartmak için değil. Çocuklarımı okula bırakabilmek için, tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum."

Yiğit Aksakoğlu'nun savunmasının ardından duruşmaya ara verildi.

Mücella Yapıcı'nın savunması

Duruşma aranın ardından Mücella Yapıcı'nın savunmasıyla devam ediyor.

Birebir aynı fezlekelerden hazırlanan yeni bir iddianameyle aynı şuçtan ikinci kez yargılandığını belirten Yapıcı, "Hakkımdaki suçlamalardan en komiği 40 yıllık mimar olarak Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefetten cezalandırılmamın istenmesi" dedi.

İddianamede Can Atalay ve Osman Kavala ile Gezi'nin finansörü olarak geçtiğini kaydeden Yapıcı sözlerine şöyle devam etti:

"Ben 68 yaşında hala çalışmak zorunda olan bir kadınım. Keşke biraz param olsaydı da iki sandalye biraz poğaça da ben gönderseydim Gezi’ye."

"Sosyal medya paylaşımları ve telefon tapeleri daha önce yargılandığım ve beraat ettiğim davanın iddianamesi ile hemen hemen aynıdır. İddianamede Gezi Parkı ile ilgili faaliyetlerim, mesleğim doğrultusunda yaptığım çalışmalardır. İddianameye göre Gezi’de şiddet var algısını oluşturmuşuz. Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenler kalp krizinden mi öldü? 46 insan gözünü kaybetti, bu algıyla mı oldu? İnsanlar yaralandı, algı yüzünden mi?"

"Hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamışız. Partiler erken seçim istiyor, seçim yapılıyor, o da mı darbe? Hakkımdaki suçlamalar hiçbir somut delile dayanmıyor. Bu iddianamenin ileri sürdüğü iddiaları külliyen reddediyorum."

Çizim: Tarık Tolunay

"Beş yıl önce savcılık benim de aralarında olduğum 26 kişiye aynı iddialarla dava açmıştı. Savcılık 5 yıl önce bu iddianameye de konu olan fezlekeyle “suç işlemek için örgüt kurmaktan” yargılanmamı istemişti."

"Yeni versiyon iddianamenin düzenlendiğinin söylendiği tarihlerde 1 Haziran 2015'te beraat ettik. Aynı iddianame, aynı tapelerle 6 yıl sonra yine yargılanıyorum. Bu kez ağırlaştırılmış müebbet, 2970 yıl hapis, 160 milyar TL para cezası ile cezalandırılmam isteniyor. Şimdi ben soruyorum, ben nasıl bir savunma yapmalıyım? Benim için sorunun cevabı basit; insanların sahip oldukları hakları kullanması nedeniyle cezalandırılmaları istenemez. Dayanışma bir görevdir, suç değildir."

"İddianamedeki delillerin hiçbiri kanuni değildir. Farklı suçlamalarla aynı suçtan iki kez düzenlenen aynı iddianame ne hukuka ne kanunlara ne de adalete uygundur. Ayrıca 'hükümet istifa' demek de suç değildir. Hukuksuzluklara dur demek meslek odalarının işidir. Taksim Dayanışma Platformu, demokratik ve meşru bir kuruluştur."

"Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ortadan kaldırılması iddiasını tamamen, baştan aşağı, kendim için ve tüm arkadaşlarım için reddediyorum."

"Devlet, çocuklarımızın ölmesine sebep olanları cezalandırmalıydı"

"Polis şiddeti ve iktidarın kışkırtıcı dili katalizör etkisi gördü. Toplum vicdanının itiraz sesi inanılmaz şiddetle karşılandı. Gençler öldü, gözlerini kaybedenler oldu. Kriminalize etmeye çalıştığınız Türkiye’nin en onurlu direnişi Gezi, bizim yarınımızdır."

"Asıl suç, toplantı ve gösteri hakkının çok şiddetli polis müdahalesiyle engellenmesidir. Devlet bizlerle değil, bunlarla uğraşmalıydı. Devlet, çocuklarımızın ölmesine sebep olanları cezalandırmalıydı. Bugün burada yaptığım savunma daha önce yargılanıp beraat ettiğim Gezi davasında yaptığımın aynısıdır. Yaşamlarını yitiren tüm gençlerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyorum. Savunmam bundan ibarettir."

Çiğdem Mater'in savunması

Mücella Yapıcı'nın savunmasını bitirmesiyle tutuksuz yargılanan sanıklardan Çiğdem Mater savunmasın için söz aldı. İddianamede 43 defa adının geçtiğini belirten Mater suçlamaya uyan eylemi hakkında iddianamede delil bulunmadığını söyledi.

Çizim: Tarık Tolunay

İddianamede film çekmek ya da film çekmek suretiyle suç işlediğinin iddia edildiğini ifade eden  Mater, "İddia edildiği gibi Gezi’yi anlatan bir filmin yapımında bulunmadım. Delil olarak sunulan tapeler hukuka aykırıdır. Tarafımdan yapıldığı iddia edilen film, Amerikan bir yönetmen tarafından çekilmiştir. Belgeselde konuşmacı olarak, kamera karşısında yer alıyorum" dedi.

Mater savunmasına şu sözlerle devam etti:

"Bu konuşma yalnızca 1 buçuk dakika sürüyor. Filme gerekli finansmanı bulamayacağımızı düşünerek Gezi ile ilgili bir film yapmadık."

"Gezi Parkı sadece şehirde nefes alabileceğimiz bir yer değil, deprem riski bulunan bir bölgedeki toplanma alanı aynı zamanda. Sadece parkın korunması için değil, bir sinemacı olarak gözlem yapabilmek için de oradaydım"

"Yöneltilen suçlamalar tamamen tapelere dayanıyor. Osman Kavala eski işverenim olduğu için uzun telefon konuşmalarımız hayatın olağan akışına uygundur. Can Atalay  ile konuşmamız da hashtag yapmayı anlattığım bir konuşma. Saymadi, Nalcı ve Atalay ile yaptığım konuşma Gezi parkıyla alakalı olduğu düşünülerek 'kıymetlendirilmiş'. Bu konuşmalar 19 Ocak'larda düzenlenen Hrant Dink anmasına dairdir."

"16 Kasım 2018 sabahı saat 6 sularında Kaş'ta otelimden gözaltına alındım. Bir gün Kaş'ta geçirdim, Dalaman üzerinden İstanbul'a gönderildim. 8 saatlik sorgunun ardından adli kontrolle serbest bırakıldım. Sonra hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılandığımı öğrendim.Hakkımdaki suçlar hukuksuzca elde edilmiş telefon kayıtları, çekilmemiş bir film ve gazdan etkilenenlere gaviskon vermem.Bunlarla ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanmam yargı için de kabul edilmezdir"

"Hiçbir delil olmadan hükümeti yıkmakla suçlanıyor olmam bir film olsaydı inandırıcı bulunmazdı. Bu iddianame hayatın sinemadan daha kurgu olduğunun göstergesidir. Hakkımdaki bütün suçlamaları reddediyor, beraatimi  talep ediyorum."

Mater'in savunmasının ardından duruşmaya 15 dakika ara verildi.

Ali Hakan Altınay'ın savunması

Aranın ardından tutuksuz sanıklardan Ali Hakan Altınay savunması için söz aldı. İddianamenin herhangi bir suçu ortaya koymadığını söyleyen Altınay, "Hiçbir delile dayanmayan, gerçekleri ters yüz eden bu haksız suçlamaları tümüyle reddediyorum" dedi.

Altınay savunmasına şu ifadelerle devam etti:

"Açık Toplum Vakfı ile ilgim Gezi’den 4 yıl önce bitmiştir. Türkiye’de vakıf kurmak suç değil. Vakıflar asliye hukuk mahkemelerinin izniyle kuruluyor. Vakıfların hibe alması da, başka kurumlara hibe vermesi de suç değil."

"Gezi olayları bir yurttaş hareketidir ve kendilğinden gerçekleşmiştir. Açık Toplum Vakfı’ndan destek almamıştır. İddianamede Açık Toplum Vakfı’nın hangi desteğinin Gezi olaylarının başlaması ve sürmesi için yapıldığına ilişkin kanıt yoktur."

"Savcılık makamının bizi keyfî olarak suçlamasını engelleyecek bir gücüm yok. Darbe olarak algılanacak hiçbir eylemin içinde olmadım. Bu ülkenin iyiliği için çalıştım."

"Hiçbir suç işlemedim. Bu suçlamalarla karşılaşmaktan hicap duyuyuorum. En hızlı sürede ismimin bu töhmet altından kaldırılmasını istiyorum."

Ali Hakan Altınay'ın savunmasının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi. 

Yorumlar (0)