banner773

Devrimci Sendikal Dayanışma'dan çağrı: Yeniden KESK yeni bir KESK

Türkiye’nin içinden geçtiği duruma ve OHAL döneminde kamu emekçilerini hedef alan hukuksuz uygulamalara değinilen metinde, mevcut olağanüstü hal rejiminin derhal sonlandırılarak, işten atılan ve açığa alınan kamu emekçilerinin haklarını yeniden kazanması için mücadele çağrısına yer veriliyor.

GÜNDEM 21.12.2016, 09:55 21.12.2016, 09:55
 Devrimci Sendikal Dayanışma'dan çağrı: Yeniden KESK yeni bir KESK

Yabancılaşmayı aşmak

 

Birgün’de yer alan habere göre, Yeniden KESK, yeni bir KESK başlığıyla açıklanan tartışma metninde KESK’in kuruluşundan bu yana karşı karşıya kaldığı kriz dönemlerini kendi örgütünü büyüterek aşmayı başardığını, bugünse büyük bir örgütsel daralma ve geri çekilme yaşandığının altı çiziliyor. KESK’in kuruluş dönemlerinde sıklıkla eleştirilen bürokratik sendikal anlayışa doğru savrulduğu tespiti yapılan metinde bu durum şu ifadelerle eleştiriliyor: “KESK’in karar alma süreçlerindeki ağırlık merkezi işyerlerinden, sendika merkezlerine doğru değişmiş, yıllarca eleştirdiğimiz bir sendikal tarz KESK’in rutini haline gelmiştir. KESK, uzun zamandan beri kendi rutinine teslim olmuş durumdadır. Bu teslimiyetin yarattığı yabancılaşma, KESK üyeleri ile yöneticilerinin sendikal mücadeleye bakışlarının farklılaşmasına neden olmuştur. KESK’in tarihsel mirasını sürdürebilmesinin yegane yolu bu rutini ve yabancılaşmayı kıracak bir irade ortaya çıkarmaktır. KESK’in bugünkü alt üst olmuş karar alma ve çalışma modelini yeniden ayakları üzerine doğrultmamız gerekiyor. Üyelerinin kararlarına razı olup kabullendiği bir KESK hayatı yerine, kararların sahibi ve örgütleyicisi olduğu üretken bir KESK hayatını yeniden yaratmamız gerekiyor.”

 

Sınıf ve kitle sendikacılığına dönülmeli

 

Metinde en dikkat çekici kısımlardan birisi, KESK’in sendikal siyasetinde yaşanan eksen kaymasına ilişkin değerlendirmeler. Kitle mutabakatı yerine siyasal mutabakat anlayışının öne çıkmasıyla birlikte yönetimlerde emek ve sermaye çelişkisini esas alan ‘sınıf ve kitle sendikacılığı’ anlayışı yerine, kimlik-kültür sorunlarına indirgenen bir sendikal mücadele anlayışının egemen hale gelmesinin KESK’in örgütsel zaafeyetlerinin temel nedeni olduğunun altı çiziliyor. “Sendikalar işçi sınıfının ekonomik talepleriyle politik taleplerinin kendine özgü bir bileşkesidir. Dolayısıyla sendikal mücadeleyi ekonomik-demokratik-sosyal hak taleplerine indirgemek ne denli hatalıysa, siyasal taleplere indirgemek de aynı oranda hatalıdır. Bu hatalı yaklaşım uzun bir dönemden beri KESK yönetimlerine hakim durumdadır ve KESK’i Kürt Sorununun siyasal aktörüymüş gibi yönlendirmektedir.” eleştirilerinin yer aldığı metinde kamu emekçileri hareketinin ‘kimlik mücadelesinin’ bir türevi olmaktan çıkartılıp yeniden ‘sınıf mücadelesi’ zeminine oturtulması gerektiği tespiti yer alıyor.

 

KESK’i yeniden kuracağız

 

KESK’in önümüzdeki dönemde örgütsel ve politik ihtiyaçlarının da sıralandığı metinde ortak örgütlenme ve ortak mücadele deneyimlerinin yaratılarak ‘Birleşik Emek Hareketinin inşası, Kamu Emekçilerinin iş güvencesinin savunularak geliştirilmesi, Laikliğin Kazanılması ve Yeni bir Kamusal Anlayışının inşası’ gibi temel başlıklar öne çıkıyor. KESK Genel Kurulları sürecinde kamu emekçileri mücadelesinin yeniden yükseltilmesi ve KESK’in tarihsel birkimine ve mücadele deneyimlerine uygun olarak yeniden yapılandırılması için bir yol haritası olarak kamuoyuna duyurulan metin ekseninde önümüzdeki günlerde geniş toplantılar yapılacak.

 

Laikliği kazanmak

 

Metinde öne çıkan bir diğer vurgu laiklik: Laiklik, demokratik bir devlet yapılanmasının en temel yapıtaşı ve ilkesidir. KESK geçmiş dönemde laiklik ilkesinin savunulması konusunda aktif bir tutum almakta tereddüt yaşamıştır. Önümüzdeki dönemde bu tereddütlü yaklaşım terkedilerek laikliğin kazanılması için bütünlüklü bir eylem programı oluşturulmalıdır. Başta kamu kurumları ve kamuya hizmet sunulan alanlar olmak üzere her türden kamusal mekânın organizasyonunda; kamuya ilişkin alınacak karar ve yapılacak düzenlemelerde; eğitim ve sağlık alanlarının yapılandırılmasında hiçbir biçimde dinsel kuralların temel alınamayacağı kabul edilmelidir.

 

Türkiye’de laiklik basit anlamda devletin kurumsal organizasyonuyla sınırlı bir talep değil, sosyal hayatın devamlılığı ve kadınların mücadelesi açısından da vazgeçilmez bir unsurdur. Ataerkil baskı, kapitalizme olduğu kadar gerici-dinci, İslamcı politikalara içkin olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinsel anlayışları gereği kadınları eve kapatarak kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışan AKP hükümeti, bunu sağlayabilmek için kadın bedenine yönelik her türden saldırganlığı görmezden gelmekte, hatta kolaylaştırmaktadır.

 

Uzun yıllar boyunca devlet organıyla iç içe geçmiş dinsel yapılar, 12 Eylül sonrasında tüm topluma zerk edilen Türk-İslam Sentezi anlayışı ve nihayet AKP’nin 14 yıldır sistematik biçimde uyguladığı yıkıcı politikalarla beraber artık kurumsal olarak savunulacak bir laiklik yerine, fiili olarak kazanılacak bir laiklikten bahsetmek çok daha yerinde olacaktır. Bu tespit, laiklik mücadelesinin bir savunma içgüdüsü olmaktan çıkartılarak, temel bir mücadele hedefi haline dönüştürülmesi anlamına gelmektedir. Bu mücadeleyi kazanmadan, toplumu ve devleti gerçek bir laiklik anlayışıyla yeniden kuşatmadan eşitlik, özgürlük ve demokrasi konularında da gerçek bir kazanım elde edilemez.

Yorumlar (0)