CHP Sözcüsü Öztrak: "Damadın söylediği tır, insanlarımızın üzerinden geçti"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün, Genel Merkez’de MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında "Damadın söylediği tır, insanlarımızın üzerinden geçti" dedi.

GÜNDEM 15.06.2020, 19:00 15.06.2020, 19:12
CHP Sözcüsü Öztrak: "Damadın söylediği tır, insanlarımızın üzerinden geçti"

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün, Genel Merkez’de MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

 

Dün Bingöl Karlıova’da bir deprem oldu. Yaralılar ve maalesef bir güvenlik görevlimiz enkaz altında kalarak şehit oldu. Hayatını kaybeden güvenlik görevlimize Allah’tan rahmet, depremde yaralanan yurttaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Bingöl ve çevre illerde oturan tüm yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz. Yaraların biran önce sarılmasını bekliyoruz.

CUMHURİYETİMİZİ, BİRİNCİ SINIF PARLAMENTER DEMOKRASİYLE TAÇLANDIRACAĞIZ

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Hak, Hukuk ve Adalet” diyerek başlattığı ve dünya demokrasi tarihine altın harflerle yazılan Adalet Yürüyüşümüzün üzerinden 3 yıl geçti. O günden bugüne adalet, demokrasi ve özgürlük mücadelemiz kesintisiz devam ediyor. Her geçen gün umudumuzda büyüyor. 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde milletin hakkına, hukukuna ve adalete sahip çıkan ve Millet İttifakı’nın etrafında toplanan yurttaşlarımız sandıkta önemli başarılara imza attılar. Şimdi önümüzde gelecek ilk sandıkta, bizi yoksullaştıran tek adam rejiminden kurtulup cumhuriyetimizi, millet iradesi üzerindeki her türlü vesayeti reddeden birinci sınıf bir parlamenter demokrasiyi taçlandıracağımız bir dönem geliyor. Hak, hukuk, adalet mücadelemize kararlıkla devam edeceğiz.

GÖNÜL KURULU’YLA VAKA SAYISI PATLADI

AK Parti Genel Başkanı ne zamanki Bilim Kurulu’nun yerine kendi Gönül Kurulu’nu koydu, üzerinden iki hafta geçmedi vaka sayısı patladı. Bu salgınla mücadelede iki hafta önce elde edilen başarının, gelinen noktanın aslında Bilim Kurulu’na ait olduğunu gösterdi. Şimdi bu gönül dinlendikten sonra günlük vaka sayısı yeniden bin 600’lere yaklaştı. 16 Mayıs tarihinden sonra en yüksek hasta sayılarına yeniden ulaştık. İki gündür hastalığa yakalananların sayısı da yeniden iyileşenlerin sayısını aştı. Bunu da en son Nisan ayında 23 Nisan tarihinde görmüştük. 

FEDAKARLIKLAR BOŞA GİTMESİN

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak elbette hayatın normalleşmesini istiyoruz. Ancak bunun milletimizin bugüne kadar katlandığı büyük fedakarlıklar boşa gitmeyecek şekilde… Bir kez daha tekrarlıyorum, “Milletimizin bugüne kadar katlandığı büyük fedakarlıklar boşa gitmeyecek şekilde ve yeni bir dalgaya yol açmadan gerçekleştirilmesini” istiyoruz. Salgında ikinci dalgaya yakalanmanın hem insani hem de ekonomik kayıplarının çok ağır olacağını söylüyoruz. Saray hükümetini devamlı uyarıyoruz. 

SAĞLIK BAKANI, TOPU MİLLETE ATIYOR

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD’nin hesaplamalarına göre Türkiye bu salgını tek dalgayla atlatırsa ekonomimiz yüzde 4,8 daralacak bu yıl. İkinci bir dalgaya yakalanmamız halinde ise ekonomik daralma neredeyse ikiye katlanacak yüzde 8,1’e çıkacak. İkinci dalga halinde bugün gerçek durumu yansıtmayan geleneksek işsizlik oranı dahi yüzde 17’ye dayanacak. TÜİK sadece son 4 haftadır iş arayıp bulamayanları işsiz kabul ediyor. Bu sayı bile 5 milyonu aşacak. Şimdi Sağlık Bakanı bu tablo karşısında topu millete atıyor. Yurttaşlarımızı hatalı iyimser veya tedbirsiz iyimser olmakla suçluyor. İyi de Sayın Bakan, yaz aylarında virüs etkisini yitirecek, salgın kontrol altında, ikinci dalga beklemiyoruz diyerek milleti iyimserliğe sürükleyen kim? Bu sözler kimin Sayın Bakan? Bu sözleri söyleyen siz değil misiniz? Tüm bu söylediklerinizi unutup milleti suçlamaya ne hakkınız var? Çuvaldızı başkasına batırırken kendinize iğneyi bile batıramıyorsunuz. Saray Bilim Kurulunu değil, kendi gönlünü dinlerken nedense hiç sesiniz çıkmadı. Ama millet kendi gönlünü dinleyince suçlu oldu. Saray hükümeti yakında milletimizi virüsün yayılmasına fırsat vererek hükümeti zor durumda bırakmakla suçlarsa buna da hiç şaşırmayacağız. 

MİLLETİMİZİ SALGINDA BİR BAŞINA BIRAKTILAR

Oysa milletimize 5 maskeyi parasız dağıtamayan beceriksiz kim? Saray hükümeti. Milletimizi canıyla cüzdanı arasında Rus ruleti oynamaya zorlayan liyakatsiz kim? Saray hükümeti. İşçinin, çiftçinin, esnafın, sanayicinin salgın döneminde kaybettiği gelir ve kazançları bütçeden doğrudan telafi etmek yerine gel sana borç verelim diyen kifayetsiz kim? Saray hükümeti. Bu hükümet milletimizi salgında bir başına bıraktı. Kimsesizlerin kimsesi olamadı. Bu açığı bizim belediyelerimiz doldurdu. Şimdi de sorumluluğu millete yıkmaya hazırlanıyor. Bütçeden ihtiyaç sahibi ailelere şu 3 aylık eve kapanma dönemini telafi etmek için sadece bin lira verebildiler. Bin lirayı 90 güne bölün günde 10 lira 90 kuruş yapar. Bugün bir simit ne kadar? 1 lira 75 kuruş. 4 kişilik bir aile 3 öğün sadece simit yese 21 lira yapıyor. İktidara çay simit hesabıyla gelenler şu salgın günlerinde canını korumak için evine kapanan, darda kalan vatandaşlarımıza 3 öğün bir bardak çay bir simit yiyecek parayı dahi veremediler. Ayıptır, yazıktır, günahtır.

BAŞKA ÜLKELER VATANDAŞINA ÇEK GÖNDERDİ, SARAY İSE IBAN

Tüm dünyada hükümetler vatandaşlarını paraya boğup, “gıcır gıcır” çekler gönderirken; bunlar milletimize devlete bağış yap diye İBAN numarası gönderdiler. Yetmedi, vatandaşın belediyelerimize yaptığı bağışlara da haset ettiler, el koydular. Kamu kurumlarının internet sayfalarına girin, sizi hala İBAN numaraları karşılıyor. Hala “Biz bize yeteriz” deyip milletten para toplamaya çalışıyorlar.

SANAL KONSERE, GERÇEK PARA VERDİLER

Ama saray sosyetesinin “Biz bize yeteriz” derken neyi kastettiklerini şimdi anlamaya başlıyoruz. Önce sadece kendilerine yakın sanatçılara sanal konser verdirip gerçek para dağıttılar. Sonra da sen, ben, bizim oğlan arasında; kamu bankalarının yönetim kurulu üyeliklerini pay ettiler. 

KAMU BANKALARI ARPALIK OLDU

Kamu bankalarının yönetim kurulları AK Parti’nin arpalığı oldu. Eski bakanlar, vekiller, bakan yardımcıları… aldıkları maaşlar yetmezmiş gibi bir de buralara doluşmuşlar. Sonra da bunları milli güreşçimiz; dünya şampiyonumuz, milletimizin gururu Hamza Yerlikaya’nın arkasına saklamaya kalktılar. Hamza Yerlikaya’nın Gençlik Spor Bakanlığı’nda Bakan Yardımcısı olması doğru mudur? Doğrudur. Yine milli sporcumuz olduğu için şeref aylığı alması doğru mudur dünya şampiyonu olarak? O da doğrudur. Ama soruyoruz bir kamu bankasının yönetim kurulunda Hamza Yerlikaya ne yapacak? Hangi müktesebatıyla kamu bankasının kararlarına imza atacak? Doğruyu, yanlışı nasıl gösterecek? Damadın söylediklerine, talimatlarına nasıl itiraz edecek? 

YERLİKAYA GURURUMUZ, İHTİYACI VARSA MİLLET DESTEK VERİR

Bakan Yardımcısı maaşı, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı maaşı ve Şeref aylığından sonra, dördüncü bir maaşa Hamza Yerlikaya’nın ihtiyacı mı var? Eğer varsa da bu millet ay yıldızlı bayrağını dünya gönderlerine çektirenlere gerekli desteği verir.

HAMZA KARDEŞİM, BANKA YÖNETİMİNDEN AFFINI İSTE

Dünya şampiyonu milli sporcu Yerlikaya’nın imajının arkasına sığınarak, saray sosyetesinin liyakati umursamayan atamalarının üstünü örtmesi, müflis bezirgan siyasetinin bir başka kurnazlığıdır. Hamza kardeşim, seni banka yönetimine atayanlara teşekkür edip affını iste, affını iste de, herkes Mustafa Kemal Atatürk’ün sevdiği zeki, çevik ve ahlaklı sporcuyu bir defa daha görsün.

 RTÜK BAŞKANI ÜÇ MAAŞ ALMADAN AY SONUNU GETİREMİYOR MU?

Yine RTÜK’ün Başkanı... El insaf kardeşim. Sen RTÜK’ün başına hizmet yapmaya mı geldin, yoksa devlet kesesinden zengin olmaya mı geldin? RTÜK Başkanlığı, Basın İlan Kurumu üyeliği, Halkbank Yönetim Kurulu üyeliği, ondan önce TÜRKSAT Yönetim Kurulu üyeliği… Millet perişan, milletin üniversite bitirmiş, yurtdışında okumuş, bankacılık tahsili yapmış çocukları dahi tek bir maaş alacak işi bulamazken, devlet, atadığı 20 bin öğretmeni işe başlatmayarak maaş veremezken, sen, üç ayrı yerden maaş almadan ay sonunu getiremiyor musun? Devletin kadroları Sarayın memurlarına “Yağma Hasan’ın böreği” olmuş. Bu memlekette fakir, fukaranın, tüyü bitmedik yetimlerin hakkı sizlerin ganimeti mi? 83 milyon işi gücü bırakıp, Saray sosyetesi ve şürekasının karnını doyurmak için mi çalışacak? Şu salgın döneminde bari biraz insaf edin. Saray herkesten fedakârlık istiyor ama nedense fedakârlığa kendisi ve çevresi yanaşmıyor.

AYDA 858 TL NEYE YETER

Daha yeni işsizlik rakamları açıklandı. Son bir yılda çalışıyor görünüp de fiilen iş başı yapamayan emekçilerimizin sayısı 5 kat artarak 3,5 milyonu aşmış. Kısa çalışma ödeneği, zorla ücretsiz izin uygulaması, işsizlik ödeneği kapsamında, emekçinin kendi parası olan İşsizlik Fonu’ndan, 5,5 milyon emekçiye salgın döneminde vere vere, adam başına ortalama 858 lira para vermişsiniz. Ayda 858 lirayla, bu insanlar evinin kirasını mı verecek? Mutfağında tencere mi kaynatacak? Yoksa elektrik, gaz, su faturalarını mı ödeyecek? Kredi kartı borçlarını mı ödeyecek? Kendi yandaşlarına her biri ayda 10 bin liradan az olmayan üçer, dörder maaş, 5,5 milyon çalışana ayda sadece 858 lira, bu hak mı, hukuk mu, adalet mi?

KIDEM TAZMİNATINA GÖZ KOYDULAR

Şimdi bir de şapkadan İstihdam Kalkanı çıkarıyorlar. İşçinin 84 yıllık kazanımı olan kıdem tazminatına göz koymuşlar. Bir de bu paketi “Tamamlayıcı Emeklilik” diye yaldızlayıp, millete yutturmaya çalışıyorlar. Bu dar günde işini kaybedene İşsizlik Fonu’ndan bir asgari ücret dahi vermediler. Sonra salgını kendileri için fırsata çevirip işçinin kıdem tazminatına el koymaya kalkıyorlar. Buradan tekrar söylüyorum, CHP olarak kıdem tazminatı konusunda, sendikaların vereceği ortak kararın sonuna kadar yanında olacağız.

O MAAŞLARDA KUL HAKKI VAR

Dün sarayın kibirlisi çıktı, “İslam iktisadı, krizden çıkışın anahtarıdır” diye millete vaaz vermeye başladı. Soruyoruz işçiye emekçiye salgın döneminde ayda 858 lirayı layık görürken, emekçinin alın teri kıdem tazminatına çökmeye çalışırken, kendi yandaşlarına üç dört maaş dağıtmak, “İslam iktisadının” neresinde yazıyor? O dağıttığınız maaşlarda tüyü bitmedik yetimlerin hakkı var. Kul hakkı var. Peki kul hakkı için dinimiz İslam ne diyor? Kitabımız, Peygamber efendimiz, israfa, şatafata, debdebeye asla tahammül göstermez. Bu durumda, “itibardan tasarruf olmaz” diyerek, saraylarınızda sürdürdüğünüz şatafatı, debdebeyi, israfı İslami İktisadın neresine yerleştireceğiz? Salgın günlerinde muhtaçlarımızın sofrasına bir çay ve simidi koyamazken; milletten geçmediği köprünün, otoyolun, kullanmadığı havalimanının, parasını alıp yandaşlarınızın cebine dolarla avroyla tıkır tıkır koymak İslami iktisadın neresinde var? Neden o konuşmanızın hiçbir yerinde, Peygamber efendimizin; “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifi geçmiyor acaba? Koltuğunuzu korumak için yüce dinimizi daha ne kadar istismar edeceksiniz?

İSTİSMAR ETMEDİKLERİ DEĞER KALMADI

Saray’ın koltukta kalmak için istismar etmediği değer, etrafında harcamadığı kimse kalmadı. Parti yöneticileri, iktidarda kalmak için FETÖ terör örgütüyle işbirliği yaptıklarını televizyonlarda itiraf ettiler. Bu devletin tüm kurumları; mülkiyesi, askeriyesi, tıbbiyesi iktidarlarında yerle bir edildi. Kendiniz dışındaki tüm kurumları, partiniz dahil itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz.

VERGİ GELİRLERİ; FAİZ, PERSONEL VE SGK ÖDEMELERİNE YETMİYOR

Bugün Mayıs ayı bütçesi geldi. İlk 5 ayda; Vergi Gelirleri 281 milyar TL. Aynı dönemde; Faiz lobilerine ödenen para 65 milyar, Personel giderleri 123 milyar TL, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi harcaması 21 milyar TL, Sosyal Güvenlik Kurumlarına emekli maaşlarını ödemeleri için verilen görev zararları 42 milyar TL, yine Hazine yardımları da 59 milyar TL. Yani 281 milyar TL’lik vergi gelirine karşı, devletin faiz ödemeleri ile emekli ve personel maaşları için ödediği para 309 milyar TL. 5 aylık bütçe açığımızın 90 milyar TL olmasını bu nedenle yadırgamamalı. Bütçeyi bitirdiniz, faiz parası ile emekli ve personel maaşı dışında bu bütçe hiçbir şeye yetmez hale geldi. Şimdi, milletin son gümüşlerini, Cumhuriyetin mirasını rehin edip kurduğunuz, damat-kayınpeder yönetimine oturduğunuz Varlık Fonu’yla kuralsız, denetimsiz projeler götürmeye çalışıyorsunuz. Ama milletimizin, memleketimizdeki bu kötü huylu uru, ilk seçim sandığında söküp atacağını artık herhalde görüyorsunuz. Zaten bütün telaşınız, sıkıntılarınız, huysuzluklarınızda bundan kaynaklanıyor. Daha şimdiden mızımaya başladınız. 

MAFYATİK TROL SİYASETİ İFŞA OLDU

Uzunca bir süredir sarayın beslediği trollerin, mafyatik yöntemlerle siyasetimizi nasıl kirlettiğini anlatıyorum. Troller itibar suikastlarıyla, hedef göstererek, saraya siyasi hamle zemini hazırlıyorlar. Şimdi Bu mafyatik trol siyaseti artık ifşa oldu. AK Parti’nin algı operasyonlarında kullandığı 7 bin 340 hesap, twitter tarafından kapatıldı. AK Parti ile iltisaklı hesaplar kapatılırken, tepki AK Parti’den değil, sarayın pergole uzmanı propaganda memurundan geldi. Maalesef bu ucube rejimde izler sürekli birbirine karışıyor. Devlet ile parti iç içe geçince, birbirinden rol çalmalar da ortaya çıkıyor. Devlet görevlisi, sarayın propaganda memuru, AK Parti’yi ilgilendiren bir konuda üstüne vazife olmamasına rağmen çıkıp, Saray’dan açıklama yapıyor. AK Parti’nin konuyla ilgili Genel Başkan Yardımcısı da, sanki Partimizle ilgiliymiş gibi gösterdiği bir takım sahte mesajlar üzerinden, onları kullanarak sarayın propaganda memuruna laf çakıyor.

MONTAJ GÖRÜNTÜLER İÇİN ÖZÜR DİLEMELİLER

Kendi aralarındaki itişip kakışmalara bir şey diyeceğimiz yok. Ama bu kavgada Mahir Ünal partimizle ilgili montaj iftira görüntülerini kullanıyor. “Yeşil benek” mucidi Mahir Ünal, kullandığı bu montaj görüntüler nedeniyle derhal partimizden özür dilemelidir. Yok, eğer Mahir Ünal bu montaj görüntüleri kendi ürettirip milletimizi trollemeye kalktıysa da, bu açıkçası AK Parti siyasetinin iflasının göstergesidir. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı’nın bu tavrı ne etik ne de ahlakidir. Derhal yardımcılarının gösterdiği erdemi göstermeli ve istifa etmelidir. Biz Parti olarak bu konuyu yargıya taşıdık. Takipçisi de olacağız.

 TROL AKLI REZİLLİKTE SINIR TANIMIYOR

Siyaseti zehirleyen bu trol aklı rezillikte de maalesef sınır tanımıyor. Sayın Selahattin Demirtaş’ın eşi, Sayın Başak Demirtaş’a sosyal medya üzerinden bir yeşil benekli tarafından, son derece edepsizce ve ahlaksızca bir saldırı oldu. Bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz. Sayın Demirtaş’a yapılan bu pespaye, adi hakaretin, bu nefret dilinin sahibi en ağır şekilde cezalandırmalıdır. Bir diğer edepsizlik de İstanbul İl Başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu’na yapılmıştır. Büro Memur-Sen İstanbul Şube Başkan Yardımcısı olduğu ifade edilen bu şahıs hakkında, hukuki girişimlerimizi başlattık. İl Başkanımıza yönelik bu edep, ahlak dışı ifadeleri de şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Ve bunun takipçisi olacağız gerekli cezanın verilmesi için. Toplum önündeki kadınlara hakaret etme, cinsiyetçi, ayrımcı, nefret dilini kullanma cesaretini, bu müptezel troller kimlerden alıyor? Hesabına “yeşil benek” koyan herkes, istediğine istediği gibi hakaret etme cesaretini nereden buluyor? Saraydan aldıkları cesaretle zıvanadan çıkan bu mafyatik trol siyasetinin söylemleri, bu toprakların insanlarının örfüne de adetine de yakışmıyor. Sonra da güzel ülkemizde kadın cinayetleri neden patlıyor diye soruyoruz… 

DAMADIN SÖYLEDİĞİ TIR, İNSANLARIMIZIN ÜZERİNDEN GEÇTİ

Saray sosyetesinin Damadı, “Dünyanın üzerinden TIR geçecek, Türkiye’ye ise motosiklet çarpacak” diyordu. Sarayın kibirlisi de dün çıktı ilk çeyrekte diğer ülkelerden pozitif ayrıştık dedi. Nisan ayında sanayi üretimi, salgının kasıp kavurduğu Rusya’da yüzde 6,6, Amerika’da yüzde 15, komşumuz Yunanistan’da yüzde 9,9, Bulgaristan’da ise yüzde 15,7 daralmış. Tüm Avro bölgesinde üretimdeki daralma ortalama yüzde 28. Bizde ise Nisan ayında sanayi üretimindeki daralma yüzde 31,4. Ben sanayi üretiminde böyle bir daralmayı, yıllarca bu işlerle uğraştım devlette, meslek hayatım boyunca görmedim. Rakamlar, Sarayın Sosyete Damadının bahsettiği TIR’ın, bizim insanlarımızın, çalışanlarımızın, sanayicilerimizin üzerinden geçtiğini gösteriyor. 

LAF YETMEZ, DAYANIŞMA PROGRAMI VE BÜTÇESİ LAZIM

Mayıs ayına ilişkin öncü göstergelerde hiç parlak değil. Firmaların kriz karşısındaki mali durumunu ölçmek amacıyla 619 firma arasında yapılan bir anket ciddi uyarılar veriyor. Mayıs itibariyle firmaların genelinde satış hasılatı düşüyor. Firmaların yarısından fazlasının satışı yarıdan fazla azalıyor. Ankete katılan firmaların yarısı da ödemelerini yapmakta zorlanıyor. Yine salgın devam ederse sermayem ancak üç ay yeter diyen firmaların sayısı da yüzde 50. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Şirketlerimize ufuk ve güven verecek bir dayanışma programı, bir dayanışma bütçesi ortada hala yok. Özellikle finansmana erişim konusunda yandaş olmayan KOBİ’lerin sıkıntılarının devam ettiğini duyuyoruz, izliyoruz. Çözüm üretmesi gerekenler bir kere daha söylüyorum, sadece laf üretiyorlar. 

BU MU YERLİLİK, BU MU MİLLİLİK

Sarayın sosyete damadı 18 yıldır bu ülkeyi kayınpederi yönetmemiş gibi çıkmış şimdi “milli üretimden, yerlilikten” bahsediyor. Bu ülkede en yerli, en milli sektörlerimizin başında tarım gelir. Hele şu pandemi sürecinde tarımda, kendi kendine yeterliliğin ve gıda güvenliğinin önemini tüm dünya anladı. Devri iktidarlarında sadece buğday, mısır, ayçiçeği, soya ve yan ürünleri için başka ülkelerin çiftçilerine 60 milyar dolar ödemişler. Kendi çiftçimize ise yasayla vermeyi taahhüt ettikleri 175 milyar TL tutarındaki desteği ödememişler. Bu da kabaca her yılın ortalama kuruyla hesaplarsanız 60 milyar dolar ediyor. Kendi ülkenin çiftçisine 60 milyar dolar borç takmışlar, ama sadece 4 kalemde başka ülkelerin çiftçilerine, onların cebine 60 milyar doları koyuvermişler. Bu mu yerlilik? Bu mu millilik? Sosyete damat hangi milli, hangi yerli üretimden bahsediyor. Bu iktidar elinde ithal hayvanı, ithal samanla besledik. Şimdi de yem diye Rusya’dan ay çekirdeği kabuğu ithal etmeye başladık. Bizi elin çiftçisinin çerine, çöpüne muhtaç ettiler. Nerede yerli üretim? Nerede milli tarım?

ÇİFTÇİ SANDIKTA “YERLİ VE MİLLİ” ŞAMARI ATACAK

İthalatla bizim çiftçimizi batırdınız. Şu salgın döneminde bile İran’dan karpuz getirip, Adanalı çiftçiyi mağdur ettiniz. Erdoğan daha yeni, tarımda kendi kendine yeterlilikten bahsedip “hayvan ithalatı müracaatı almayacaklarını” söylemişti. Ama salgın günlerinde bile hayvan ithal ettiler. Brezilya’dan 10 bin büyük baş hayvan sessiz sedasız bu ülkeye getirildi. Şuanda da ithal izni veriyorlar. Biz bunları söyleyince “paramız var ki ithal ediyoruz” demeyi de unutmamışlardı. Şimdi kasada para kalmadı, birden yerli ve milli oldular. Siz kim yerlilik, millilik kim? Milletle alay etmeyin. Neyse ki üreticilerimiz, çiftçilerimiz size sandıkta en yerli ve milli şamarı atmaya hazırlanıyor. Az sabır.

Yorumlar (0)