CHP'Lİ ENGİN ÖZKOÇ: “MERKEZ BANKASI BÜROKRATI TBMM’YE HESAP VERMEM DİYEMEZ”

Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa koyucudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin sesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Merkez Bankasının bir bürokratı ‘ben bilgilendiremem’ diye bir yaklaşımda bulunuyorsa, bu bürokratın bir dakika dahi yerinde durmaması gerekiyor” dedi.

GÜNDEM 27.10.2022, 16:14 27.10.2022, 16:16
CHP'Lİ ENGİN ÖZKOÇ: “MERKEZ BANKASI BÜROKRATI TBMM’YE HESAP VERMEM DİYEMEZ”

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Türkiye’nin en önemli sorununun ekonomi olduğunu belirterek, “Türkiye’de asıl konuşmamız gereken ekonomidir. Merkez Bankası’na aylardan beri kur korumalı mevduatın ne olduğunu, ne ödediğini soruyoruz. Kur korumalı mevduata Merkez Bankası ne ödüyor? Cevap? Cevap yok. Geçen hafta Merkez Bankası yöneticisi, ‘ben bilgi veremem’ dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa koyucudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin sesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Merkez Bankasının bir bürokratı ‘ben bilgilendiremem’ diye bir yaklaşımda bulunuyorsa, bu bürokratın bir dakika dahi yerinde durmaması gerekiyor” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi’nin sansür yasasına ilişkin ilk incelemesine değinen Özkoç, “Anayasa Mahkemesi sansür yasasının ilk incelemesini yaptı ve esastan incelemek üzere kabul etti. Bizim için yeterli mi? Hayır, yeterli görmüyoruz. Bizim için öncelikli talep, bu sansür yasasının derhal yürürlüğe girmesinin durdurulmasıdır.  Kendini mahkeme yerine koymuş bir Adalet Bakanının “‘ENAG’çılara bir şey olmaz’ sözü, bizim için bir güvence değildir, muhatapları için de bir güvence olamaz. Bizim güvencemiz yasalardır. Biz yasalarla hareket ederiz. Yarın bir mahkemenin ENAG’çıları çağırmayacağının garantisini Adalet Bakanı mı verecek? Adalet Bakanı, ‘ben öyle söyledim ama şimdi böyle bir uygulamayı biz gerektiği şekilde yapıyoruz’ derse, bunun sonucuna kim katlanacak?” dedi.

SANSÜR YASASI İNSANLARI ÖZGÜRLÜKLERİNDEN MAHRUM BIRAKACAKTIR

“Uygulama önemli” diyor. Evet, uygulama önemli. RTÜK’ün nasıl uygulama yaptığı ortada. Tamamen yandaş, baskıcı bir sistemle uygulama yapıyor. AYM, ‘bir keyfi davranış içerisinde, sarayın sopası olmuştur’ diyor RTÜK için. AYM, bu kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderiyor ve diyor ki: ‘Basın ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması, düzenleme yapılaması gerekir’ diyor. Cumhur İttifakı ise tam tersine bir adımla sansür yasasını çıkartıyor.  Neden şimdi sansür yasasını çıkartıyor? Seçimlere 7 ay kala neden böyle bir şeyin altına imza atıyor? Toplumun beklentileri varken ve bu beklentilerinin karşılanması için gözlerini, yüzlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne döndürmüşken, bir sansür yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülüyor olmasının nedeni ne? Çünkü yaptıklarının ve yapacaklarının toplum tarafından duyulmasını ve konuşulmasını istemiyor. ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’ derler. Bu yasa, sansür yasasıdır ve insanları özgürlüklerinden mahrum bırakacaktır. AYM’nin en kısa sürede yürürlüğü durdurulması talebimizi değerlendirmesini istiyoruz. Özgür bir basın olmadığı sürece, insanlar kendi ifadelerini özgürce kullanamadığı müddetçe, insanlar kendi yaşamlarıyla ilgili konuşma hakkını kaybettikçe, Türkiye özgürlük alanında kısıtlanır ve Türkiye artık bir demokratik ülke olma konumundan çıkar. 20 yıldan beri bunu yaşıyoruz ama gittikçe sıkıştırılıyoruz, nefes alamaz hale getiriliyoruz. Basın konuşursa suç, milletvekili konuşursa suç, vatandaş konuşursa suç, sivil toplum örgütleri konuşursa suç, meslek odaları konuşursa suç… Herkes bir sabah kapı çalınıp, evi aranıp, gözaltına alınıp, tutuklanıp, adil olarak yargılanmadan toplum tarafından linç mekanizması geliştirilerek töhmet altında bırakılabiliyor, yıllarca cezaevlerinde kalabiliyor. Bu sansür yasasıyla bu daha da artacaktır. Cezaevleri, bilim insanlarının, akademisyenlerin, milletvekillerinin, hakkını ifade etmek isteyen meslek odalarının, sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle doldurulacaktır. Böyle bir ülke, özgür bir ülke olabilir mi? Böyle bir ülke, demokrasiyle yönetiliyor denilebilir mi? Bence denilemez.

TÜRKİYE’NİN GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİ

Türkiye’de asıl konuşmamız gereken ekonomidir. Merkez Bankası’na aylardan beri kur korumalı mevduatın ne olduğunu, ne ödediğini soruyoruz. Kur korumalı mevduata Merkez Bankası ne ödüyor? Cevap? Cevap yok. Geçen hafta Merkez Bankası yöneticisi, "ben bilgi veremem" dedi. Türkiye Büyük Millet Meclisi yasa koyucudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi milletin sesidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Merkez Bankasının bir bürokratı ‘ben bilgilendiremem’ diye bir yaklaşımda bulunuyorsa, bu bürokratın bir dakika dahi yerinde durmaması gerekiyor” dedi. ‘Merkez Bankası'ndan oluşan maliyet, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı rakamların da altındadır’ diyerek Fuat Oktay cevap veriyor buna. Ya böyle bir ciddiyetsiz cevap olabilir mi? Böyle ciddiyetsiz bir yaklaşım olabilir mi? Milletin sofrasından kesip de zengine vereceksin, hesabını sorunca da hesap vermeyeceksin, rakam vermeyeceksin. Sizin taban dediğiniz, taban dediğiniz nedir?

TBMM’YE BİLGİ VERMEDİLER

Bakın Fuat Oktay diyor ki: ‘Kur korumalı mevduata katılım sayısı 2.3 milyon kişiyi aştı’ diyor. Yani ne demek istiyor? ‘Tabana yayıldı’ diyor, ‘2.3 milyon kişiyi aştı’ diyor. Peki, bu kim? Bu taban kim? Asgari ücretliler bu tabanın içinde mi gerçekten? Yoksul vatandaşlarımız bu tabanın içinde mi? Yoksul vatandaşlarımızın sıkıntısını anlayabiliyor mu Fuat Oktay? 1.5 trilyona ulaşmış vatandaş, yoksulluktan kıvranan vatandaş bunun içinde mi? Bankalara olan 1.5 Milyon borçlarını ödeyemiyor vatandaş. Vatandaş sıkıntı içerisinde ve sıkıntı içerisinde olan vatandaşın temsilcisi Recep Tayyip Erdoğan değil, AKP iktidarı değil, atanmış Fuat Oktay değil, Merkez Bankası'ndaki bürokratlar değil; Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir, milletvekilleridir, onun derdinden anlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Bürokratlar ne diyor, atanmışlar ne diyor? ‘Biz sizlere bilgi veremeyiz’ diyor. Bunların hiçbir tanesi doğru yaklaşımlar değil.

ALEVİ DERNEKLERİYLE GÖRÜŞÜLMEMİŞ

Bugün Alevi örgütlerinin yüzde 90'ını temsil eden arkadaşlarımız bizi ziyaret ettiler. Alevi Bektaşi Dernekleri Genel Başkanı Mustafa Arslan, Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Celal Fırat, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı İsmet Kurt, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe, Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Haydar Baki Doğan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez.  Alevi dernekleri ile ilgili, cemevleri ile ilgili Alevilerle ilgili bir yasa önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne getiriliyor. ‘Burada getirilen konuyu biz 1800 Alevi derneği de görüştük,  1800 Alevi cemaatiyle görüştük’ diyor AKP. Temsilcileri burada, ‘bizle görüşen yok’ diyor. ‘Hiçbirisi bizimle görüşmedi’ diyor. ‘Bizim haklarımızı, hukukumuzu savunacak bir yasa, bir torba yasanın içerisine sıkıştırılarak geliyorsa bu Alevilere yapılmış bir hakarettir. Alevilerin yıllardan beri süren sorunları bir torba yasada değerlendiriliyorsa, bu bizim için hakarettir’ diyor. ‘Bizim temel sorunlarımız var’ diyor. ‘Biz cemevlerinin ibadethane sayılmasını istiyoruz’ diyorlar ve bunun için de hepsi birlikte bir araya gelip, şunu söylüyorlar: ‘Bu yasa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin torba yasasından derhal çıkartılmalıdır’ diyorlar. ‘Kültür Bakanlığı'na bağlamak gibi ucube bir karar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görüşülmemelidir’ diyorlar. Biz de buna destek veriyoruz. Doğru söylüyorlar. Bu konuda Alevilerin sesi olmaya, orada da Alevilerin hakkını, hukukunu savunmaya devam edeceğiz. Türkiye Alevi'siyle, Sünni'siyle birlikte kardeşçe yaşamanın yollarını aramalıdır. Eşit yurttaşlık hakkından bütün herkes eşit bir şekilde yararlanmalıdır. Türkiye'de ayrıştırmaya yönelik, kamplaşmaya yönelik politikalar artık son bulmalıdır, düşmanlaşmaya yönetim yönelik politikalar artık son bulmalıdır. Kardeşlik için, barış için masaya oturmalıdır ve biz bunun takipçisi olacağız; kardeşliğin, barışın takipçisi olacağız.

Yorumlar (0)