Canlı Blog | İşte Cumhuriyet davasında yaşananlar

Duruşmada Emre İper savunmasını yaptı

GÜNDEM 11.09.2017, 14:48 11.09.2017, 14:48
Canlı Blog | İşte Cumhuriyet davasında yaşananlar

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla beşi tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın ikinci duruşması bugün (11 Eylül 2017) saat 10:11'da başladı.

Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu bünyesinde bulunan "büyük salon"da görülen duruşmaya çok sayıda meslek örgütü katılım çağrısı yaptı. Sosyal medyada paylaşılan çağrı metinlerinde "Hepsini alıp dönelim", "Özgürlükte buluşalım", "Gazetecilere özgürlük" ifadeleri yer aldı. 

Duruşmayı kimler takip ediyor?

Duruşma için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de Silivri'de bulunan adliyenin önünde yer aldı. AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Metiner'in de aralarında bulunduğu, duruşmayı takip eden isimlerden bazıları şöyle: 

 

Hasan Cemal, Ayşe Cemal, Özgür Mumcu, Tayfun Atay, Tuğçe Tatari, Aslı Kazan, Doğan Akın, Rojin Akın, Mine Söğüt, Çınar Oskay, İpek Özbey, Gülseren Onanç, İpek Yezdani, Filiz Kerestecioğlu, Elif Ilgaz, Hilmi Hacaloğlu, Erol Önderoğlu, Oğuz Güven, Bülent Özdoğan, Arif Kızılyalın, Ertuğrul Mavioğlu, Ceyda Karan, Jale Özgentürk, Yazgülü Aldoğan, Umut Oran, Erdem Gül, Fatih Polat, Bedri Baykam, Melda Onur, Aram Ekin Duran, Garo Paylan, İlhan Cihaner, Zeynep Altıok, Utku Çakırözer, Alper Taş, Sırrı Süreyya Önder, Bülent Şık, Seray Şahiner, Aylin Nazlıaka, Kani Beko, Cemal Göktaş, Ertuğrul Kürkçü, Şenal Sarıhan, Fikret Dağlıoğlu, Mahmut Tanal, Metin Yener, Ali Sirmen, Barış Yarkadaş, Gökhan Tan, Hilmi Yarayıcı, Sezgin Tanrıkulu, Meral Danış Beştaş.

İşte dakika dakika yaşananlar

14:35 - Duruşma yeniden başladı. Emre İper'in avukatı Abbas Yalçın savunma yapıyor. 

13:17 - Duruşmaya 1 saat yemek arası verildi. Öğleden sonra Emre İper'in avukatının savunması dinlenecek.

 

Tanıklar, İnan Kıraç, Şükran Soner ve Miyase İlknur...Tanıklar, İnan Kıraç, Şükran Soner ve Miyase İlknur...

13:16 - Orhan Erinç: Mustafa Balbay’ın oyunun kabulü, önceki toplantılarda alınmış bir karardır. İnan Bey’in oyunun kabul edilmemesi de oy çokluğuyla kabul edilmiştir. Balbay’ın tutukluluk hali göz önüne alınmıştır. Bu İnan Bey’e karşı bir tavır değildir. Katkıları için yazılarımda da her zaman takdir etmişimdir. İnan Bey güvendiği bir üyeye vekalet vermiş olsaydı oyunu kullanabilecekti. Ama mücbir sebeple oyunu kullandırtmaya kalkmasının ceremesini bize ödetmeye çalışmaktadır.

13:14 - Orhan Erinç: TGC ve TGS’de 45 yıl yöneticilik yaptığımı, ileride lazım olur diye ilk ifademde belirtmiştim. Ben yöneticilik süremde hiçbir konuda hiç kimseye söz vermedim. Ben sayın Kıraç ile görüşmedim. Beni çok rahat yalanlayabilir. Yurt dışından davet yazısının gelmesinden sonra ya beni telefonla aratmıştır ya da davet etmiştir ama sanıyorum ki beni Alev Coşkun ile karıştırmaktadır.

13:13 - Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, İnan Kıraç'ın beyanlarına itiraz etti.

13:10 -
Mahkeme Başkanı: 
Evvelce seçimlerde, bu şekilde oy bırakmak suretiyle gerçekleşmiş vakıf toplantıları var mı?

İnan Kıraç: Mustafa Balbay’ın oyu bu şekilde kabul edildi. İlhan Bey’den sonra ilk defa Orhan Bey’in başkanlığındaki bu kurum benim oyumu kabul etmedi ama Mustafa Balbay’ın oyunu kabul etti. Bununla ilgili şikâyet edildi. İlk kişi bizi haklı gördü, ikinci müfettiş “Hayır, böyle olabilir” dedi. Neticede bu hâle düştük.

13:01 - İnan Kıraç: Kastım İlhan Selçuk, Uğur Mumcu'nun yolundan kademe kademe ayrılmalarıdır. Dolayısıyla vakıf ne olmuştur derseniz öyle zannediyorum ki büyük sorunlar içerindedir. 50 binin üzerinde tiraj ancak vakfı bir yerde tutabiliyordu ama bu rakamın altına düştüklerini duydum. Tüm gayrimenkullerinin satıldığını duydum ve çok üzüldüm.

13:00 - İnan Kıraç: Hemen şunu söylemek isterim, ifademde "Bir Cumhuriyet okuruydum ama artık Cumhuriyet gazetesini okumuyorum ve yayın politikasını da doğru bulmuyorum" derken . bundan katiyetle terör örgütleriyle temas edilmesini kast etmedim. Temastan kastım örgütle temas değildir. 

12:59 - İnan Kıraç: Ama öğrendim ki oyumu saymadılar. Ondan sonraki toplantıda gerek Alev Coşkun gerekse Şevket Tokuş, yapılan seçim sonunda vakıftan çıkarıldılar. Ve ben de o tarihte istifa ederek vakıftan ayrıldım.

12:58 -  İnan Kıraç: Yerine bir kişinin seçilmesi lazımdı. O tarihte çok önemli bir yurtdışı seyahatim vardı. Alev Coşkun'a ve Orhan Bey’e de sordum. "Oyumu zarf içinde. Kullanabilir miyim, ya da toplantıyı bir süre geciktirebilir misiniz?" dedim. Aynı zamanda Mustafa Balbay da tutuklu olduğu için oyumu kullanma hakkı verdiler. Bu şekilde oyumu bırakarak yurtdışına çıktım. 

12:57 - İnan Kıraç: Cumhuriyet Vakfı'nın içindeki 11 üyenin tümünün gazete içinden olması vakfı dışarı karşı zora sokuyordu. Bunun 9'a indirilmesi, 4’ünün gazeteden seçilmesi, isteniyordu. Fakat toplantılarda bir başarı elde edemedim. Bu arada Aydın Aybay'ı kaybettik.

12:56 - İnan Kıraç: İlhan Selçuk tarafından 2009’da Yönetim Kurulu'nda görevlendirildim, bir istifa üzerine benim vakfa girmemi istedi. Ölümünden bir süre önce rahmetli beni çağırdı ve dedi ki; "Sana bir Vakıf bırakıyoruz ama bundan sonra durumumuz zor. Sadece Alev Coşkun ve Aydın Aybay'a güven" dedi.

12:55 - İnan Kıraç: İlhan Selçuk'un bu arzusunu yerine getirmek için çalışmaya başladım, kendisiyle muhtelif tarihlerde görüştüm. 

12:54 - İnan Kıraç: Emniyet ifademi aynen kabul ediyorum. 2004'te İlhan Selçuk'un davetiyle Le Monde'u tanıyabilmek ve Cumhuriyet'i benzer bir vakfa çevirmek üzere davet edildim. Sebebim, vakıfçılık konusundaki tecrübem 10'un üstünde vakfın ya idari heyetindeyim ya da yöneticisiyim. 

12:52 - Eski Cumhuriyet Vakfı Yöneticisi İnan Kıraç'ın tanık olarak dinlenmesine başlandı.

12:45 -
Akın Atalay: G
örev Vakfı, Aydınlık gazetesi, Ulusal Kanal'ın sahibi midir?

Mustafa Pamukoğlu: Görev Vakfı bu kuruluşların çatı kurtuluşudur ben de başkanıyım. Aday gösterildiğim seçimde seçimin hukuka aykırı olduğunu tarihe not düşmek için yaptım. Cumhuriyet'teki misyonumu tamamladım.

12:38 - 
Tutuklu sanıklardan Akın Atalay: 2008'den sonra İcra Kurulu Başkanı ile yaşanan anlaşmazlık nedeniyle gazetenin mali müşavirliği sona erdi. Doğru mudur?

Mustafa Pamukoğlu: 2008'den sonra devam etti. 

Akın Atalay: Savcılıktaki bilgi alma tutanağında şöyle bir ifadesi var: "İtiraz dilekçesinin kim tarafından verileceği tartışması nedeniyle vakfın denetçisi sıfatıyla yaptım" diyor. Bu beyana göre bu tartışmayı kimlerle yürüttü?

Mustafa Pamukoğlu: İzin verirseniz cevap vermeyeyim. İlgili ve uzmanlarla tartıştık.

Akın Atalay: Dosyaya da yansıdığı gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün tüm klasörleri geldi. O toplantıyla ilgili iki şikayet dilekçesi var. Biri el yazısıyla, diğeri bilgisayar çıktısı. Her iki dilekçe de isimsiz ihbar dilekçeleridir. Olabilir. Acaba tanığın verdiğini söylediği şikayet dilekçesi bunlardan hangisidir?

Mustafa Pamukoğlu: İkisi de değildir. Benim şikayet dilekçem kendi imzamla Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne verdiğim dilekçem var. Şikayet aşamasından itibaren bu soruları sormanız doğru değil. Dava sonuçlandığına, usulsüz olduğuna dair yargı kararı olduktan sonra...

Akın Atalay: Kesinleşmiş değil.

Mustafa Pamukoğlu: Yargı kararı var.

Mahkeme Başkanı: Yanıt vermeyebilirsiniz.

12:36 -
Mahkeme Başkanı: 
İnan Kıraç'ın oyunun geçersiz sayıldığı oylama hakkında neler biliyorsunuz?

Mustafa Pamukoğlu: Benim de aday olduğum seçimlerle ilgili Vakıf senedine aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz ettik, dava açtık.

12:35 - Aydınlık yazarı Mustafa Pamukoğlu, tanık olarak dinleniyor.

12:30 - 
Mahkeme Başkanı: Vakfa seçilmek için görünür ya da görünmez bir kural var mı?

Şükran Soner: Vakıf gazetenin iflas etmesinin önüne geçilmek için Yunus Nadi'nin "Atatürk'ün gazetesini kapatmam" diyerek kurdurduğu bir oluşum. İlhan Selçuk 12 Mart'ta ağır işkence gördü orada yıkılmadı ama Silivri'de yıkıldı. İlhan Selçuk'u siz bir terör örgütü kurgulamasında bir numaralı sanık haline getirdiniz. İlhan Selçuk yaşamadığı yıkımı o dönem yaşadı.

Mahkeme Başkanı: İlhan Selçuk'u saygıyla anıyoruz.

Şükran Soner: Yine aynı şey yaşanıyor. İster askeri olsun ister sivil darbe davalarında bir kurgu var.

Mahkeme Başkanı: İlhan Selçuk sizi vakfa davet ederken kriteri var mıydı?

Şükran Soner: Tek kriteri vardı, Cumhuriyetle olan bağımız. Kendisi gidiyordu, bir boşluk olacaktı bunun doldurulması gerekiyordu.

12:24 - Mahkeme Başkanı: Gazetecilere tanık olarak soru yöneltmek tehlikeli bir durum.

12:23 -
Mahkeme Başkanı: 
Burada sanıklar terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım ve kasıtlı olarak vakfı mali zarara uğratmakla yargılanıyorlar. Neler söyleyeceksiniz?

Şükran Soner: Uzunca bir ömür Cumhuriyet geçmişiyle baktığımda, ister askeri ister sivil darbe olaylarında gazetecilik yaptım. Vakıfla ilgili söyleyeceklerim olabilir ama terörle ilgili hayır.

12:22 - Cumhuriyet yazarı Şükran Soner'in tanık olarak dinlenmesine geçildi

12:16 - Nail İnal: Senenin büyük kısmını İstanbul'da geçirdiğimden dolayı bir katkım olmayacağını düşündüğümden tekrar vakıf yönetimine aday olmadım. Katıldığım toplantılarda tek gündem maddesi mali sorun. Reklamın artırılması önemli, tasarruf önemli. Personel sayısı da görüşülmüştür. 

12:16 - Duruşmaya tanık Nail İnal'ın dinlenmesiyle devam ediliyor.

12:07 - 
Mahkeme Başkanı: Gazetenizde uygulama nasıl? Siz eski bir muhabirsiniz. Bir haberi getirdiğinizde nasıl bir yöntem izleniyor?

Miyase İlknur: Ben getiriyorum, bazen de onlar bana bir öneri getiriyor. Haberin girip girmeyeceği, hangi sayfada gireceği yazı işleri toplantısında konuşulur.

12:05 - 
Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır'ın bu gazetede olmasını tercih etmediğinizi söylemişsiniz.

Miyase İlknur : Ben öyle bir şey demedim.

Mahkeme Başkanı: Onunla çalışmak istemediğinizi söylemediniz mi?

Miyase İlknur: Savcı bana sorduğunda Tanır'ın FETÖ’cü olup olmadığını bilmediğimi, Haberdar'da çalıştığını bildiğimi söyledim. İfadedeki beyanlar arka arkaya sorulmuş 5-6 sorunun birleştirilmesi. "MİT haberi neden Cumhuriyet'e verildi" dedi. "Başka nereye gidecek. Yandaşa mı gidecek" dedim. Ayşe Yıldırım ile ilgili "Hangi kanalla Kandil'e gitti" diye sordu, bilmediğimi, o alanda haber yapanlar hangi kanalla gidiyorsa öyle gitmiş olabileceğini söyledim.

11:58 -
Miyase İlknur: 
Ben zoraki bir tanığım çünkü kendi isteğimde gitmedim. İki kez çağrıldım. Telefonla çağrıldığımda tanıklık yapmayacağımı, gazetede yöneticilik sıfatımın olmadığını, vereceğim bilgilerim duyum ya da yorum olacağını ve hukuki delil olmayacağını zabıt katibine söyledim. Sonra celp geldi. Ben sadece haberlerim olduğu zaman yazı işleri toplantısına çıkan biriyim. Bilgilerim duyum ve yorumlarım. Bunun işe yarayacağını düşünmüyorum.

Mahkeme Başkanı: Duyum ve yorumlar tanıklığın önemli unsuru. 

Miyase İlknur: Duyumlar tahribata ve erozyona da uğrar bilemem. Yıldız'ın yönetiminin son dönemlerinde kuruldu.

11:57 - Cumhuriyet çalışanı Miyase İlknur tanık olarak çağrıldı.

11:50 -
Mahkeme Başkanı: 
"Mali durumun düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmamış olması istifamızda etkili olmuştur" ifadenizi açıklar mısınız?

Nevzat Tüfekçioğlu: Gazetenin basıldığı şirket iki yıl üst üste iflas etmişti. Basılan gazetelerin iadesi çoktu. Bazı ekonomik tedbirler alınması gerekiyordu ama alınmadı. "Personel çıkarmak için kıdem tazminatı ödemek gerekir bunun için de yeterli kaynak yok" denmişti.

Mahkeme Başkanı: Daha sonra işten çıkarma oldu mu? NT: 20-30 kişi oldu. Kıdem tazminatları zararına artması pahasına şirket gelirinden karşılandı.

Mahkeme Başkanı: Elden çıkarılan arsa ve bina ile ilgili bilginiz var mı?

Nevzat Tüfekçioğlu: Yok.

Orhan Erinç söz alarak "Kıdem tazminatları şirketten ödendi daha sonra Vakıf tarafından bu meblağ şirkete hibe edildi" dedi.

11:49 - Nevzat Tüfekçioğlu: İfademe bir ekleyeceğim yok. Sorunuz var mı?

11:48 - Aykut Küçükkaya'nın sorgusu tamamlandı Eski Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Nevzat Tüfekçioğlu tanık olarak dinleniyor.

11:45 -
Savcı: 
Ali Açar ifadesinde bu başlıkla ilgili rahatsızlık duyduğunu ve size söylediğini, sizin de bunu yönetime ileteceğinizi söylemiş. Bunu hatırlıyor musunuz?

Aykut Küçükkaya: Muhabirlerimin her gün şikayetleri olur. Muhabirlerimizin devamlı dinamik olması için onları motive ederim. Onda da herkes çok iyi olduğumu bilir. Bir muhabirimizin bir başlığı beğenmemesi onun şahsi kanaati. Ama “Bu yazı işlerine bildirildi mi?” kısmına gelince, olabilir ya da olmayabilir. Benim önümden her gün yüze yakın haber geçer. Muhabirlerin özellikle 1. sayfa için başlıkla ilgili bir problemi olamaz.

11:44 -
Mahkeme Başkanı:
 "Eksik Demokrasi" başlığını Genel Yayın Yönetmeni attı demişsiniz.

Aykut Küçükkaya: Ben bir muhabirimin benimle ilgili söylediği sözler üzerine çağrıldım. Başlıklar yazı işleri masasında tartışılır. "Eksik Demokrasi" başlığını Genel Yayın Yönetmeni atmıştır, ya da yazı işleri müdürü atmıştır. Bir muhabirin haber başlığı ile ilgili sorgulanması abes bir durum.

11:36 -
Mahkeme Başkanı: Muhabirler haberi getiriyorlar. Bu haberler bir süzgeçten geçer mi? Yayın ilkemize uygun mu, değil mi diye bakılır mı? Yoksa doğrudan sayfaya girer mi?

Aykut Küçükkaya: Cumhuriyet'te bir muhabirin haberi gerçekse gazeteye girer. Tabi bu yazı işlerinde tartışılır ve Genel Yayın Yönetmeni de karar verir.

Mahkeme Başkanı: Siz kişisel olarak Taraf'ı bir operasyon gazetesi olarak görüyorsunuz ve iddianameden anladığım kadarıyla Murat Sabuncu'nun Taraf hakkındaki sözlerini eleştiriyorsunuz?

Aykut Küçükkaya: Sabuncu, Yıldız döneminde yayın koordinatörü olarak geldi, Dündar döneminde haber koordinatörü oldu. Yayın koordinatörü GYY'den sonra gelen bir yer. İddianamede bu ayrıntıya yer verilmemiş. Savcı Sabuncu'nun attığı tweetleri gösterdi, tarihlerini hatırlayamıyorum. Yaklaşık olarak 5 yıl önce atılan bu tweetleri sorarak "Ne düşünüyorsunuz" dedi. "Sabuncu'nun kendi kanaatidir" dedim. "Siz ne düşünüyorsunuz" dedi. Taraf'ın operasyon gazetesi olduğunu Cumhuriyet'te de yazmıştık. Bu benim şahsi kanaatim, diğeri de Sabuncu'nun kendi kanaatidir.

11:35 -
Mahkeme Başkanı:
 Ayşe Yıldırım'ın Kandil röportajı ile ilgili “Genel Yayın Yönetmeni'nin izni olmadan yapamaz" tespitiniz var.

Aykut Küçükkaya: Bir yazar bu kadar önemli bir habere Genel Yayın Yönetmeni'nin bilgisi, izni olmadan gidemez. Bunu kast ettim.

11:34 -
Mahkeme Başkanı:
 İlhan Tanır, Can Dündar ile mi geldi?

Aykut Küçükkaya: Evet daha önce Cumhuriyet'te değildi. 

Mahkeme Başkanı: İlhan Tanır'ın gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Aykut Küçükkaya: Ben Cumhuriyet'e uygun olmadığını düşünüyordum. Ama biz buradan gazeteciliğimizi yaptık o da Amerika'dan yapmıştır. Gazeteciliği ile ilgili çekincelerim vardır. Bunu da Cumhuriyet gazetesinde açık yüreklilikle söylemişimdir.

11:32 -
Mahkeme Başkanı: 
Can Dündar'ın kendi ekibiyle gelmesi, dışarıdan Genel Yayın Yönetmeni  olması geleneğe uygun mu?

Aykut Küçükkaya: Genel Yayın Yönetmeni'ni vakıf atar. O da kendi ekibiyle çalışmak ister. Bu çok normal bir şey. Dündar da kendi güvendiği ve eskiden beri tanıdığı ekibiyle geldi ve 1.5 yıl boyunca gazeteyi yönetti. Bu gazetecilikte çok normal bir olaydır.

11: 31 - Aykut Küçükkaya: İçerideki arkadaşlarımızın bilmediği bir şeyi açıklamak istiyorum. 2 Ocak günü hakkında FETÖ soruşturması olan Savcı İnam tarafından çağrıldım. Hangi sıfatla çağrıldığım çağrı kağıdında yazmıyordu. Bu ifade sorgusu 2 saat sürdü. 2 saat süresince bize 100'e yakın soru yöneltildi. Ancak ne yazık ki ifade tutanağına böyle geçmedi. bu süreçte bazı yanlış anlaşılmalar olmuş olabilir. Yanlışlıklar derken, ifadeye avukatsız olarak gittik bu nedenle itirazımız dikkate alınmadı. Sorulan soruya yanıt verirken açıklama gibi yer aldı. İfade tutanağındaki bazı bölümler iddianameye alındığı için sanki soru sorulmadan böyle bir açıklama yapmışız gibi anlaşılıyor. Tutuklu arkadaşlarımız bunu bilmeyebilirler belirtmek istedim. 

11:24 - Cumhuriyet Gazetesi Haber Kordinatörü Aykut Küçükkaya tanık olarak dinleniyor.

11:22 - 
Avukat Tora Pekin: Daha sonra iş sözleşmesi feshedildi. Neden feshedildi?

İbrahim Yıldız: Hatırlamıyorum.

Avukat Tora Pekin: Siz o dönem Genel Yayın Yönetmeni idiniz...

İbrahim Yıldız: Neden feshedildiğini hatırlamıyorum.

Avukat Tora Pekin: O dönem Faraç'ın sözleşmesinin feshine karşı çıkan hiçbir şirket ya da Vakıf yöneticisi hatırlıyor musunuz?

İbrahim Yıldız: Hatırlamıyorum. 

11:21 - 
Avukat Tora Pekin:
 Sizin döneminizde Mehmet Faraç iş akdi feshedilmeden gazeteden uzaklaştırılmıştı. Neden?

İbrahim Yıldız: Gazete binasında yer yoktu.

11:20 - 
Mahkeme Başkanı: 
Cumhuriyet ekolünden gelmeyen Can Dündar Genel Yayın Yönetmeni oldu. Böyle başka bir örnek var mı?

İbrahim Yıldız: Can Dündar örneği gibi bir örnek hatırlamıyorum.

11:17 -
Mahkeme Başkanı: 
Vakfa seçilmek ya da Vakfa girmek için örtülü olan olmayan bir gelenek var mıdır? Muhabirler, köşe yazarları girer gibi bir kriter?

İbrahim Yıldız: Böyle bir kriter yok. Sadece Genel Yayın Yönetmeni doğal olarak üyedir.

Üye Hakim: Sizin Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz dönemde kimler, nasıl işe alınırdı?

İbrahim Yıldız: Muhabirler stajyerken alınır, yetiştirilir.

Hakim: Ahmet Şık, son aşamada sizin karar verdiğinizi söylemişti.

İbrahim Yıldız: Ahmet Şık eskiden de Cumhuriyet muhabiriydi. Biri işe alınırken Vakfın da fikri alınır.

Savcı: Daha önce Cumhuriyet’te çalışmamış.

11:13 - 
Mahkeme Başkanı: Siz 14 yıl Genel Yayın Yönetmenliği yaptınız. İşleyişi anlatabilir misiniz? Gelen haberler haberleştirilirken nasıl bir yöntem izlenir?

İbrahim Yıldız: Yazı işleri değerlendirir, Genel Yayın Yönetmeni karar verir.  Ama hiçbir zaman Vakıf Yönetimi müdahale etmez. Benim zamanımda da yoktur. Vakıf sadece toplantılarda Genel Yayın Yönetmeni'nden bilgi alır.

11:12 - 
Mahkeme Başkanı: "Teröre terör bile diyemediler" ifadenizle ne demek istediniz?

İbrahim Yıldız: Ben terörün tanımını yaptım. Arkadaş böyle yazmış.

11:11 - 
Mahkeme Başkanı: Gazetenin siyaset çizgisinin değiştiğinden ne anlamalıyız?

İbrahim Yıldız: Ben öyle bir şey demedim.

11:10 - 
Mahkeme Başkanı: Ankara'da satışa çıkarılan arsa ile ilgili ne demiştiniz?

İbrahim Yıldız: Keşke satılmasaydı demiştim

11:04 -
İbrahim Yıldız: Cumhuriyet savcılığında ifade vermiştim. Soracak sorunuz varsa yanıtlayabilirim. 

Mahkeme Başkanı: "Gazete kötü yönetildi, batırıldı" şeklinde bir değerlendirmeniz var. Açar mısınız?

İbrahim Yıldız: Sanıyorum bana sorulan bir soruya verdiğim yanıt üzerine röportajı yapan arkadaşın yaptığı bir yorumdur. Cumhuriyet en eski gazetedir ama ne var ki iyi bir mali yapıya ulaşamamıştır. Patronlar döneminde de, vakıf döneminde de böyleydi. Çünkü bağımsız gazetecilik derdi vardır. Gazetede bir patron olmadığı için mali bir yapılanmaya gitmemiş, vakıflaşarak Türkiye ve Avrupa'da bir öncülük göstermiştir. Keşke mali olarak daha iyi olabilseydi, çalışanları daha çok kazanabilir ya da gazetecilik anlamında ataklar yapılabilirdi. Söylemek istediğim buydu. 

11:04 - Tanık olarak dinlenmek üzere Cumhuriyet'in eski Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız çağrıldı.

11:00 - Avukat Tora Pekin söz alarak savcının cuma günü mesai bitiminde dosyaya yeni bilgeler sunduğunu, son dakikada sunulan bu bilgilere karşı hazırlanmanın mümkün olmadığını söyledi.

10:57 - 
Mahkeme Başkanı: Bir sanığın günlük olarak ne yaptığı mahkemelerin ilgisini çeken bir şey değildir. Ama enteresan bir şekilde sizin ByLock hattınız sizin güzergâhınızı izliyor. Sizin gittiğiniz yerleri takip eden bir ByLock silsilesi var izah eder misiniz?

Emre İper: ByLock sadece bir kişide yok. Bir sürü kişide var. Burada bir kişide bu uygulama varsa buradaki IP çakışmamızdan hepimizde gösterir. Bahsi geçen HTS kayıtları iş saatleri ve güzergahı. ama HTS kayıtları da tutarsız. ByLock kayıtarı yanlış demiyorum, benim değildir diyorum. Ben sabah yola çıkıyorum, internete giriyorum. Yola çıktığımda beraberimdeki insanlarla aynı IP'yi kullanıyoruz. Benim telefonumda ByLock yok. ama HTS kayıtlarıyla buradaki bir kişide ByLock olması herkesi ByLockçu olarak gösterebilir.

10:55 - Emre İper: Beni FETÖ'den bir gün tutmanızdansa ömür boyu sorgusuz sualsiz tutmanızı tercih ederim. Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum.

10:45 - Emre İper: Gözaltında evimden alınan CD, flaş disk ve bilgisayarda da herhangi suç unsuruna rastlanmamıştır. FETÖ/PDY örgütünden hiç kimseyle irtibatlı olmadığım onlarla hiçbir organik bağım olmadığı belgelenmiştir. Sonuç olarak benden de FETÖ'cü çıkmaz. O terör örgütünden en çok zararını gören insanlardan da biriyim. Arkadaşlarım ve ailemden insanlar da onların kurdukları kumpas davalarında yargılandılar. Onların gazete binasına attırdıkları el bombaları benim çalıştığım cama geldi. Ben Cumhuriyet'te çalışmaya devam ettim. Beni FETÖ'den bir gün tutmanızdansa ömür boyu sorgusuz sualsiz tutmanızı tercih ederim. Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum.

10:38 - Emre İper: İddianameye konu olan ikinci tweetim ise 15 Temmuz gecesi saat 01:14'de yazdıklarımdır. Birincisi, ülkesini sevmeyen biri olsam "Canım ülkem" diye söz başlamaz ve ülkemizin geçirdiği zor durumları anlatmak için "Neler gördün" demezdim. İkincisi, "sanal darbeler ve oyundan darbeler" ile anlatmak istediğim aslında "darbe" olgusuna karşı olmamdır.

10:35 - Emre İper: Tweette yazmış olduğum “elbise DAR Beğenmedi” ifadesindeki “DAR” ve "beğenmedi" kelimesindeki “BE” hecesini büyük yazarak oluşturmuş olduğum "DARBE" kelimesinin 15 Temmuz darbesi ile ilişkilendirilmesi tam bir zorlamadır. Burada amaç, Sayın Davutoğlu’nun Pelikan dosyası ile medyaya da konu olan AKP başkanlığından alınma sürecine gönderme yapmaktır.

10:31 - Emre İper: Benim bir ByLock kullanıcısı olmadığım açıktır. Bu nedenle iddianamede belirtilmiş olan "mesajlaşma programını telefonuna yükleyerek sisteme dahil olmuştur" ifadesi yanlış bir ifadedir. Gerçeğe tamamen aykırıdır.

10:29 - Emre İper: Bilirkişi Koray Peksayar "Telefonda Bylock'a rastlanmadı" dedi. Emniyet raporu da "Bylock vardır" diyemiyor.

10:28 - Emre İper: Ben kaçmadım, tek delil olan telefonumu denize de atmadım. Tam aksine böyle bir şey olmadığına emin olduğum için kanıt topladım. 

10:27 - Emre İper: Bylock'la ilişkilendirilen terör örgütüyle hiçbir ilişkim olmadı, telefonumda böyle bir program da yoktu

10:25 - Bylock kullandığı iddiasıyla 158 gündür tutuklu bulunan muhasebe çalışanı Emre İper savunmasına başladı.

10:21 - Mahkeme Başkanı, arka sıralarda oturan jandarma görevlilerinin salondan çıkmasını istedi.

10:18 - Mahkeme Başkanı: Görüyorum ki yine yer sıkıntısı var, büyük salona da geçsek de aynı sıkıntı...

10:12 - "Sanık" aileleri ve izleyiciler, duruşma salonundaki yerlerini alıyorlar.

09:35 - HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, duruşma öncesi gazeteciler tarafından yapılmak istenen basın açıklamasına valilik tarafından izin verilmediğini belirtti; metni "gazeteciler adına" okudu.

Kerestecioğlu, şunları kaydetti:

"Basın açıklaması yapmak isteyen gazeteci arkadaşlarımı engelleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. O zaman biz de gazeteciler yerine onların metnini okuyoruz şu anda. Gazetecilere özgürlük. Gazetecilere yönelik baskıların simgelerinden Cumhuriyet davasının ikinci duruşması için Silivri’deyiz. Tutuklu arkadaşlarımızı alıp dönmeyi istiyoruz. Sadece onların değil, bütün tutuklu gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmasını istiyoruz. 

Türkiye’de yüzlerce gazeteci hapiste. Binlerce gazeteci işsiz kaldı. Muhalif gazeteler ve gazeteciler, iktidarın icraatlarını eleştirdiği her haber nedeniyle soruşturmalara maruz kalıyor. Cumhuriyet’in beş yazar ve çalışanı hala tutuklu. Gazetecilerin tutuklanması gerekçesi arasında yayın politikasının değişmesi dahil yer alabiliyor. Yüzlerce internet sitesi, anayasaya aykırı erişim engeli kararlarıyla kapatılırken, sansür ve otosansür olağanlaşıyor. Onlarca gazeteci, baskı ve sansür nedeniyle ülkeyi terk etti. Basın özgürlüğü için, demokrasi için milyonlar direnmeye devam ediyor. Halkın haber alma hakkı önündeki, basın özgürlüğü önündeki engellere son verilsin. Gazetecilere özgürlük. Bu aslında gazeteci arkadaşların okuması gereken bir metin, biz temsilen okuduk. Bu utanç da buraya yeter sanıyorum."

Yorumlar (0)