Adalet Peşinde Aileleri Platformu'ndan, 81 ilde adliyeler önünde adalet nöbeti...
Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 6 Şubat depremlerinin üzerinden 11 ay geçmesine karşın sorumluların yargılanmamasını Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde protesto etti. Kahramanmaraş Ebrar Sitesi'nde sevdiklerini kaybeden Fatma Irmak, "Biz o kadar öldük ki ne refüjlere sığabildik ne yollara ne mezarlara sığabildik. Biz Ebrar Sitesi'nde 1.400 canımızı kaybettik. 6 Şubat deprem katilleri yargılansın. Biz açgözlülüğü, liyakatsizliği ailelerimizin canıyla ödedik. 6 Şubatta ailelerimizi, sevdiklerimizi, şehirlerimizi, gelecek mutlu günlerimizi kaybettik. Her şeyimizi kaybetmişken adalet mücadelesini kaybetmeyeceğiz" dedi.
Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yakınlarını yitiren vatandaşlar 11 aydır sürdürdükleri adalet mücadelesinde karşılaştıkları hukuk sorunlarına dikkat çekmek ve yakınlarına adalet talep etmek için oluşturdukları Adalet Peşinde Aileleri Platformu, 81 ilde adliyeler önünde adalet nöbeti eylemleri gerçekleştirdi. Eylemlerin İstanbul ayağı, İstanbul Adliyesi önünde gerçekleştirildi. Depremde yakınlarını kaybeden aileler ve avukatlar “Adalet” talebiyle hala çözülmeyen hukuki sorunlara dikkat çekerek adaletin sağlanmasını ve sorumluların yargılanmasını talep etti. Adalet Peşinde Aileleri Platformu adına basın açıklamasını Avukat Gülsüm Özdoğru okudu.
Yapı denetim sorumlularından kamu görevlilerine kadar tüm sorumluların da yargıya tabi tutulması gerektiğini vurgulayan Özdoğru, şunları söyledi;
"DEPREMDEN HEMEN SONRA TOPLUMUN ÖFKESİNİ AZALTMAK İÇİN BAZI BİNALARIN MÜTEAHHİTLERİ TUTUKLANDI. SORUMLU OLAN MÜTEAHHİTLERİN TUTUKLANMASI YASA GEREĞİDİR: Adana’da Tutar Yapı Sitesi C blokta sevdiklerini kaybetmiş bir birey hem de mensubu olduğum Adalet Peşinde Ailesi Platformu’nu temsilen bulunmaktayım. Bugün Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yakınlarını kaybeden ve adalet arayan ailelerin eş zamanlı yapılan adalet nöbetinde sorunlarını duyurmak için buradayız. 6 Şubat depremlerinde resmi rakamlara göre en az 50 bin insan yaşamını yitirdi. Bunun yanı sıra 35 binden fazla bina yıkıldı, 300 bine yakın binada da ağır hasar oluştu. 1.5 milyon insan evsiz kaldı. Bu yıkıma sebep sadece deprem değil insan yaşamına uygun güvenli şehir inşa etmeyenlerdir. Kim olursa olsun tüm sorumlular yargılamaya tabi tutulmalıdır. Ülkemizde daha önce meydana gelen depremlerde olduğu gibi yargılamalar sonuçsuz kalmamalı, tüm sorumlular Adalet karşısında hesap vermelidir. Depremden hemen sonra toplumun öfkesini azaltmak için bazı binaların müteahhitleri tutuklandı. Sorumlu olan müteahhitlerin tutuklanması yasa gereğidir.
YEMEK YOKTU, SU YOKTU, ÇADIR YOKTU, ‘BAŞIMIZA GELEN BU FELAKET KADERDİ’ GİBİ SÖYLEMLERE SIĞINMADIK, SIĞINMAYACAĞIZ: Ancak mevzuatın emrettiği gibi, bina yapımında sadece yapı müteahhitleri değil ilgili kamu görevlilerinin de sorumluluğu açıkça belirtilmiştir. Yapı denetim sorumlularından, belediye yetkililerine ve ilişkili bakanlık görevlilerine kadar; sorumluların her bina için ayrı ayrı tespiti ve yargılamaya tabi tutulmaları gerekmektedir. Yasa herkese eşit bir şekilde uygulandığı takdirde fonksiyonunu yerine getirir. Aksi halde şahsa göre uygulanan bir metinden ileri gidemez. Dolayısıyla sorumluluğu bulunan herkesin tespit edilmesi, adil ve etkin bir yargılamaya tabi tutulması esas talebimizidir. Adaletin tecelli etmesi için 50 bin ölümün yetersiz görülmesi ve giden canlarımızın sadece bir sayıdan ibaretmiş gibi algılanması 6 Şubat’tan itibaren her türlü zorluğa maruz bırakılan biz yakınlarını derinden üzmektedir. Bizler, 6 Şubat günü enkazdaki sevdiklerimizin kurtarılmasını beklerken bizler dahi ölüme terk edildik. “Hata yaptık, geç geldik” itirafını biz değil sayın Cumhurbaşkanı bizzat kendi etmiştir. Yemek yoktu, su yoktu, çadır yoktu, ‘Başımıza gelen bu felaket kaderdi’ gibi söylemlere sığınmadık, sığınmayacağız. Ayrıca 6 Şubat günü, AFAD, Kızılay gibi kurumların ne kadar yetersiz olduğunu hep birlikte gördük.
YASIMIZI TUTAMADIK, SEVDİKLERİMİZİN NAAŞLARININ BULUNMASINI BEKLEDİK, DAHA KAYIPLARIMIZ BULUNMAMIŞKEN ENKAZLARI KALDIRMAYA GELDİLER: AFAD’ın Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 30 ila 56’ıncı maddeleri arasında görev ve yetkileri ‘afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden hemen önce hazırlık ve risk azaltma, olay sırasında yapılacak müdahaleler ve iyileştirme çabaları’ olarak belirlenmişken bizler 6 Şubat’ta yalnız bırakıldık. Bahsi geçen kurum ve kuruluşların da adalet önünde yargılanması için başvurularımızı yaptık. Yasımızı tutamadık, sevdiklerimizin naaşlarının bulunmasını bekledik, daha kayıplarımız bulunmamışken enkazları kaldırmaya geldiler. Gerekli numunelerin alınması için enkazların başında biz bekledik. Enkazlardan yeterince numune aldıklarını sandık. Ancak yanılmışız. Açılan birçok soruşturma dosyasından binadan yetersiz delil alındığını sonradan anladık. Şimdi ise enkazlar temelleriyle birlikte kaldırıldığından yeniden numune aldıramıyoruz. Beklememiz son bulmadı. Depremin üzerinden neredeyse 1 yıl geçmesine rağmen bu seferde bilirkişi raporlarını bekliyoruz. Halen bilirkişiye gönderilmeyen dosyaların gönderilmesini bekliyoruz. Çünkü zaman aşımı süreleri acımasızca işlemeye devam ediyor. Biz Marmara depreminde olduğu gibi dosyaların zaman aşımı sebebiyle düşmesini kabul etmeyeceğiz.
ADLİYEDE SAVCILAR YOKTU, SAVCILARI BEKLEDİK. EVRAKLAR KAYBOLDU, ONLARIN BULUNMASINI BEKLEDİK. CANLARIMIZI YİTİRDİK, ŞÜPHELİLER ARAMIZDA GEZERKEN ACIMIZIN HESABINI SORMAYI BEKLEDİK: Adliyede savcılar yoktu, savcıları bekledik. Evraklar kayboldu, onların bulunmasını bekledik. Canlarımızı yitirdik, şüpheliler aramızda gezerken acımızın hesabını sormayı bekledik. Depremin üzerinden 11 ay geçti biz hala adaletin oluşacağına dair bir emare bekliyoruz. Delillerin toplanmasını, bilirkişi raporlarını, kayıplarımızın bulunmasını bekliyoruz. İhmali bulunan kamu görevlileri için soruşturma izinlerinin çıkmasını, halen kaçak olan bazı şüphelilerin yakalanmalarını, tutuklu olanların adil bir yargısal sürece tabi tutulmasına bekliyoruz. Özellikle TCK’ da mevcut yasal düzenlemenin yetersiz kaldığından, ceza alt ve üst sınırlarının artırılmasını bekliyoruz. Bugün burada yaşadığımız birçok problemin nedenini sormak ve süreç boyunca yaşadığımız hukuksal problemleri dile getirmek için toplandık. 11 ay boyunca sorulmayan, cevaplanmayan sorunlarımız ve sorularımız var.
NEDEN ŞÜPHELİLERİN NEREDEYSE TAMAMI BİLİNÇLİ TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRME SUÇUNDAN EN FAZLA 22.5 YIL HAPİS CEZASI İSTEMİYLE YARGILANIYOR? ALACAKLARI CEZALAR 22.5 YIL BİLE OLMAYACAKTIR: Neden şüphelilerin neredeyse tamamı bilinçli taksirle adam öldürme suçundan en fazla 22.5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor? Alacakları cezalar 22.5 yıl bile olmayacaktır. Adil olan, para hırsı ve açgözlülük saikleriyle onlarca insanın ölmesini göze alarak bina inşa edenlerin, tadilat yapanların, imar izni verenlerin, yeterince denetleyemeyenlerin olası kastla adam öldürme suçundan Müebbet hapis cezası istemiyle yargılanması değil midir? Davası açılmış dosyalarda sanıklar olmadan yargılama nasıl sonuçlandırılacak? Depremin yaşandığı 11 ilde bazı soruşturma dosyalarındaki bazı evraklar eksik, binaların ruhsat evrakları yok, tadilat gören binaların tadilat ruhsatları yok. Bunlar yoksa ilgili kamu kurumları, ilgili mevzuat, yapı denetim firmaları niye var? Göstermelik kanun, göstermelik kurum, göstermelik denetim makamına gerek olmadığını düşünüyoruz. Bu evraklar nerede? Yaşamını yitiren insan sayısı, yaralanan insan sayısı, kayıp insan sayısı, hangi binada kimin öldüğü ne zaman netleşecek? Daha kaç ay bekleyeceğiz?
GELEN BİLİRKİŞİ RAPORLARININ EKSİK OLDUĞU APAÇIK ORTADADIR: Neden bilirkişi raporlarının hazırlanması için soruşturma dosyaları başta sadece bölgesel üniversitelere, sonrasında ise sınırlı bazı üniversitelere gönderildi? Gelen bilirkişi raporlarının eksik olduğu apaçık ortadadır. Dosya sayısının çokluğu göz önünde bulundurarak daha hızlı ve etkin olması bakımından bilirkişi kurul sayıları artırılmalı. Gelen raporların içeriklerine bakıldığında, hatalı tespitleri içerdikleri, kusur değerlendirmelerinin yetersiz olduğu görülmektedir. Bu durumla ilgili raporları değerlendiren üniversite heyet ve kurullarından açıklama istiyoruz. Bilirkişi raporlarını hazırlayan üniversitelere emeklerinden dolayı saygı duyuyoruz. Ancak birçok konuda eksik rapor hazırladıklarını da görmezden gelemeyiz. Dünya çapında olan Teknik Üniversitelerimiz olmasına rağmen neden yığılmaya sebebiyet verilecek şekilde sadece belirli üniversitelerden bilirkişi raporları talep ediliyor? Hepimizin tanık olduğu üzere, depremin ilk günlerinde bazı müteahhitleri hakkında alelacele soruşturma başlatılıp haklarında tutuklama kararları verildi. Biz bu kararların kesinlikle yerinde olduğunu düşünüyoruz. Ancak depremin sonucunun bu kadar ağır olması sadece birkaç müteahhidin sorumluluğunun ötesinde olup, ilgili kamu görevlilerinin de en az müteahhitler kadar sorumlu olduğunu biliyoruz.
SORUMLU KAMU GÖREVLİLERİNİN DE YARGILANMASI GEREKİRKEN, GELİNEN AŞAMADA SORUMLU KAMU GÖREVLİSİ İLE İLGİLİ VERİLEN SORUŞTURMA İZNİ NEDEN YOK: En azından ilerleyen süreçlerde sorumlu kamu görevlilerinin de yargılanması gerekirken, gelinen aşamada sorumlu kamu görevlisi ile ilgili verilen soruşturma izni neden yok? Buradan yetkililere seslenmek istiyoruz. Koruduğunuz bir kamu görevlisi değil, suç isnadı altında olan bir kişidir. Dolayısıyla yargılama süreçlerini de etkileyeceği için sorumlu kamu görevlileri ilgili sürecin bir an önce tamamlaması için talepte bulunuyoruz. Neden bazı dosyalarda şüpheliler tutuklu yargılanırken diğer dosyalarda sadece yurt dışı çıkış yasağı gibi son derece yetersiz tedbir kararları veriliyor?Belirtilen sorunlar bu ülkenin maalesef daha önceki depremlerde yaşadığı sorunlar ile aynısıdır. Eksiklikler giderilmelidir. Aksi halde telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkma riski bulunmaktadır. Sevdiklerimizin ölümlerinde sorumluluğu bulunan herkesin adalet önünde hesap vermesi için buradayız. Mücadelemiz bitmedi, bugün burada sadece 6 Şubat’ta ölenlerin hesabını sormak için değil 6 Şubat’ta enkaz altında ölmeyen ancak hala insani bir yaşam bekleyen herkesin haklarını savunmak için bulunuyoruz. Bizim, bizden sonrakilerin ve onlardan sonra gelecek olanların yaşamları için depreme dirençli kentlerin yapılmasını talep etmek için buradayız. Bizden başka kimsenin deprem için hak arayışında olmaması için buradayız. Çocukların annesiz, babasız, kalmaması için, annesi babası enkazda kalan ve tek başına hayatta kalan bebeklerin olmaması için buradayız".
Daha sonra yakınlarını kaybeden depremzeler de birer konuşma yaptı.
"FATMA IRMAK, BİZ ÜZERİMİZE SİNEN ÖLÜM KOKUSUNU 11 AYDIR ATMADIK"
Kahramanmaraş Ebrar Sitesi'nde sevdiklerini kaybeden Fatma Irmak, “Biz o kadar öldük ki ne refüjlere sığabildik ne yollara ne mezarlara sığabildik. Biz Ebrar Sitesi'nde 1.400 canımızı kaybettik. 6 Şubat deprem katilleri yargılansın. Biz açgözlülüğü, liyakatsizliği ailelerimizin canıyla ödedik. 6 Şubatta ailelerimizi, sevdiklerimizi, şehirlerimizi, gelecek mutlu günlerimizi kaybettik. Her şeyimizi kaybetmişken adalet mücadelesini kaybetmeyeceğiz"
"BU BİNADA OTURAN İNSANLAR ‘BİZİ ÖLDÜRECEKLER’ DİYE DİLEKÇE VERMİŞ CEVAP ALAMAMIŞTIR. HÂLÂ KAMU GÖREVİNE DEVAM EDEN İNSANLAR TALİ KUSURLU DEĞİL ASLİ KUSURLUDUR"
Kahramanmaraş Ezgi Apartmanı'nda oğlu, gelini ve 6 aylık torununu kaybeden Nurgül Göksu, “Neredeyse 1 yıl olacak benim üç evladım toprağın altında. Benim üç evladım toprağın altında yatarken bu kamu görevlilerinin hâlâ ifadesinin bile alınmaması kabul etmiyorum. Bu binada oturan insanlar ‘bizi öldürecekler’ diye dilekçe vermiş cevap alamamıştır. Hâlâ kamu görevine devam eden insanlar tali kusurlu değil asli kusurludur. Benim çocuklarımı öldürenler olası kastla yargılansınlar. Çocuklarımız 11 aydır toprağın altında, katiller normal hayatlarına devam ediyor bunu kabul etmiyorum" diye konuştu.
"CENAZELERİMİZİ BULMAYA KADAR BÜTÜN SÜREÇLERİ KENDİMİZ YAPTIK BUGÜN ADALETİ DE AİLELER OLARAK ARIYORUZ"
Hatay'da depremde anne ve babasını kaybeden avukat Eren Can, “Depremin üzerinden 11 ay geçti biz hâlâ adalet arıyoruz. Depremde arama kurtarmadan, cenazelerimizi bulmaya kadar bütün süreçleri kendimiz yaptık bugün adaleti de aileler olarak arıyoruz. Normal bir ülkede yaşasaydık bu mücadeleyi bizim vermemiz gerekirdi. İmar rantı uğruna sağlıksız şehirler kuruldu ve bizler depremde ölüme terk edildik. Acısını yaşaması gereken bizler sorumluların yargılanması için mücadele ediyoruz. Siyasal iktidarın sorumluluğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bizi yönetenler görevini yapmadı" dedi.