25.08.2018, 14:16

GERÇEKTEN AYNI GEMİDE MİYİZ?

Ülkemiz sıkıntılı günlerden geçiyor, alışkın olduğumuz ekonomik istikrar, güçlü Türkiye söylemleri yerini dış mihraklar, yabancı güçler gibi bahanelere bırakmış durumda. Yönetimsel zafiyetler, eş-dost-akraba ilişkilerinin yönetim ağını ele geçirmesi, Euro ve dolar haricinde nerede ise tüm para birimleri karşısında eriyen Türk Lirası, Belediye imkanlarının “partidaşlara” peşkeş çekilmesi ve bunlar gibi onlarca artık doğal sayılan işlemler ile yolun sonuna geldik. Bugün geldiğimiz noktada İzlanda Kronu’ndan Umman Riyal’ine kadar pek çok para birimi karşısında eriyen bir Türk Lira’sı ile birlikte ödeme yapmakta zorlanan bir devlet yapısı bulunmaktadır.

Tablo bu kadar vahim bir hale gelmiş iken pek de farketmediğimiz başka gelişmelerde yaşanıyor aslında. Ülkemizde Ekonomik zafiyetler, milli problemler bile birleştirici değil ayırt edici özellik olarak yaşanmaya başladı. Gerçekleri halka anlatamayan politikacılar, belirli sermaye grupları tarafından ele geçirilmiş ulusal medya aracılığı ile en kötü koşulları bile süslü kelime ve manşetler ile “milli ve yerli” mücadele olarak anlatmayı başararak akıl almaz bir beceri ile bu sahte dünyayı gerçekmişçesine inandırmayı başarıyorlar. Hal bu iken toplum neyi ne kadar öğrenebilir? Bunu da sorgulamak gerekiyor. Okumayan ve araştırmayan bir toplumun duyarak öğrenmeyi alışkanlık haline getirdiği bir ülkede siz ne yazarsanız yazın, mevcut koşullar nedeni ile etkisi düşük az sayıdaki muhalif medya yayınlarında ne söylerseniz söyleyin sonuç değişmeyecektir. Değişmiyor da. Adeta efsunlanmışçasına sadece tek bir tarafın her söylediğine inanan toplumun sayısal çoğunluğu da bir şekilde yakalıyor olması ülkede yönetim modellerinin, zafiyetlerin ve hataların tartışılmasının önüne geçiyor. Toplumun yarısından bir fazlası, her şeyin aslında yolunda ve yaşananların bir kumpas olduğunu düşünmesi buna karşın kalan kesiminin ise kötü gidiyor, acil önlemler alınması gerekiyor demesine rağmen. Tüm çabalar aynı cümle ile bitiyor;

Aynı gemideyiz, batarsak hep beraber batacağız.

Peki gerçekten aynı gemide miyiz? Yoksa böyle söylemek mi işimize geliyor?

Siz bakmayın öyle aynı gemi cümlelerine derim, bunlar 25-30 sene öncesinden kalma topluma bir şeyler diyormuş gibi görünme cümleleridir, boştur, içeriksizdir, ağdalı hayatın bir göstergesidir, popülisttir ama çok da inandırıcıdır. Aynı gemide olma söylemi; “hesabı paylaşacağız” cümlesinin toplumsal ifadesidir. “Aynı gemideyiz” cümlesini duyduktan sonra bilin ki sizi oraya kimin davet ettiğinin, kimin çağrısı ile orada bulunduğunuzun bir önemi kalmamıştır. Hesap ortak ödenecektir, “pamuk eller cebe” ifadesinin nazik bir söylemi ile karşı karşıyasınızdır ve her zaman öyle olmuştur ki; bu cümle edildiğinde “ben yemek yemedim ki”, “ben en son geldim”, “patronun arkadaşıyım” gibi söylemlerin kar etmeyeceğini de bilmek gerek. Ne acıdır ki hesap ortak ödeneceğinde söylenen “aynı gemideyiz” ifadesini işler yolunda iken gelir paylaşılır iken duyamazsınız. O zaman sizin geminiz farklıdır, hatta sizinki filikadır veya onların ki gemicik. Dolayısı ile kimileri için geminin ortaklığı, aynı gemiye binebilme lüksü sadece gemi su alır iken mümkündür. Bu durumda; büyük bir çoğunluk farklı kamaralarda olsak da aynı gemiye binebiliriz. Kamara farklılıklarımız duruma bakışımızı da ister istemez etkiliyor. Geminin batış pozisyonuna göre ters tarafta olanlar yükseldiklerini sanar iken batan taraftakiler “eyvah batıyoruz” diyecekler. Bu da fiziki olarak aynı gemide olsak da yaşananlar açısından farklı gemide olduğumuzu gösteriyor sanki..

Yorumlar (0)