15.01.2019, 05:56

EŞİM BİLİR

Öğrenciler kitap okumuyormuş.

Sana ne, sen kendin oku.

Öğrencilerde sigara, uyuşturucu kullanımı ilkokul, ortaokul düzeyine inmiş…

Bana ne, sana ne…

Çocuklarda saygı kalmamış.

Benim çocuk saygılı, karışmam gerisine, ayrıca bundan sana ne…

Edep ahlak hak getire.

Sana ne…

Ahlaki çöküntü gümbür gümbür geliyor.

Sana ne, sen çekil kenara…

Yalan söylemek toplumda normal hale gelmiş ve yalancılar saygı görüyor.

Sana http://canlisohbethatlari.online ne kim ne söylerse söylesin...

Tv’lerde diziler aile yapısını bozuyor…

Sana ne, ben seyretmiyorum sen de seyretme…

Çeşit çeşit kumar özelliği taşıyan oyunlar yaygınlaşmış.

Ben oynamıyorum ki, bana ne…

Faizli kredilerde büyük artış olmuş, faizle kredi çekip çeşitli mal mülk alıyormuş sayın halkımız, hatta kredi borcunu kredi çekerek ödeme kolaylığı sunuyormuş Müslüman yöneticilerimiz Müslüman gayri müslim sayın halkımıza.

Bana ne…

Cinayetler artmış, kadına, erkeğe, çocuğa hatta hayvanlara şiddet uygulanıyormuş…

Bana ne…

Çocuk gelin ve çocuk anne(!) sayısı ülkemizde de bir hayli artmış. Yardım kuruluşu Save the Children'a göre ise dünya genelinde her yedi saniyede bir 15 yaşın altındaki bir kız çocuğu evlendiriliyormuş. Ne dersin?

Bana ne, benim kız çocuğum yok hem ben yurtdışında yaşıyorum, oradaki çocuklardan bana ne.

 

Ülkemizde, verilen cezalarla mağduriyet yaşandığı bahanesiyle raftan indirilen  “erken yaşta evliliklerden kaynaklanan cezaları affedecek” düzenleme ile tutuklu bulunan 10 bin civarında kişi tahliye edilecekmiş ve bunda da oy kapma telaşı varmış, diye bir söylenti var...

Öyle bir derdim yok. Bana ne... İlgilenmiyorum, ilgilendirmez beni...

Hatay’da bir köpek çöpe bırakılan bir bebeği kurtarmış..!

Ben köpek sevmem.

İnsanların insani özellikleri tükeniyor.

Sana ne…

Şu olumsuzluklar oluyor, duyarlı olsak…

Sana ne, sen işine bak.

Dürüst insanlar sindirilmeye çalışılıyor…

Sana ne…

Haksızlıklar yap…

Bana ne, sana ne kardeşim..!

Hakkı savunmak lazım değil mi?

Sana ne, sen avukat mısın başkası savunsun.

Susacak mı insan olanlar?

Ben anlamam…

Birçok insansı varlık çocuklara cinsel istismardan yargılanmakta.

Kim görmüş… Sana ne…

Bir dayı yeğenini taciz etmiş…

Aile içine karışmam, ilgilenmem bana ne hem…

Garip garip fetvalar dolaşıyor ortalıkta…

Ağam bilir, ben anlamam…

Hukuk rafa kalkmış diyorlar...

Öldürsen yorum yapmam, karışmam ben, uzak dur benden, hain misin sen!?

Çevreci(!) poşet mevzusuna ne diyorsun?

Ben bilmem eşim bilir. Ne dersin aşkım?

Bu poşet mevzusunda muhtelif rantlar dönüyor mu? Koku geliyor mu?

İlgilenmiyorum, dönme dolaptan midem bulanır, gribim üzerinize afiyet koku alamıyorum.

Şunlar olm…

Bana ne…

Bunlara ne di…

Bana ne…

Sana ne…

*

Tamam, sana ne bana ne, anladım fakat,

Biz birlikte yaşadığımız dindaş kardeşimizin, aynı kimliği taşıdığımız vatandaşımızın, komşumuzun, arkadaşımızın, akrabamızın, sıkıntısıyla, derdiyle dertlenmeyecek miyiz?

Onun boynunda gördüğümüz akrebi çekmeyecek miyiz?

Şahsi haz ve çıkarlarımızı düşünerek toplumumuzun yaralarını tedavi etmeyecek miyiz?

Onların derdi bizim derdimiz değil mi?

Hep ‘sana ne’ ya da ‘bana ne’ ile ya da ‘susarak’ ‘görmezden gelerek’ duymazdan gelerek’ geçiştirecek miyiz?

Bu böyle olmaz, olmamalı dediğimizde hep susturulacak, neme lazımcı mı olacağız?

*

Cihan padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ı bir gün bir düşünce aldı. Dünyanın en büyük ve kudretli devleti olan Osmanlı, gün gelir de yıkılır mıydı?

Her alanda zirve olan böyle bir devlet yıkılacaksa, bunun sebebi ne olabilirdi?

Koca Sultan, gece gündüz kafasını meşgul eden bu sorunun cevabını bulup devletinin ömrünü uzatabileceği kadar uzatma niyetindedir.

Niyetini, aynı zamanda süt kardeşi olan devrin âlimlerinden Yahya Efendi’ye bir mektupla bildirir:

-Sen ilâhî sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de bizi aydınlat. Bir devlet hangi hâlde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nice olur? Bir gün olur da izmihlâle uğrar mı? diye endişesini özetler.

Sultan Süleyman’dan gelen bu mektubu okuyan Yahya Efendi’nin cevabı gayet kısadır:

-Neme lâzım Sultanım!

Topkapı Sarayı’nda bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bu söze bir mânâ veremeyince, endişesi daha da artar. Zira “Yahya Efendi gibi bir zat, ciddi bir meseleye böylesine basit bir cevap vermez.” diye düşünür ve kendi kendine söylenmeye başlar:

-Acaba bilmediğimiz bir mânâ mı vardır bu cevapta?

Sonra...

Kalkıp Yahya Efendi’nin Beşiktaş’taki dergâhına gider. Bu sefer sitem dolu bir şekilde,

— Mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al, diyerek sorusunu tekrarlar.

Yahya Efendi,

— Sultanım, sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz ettim.

— İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım. Sadece “Neme lâzım Sultanım!” demişsiniz. Sanki “Beni böyle işlere karıştırma.” der gibi bir mânâ çıkarıyorum, der.

Yahya Efendi bunun üzerine,

— Sultanım!

Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlıklar ayyûka çıkarsa...

İşitenler de “Neme lâzım.” deyip uzaklaşırsa...

Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse, bilenler bunu söylemeyip susarsa,

Fakirlerin, muhtaçların, kimsesizlerin, feryadı göklere çıkarsa, bunu da taşlardan başkası işitmezse,

İşte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayiş ve emniyete vesile olan itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. İşte, çöküş o zaman yaşanır.

Söylenenleri dinlerken ağlamaya başlayan Sultan, başını sallayarak bunları tasdik eder. Söz bitince de ikazlarının devamı için, bu uyarılarını her zaman yapması için süt kardeşinden söz alıp oradan ayrılır.

Tebeası içinde kendisini ikaz eden böyle bir âlim olduğu için de Allah’a şükreder.

*

Son söz; hala sana ne ya da bana ne demek akıllıca mı? 14.01.2019

Yorumlar (0)