Prof. Dr. Oğuz Oyan: TÜİK, siyasi baskılarla TÜFE’yi düşük gösteriyor

Prof. Dr. Oğuz Oyan, sermaye kesimi ve iktidarın görüş birliği ile TÜFE’yi baskıladığını iddia etti. Oyan, TÜİK’in siyasi baskılar nedeniyle TÜFE’yi düşük gösterdiğini öne sürdü.

EKONOMİ 26.10.2022, 15:43
Prof. Dr. Oğuz Oyan: TÜİK, siyasi baskılarla TÜFE’yi düşük gösteriyor


Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına Prof. Dr. Oğuz Oyan konuk olarak katıldı. Oyan programda, 2023 bütçesine ve yeniden değerleme oranlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Asgari ücretin TÜFE oranına göre belirlendiğini bildiren Oyan, TÜFE oranının yüksek olmasının 'hem devlet hem de özel sektör açısından ilave harcama kalemi yarattığını' kaydetti. Oyan, “TÜİK siyasi baskılarla TÜFE’yi sürekli manipüle ediyor. Çünkü Türkiye’de asgari ücreti TÜFE’ye göre belirleniyor. Burada sermaye ve iktidar anlaşmış TÜFE’yi baskılıyor. Örneğin memur, emekli maaşlarında enflasyon farkları TÜFE’ye göre belirleniyor. TÜFE yüksek olsa devlet açısından ilave harcama gerekiyor. Özel sektördeki bütün ücret paritesini değiştirecek. TÜFE bu nedenle baskılanıyor. Çünkü bir bölüşüm kategorisi olarak işin içine giriyor. Hem kamuda daha büyük ölçüde de özel sektörde. Bu arada ÜFE’de aynı şeyi görmüyoruz. Çünkü devletin gelirlerinin önemli bir bölümünde ÜFE esas alınıyor. Bu nedenle TÜFE yüzde 82’lerde iken ÜFE yüzde 151’in üstünde” şeklinde konuştu.
‘Bütçede gerçek dışı hedefler var’
TÜİK’in öngörü yeteneklerinin sınırlandığı yönünde görüş bildiren Oyan, şu açıklamaları yaptı:
“TÜİK ve diğer kurumların öngörü yetenekleri sınırlandı. Daha kabul edilebilir, ekonomi yönetimi olarak bizim programlarımızın çok dışına çıkmayan hedefler verelim diyorlar. Örneğin 2023enflasyonu için yüzde 24,9 hedefi konmuş yılsonu itibariyle. 2022’ye yüzde 65 hedefini koymuşsunuz ki tutması zor. Şu andaki verilere göre yüzde 75’in altına düşmesi beklenmiyor. Buradan nasıl yüzde 24,9’a düşecek? Bu mümkün değil. Dolayısıyla birçok şey sapıyor. Rakamlar arasında tutarsızlıklar var. Gerçek dışı hedefler var. Bunun sebebi de politik. Yani hedefin kendisi ekonomik bir tutarlılık aramaktan ziyade politik. ‘Bakın biz nasıl enflasyona karşı bir politika uygulayıp enflasyonu düşüreceğiz’ diyorlar. Halbuki enflasyona karşı politikadan ziyade büyüme düşünülüyor. Parlamento bütçeyi sahiplenmiyor. Sendikalar da çok ilgisizler.”

‘Bütçe, krize çözüm bütçesi değil’
Krize bir çözüm içermeyen, aksine krizin üzerine körükle giden bir bütçe planı olduğunu öne süren Oyan, 2022 yılının ilk yarısında bütçenin fazla verdiğini söyleyerek bu durumun nedenlerini şöyle açıkladı:
“Hatta tam tersine özellikleri var. Çünkü genişletici maliye politikaları uygulanıyor. Krizi eğer enflasyonu merkeze koyarak tartışacaksak buna ilişkin bir önlemi olmayan bir bütçe bu. Dolaysıyla krize karşı bir çözüm içermeyen hatta krizin üzerine körükle giden bir şey. Ama diğer taraftan seçim bütçesi mi? Buna tam anlamıyla evet demiyorum. Evet bütçe çok yüksek açık veriyor. Bütçenin yaklaşık 7’de 1’i. Bu çok ciddi bir rakam. Böyle bir açık çok sık rastladığımız bir açık değil. Bir kere bu yıl kadar hedefler şaşmamıştı. 2. Dünya Savaşı dışında Türkiye’de enflasyonun bu kadar dik bir şekilde tırmanışa geçtiği bir dönem olmadı. Üretici fiyatlarında yüzde 150’yi aşan bir enflasyondan bahsediyoruz ve bu çok hızlı arttı. Bütçe yapılırken bu öngörülmediği için inanılmaz bir bütçe ödeneklerinde yetersizlik ortaya çıktı. Türkiye bir de dolaylı vergiler ülkesi. Fiyatlar arttıkça sizin dolaylı vergi geliriniz artıyor otomatik olarak. Sizin matrahınız büyüyor enflasyon nedeniyle. Dolayısıyla vergi hasılatı da artıyor. Bu yıl 2022’nin ilk yarısında bütçe fazla veriyor. Gelirler beklenmedik ölçüde arttı çünkü. Ek bütçeyi çıkarmasalardı hesaplar iyice şaşacaktı.”

‘Gelir vergisi dilimi genişletilmeli’
Gelir vergisi diliminin genişletilmemesini gelir vergisi tahsilatının azalacağı önermesine bağlayan Oyan, “Yeniden değerleme oranına göre gelir vergisi dilimleri her yıl genişletilmek zorunda. Bunu uygulamıyorlar. Nedeni de şu; eğer vergi dilimleri oranı yeniden değerleme oranı kadar yani enflasyon oranı kadar diyelim genişletilirse o zaman özellikle emekçi kesimlerin daha düşük oranlardan vergilenmesi söz konusu olacak ve gelir vergisi tahsilatı azalacak. Dolayısıyla onu azaltmamak için enflasyonun altında genişletiliyor. Gereken yapılmıyor açıkçası” dedi.
‘Üretimde devlet katkısı artmalı’
Çiftçilerin bireysel olarak fiyat belirleyemediğini, bu sebeple tarımda çift yönlü bir sömürü altında oldukları yönünde görüş belirten Oyan, üretimde devlet katkısının artması gerektiğini savundu. Oyan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Tarımda tarımsal ÜFE’nin yüzde 157’yi bulduğunu görüyoruz ve üretici bunu yansıtamıyor. Büyük çiftçi bile olsanız fiyatları bir şekilde kendinizin belirleyeceği ortamı yaratamıyorsunuz. Tarım Kredi Kooperatifleri Birlikleri bugüne kadar daha aktifken, daha büyük pazar payları varken çok belirleyici oluyordu. İstikrar sağlayıcı kurumsal özellikleri olabildi. Fakat tek tek çiftçiler fiyat belirleyemezler. Dolayısıyla, üretici tarımda çift yönlü bir sömürü altındadır. Bir taraftan alıcısı olduğu tarım girdileri üzerinden hiçbir pazarlık gücü yoktur. Karşısında dünya çapında çok uluslu şirketler vardır. Satarken ise eğer kooperatif değilse alıcıların tekeli ortaya çıkıyor. Örneğin; zincir marketler geliyorlar, sizin ürününüzü hem düşük fiyata almaya hem de ödemeyi geciktirme imkanını bulabiliyorlar. Dolayısıyla bu zincir marketler fiyatları kontrol edebilme imkanına kavuşuyor. Üretimde devletin rolü artmalı.”

Yorumlar (0)