Ekonomist İbrahim Kahveci: "Bizim fişimizi çektiler"

Milli Görüş'e yakınlığıyla bilinen yayın kuruluşu TV5'teEkonomi ve Ötesi programında Hasan Basri Akdemir'in sorularını yanıtlayan Ekonomist İbrahim Kahveci gündeme yönelik önemli açıklamalarda bulundu.

EKONOMİ 15.06.2019, 13:51

AK Parti siyasetinin temelinin arsa rantı ve kredi – faiz anlayışı olduğunu söyleyen Kahveci, Cumhuriyet tarihinde bu kadar faizci başka bir hükümet oldu mu, sorusunu sordu.
AB ve uluslararası sermayenin eline üretmeyerek fişimizi verdik, onlar da bizim fişimizi çektiler diyen Kahveci, artık AB süreçleri, demokrasi – hukuk adımları işe yaramaz Avrupa'dan para gelmez dedi. %4,5 altında büyümenin Türkiye'de resesyon olduğunu söyleyen Kahveci, kronik resesyon sürecine girildiğini, nüfus artışının büyümeye etkisi çıkarıldığında Türkiye'nin AK Parti döneminde aslında hiç büyümediğini söyledi.
Kahveci sözlerine şöyle devam etti;

Arsa rantı uğruna okulların arsalarına göz diktik...

650 milyar dolar paranın geldiği süreçte para geldi de parayı uzun vadeli yatırım olarak, insana yatırım yaptık mı? Hayır.

Evet çok iyi binalar yaptık, eğitim binaları, TOKİ binaları yaptık. Sınıflardaki öğrenci sayısını ellilerden otuzlara düşürdük ama eğitimin içini boşalttık. Matematiği, fiziği, felsefeyi boşalttık.

Eğer bu yayını Milli Eğitim Bakanı veya YÖK üyeleri izliyorsa ki çok somut örnektir, Yıldız Teknik Üniversitesi.

Üniversiteler, hem eğitim kalitesiyle hemde eğitim çevresiyle bir bütündür. Üniversite öğrenciliği sadece sınıfta öğrenilen bir kavram değildir aynı zamanda o çevrede öğrenilen bir kavramdır. Yıldız Teknik Üniversitesi adı üzerinde Yıldız’daydı. Yıldız'daki binalarına el koyduk, Davutpaşa'ya taşıdık. Bina üniversitesi haline dönüştürdük. Şehir merkezindeki değerli okul arazilerini alıp, okulları şehir dışına taşımayı düşündük. Bunu düşünmek bile acı veriyor. Arsa rantı uğruna okulların arsalarına göz diktik. Eğitimin kalitesini düşürdük, içini boşalttık.

Burdan Milli Eğitim Bakanına ve YÖK üyelerine sesleniyorum, Allah rızası için eğitimi yeniden bilime ve çevreye uyumlu hale getirin.

AK Parti siyasetinin, üretim mi arsa rantı mı sorusuna verdiği cevap...

Türkiye'deki en önemli üretim merkezlerinden biridir UZEL fabrikası, İstanbul'un göbeğinde koca bir tesis. Hissedarlardan birisi remen diğer hissedarları ve şirketi dolandırdı ve şimdi mahkumiyet aldı.

Türkiye'deki AK Parti siyasetinin, üretim mi arsa rantı mı sorusuna verdiği cevabın en güzel örneğidir UZEL Traktör Fabrikası. Biz şehir merkezindeki UZEL fabrikasını heba ettik, batırdık ve arsasına imar yapmak için acayip bir uğraş var. O arsa birkaç milyar lira eder ama 200 milyon liraya satıldı. Nasıl satıldı bilmiyoruz. Orada, o arsa ucuza gitsin diye uğraşan bir irade var. Nasıl bir irade var bilmiyoruz. Yargısıyla, siyasetiyle herkes... 2200 işçi aç bırakıldı orada.

Bizim fişimizi çektiler

Bizim fişimizi çektiler. Fişimizi çektiler derken, fişimiz başkasının elinde. Biz verdik o fişi onlara. Onlar artık, mecazi olarak kullanıyorum, elektrik vermiyor. Peki biz kendimiz elektrik üretebiliyor muyuz? Hayır. Eğer Türkiye'deki siyasi kadrolar şöyle bir düşünce içine giriyorsa, girmesinler. Biz yeniden AB sürecine gireriz, kriterleri uygularız da Avrupa yine bize para verir. Yok. Bundan sonra Türkiye'nin önünde çok kısa bir süre kaldı. Nüfusun yüzde 68'i çalışma çağında ama bu yeni gelen nüfusta azalıyor ve yaşlı oranı artıyor. Biz artık çalışan bir toplum oluşturmak zorundayız. Bu nedenle son otuz kırk yıllık argümanların tamamını değiştirecek ekonomik modeller yazmak zorundayız. Türkiye'nin nüfus buyümesi yüzde 4,5 tir. Bunun altı resesyondur.

Cumhuriyet tarihinde bu kadar faizci başka bir hükümet oldu mu?

Biz neyle büyüdük nasıl büyüdük.

2003 yılı sonunda GSYH 468 milyar lirayken ülkede şirketlerin ve hane halkının kullandığı kredi sadece 66 milyar lira. 66 milyar liranın milli gelirin sadece yüzde 14'ü. İlerleyen yıllara baktığımızda kredi büyümesi ile GSYH büyümesi arasındaki fark reel büyümedir. Nüfus büyümesini de buradan çıkardığımız zaman göreceğiz ki aslında Türkiye kişi başına hiç büyümedi. Şu kredi büyümesini milli gelirden ve nüfus büyümesinden arındırdığımız zaman Türkiye aslında hiç büyümedi.

2019'a geldiğimiz zaman milli gelir 3 trilyon 827 milyar, kredi 2 trilyon 518 milyar lira. 2003'teki rakamlara baktığımızda büyüme neredeyse tamamı krediden gelmiş. Milli gelirin yüzde 14 'ü kadar olan kredi, bügün yüzde 65.8'ine ulaşmış. Şimdi bu büyümenin üzerine bir de nüfus büyümesini arındırsan 600 – 700 milyarlık bir TL bazında nominal büyüme var. Nüfus büyümesi nerede? Tersten söyleyelim. Yabancı paralar gelmeseydi ve bu krediler büyümeseydi milli gelir ne olurdu? Yabancı, para yollamasaydı bu ülkeyi kim büyütmüş olacaktı? Bu ülkeyi dışarıdan yollanan para büyüttü. Bu ülkeyi siyasetçiler büyütemediler. İlk yıllara göre 2009 sonrasında kredi büyümesi hızlanıyor. Tamamen krediye dayalı ekonomiye dönüyor.

Bizim aklımızdan iki şey çıkmıyor. 1: arsa rantı 2:faiz - kredi ama meydana çıkıyoruz, faize karşıyız diyoruz. Bu grafiğe bakın ve bana söyleyin. Cumhuriyet tarihinde bu kadar faizci başka bir hükümet oldu mu? Bana söyleyin...

Vatandaşlığı, havalimanına ilan asarak 250 bin dolara satan başka bir devlet var mı?

Yabancıdan parayı aldığımız dönemlerde yabancı buraya sadece borç olarak para vermedi. Bizim finans piyasamıza da para yatırdılar. Oraya da geldiler. Aynı zamanda Türkiye'de bir çok kritik şirketlere ve sektörlere de para verdiler. Şimdi biz havalimanına ilan yapıştırıyoruz. T.C. pasaportu koyuyoruz altına 250 bin dolar yazıyoruz. Dünyada bundan daha ucuz ülke var mı? Vatandaşlığı havalimanına ilan asarak 250 bin dolara satan başka bir devlet var mı? Almanya, Hollanda bizi kıskanıyor diyoruz, uçuyoruz diyoruz, dünyaya meydan okuyoruz. T.C. pasaportunu 250 bin dolara satışa çıkarıyoruz. Ülkenin demografik yapısıyla oynuyoruz.

Biz bu Ali - Cengiz oyunlarını nereden öğrendik?

Otoban yapıyorsun fiyatı dolarla belirliyorsun. Şehir hastanesi yapıyorsun hasta garantisi deyince kızıyorlar. Hasta garantisi yok evet ama ne var? Kaç tane MR çektirdin, kaç tane röntgen çektirdin garantisi var. Bu ne demek? Bu hasta garantisi demek. Biz bu Ali - Cengiz oyunlarını nereden öğrendik? Bu kadar Ali - Cengiz oyununu bu kadrolar nereden öğrendi bunu? Hasta garantisi dememek için röntgen garantisi, test garantisi, bilmem ne garantisi diyorsun. Bu hiledir. Bu hasta garantisidir. Neyle veriyorsun, dolarla. Havalimanında yolcu garantisi veriyorsun neyle, dolarla...

Döviz alan yerli yatırımcıyı, köprüyü, hastaneyi, otobanı, havalimanını dolarla yapanlar yönlendiriyor. Vatandaşı dövize mevcut siyasi anlayış yönlendiriyor.

TÜİK'in Haziran enflasyon verisinden sürpriz bekliyorum

Ben haziran ayında bir sürpriz bekliyorum TÜİK'ten. Haziran zamlarından önce çok güzel enflasyon açıklayabilir. Mesela şöyle olabilir.

Enflasyon hesabı. TÜİK, sen bunu nasıl yapıyorsun? Ayda diyelim ki 3 veri alıyoruz. 5'i– 15'i ve sonunda bir veri alıyoruz diyelim. O günlerde markette gıda ürünlerinin fiyatını düşür, o günlerde ucuz alıyorsun. TÜİK verileri o günlerde alıyor. Ertesi gün fiyatlar tekrar çıkıyor ama TÜİK hesabında ne oluyor? Ya bunlar a Ali - Cengiz oyunları. Bir ülke Ali - Cengiz oyunlarıyla yönetilemez. Hazine ihaleleri Ali - Cengiz oyunlarıyla yapıyorsun sonra sistem patlıyor faizler patlıyor herkes buna rağmen dövize koşuyor.

Sayın Cumhurbaşkanından verdiği sözü tutmasını bekliyoruz

Program sunucusu Hasan Basri Akdemir'in sorduğu, "bayramda Bursa feribotu doluydu sıra vardı ama Osmangazi Köprüsü boştu. Anlaşılan hazine garantisi yine işleyecek" sorusuna Kahveci:

Şunu da hatırlatalım. Sayın cumhurbaşkanımız geçen seçimlerden önce demişti. "Bundan sonraki bayramlarda kamu özel işbirliği projelerindeki yol ve köprülerin ücretsiz olması için bakacağız" demişti. Bende buradan hatırlayayım. Sayın cumhurbaşkanım bunu siz söylediniz. Bende bir vatandaş olarak bu sözünüzün arkasında durmanızı bekliyorum. Kamu ve özel sektörün yaptığı otoyolların dini bayramlarda bedava olmasını bekliyorum. Siz söylediniz bunu.

Yorumlar (0)