17.08.2018, 14:50

Daha az kirleten, daha adil bir dünya düzeni kurulmalıdır.

Artık bu çağda topla, tüfekle, uçakla veya füzeyle bir ülkeyi yakıp yıkmaya, askerlerinizi getirip konuşlandırmaya gerek yok. İstediğiniz ülkeyi yavaş yavaş mallarınızı, tarımsal ürün tohumlarınızı, zirai makinalarınızı ya da kendisini savunsun diye top, tüfek uçaklarınızı, füzelerinizi satarsınız; böylece hem para kazanırsınız hem de yavaş yavaş tembelliğe alıştırarak size bağımlı hale gelmesini sağlarsınız.

 Size kafa tutmaya mı başladı, içinden bazı gençler kurduğunuz ve yönetimini size bağımlı hale getirdiğiniz bu düzene isyan etmeye mi başladı? Kolayı var. Onların içine beş on ajan sokar ellerine silah verir yürü evladım dersiniz. Böylece ülkenin gencecik evlatlarını yine ülkenin güvenlik güçleriyle baş başa bırakırsınız. Hala mı olmadı? İsyankâr grubun karşısına başka bir grup kurar adına vatansever, milliyetçi der ortalığa salarsınız. Onlar zaten birbirlerini yerler. Siz de viskinizi yudumlarsınız. Bu bir ülkenin içini karıştırır. Ya da başka bir ülke ile arasında husumet de çıkarabilirsiniz. ABD bunu Iran ile Irak arasında yapmadı mı? Bu iki ülke sekiz yıl birbirleriyle savaşmadı mı? Milyonlarca insan ölüp gitmedi mi? Modern siyaset biliminin kurucularından sayılan İtalyan politikacı Niccolo Machiavelli (1469 – 1527), ortaçağlarda yazdığı “Prens” ve “Hükümdar” adlı kitaplarda devletlerin birbirleriyle ilişkilerini en ince detaylarına kadar anlatmıştır

Ya da bir ülkeyi terörist ilan eder ona yaptırım uygularsınız. Hele hele o ülkede tek adam rejimi varsa buna bütün dünyayı inandırmak da pek zor değildir. Bahane ararsanız çok. Mesela Irak Saddam rejimi altındayken Kitle İmha Silahları var bahanesine herkes ne de çabuk inanmıştı. Saddam devrilince ülkeyi köşe bucak aradılar ama kitle imha silahı bulamadılar. Kimse bu yüzden BM Güvenlik Konseyi’nin onayını bile almadan Irak’a saldıran ABD ve İngiltere ortaklığını kınadı mı? Milyonlarca insanın katili George Bush ve Tony Blair Uluslararası Savaş Suçları mahkemesinde yargılandı mı? Tabii ki hayır. Milyonlarca insan öldüğüyle kaldı.

Şimdi gelelim Türkiye’ye. Trump, sadece Türkiye’ye değil, Avrupa’ya, İran’a, Rusya’ya da ekonomik yaptırım uygulayacağını söyledi. Avrupa’dan satın aldığı çelik ve alüminyum fiyatlarına gümrük vergisi koyacağını bildirdi.  Sonra da geçtiğimiz Temmuz ayında “Avrupa Birliğinin 28 ülkesi büyük bir LNG (Sıvılaştırılmış Gaz) alıcısıdır. Bizde de çok var bu gazdan” diyerek AB’nin ABD’den gaz almasını istediğini bildirdi. Böylece, daha önce çelik ve alüminyuma gümrük vergisi koyacağını belirtmiş olan Trump’ın asıl amacının AB’yi kendisinden gaz almaya zorlamak olduğu anlaşıldı. AB’li liderler oturup hesapladılar ve ABD’den LNG almaya karar verdiler. Rusya’dan aldıkları gaz çok daha ucuz olmasına rağmen…  

Trump, kendisini seçen seçmenlere iş ve daha refah ve dünya lideri bir ABD kurma vaadinde bulundu. Trump’ın ne dünyadaki küresel ısınma ne de Avrupa, Asya veya Afrika’daki yaşam koşulları hiç mi hiç umurunda değil. Yeter ki Amerikan rüyası gerçekleşsin. Tüm Amerikalılar yine eskisi gibi dünyada en ucuz yakıt kullanan halktan biri olsun. Enerji ucuzlasın diye dünyayı kirletmek pahasına kömür ocaklarını açma sözü verdi çünkü ABD’de yeniden fabrika bacalarının tütebilmesi için ucuz enerjiye ihtiyaç vardı.

ABD halihazırda bile atmosfere salınan sera gazlarının yüzde 50’sinden sorumludur.

Trump için dünya yok, sadece ABD var. Hem de ne pahasına olursa olsun zengin ve acımasız bir ABD. Bunu başarabilmek için Trump’ın yeryüzünde harcamayacağı hiçbir ülke veya halk yoktur. Trump’a göre, Amerikan çıkarı her şeyden üstündür. Bunu seçim çalışmaları süresince defalarca dile getirdi.

Türkiye’de ise durum biraz daha farklı tabii ki. Türkiye uzun zamandır ABD’nin canını sıkıyordu. Irak’a yapılan saldırıda ABD askerlerinin geçişine Türkiye Büyük Millet Meclisi izin vermemişti. (Neyse ki Meclisimizin bu yetkisi vardı o zaman. Şu anda yok!). ABD, Suriye’de Türkiye’nin muhalif tutumu nedeniyle YPG ile işbirliği yapmıştı. Türkiye ise YPG’yi terörist olarak görüyordu. Türkiye, son zamanlarda Rusya’dan S400 füze siparişi verdi. Bir NATO ülkesinin ABD dışında bir ülkeden füze siparişi vermesi ABD’nin kolay kolay hazmedebileceği bir konu değildir. 2016’da 15 Temmuz’da başarısız bir darbe girişiminde bulunan Fethullah Gülen’i elinde tutması ve darbe girişimini kınamaması da aramızdaki diğer anlaşmazlık konularından biridir.

 Böyle bir durumda Trump’ın sadece bir Twit atarak Türk Lirasında değer kaybına sebep olması, yukardan da anlaşılacağı gibi sadece bir rahip meselesi olmadığı gibi TL’nin değer kaybı da sadece bir twit meselesiyle olacak bir iş değildir. Türkiye’de, TL’nin değer kaybetmesiyle ve Türk ekonomisinin sıkıntıda olmasından ötürü sadece Türkiye zarar görmeyecektir. Türkiye; Avrupa Birliği, Çin, Malezya, Hindistan, Japonya ile de yoğun biçimde ticaret yapmakta bu ülkelerden mal almaktadır. Türk lirasının alım gücünün düşmesi sadece Türkiye’yi değil, tüm bu ülkeleri de bir şekilde etkileyecektir. Nitekim, Alman Başbakanı Merkel bunu bildiği için birkaç gün önce Türkiye’yi destekleyici açıklamalarda bulunmuştur.   Ama bugün Trump Türkiye aleyhine twit atmaya devam ederek, hem Türkiye’yi hem de bütün bu ülkeleri hedef almıştır.

 Son olarak, dünya bir bütündür. Gerek ekonomik alanda gerekse çevresel açıdan hepimiz aslında en güçsüz olanımız kadar güçlüyüz. Bugün yaşadığımız dünyada bir ülkenin vatandaşları bir eli yağda bir eli balda yaşarken, başka bir ülkede açlıktan çocuklar ölemez, ölmemelidir. Bu açıdan bakıldığında Trump’ın Amerikan vatandaşlarına iyi bir gelir sağlayarak, dünyayı daha fazla kirleten refah bir yaşam tarzı yaşatmak uğruna, Hindistan’dan Türkiye’ye konfeksiyon imal ederek satan bir ailenin işsiz kalması ya da Türkiye’de Gaziantep’te bir demirçelik imalatçısının pahalı hammadde ve alım gücü düşen ve kapanan sanayi işletmeleri sebebiyle talep azalmasına bağlı olarak atölyesini kapatması ve işçilerini işten çıkarması veya ABD’li George sekiz silindirli arabasıyla hamburger almaya gittiği için atmosferde artan karbondioksit sebebiyle çoğalan aşırı yağış ve sellerde Ganalı bir ailenin ürünlerinin heba olup açlık çekmeleri kabul edilemez. Kapitalizm vahşi olmak ve çevreyi daha fazla kirletmek zorunda değildir. Eğer kapitalizm vahşi ve kirleticiyse bizler kapitalist olmak zorunda değiliz çünkü başka dünya yok ve bu dünyada hepimiz birlikte yaşamak zorundayız. Trump izlediği politikalarla, ABD vatandaşlarına verdiği seçim vaadlerini yerine getirebilmek için, dünyada emekçiler ve yoksul halklar, uluslar aleyhine zaten bozuk olan dengeleri daha da bozarak ABD dışındaki insanlar için dünyayı daha yaşanmaz bir yer yapmaya uğraşmaktadır. Bir an için gözlerinizi kapatın ve dünyada herkesin Trump gibi davrandığını düşünün.  Bu kabul edilemez bir şeydir. Halbuki daha az kirleten ve daha adil bir dünya düzenini kurmak zorundayız!  Bunu başarmak içinse, önce birey olarak kendimiz yaşam tarzımızı daha az kirletmeye ve yaşam felsefemizi ise kimseye karşı ayrım gözetmeksizin herkese  daha adil davranmak üzerine kurmalıyız.  

 Türkiye ise, bir an önce Yerli ve Milli ekonomiye geçmelidir. Borç para alarak tüketim yapmak ya da üretime hiçbir katkı sağlamayan mega beton projelerine girişmek bizi hiçbir yere götürmeyecektir. Böyle devam edersek yeni 10 Ağustoslar, Kara Cumalar kaçınılmazdır. Tarım ve hayvancılıktan, sanayiye her şeyimizi kendimiz üretmek için çok çalışmak zorundayız.           

Yorumlar (0)