21. Dönem MHP Milletvekili Nazif Okumuş ise, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gitme kararını bir fedakârlık olarak değerlendirdi. Okumuş, Feyzioğlu’nun, kendini seçen ve siyaseten de kendisiyle birlikte olan birçok insana sırtını dönme veya onlarla ters düşme pahasına, mesajlarını vermek için Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gideceğini söyledi. Avukat Bülent Kaya ise, sıcak mesajlar vermesi gereken tarafın yargı değil yürütme olduğunu söyledi.
TV5’de yayınlanan ve Mehmet Ali Kayacı’nın sunduğu “Buluşma Noktası” programında, adlî yılın açılış töreninin Cumhurbaşkanı Külliyesinde yapılacak olması konusunda yaşanan tartışmalar da ele alındı.
(İlgili kısmın deşifresi aşağıdadır.)
DEŞİFRE:
Bülent Kaya: Bu kadar yani 6 Eylül konuşmalarını 6 Eylül’e yakışmayacak bir duruma getiren bir siyasî tartışmanın aktörleri, bugün Beştepe’deki yapılan bir adlî yıl açılışının en önemli iki mimarı oluyor. O da herhalde hafıza…
Mehmet Ali Kayacı: O günden bugüne gelen bir Metin Feyzioğlu faktörü var arada.
Bülent Kaya: Ama o günden bugüne gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da bir siyasî serüveni var. Yani o dönemdeki duruşu, yaklaşımıyla; temel hak ve hürriyetlere, ileri demokrasiye…
Nazif Okumuş: Ama işte yani beyin okuyacak değiliz biz. Allah’a sığınırım ama bir şey var. Yani burada bir samimiyet sınavını dikkate aldığımız zaman, her iki tarafın da ben, konjonktürel, politik duruşlara göre hareket ettiğini düşünüyorum. Yani hiç kendimizi kandırmayalım. Keşke bir samimiyetle bu iş olsa; ama ille zorlayacaksak, hiç kusura bakmayın. Sayın izleyenlerimin de hoşgörüsüne sığınırım. Benim kendi kanaatim bu. Burada fedakârlığı yapan, Barolar Birliği Başkanıdır. Hem kendine oy veren, kendini seçen, hem kendisinin hatta siyaseten bir birlikte olan birçok insana sırtını dönme pahasına veya onlarla ters düşme pahasına, ‘keşke ben mesajlarımı vereyim’ adına veyahut da işte oraya bir şekilde gidiyor.
Bülent Kaya: Ben, aynı zamanda bir avukat olarak, ben o meslek grubunun bir üyesiyim. Ben, şunu beklerdim: Yani nihayetinde Sayın Metin Feyzioğlu, kendi şahsı adına oraya gitmiyor. Türkiye’deki tüm avukatları temsilen gidiyor; ama bugün eğer Türkiye’deki toplam avukat sayısının yaklaşık %95’ini temsil eden barolar, bu toplantıya katılmaması gerektiğini ortaya koyuyorsa, bir itiraz olarak, hatta bir kısım barolar, kendi yönetim kurullarını toplayıp ‘Gidelim mi, gitmeyelim mi?’, katılımcı demokrasi gereği oylamaya sunuyorsa, keşke Sayın Metin Feyzioğlu da tüm baroları toplayıp, yani gidilecekse birlikte gitmek, gidilmeyecekse birlikte gitmemeyi ortaya koymuş olsaydı, o zaman yargının bağımsızlığı açısından çok daha ciddi bir duruş olurdu. Ama şimdi bölük pörçük. %95’i orayı protesto… Yani yargı kendi içerisinde dağınıkken nasıl yürütmeye karşı bağımsızlığını muhafaza edebilir?
Mehmet Ali Kayacı: Daha çok gitmeme kararı çıktığı için asıl kutuplaşma o zaman çıkmaz mıydı?
Bülent Kaya: Gitmeme kararı varsa, azınlıkta kalan ona uyacak. Bunu kast ediyorum. Çünkü nihayetinde…
Mehmet Ali Kayacı: İşte böyle bir kararın çıkma öngörüsüyle böyle bir birlikteliği sağlamadan, Nazif Bey’in de dediği gibi gitmeyi tercih etmesi…
Bülent Kaya: Ama ‘gitmeyi tercih etmesi’ derken, yani siz, ev sahibisiniz. Yani yürütme sizi ayağına çağırıyor, tabiri caizse. Yani sıcak mesaj vermesi gereken şu anda hükümetin kendisi; çünkü yani toplumdaki güven, toplumdaki bozulan algı, yürütmenin yargıya tahakküm ettiğine dair bir algı var. Böyle bir şey var veya yok ama siz, yürütmenin başı olarak olumsuz bu algının olduğunu düşünüyorsanız, bu olumsuz algıyı pekiştirmekten ziyade azaltacak adımları atması gereken, sıcak mesajlar vermesi gereken, hükümetin kendisi diye düşünüyorum ben.