22.09.2024, 14:23

Alışmayacağız susmayacağız normalleştirmeyeceğiz çocuklarımız ölürken sessiz kalmak hepimizi sorumlu kılar

Türkiye’yi derinden sarsan Narin Güran ve Sıla Bebek olayları, savunmasız çocukları şiddet, cinayet ve istismardan koruyamayan bir ülke haline geldiğimizi gözler önüne serdi. Benzer olayların örtbas edilmesi, cezasızlığın sıradanlaşması yanında devletin duyarsız yaklaşımı ve ihmalleri ülkemizi çocuk mezarlığına dönüştürüyor!


Diyarbakır’da kayıp ihbarından 19 gün sonra cenazesine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran ve Tekirdağ-Malkara’da şiddet ve cinsel taciz mağduru 2 yaşındaki Sıla Bebek olayları toplumda infiale neden olurken, çocuklara yönelik ihmallerin, devlet politikalarındaki duyarsızlığın ve sahipsizliğin ulaştığı boyutu gözler önüne serdi. Çocuk ve kadınlara yönelik şiddet, cinayet ve istismar olaylarındaki artış karşısında yasal düzenlemeler ve yaptırımlar yetersiz. Cezaların infazına ilişkin yasanın sıkça değiştirilmesi, en ağır cezalardan kısa sürede kurtulma yollarının açılması sorunun daha da ağırlaşmasına uygun zemini yaratıyor. Öncelikle çocuklara ilişkin kayıp, istismar, cinayet, aile içi şiddet, ensest ilişki boyutlarının açık ve şeffaf şekilde izlenmesi, veri tabanı oluşturulması, sorunun boyutlarıyla orantılı çözümler üretilmesi gerekiyor. Oysa ülkemizdeki durum, her olayın kamuoyuna yansıdığında ortaya çıkan toplumsal tepkinin bir süre sonra sönümlenerek unutulmasıyla sonuçlandığını gösteriyor. Küçük yaşta aile içinde yakınlarının taciz ve tecavüzüne uğrayıp ortadan kaybolan, günler sonra cesetleri bulunan çocuklar yeniden hatırlandı. Bu olayların çoğunun beraat ve cezasızlıkla kapandığı, mahkumiyetle sonuçlanan davalarda ise faillerin kısa sürede tahliye olduğu ortaya çıktı. Karaman’da 30’dan fazla çocuğun vakıf yurdunda cinsel istismara uğraması , Aladağ ’da tarikat yurdundaki yangında kız çocuklarının diri diri yandığı, 6 yaşındaki kız çocuğunun tarikat şeyhi babası tarafından evlendirildiği vb. olaylar toplumda infiale yol açmasına karşılık, davalar zamana yayıldı. Çoğu dosya unutturulup kapatıldı.


TÜİK’in 2016’dan bu yana kayıp çocuklara ilişkin veri yayınlamaması bile iktidarın bu konudaki duyarsızlığını, çocuk hakları ve çocukların korunmasına ilgisizliği sergiliyor. En son 2016’yı kapsayan verilerde kaybolan çocuk sayısı 104 bin 531 idi. Bu çocukların kaçının bulunduğu ya da öldüğü bilinmiyor. TÜİK'in ‘Güvenlik Birimine Gelen veya Getirilen Çocuk İstatistikleri’ verilerine göre 2023’te suç mağduru çocuk sayısı yüzde 20,5 arttı. Yaralama, şiddet, cinsel suçlar vb. nedenlerle güvenlik birimlerine gelen veya getirilen mağdur çocuk sayısı 233 bine ulaştı. Geçen yıl açıklanan ‘Türkiye Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı' kağıt üstünde kaldı. Çocuk cinayetleri ve istismarın önlenmesine dönük ne bir yasa TBMM’ye geldi ne de bir adım atıldı. Türkiye Yüzyılı Maarif Müfredatında okullarda çocuklara haklarının öğretilmesi, istismar girişimlerine karşı eğitilmesi, duyarlığın artırılmasına dönük bir ders programı yok.


Leyla, Eylül, Rabia Naz, Narin… Memleketi çeteler, tarikatlar, mafyalar ve hırsızlar Kara para aklıcıları kirli siyasetçiler ahlaksızlar için bir cennet; Çocuklar düşünenler gençler emekliler kadınlar için ise cehenneme çevirirdi  ülkeyi..


Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne demişti! "Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir." Bu görev kutsal emanetimizdir..

Yorumlar (1)
Mine YILDIZ 3 hafta önce
Cocuklarimizin guvenle yasayabilecegi bir ulke yaratmak zorundayız. Harika bir makale, tebrik ederim